Çözüm Süreci Bana Umut Veriyor
Kürt sorununda bir yazı yazıp görüşlerini açık seçik ortaya koymak benim gibi “yansız” bir yazar için kendi ayağına kurşun sıkmak gibi bir şey. Çünkü biliyorum ki, okur kaybettirir, dost kaybettirir. Büyük çoğunluğu solcu olan arkadaşlarımın bir bölümü PKK-BDP düşmanı, bir bölümü esas itibarıyla PKK-BDP dostu… Benim gibi “yansız” kalan, kalmaya çalışanlar azınlık. Bu üçüncü kesimdeki arkadaşlarla bile Kürt sorununda tam aynı düşünmüyoruz. Çok benzer şeyler düşündüğümüz on kişi ya çıkar ya çıkmaz. Dolayısıyla bu makaleyle yine yazarlıkta intihara yelteniyorum.
“Ben “diyorum ama, benim meselem “biz”de. Yaşadığım bu kişisel sorunu tüm sosyalist hareketin yaşadığını düşünüyorum. Asıl dram da orada zaten. Salt ve sade sosyalizmi savunduğunuz zaman bir avuç içinde bir fiske kalıyorsunuz. Az buçuk kitle toplamak için yanlı olmak, bir tarafa yanaşmak zorundasınız. Yanlar belli, bir taraf Kürt milliyetçiliği tarafı, öbür taraf ulusalcı solculuk. Siyasette ve sol siyasette belirsizliğe yer, kesin ve net tavır almayana başarı şansı yoktur. Bu iki tarafın görüşleri açık, belirgin. Ortada kalanlar yandı. Onların tek şansı var sadece. Onu biraz sonra önereceğim.
Ulusalcı dostlar kızacak şimdi: Bu bir övünme vesilesi değil, belki de saplantıdır. Kürt meselesinde on sekiz yaşındayken ne düşünüyorsam şimdi de aynı şeyi düşünüyorum. Yine “ben” diyorum, biliyorum, sinir bir şey; ama başka türlü içten olmanın yolunu bulamadım, biz deme lüksünü uzun süre koruyamıyorum, bağışlayın. “Üniter devlet” falan umurumda değil. Tüm milletlerin kendi kaderini tayin hakkını hak olarak görürüm. Kürtlerin haklarına gelince. 80 öncesinde en radikal konumdaydım burada, şimdi de öyleyim. Benim için hayatta en önemli şey insanlığın sosyalist bilincidir, gerisi teferruattır.
Tabii, “kendi kaderini tayin” demekle iş bitmiyor, çok çetrefil meseledir. Bir etnik grup kendi kaderini hangi koşullarda belirleyecek, gerçekten özgür koşullarda mı, kimin önderliğinde? Bir sosyalist için önemli olan budur. Ben bu koşullarda birlikten yanayım, onu savunurum. Ama dayatmak, zorlamak faydasızdır, yanlıştır. Bir de iç savaş riski söz konusu. Daha fazla kan dökülmesi… Kim ister demeyin, isteyen çok. Benim gibiler istemez, o yüzden ayrılmaya korkarak bakarım.
Ulusalcı dostların kaçı gerçekten sosyalizm derdinde. Bunu bilemiyorum. Ama onların şimdiki tutumlarından sosyalist bir başarı çıkmaz, sol bir başarı da çıkmaz. Kürtleri ve Alevileri tamamen karşınıza alarak neyin solunu yükseltebilirsiniz? Buradan ancak iki koşulda sosyalist başarı çıkar. Ülkenin bölünmesi halinde veya iç savaş çıkarsa. Taktik buysa, ancak o zaman buna akılcı bir taktik diyebilirim kendi içinde. Yine de anti emperyalist tutarlılıkta herkesten ileri durduklarını teslim etmek gerek.
