Kendi tarihini yazamayanın başı beladan kurtulmaz... Yeteri kadar iyi insan var mı?

Kendi tarihini yazamayanın başı beladan kurtulmaz… Kafadan atmakla olmaz

Yakın tarihimizdeki birçok karanlık noktayı bilmiyoruz.

Ben de istisna değilim. Hiç kimse bazı konuları kapsamlı bir şekilde ele alamıyor.

Öte yandan yakın tarihimizin olayları insanları rahatsız ediyor. Bunda yerden göğe kadar haklılar. Sayısız cinayet, katliam, sürgün, baskı, işkence, komplolar... böyle yaşanmaz.

Ne var ki çoğu olayın perde arkasını bilmiyoruz. Bazı olayları bilenler de susuyor.

Türkiye derin devleti olmayan bir ülkedir. Daha doğrusu Türkiye'de bir derin devlet vardır ama bu Türkiye'ye ait değildir. Yabancı güçler tarafından yönetilen bir derin devlettir.

 

Türkiye'nin derin devleti Almanlar, Amerikalılar ve hatta bazı istihbarat kurumları örneğinde olduğu gibi İsrailliler tarafından geliştirilmiş ve yönlendirilmiştir. Bu konuda bilgiler piyasada bulunan açık yayınlarda mevcuttur. Biz de oradan biraz fikir sahibi olduk.

Bu gayrı-milli derin devletin hem Birinci Dünya Savaşı sırasında, hem de sonrasında, özellikle de Soğuk Savaş sırasında yaptırdığı işler tam olarak açığa çıkmamıştır. 31 Mart, Şeyh Sait, Dersim ve diğer ayaklanmalarda parmağı olanları da tam bilmiyoruz. Sadece olayların iki boyutlu resimlerini biliyoruz. Arkası hâlâ meçhul. Devam edelim.

 

İster 6-7 Eylül olaylarını, ister 27 Mayıs ve sonrasındaki bütün darbeleri, isterse Maraş, Sivas, Çorum katliamlarını, isterse son Antakya olaylarını, ya da faili meçhulleri, kaçakçılığı, bombalamaları ya da ne bileyim aklınıza gelen herhangi bir olayı, mesela Taksim 1 Mayıs katliamını alın. Kıbrıs veya PKK olaylarını alın. 31 Mart'ı alın. Bunlarda yabancıların doğrudan veya dolaylı olarak oynadıkları rolleri tam bilmiyoruz. Sadece çıkarsama yaparak veya sızan bölük pörçük bilgilerden, göz ucuyla rastladığımız şeylerden, yabancı yayınlarda rastladığımız kırıntılardan genelleyerek bir şeyler söylüyoruz. Körlerin fili anlatması gibi herkes hangi yanından tutuyorsa oradan tarif ediyor.

 

O halde bunların tarihini yazamayız.

Kendi tarihini yazamayan ve kendi derin devleti olmayan bir ulusun başı beladan bir an bile kurtulmaz.

Halimiz budur.

Bunları bilmeden başarılı bir mücadele de yapılamaz.

Herkes kendi kendine gelin güvey oluyor. Kumda oynuyor. Kendisini bir şey yapıyor sanıyor. Bunlardan bir şey çıkmaz. 40 yıldır çıkmadığı gibi, 40 yıl daha geçse çıkmaz.

Acı acı gülüyorum. Başka ne yapabilirim.

 

YETERİ KADAR İYİ İNSAN VAR MI: ASİMOV'DAN ANALOJİ

İsaac Asimov bir yazısında evrenin genişleyerek mi yoksa içine çökerek mi sona ereceğini irdeliyordu. Şayet yeterli çekimi oluşturacak kütle yoksa, evren-yıldızlar gözle görünmez oluncaya kadar- genişleyecek ve soğuyarak tüm enerjisini yitirecek. Şimdiki görünen bu. Ne var ki yeterli kütle varsa bir süre sonra toplanmaya başlayacak, milyarlarca yıl sonra bir yerde birbirine girip muazzam çarpışmalarla yok olacak. Aradaki farkı oluşturacak olan, seyrek olsa da tüm evrene yayılmış olan minicik nötrinolar. Bunlar ara sıra -içimizden de geçip- yerin altında bir kilometre kadar daha ilerliyor (rastladığı maddelerin yoğunluğuna bağlı olarak) ve bir yerlere takılıyor. Seyrek bir ormanda koşturan atlının uzun süre sonra bir ağaca çarpıp durması gibi yani. Nötrinoları tesbit için bazen derin madenlere cihazlar koyup çarpmasını bekliyorlar.

İmdi. Uçuk kaçık düşündüğüm zaman...

Acaba diyorum. Türkiye'nin dağılmakta olan değerlerini toplayacak yeteri kadar iyi insan var mı?

Kimileri siyaseti güç için yapar. Gücü elde etmek için her kılığa girer, her ideolojiye uyar. Kimileri de idealist şekilde yapar. İyi insanların günün birinde kötüleri yeneceğine inanır. İşte bu noktada kuşkudayım.

 

Acaba yeteri kadar iyi insan var mı? Yani birçok var tabii ki, ama yeteri kadar var mı?

