Mülteci şiirler ve şairleri

Mülteci şiirler ve şairleri

 

çıplak

bu yalçın, beyaz dağların altında

ben

mahfud massis

bir parçası filistin’in amerika kıtasında

üçüncü dünyalı bir yerli

üçüncü göz

bu boş ay’a

bu karanlık gökyüzüne karşı bir kısrak gibi yükseltiyorum sesimi

 

mahfud massis

 

 

amman

bir buçuk milyonluk şehirde kimin haberi var? resmi heyetler geliyor; görüşmeler sürüyor; krallar ve kraliçeleri, prensleriyle saraylarında ünlü konuklarını ağırlıyor; araplar evlerinden kahvelere taşınıyor; filistinliler başıboş sokaklara akın ediyor; iraklılar çoktandır dileniyor ve çerkezler sakınarak yaşıyorken bu şehirde bulunuşum kimi rahatsız eder?

tarih: 11 kasım 1996. amman’da forte grand oteli’nin lobisinde kafamın içinde bu düşüncelere dolaşıyorum. amman, benim için rüyaların kenti değil. sadece, bir ilk buluşmanın kenti. o ilk buluşma bir şair ile onun okur/çevirmenini ağırlayan amman’a her zaman sahip olduğunun ötesinde özel bir anlam yüklüyor.

aslında bu buluşmanın öyküsü 1994 temmuz’unda İnsancıl dergisi’nin 45. sayısında çıkan şiirlerle başlıyor. İbrahim nasrallah’ın İnsan hakları üzerine yayınlanacak şiir seçkisinden alınan kısa şiirlerle.

o zaman yayımladığım şiirlerin şairi için şöyle yazmıştım:

ibrahim nasrallah. filistinli şair. 1954’de bir mülteci kampında doğdu. birleşmiş milletler’in açtığı mülteci okullarına devam etti. yedi şiir kitabı ve iki romanı bulunuyor. halen amman’da gazeteci olarak çalışmaktadır.

işte amman’dayım. aradan iki yıl geçmiş. al-ahram’da okuduklarımın ışığında nasrallah’ın halen amman’da yaşadığını biliyorum. lobide, kraliyet basın bürosu’ndan olduğunu öğrendiğim bir yetkiliye yaklaşıyorum. ona, İbrahim nasrallah’la nasıl görüşebileceğimi soruyor ve yardımını istiyorum. yoğun bir telefon diplomasisi yaşanıyor. nasrallah’ı bulan sesin, bu defa beni anlatmaya başladığını anlıyorum. sonra ben alıyorum ahizeyi. ertesi gün buluşmak üzere anlaşıyoruz.

 

ilk buluşma

nasrallah’ı otelin resepsiyonunda karşılıyorum. nasrallah, şiir üzerine konuşacaksak İngilizcesinin buna yetmeyebileceğini belirtiyor. bunun üzerine amman’da mihmandarlığımı yapan bayan devlet younes’e başvuruyorum. otelin iş merkezine geçiyoruz. İngilizce ve arapça sözcükler havada uçuşmaya başlıyor.

nasrallah’a bir filistinli şair ile bir israilli şairin kitaplarını aynı anda yayınlatmak istediğimden bahsediyorum. bunun için filistinli şair olarak kendisini seçtiğimi; ama arapça bilmediğimi, İngilizceye çevrilmiş şiirlerine de zor ulaştığımı söylüyorum. yahudi şairi olarak da yehuda amihay’ı seçtiğimi söylemeye fırsat bulamadan verdiği cevapla irkiliyorum. “İsrail’in barışı yazan şairi yoktur. çünkü barış yok. İsrail’de barışı yazan şair de yok, konu alan şiir de…”

ne diyeceğimi şaşırıyorum. konuşmanın yönünü değiştirmek için “mülteci bir şair olmak nasıl bir duygu?” diye, belki de aptalca bir soru soruyorum.

ülkesinden uzakta, yıllardır amman’da yaşamak zorunda kalan nasrallah, kendi ülkesinde yaşayamamanın ve ülkesine geri dönememenin acısını haykırıyor. “İsrailliler benim kasabamı yakıp yıktılar. artık bir kasabam yok. birgün dönecek olsam bile benim bir kasabam yok artık!” o, kasabasıyla birlikte her şeyini yitirdiğine inanıyor. çocukluğunu, geçmişini ve geleceğini…

 

şimdi pek çok şey var ölen

ve pek çok ölmesi gereken

ama benim allahlık bir canım var

 

diyor ve ekliyor:

 

bir gün bile bırakmadım çocukluğumu uzaklaşsın benden

çünkü etrafımda dolaşan devler var orada

işte

seçeneğim yok, şimdiye kadar korudum onu.

 

kendisine  şiirden bir ülke kurduğunu söylüyor. şiir onun ülkesi. orada yaşıyor ve yaşamın her alanında, her nesne üzerine yazdığını belirtiyor. “ağaçlar, atlar, çöl ve aşk… aklınıza gelebilecek ne varsa… onun coğrafyasını oluşturuyor ve en başından

 

“yeşil tarlaları istiyoruz” diyen atları,

“dorukları istiyoruz” diyen kartalları,

“oyukları istiyoruz” diyen yılanları ve

“o günden beri hâlâ şaşkın” insanları yazdığını ifade ediyor nasrallah.

