Bulunur mu kurtaracak bahtı kara maderimizi?

Bulunur mu kurtaracak bahtı kara maderimizi?

 

            Bir süredir üzerinde zihin yürütmeyi ve nasipse kalem oynatmayı düşündüğüm bir mevzu idi. Demek ki kısmet bugüneymiş. Ülkemin genelde pek çaplı sayılamayacak insan hammadesinin içinde daha da az çaplı bir altgrubu oluşturduklarını düşündüğüm grafik tasarım tayfasının kıt ve bulanık zihinlerinden çıkmış vasataltı çalışmalar olmasaydı böyle bir günün farkında da olmayacaktım ya... Bu vesileyle yine de kendilerine müteşekkirim. Neyse, Zizek gibi salata kıvamında konuşup da izleği kaybettirmeyeyim (Zizek-İzlek?! İlluminati!).

 

            Efendim, bu yazının varoluşsal ereği “25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” üzerinden dilin algımızı biçimlendirişi, adların nominal temsil yetenekleriyle kavramların içsel bütünleşiklikleri, cinsiyette saklı gizil ve aşkın güçlerin insanın evrendeki yerini belirlemedeki rolü falan fıstık değildir (itiraf edin, bir an korktunuz ya da “vaddıfak” diye içinizden geçirdiniz, değil mi?). Yani kısmen bunları kendi çapımda değerlendireceğim tabii, ama sizlerin zihinlerini mistik bile sayılamayacak saçmalamalarla iğfal etmeden de bunu yapabileceğimi umuyorum. Baştan söyleyeyim, benim yazı stilimde belki sizlerin beğenmeyeceği ya da gereksiz bulabileceği dilbazlık denemeleri var ve dahi olacaktır. Ammaaa, bunlar birbirlerinden çok da kopuk olmayan sözcük-kavram-köken çağrışımlarıdır en fazla. Ben de yemeği baharatlı seviyorum, ne yapayım?!

 

            Putataparlık (“pagan” kağşadı artık) dönemlerinden kalma (sanki şimdi başka şeylere tapıyorlar, o da ayrı) her güne bir aziz adı koyma ya da karnaval/festival ataçlama sevdalısı beyazadamın yeni bir yumurtasıyla karşı karşıyayız kanaatimce. Moda tabirle her konu hakkında “farkındalık” yaratmayı çok sever zaten bu kafkasya tohumları. Kendilerine bu başlıkta yardımlarını esirgemeyen başka bir çete daha var ki, hani bazan beyazadam mı, bunlar mı güdüyü sentetize ediyor şaşırıyorum. Kimlerden bahsettiğimi anlamayanlar olmuş olabilir. El cevab: İbrahim'in nikahlı karısı Sara Kadın'dan olma Samigiller. Neyse, biz zaten modayı yaratacak insan kaynaklarına ve kaymaklarına sahip değiliz. Ama bize dayatılan her moda harbi kuşanmaya değer mi diye soramayacağımız anlamına da gelmez bu, değil mi?

 

            Ayrı bir yazıda insan türünün kendi türdaşına karşı her nevi zulmü uygulama konusundaki hevesi, becerisi ve azmi üzerine kelime israfı hakkımı saklı tutarak önce şu “şiddet” kavramına girişeyim isterim. Şimdi, modern türk dili (postmodern değil; çağdaş ya da toplumcu hiç değil!) maalesef bazı kavramlara ad bulmak konusunda konstipe bir geçmişe sahiptir. Çok da anlaşılmayacak bir tarafı da yok. Üretmediğiniz mefhumu isimlendirmekte de mahir olmanız beklenemez. Çağatayca da karikatür solcu tiplemeleri hakkında espri kaynağı olabiliyor en fazla. Güneş'i zaten hepten kalbine kazık çakarak ve dahi gün ışığında yakarak öldürdük (doğru da yaptık; oh, elimize sağlık). Kaldı ki, sizin toplumsal ortak zihninizde norma uygun gibi görülebilecek bir eylemin adını başka kültürlerden ithal ettiğinizde algı çatışması da yaşayabilirsiniz. Hele de bu kavramların çeviriadlarını da ithal malla birlikte iç piyasa için hazır eden ambalaj yan sanayii “emekçi”lerinin ezici çoğunluğu anadilleriyle gerçekten sorunlu biçimde yetişmiş dar bir “beyaz türk” popülasyonundan geldiğinden, kavram-ad çelişkisi ülkemiz özelinde arşa ulaşabiliyor. İşte bu noktalardan hareketle, “şiddet” kelimesinin neden gerçekten “izleğini yitirmiş” bir şekilde kullanıldığını sizlere göstermek isterim.