Gelgelelim şunu açık biçimde söylemek gerekiyor: Bugünkü barış süreci şimdiye dek öldürme üzerinden siyaset yapan iki büyük güç arasında, yine öldürme üstüne dünyayı yöneten bir büyük gücün emir ve denetiminde gerçekleşiyor. Bu güçlerin öldürme siyasetinden ne zaman ve ne kadar vazgeçecekleri kuşkulu. Üstelik bu üç güç arasında on yıllardır devam eden işbirliği ve pazarlıklar söz konusu büyük sorunun ayrıntısı değil, tamamen özü, cismi. Ne kadar güvenilebilir? Tüm bu tekinsiz özüne rağmen bu barış süreci kanı durduracak, hatta belirgin şekilde azaltacaksa iyidir.
Yakın çevremdeki bazı dostlarla tartıştığımda bana Kürt düşmanı denildiği çok olmuştur. Algı böyle işliyor. Şöyle ifade etsem daha iyi anlaşılır belki: Ben PKK-BDP düşmanı değilim. PKK-BDP’ye düşmanca yaklaşılmasına bile karşıyım. Ama soldaki, solculardaki PKK-BDP sempatisine düşmanım.
İşte sosyalistler için gerçekten zurnanın zırt dediği yer burasıdır. PKK-BDP’yi dost gören bir sosyalist siyasetin başarı şansı sıfırdır. Sol adına, sosyalizm adına ne varsa, ne kazanılmışsa götürüyor bu dostluk. Her alanda, sendikalarda, sağlıkta, sanatta sınıf işbirliği politikalarını beraberinde getiriyor. Dahası, emperyalizm karşıtı söylemi bir parodiye dönüştürüyor. Kürt haklarına, Alevi haklarına sonuna dek sahip çıkalım, ama düşmanlık geliştirmeden BDP’ye de kesin bir mesafe koyalım. İçlerinde birçok inanmış solcu, sosyalist varmış. Çoğunluk olmasalar da evet, bu doğrudur. Sırrı Süreyya Önder, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü… Derdim kişisel değil, şahıslara değil. İyi insanlarmış, sevimliymişler; doğrudur. Siyasi çizgilerini değiştirsinler ben de alkışlayayım, yoksa uzak dursunlar. Sosyalist siyasette başarı getirecek netlik ancak böyle sağlanır.
Bu noktada, sosyalizmin bugün için neredeyse olmayan, daima aşağılanan, daima itilip kakılan gündemini yerli yerine oturtup topluma ilan etme noktasında tek umudum TKP’dedir. Onun da bahsettiğim yönde bir kararlılık gösterebilmesi ne yazık ki yüksek ihtimal değildir, ama ihtimaldir, umuttur. Bu konuda son derece nesnel bir yerden baktığımı sanıyorum. Geçmişte TKP’ye katılmam zaten bunun içindir. “Sürüden ayrıldığı” içindir. TKP’ye şimdiki sempatim bunun içindir, bu bir “günlük gazete” sempatisi, pay kazanma telaşı değildir. TKP yaparsa yapar, yoksa daha nice on yıllar sosyalizmin bir bayrak, bir odak olmasını bu ülkede unutun.
Bu söylediklerim ne kadar anlaşılır? Görevdir, deniyorum. Birçok sosyalist var, ama asıl dertleri sosyalizm değil. O saygınlıktan yararlanıp siyaset yapmak, oradan bir şeyler kapmak. Herkes sözüm ona barıştan yana, ölümlerin sona ermesinden yana. Gerçekte pek az insan etkileniyor can kayıplarından, siyasilerin büyük çoğunluğu o ölümler sayesinde siyaset yapabiliyor.
Yine de çözüm süreci başarıya ulaşırsa bu çok iyidir. Neden iyidir:
1- İnsanların erken ve kasti ölümlerinin son bulması iyidir.
2- Ölümlerin azaldığı bir ortamda insanlar her konuyu daha sağlıklı bir biçimde düşünebilecekleri için iyidir.
3- Sağlıklı düşünülen bir ortamda sosyalist davanın gerekliliği ve haklılığı daha keskin biçimde ortaya çıkabilecektir. Böyle bir ihtimal vardır.
4- Süreç başarısız olursa, süreci yürütenlerin gerçek yüzleri, on yıllardır sürdürdükleri samimiyetsiz politikaları, halkı oyalama taktikleri daha kolay görülebilecektir.
Sonuç olarak çözüm süreci bir fırsata dönüştürülebilir, dönüştürülmelidir.
Kaan Arslanoğlu