 

konu siyasete geliyor. bir anda kendimizi ortadoğu siyasetinin içinde buluyoruz. “ortadoğu’da şiir ve siyaset iç içe.” diyor, “dünyanın her yerinde bu böyle.” birbirlerini etkiliyerek ve belirleyerek varolduklarına inanıyor. siyaset şiiri etkiliyor. şiir de siyaseti. bu yüzden şiirin onu güçlü kıldığını söylüyor. “İnsanın kendisini kendisi olarak ortaya koyması belki basit yol; ama insan sadece sahip olduğudur. ben İbrahim nasrallah olarak bunun dışında değilim ve bu anlamda kendimi pek güçlü hissetmiyorum. fakat insanların ruhlarından, onların yüreklerinden geçmek, işte bu beni güçlü kılıyor. hümanizma beni güçlü kılıyor.”

 

önde ilerleyen şövalye

çok mu çalışır

diğer şövalyeleri bırakmak için geride

ya da geçmek için önde giden ölümsüz bir şövalyeyi?

ama biz göremeyiz onu.

 

diyor nasrallah ve bir anlamda şiir serüvenini özetliyor:

 

sahra’da koşan at

bilir mi nasıl keyiftir

toz kaldırmak?

 

söz, nasrallah’ın şiiirlerinin de bir parçası olduğu arap şiirine gelince çok basit yanıtlıyor; şiirin dünyada  hiçbir dilde arapça’daki kadar anlatılmak istenene uymayacağını söylüyor: “çok güçlü bir dil.” diyor arapça için, “çok eski ve çok güçlü bir dil. o oranda da güçlü bir şiiri var.”

veda

 

ibrahim nasrallah, yirmi yıl ürdün’ün en etkin gazetesi olan al-dustur’da gazeteci olarak çalışmış. şimdi abdülhamid vakfı’nda danışmanlık yapıyor. abdülhamid vakfı, ürdün’ün en büyük yayın kuruluşlarından biri ve özel bir bankası da var. nasrallah, ürdün üniversitesi’nde de şiir üzerine dersler veriyor. verdiği dersler için şöyle diyor şair:

 

gözyaşlarına boğulur… ressam

düşen bir damla gözyaşını çizemediğinde.

 

birçok ödül alan ve şiirleri ingilizce, fransızca ve almancaya çevrilen şairin, şiirlerini çevirip yayınlattığımda yedi şiir kitabı ve iki romanı bulunduğunu biliyordum. aradan geçen iki yılda iki şiir kitabı ve bir roman daha yayımlıyor şair. hâlâ mülteci bir şair… ve ülkesini içinde taşıyor. şimdi derse yetişmeli. kapıya kadar uğurluyorum. bana ingilizceye çevrilmiş bir romanını ve filistin şiir antolojisi’ni göndereceğini söylüyor, istediklerimi çevirip yayınlatabileceğimi ekleyerek. sarılıyor ve ayrılıyoruz.

amman, benim için rüyaların kenti değil. sadece bir ilk buluşmanın kenti. bir dahaki buluşmaya kadar…

 

kanımla ilerliyor

 

kanımın patikalarında

deve sürücülerinin nesilleri ilerliyor

şark çekiyor beni köklerimden

ve gözlerimde beliriyor korkusu çölün.

çıplak, tuzlu kumları beni yaralayan

ve esrarengiz bir ritim taşıyor düşlerimi müziğe.

damarlarımda inleyen ud canlanıyor

ve udun inlemesi hafifliyor sonsuz bir ırmakta.

palmiye ağaçları gölgelerini yayıyor bir çadırın üzerine

boş tarlamın üzerinde açık siperler gibi.

 

matias rafidi

soneler-i

 

“sevdiğim yer”den

 

dört yıl babam onların savaşlarında savaştı, beyhude.

sevmedi ya da nefret etmedi düşmanından.

ve nihayet, benim bildiğim, zorladı kendini günden güne

yaratmak için orada beni sessizliğinden.

 

böyle arada bir topladı ve koydu tekrar yerine,

bombalar ve dumanlar arasında ne varsa,

eski püskü asker çantasının içine,

annemin kurumuş kekinin kırıntılarıyla.

 

ve isimsiz ölüyü gözlerinde topladı

benim tanımam için pek çok ölü topladı, tanımam için

gözlerinde onları ve paylaşmamam için korkularını.

 

ve onlar gibi ölmemem için. bakışı güçlüyken,

gözlerini doldurdu onlarla… ve yanlış yaptı:

tüm savaşlarına bendim o gitmesi gereken.

 

yehuda amihay

(israilli şair. 1942’de almanya würzberg’de doğdu. ailesi 1933-1936 yılları arasında bugünkü israil’e göç etti. 1950’lerin ortalarında oluşan, çoğu israil’de doğan ve anadilleri ibranice olan şairlerin başını çektiği yeni şiir akımının öncülerindendir. günlük konuşma dilini, alay konularını ve metafizik metaforları kullanarak yazdığı şiirleriyle tanındı. 2000 yılında hayata gözlerini kapayan, modern israil şiirinin en büyük ismi amihay, ortadoğu’da yeşeren barışın da mimarlarındandı. onun için halkını barışa hazırlayan bir savaşçı olduğu yorumu yapılmıştır.)

 

                                                                                                                             ÜMİT ÖZKAN

Facebook
yorumlar ... ( 1 )
07-01-2015
07-01-2015 00:23 (1)
halkını barışa hazırlayan bir savaşçı? kam oğğğn!
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210958
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.