 

            Kuran elifbası öğrensin diye cebren ve dahi hileyle mahalledeki caminin imamına sıcak ve bol ayak/ter-kokulu yaz gündüzlerinde emanet edilmiş olan okuyucular hemen hatırlayacaktır. Şedde diye (böyle ters m'ye mi desem, dublüve'ye mi... anladınız siz onu) bir işaret vardır. Samioğullarının Fenikeli emmoğlarından (Finike değil; onun portakalı meşhur) devraldıkları yazma sisteminde zaten genel bir “ünlü” (celebrity değil; bir kelime bir işlemde “sesli” derseniz ağzınıza biber sürülüp size hatırlatılan cinsinden) kıtlığı vardır. Hatırı sayılır bir yanlış okumaya neden olur ya bu “alef”ten başka ochs bulunmaması hali; o da ayrı bir husus. Buna ek olarak, bazı kelimelerin söylenişinde  “vurgu”lanarak yapılan çift ünsüz kullanımı olacaksa işte bu “şedde”ye ihtiyaç var. Örnek: “innallahu” diye okunulan yazı porsiyonunda oradaki 2 n aslında tek yazılıyor, ama üzerine şedde konuluyor. Kapiş? Bunları niye mi anlatıyorum? O hooo ooğ! Şedde işte o vurgu işareti. Şeddeli... Yok onun konumuzla alakası yok. Şedid vardır bir de. Böyle sert, yoğun, katı anlamlarına falan gelir. Şiddet de aynı kökten geliyor yani. Doğru bir çeviri-adlandırmada tek bir anlamı var: yoğunluk. Mealen? Arka sıradan doğru bir yanıt cılız ve özgüvensiz bir sesle de olsa geldi. Intensity! E ne mi var bunda? Daha dur öyleyse kronik bulgur entoksikasyonuna maruz kalmış yavrucağım. Onu da anlatacağım.

 

            Arap arkadaşların miras hukuğu yönünden baba-bir / ana-ayrı kardeşlerinin ve beyazadamın yarattıkları farkındalık şeysinde ne var? Ne yazar orada? Intensity mi? Yooo. Violence! Hatta tamlamaya bak: violence against women! VOW! Allah Allah (bu kısım nida atarak okunacak)!!! Bakınız. Bir daha, yakından bakınız. Neymiş? Violence! Siz gugıl'a girdiğinizde “violence” yazınca karşınıza “şiddet” çıkmasına aldanmayın. Bu enstalasyon ve dahi uydurmasyon, titri bol-kafası kıt bir boğaz bebesinin bir vakit ekşicilikten rütbe alıp otör ilan edilmesi yüzünden ekranda öyle çıkıyordur belki. Ama ben tacir değilim. Hakikate işaret ederim ancak. Yoksa tercih yine sizin. Aha da hakikat: dikkat, yağlı boya! “Violence”ın bu kavram sözkonusu olduğunda türkçede bulunabilecek ad karşılıkları “zulüm” ya da “vahşet” olabilir (ben zulmü tercih ederim; sadomazo anlamda değil!). Kaynak neresi mi? Güldüm. Siz de anladınız. Ama emin olun, kaynak orası değil (başka nelere memba olur o da bilinmez ama, bu durumda harbi değil!).

 

            Şimdi bosforus'tan, robert'ten, metu'den kolonyal vize memuru belgelerini almış (burada hocaya selam ediyorum ve soruyorum: nasıl koydu Aykut Kocaman, Kocamaan, Kocamaaaan?) vikleyicilere ve potansiyel ekşicilere belgelerimi sunuyorum (o kötü espriyi yapmayacağım!). Kronik bulgur entoksikasyonundan muzdarip “bağzı”ları “zulüm bi sefer oppression'dır, zalim de oppressor” diye bikbikleyecektir. Vahşete hiç girmeyeyim (Jack London okudunuz diye bana caka da satmayın!). Kahrolmayın emi yavrucaklarım, ama alın size bomba: oppression zorbalık, oppressor da zorba oluyor. Bu etimoloji tartışmasını çok uzatmıyorum. Çünkü bu sözcükler dünyanın mevcut linguafrankası olan ingilizceye de 300-350 yıl önce geçmiştir. Kaynakları da latincedir (ingilizceye fransızca üzerinden). O konuda harbi otörüm. Öttürürüm yani. O kadar.