Asimov uzaydan izliyorsa (çünkü her elektronik izimiz, zayıf da olsa uzayda sonsuza kadar gidiyor; uzaylılar varsa, ilk önce Markoni'nin sesi, Hitler'in radyo konuşmaları ve pilli bebeğin tv imajlarıyla karşılaşacaklar) herhalde "nötrinodan analoji, gel bize bazı bazı, yazmaz olaydım, nereden okumuş bu" diyecektir. Mark Twain cennetin kapısına varıncaya kadar ruhların 875 yıl kadar uzayda seyahat ettiğini söylemişti. Herhalde bir bildiği vardı.

 

Aslında iyilik ve kötülük mutlak değil. Herkeste ikisi de var. Birisi baskın çıkıyor ama mutlak değil. Çoğu kişiyi insan yapan belki de bu savaş. Çok azı bu savaşı zaten kazanmış olarak büyüyor. Her neyse, etrafıma bakıyorum. Karar vermek kolay değil. Çevremde iyiler var, çarptıkça kötüleri elemişim, ara sıra kendim de insanları kırıp geçmişim ama çevremiz dışında her adımda kötülükle kuşatılmışız. Dışarıdan her şeyin normal göründüğü bir mahallede, kesecekleri adamları sayan teröristler oturuyor. Bir çetenin avukatı sahte senetlerle hacze hazırlanıyor. Bir doktor hiç gerekmeyen ameliyatı yapmak için hastasını korkutuyor. Birisi sahte rakıları şişelere dolduruyor. Diğeri iade sucukları acılı mamul yapıp tekrar piyasaya veriyor. Say sayabildiğin kadar. Orman yakanlar, işkenceciler, eli palalılar, amanınnn. Kötülüğün sonu gelmiyor. Bir de toplumcu geçinenlerin hilebazlıklarını anlatsam asırlar yetmez. Bu kadar kötü insanın arasında tetikte yaşıyoruz. Herkesin telefonuna dolandırıcılar dadanıyor. Şu bu. Seçimlerde bile bin bir hile yapılıyor.

 

Eğer yeteri kadar iyi insan yoksa bu iş olmaz. Var gibi geliyor ama tam emin olamıyorum. Kuşku düşmüş bir kez. Gençliğimizde "iyilikler emektedir, bilgidedir" deyü düşmüşüz hak bildiğimiz yola, sonra bakmışız ki yollar tek değil sonsuz. Her halükarda dönemeyiz. Eh! su testisi su yolunda kırılsın diyelim. Kimisi şehit düşer, kimisi nutuk atar, bu yolda pişman olunmaz, umut kesilmez. (Ukalalık yapıyorum. Öyleyse varım. En azından siz iptal tuşuna basıncaya kadar. Gerisi sonsuz uzay seyahati.)

M. Tanju Akad

Facebook
yorumlar ... ( 4 )
27-12-2013
27-12-2013 11:00 (1)
Türkiye tarihinin kısa bir özeti: "Türkiye derin devleti olmayan bir ülkedir. Daha doğrusu Türkiye'de bir derin devlet vardır ama bu Türkiye'ye ait değildir. Yabancı güçler tarafından yönetilen bir derin devlettir." Elinize sağlık. Mutluhan İzmir
27-12-2013 12:28 (2)
Çok güzel bir yazı.Emeğinize sağlık.Türkiye'de yeterince iyi insan var olduğuna kuşku yok.1919'da bile bulunabildiyse bu yeter sayı, 2013'te neden bulunamasın?Yığınla iyi insanın örgütsüzlüğüdür sorun.Örgütsüzlük, sorumsuzluk demektir.Sorumsuzluk da sürekli eleştirip, bir yerlerde yer almanın önündeki en önemli engeldir.İyi insanlar sayıca çok olmasa da yeterince vardır.Örgütlü olmalıdırlar!
27-12-2013 12:59 (3)
Hangi örgüt peki? Birçok örgüt ve çizgi içinde hangisi? Örgütler örgütlü olma potansiyelindekileri örgütleme hevesindeler mi? Buna uygun yapıları, yetenekleri, söylemleri bulunuyor mu? Katılımcılığa uygun, kendi hatalarına dürüst, demokratik yapıdalar mı? Birbirlerinin önünde ve kendi önlerinde engel çıkarmıyorlar mı? Türkiye'de örgütlü olanların en az 20 katı sayıda örgütten ayrılmış insan var? Neden acaba?
27-12-2013 23:19 (4)
İnsanlık tarihi, tümüyle 'insanlıkdışı' vahşiliklerin, katliamların tarihi gibi. Bunların nedeni de devlet içindeki 'derin devlet' değil. Bizzat bu 'devlet' denen yapıların kendileri yapıyor bunları. Derin ve normal devlet, mafyalar arası savaş gibi bir şey. İkisi de 'derin' aslında. Ve hiç bir zaman, bu tür insanlıkdışı şeyler yapmaktan vazgeçmeyecek ve özür dilmeyecekler kanısındayım. Bu sadece Türkiye için geçerli değil yani. Tüm ülkeler için geçerli. Tüm tarih boyunca geçerli. Ayhan Tırıç.
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211192
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.