 

            Bunları malumatfuruşluktan sunmadım. Kavramların iğdiş edilmesi hususunda iyi bir örnek olduğu için buna değindim. Kanguru hikayesi kadar berbat mı derseniz, ondan daha berbat derim. Çünkü sonuçta “ben bilmiyorum” desen de kanguru kangurudur. Ama “vahşeti” ya da “zulmü” “yoğunluk”la maskelersen burada kasıt aranmalıdır (güya Avustralya'ya ilk giden ingilizler yanlarına bir yerli dayıyı almışlar. Sonra kanguruyu görmüşler. Adama bunun adı ne demişler. Aborjin emmi de “kanguru” demiş. Ama “kanguru” aslında “ben bilmiyorum” demekmiş falan da filan. Bu uyduruk bir etimoloji. Gangoru gibi okunabilecek bir sözcük zaten tam da bu hayvanın adı olarak kullanılmaktaymış. Fakat hikayenin kurgusu saçma rastlantılar üzerine algı ve kavram inşasına güzel bir örnek oluyordu. Ondan şeyettim). Bu arada, özel sohbetlerimizde malumatfuruşluğun tillahını yaparım (aşık atışması gibi düşünün; zım zımey, zalımoyyy), o da ayrı.

 

            Bu uzunca girizgahtan sonra başlıkta sinyalini verdiğim asıl mevzuya gelebiliriz. Şimdi... Neymiş efendim? Kadınlara kötü davranılıyormuş. Zalımlar onları saçlarından tutup böyle böyle dövüyormuş, gözlerini morartıyormuş, ellerini uf ediyormuş. Kontrol kalemini delici alet olarak da kullanan sapkınlarca vücutlarında yerine göre 87, yerine göre 187 delik açılıyormuş. Allah bu zalım erkeklerin topunun ellerini kıra, boylarını devireymiş. Falanmış. Fıstıkmış. E tabii bunları böyle söyleyince “vay, sen şiddeti övüyorsun; mağdurlarla alay ediyorsun; yemek yerken ağzını şapırdatıyorsun; diş macununu ortasından sıkıyorsun; burnunu karıştırıyorsun; cemiyet içinde sesli ve kötü kokulu yelleniyorsun” vaveylalarıyla bana caz yapacaklara toplu cevabımdır: yukarıdakilerin hiçbirini yapmıyorum! Zaten ilkini fiziken yapamam. Yoğunluğun övülecek tarafı nedir ki (yoğurtta olsa belki. Yoğun-yoğurt-yoğuşmalı kombi-geliyor kombo)?

 

            Banker Bilo'da tekrarlanan bir Şener Şen (Maho) repliği vardır ya: Bilocan, tamam, ben yaptım. Ama bi sor hele, niye yaptım? Eveeet, biz de madem sol tandanslı bir mecrada yazışıyoruz, hani eytişimsel özdekçilik var, hani tarihsel materyalizm var; hani büklüm büklüm... Sormayalım mı yani şimdi?! Ayıp mı olur? Bu adamlar bu kadınlara bu zulmü niye yapıyorlar? Hangi güdülenme (tribalini yer, gadanı alırım! Mucks) ile bu vahşeti gerçekleştirebiliyorlar? İçinde yaşadıkları toplumun medyası (şair burada “vasat”ı kastediyor) 3-6 yaş grubu kızçocuklarına yönelik olarak pompalanan kanatlı at, peri, prenses, gıvır zıvır çizgifilmlerindeki sonsuz ve değişmez cennetmekan replikaları da, bir tek bu sapık ruhlara mı rahat batıyor? Tamam. Yaptılar. Ama bir sorun hele, niye yapmışlar? Buradan özel olarak cani profillerinin davranışlarını rasyonalize etmeye, bu vahşeti ve zulmü normalleştirmeye çalıştığım yönünde cozurtu yapacaklara da bir pre-emptive strike yapar, “akıllı olun, aklınızı alırım” derim (tez konusu öyle değil, böyle verilir. Ele! “akıllı ol, aklını alırım” diye bir deyişin içselleştirildiği bir anadilde temel iletişim kodlarının vahşet eğilimleriyle olan ilişkisi bireyin özgelişiminde eytişimselliği bozarak kişi özelinde ve toplum genelinde zulmü bir araç olarak doğurmakta ya da beslemekte midir? Olmadı diyene biber var! Cıs!).

 

            Türk Sineması'ndan devam ediyoruz değerli yarışmacılar, pardon okuyucular. Aliye Rona diye bir aktris vardı, hatırlar mısınız? Kadının bütün kariyeri neredeyse “oğul, babanın ganını yerde goma oğul, yoksa südümü sana helal etmem oğul” diye ilenerek geçti. Beze sarılı dabancayı sandıktan çıkaran ya da duvardaki tüfengi indiren hep bu kadın figürüdür. Editörler ulu manitu aşkına burayı sansürlemesin. Pastafaryanların rabbi Yüce Spagetti namına: “cicik veren geri galmış, a.cuk veren öne geçmiş” diye deyişi olan bir kadın-kocakarı-ana üçgeninden sürekli subliminale ve dahi virale maruz kalan errrkek-adamların 100'ünden 1'i bile Jack Torrance'lık yapıyor olsa öyle bir kıyım olurdu ki, Türkiye'ye Avrupa Birliği'nden koloni müfettişi anında damlar: “lan pis türkler, bu sefer de kadınlara mı soykırım yapıyosunuz?” diye viyaklardı. (Yerli işbirlikçilerinden ve acentacı ağbilerden de hiçbiri çıkıp, “pis sensin, soykırım da sana ...” demez; bilakis alkışla tempo tutarak açıkradyo-bilgi ekseninden bize bizim ne kadar da iğrenç soykırımcılar olduğumuzu empoze etmeye çalışırlardı.) Rabbim arada kılivlınd dediği gibi, türk hanzolarına da sabır ihsan eylemiş olsa gerek.

 

            Unutulmasın: bu adamlar ağaç kovuklarından çıkmadı. Bunların da anaları var. Ve emin olabilirsiniz, analarının yanlarında geçirdikleri süreyi babalarının yanında geçirdikleri ile karşılaştırsanız 10 drogba vs çeyrek pirememet diye bir sonuç çıkar (p 0.05'ten de küçük olur. Al sana istatistiğe giriş!). Mitokondrial DNA'yı geçtim. Ama erkek bireylerdeki tek X nereden geliyor? Küçük halamızın ağbisinin karısından yaaa! Koskoca emzirme periyodunda “intimate” bağ kiminle kurar bu adamlar? Meme niye bir seks objesi? Tamam. Hobi olarak yine Sigmund'a vurun. Vurmayın demiyorum. Ama ya haklı olduğu bir taraf varsa? Dehşete varan hızlarda artan boşanma oranlarının altında kaynana-gelin çekişmesi hiç yok mudur? Anadilinizi konuşan kadınlar bile “sen önce adam ol” diye aşağılama yapıyorsa kabahat yalnızca erkeklerde midir? Gördünüz mü? Anadil dedim. Ana-dil! Çünkü yazılı edebiyatı güdük bir ülkenin evladıyız. Aldığımız her kavram-simge eşleşmesi ana-dilimizdeki sözel kültürden, o kocakarı manilerinden, onların berbat ağıtlarından, onların sunturlu ve suntursuz küfürlerinden, onların ilenmelerinden, dualarından ve beddualarından etkilenmiyor mu? “Oğul! Südümü sana helal etmem oğul!”. “Benim oğlum hakim olacak, müddim olacak (müddei-yi umumi'nin anadolu dilindeki yuvarlanmışı. Savcı yani sizin anlayacağınız), tabip olacak, vali olacak, paşa olacak, anasına bakacak!”. Paşa la paşa! Bak hele bak!!! Patoloji nerelerde saklı acaba? Bu kadar psikopat nereden türüyor diye soruyordum ben de kendi kendime.

 

            Bir anadil düşünün ki, kadının cinsi münasebete rıza göstermesi bile “vermek” eylemiyle ilişkilendiriliyor. Veriyor yani. Lütufta bulunuyor. Sen kimsin? “Ben Kraliçe Arı! Benim güçlü olan! Ve sonsuz olan! Partenogenezle gider benim soyum. Ama sensin bana daima köle olacak olan!”. Boğa çifte sürülmez. Burulmuş olan, yani öküz çifte sürülür. Zihninizi iğdiş etmiş olmasınlar? Sanki insan medeniyetinin bütün tasarım ve kol gücü köle erkek işçilerden. Sadece doğurganlık ve bunun “doğ”al sonucu olarak mülkiyet hakkı da kadınlar üzerinden sürdürülüyor. Yoksa ben mi yanılıyorum? Yattığım yerden de öyle geliyor olabilir tabii.

 

            İmam bile talkını verirken yalnızca ananızın adını okuyacak. Samigil kural: herkesin hangi delikten çıktığı bellidir; ama o deliğe onu kimin soktuğunu deliğin sahibi bile bilemeyebilir. O yüzden soy anadan geçer. Samigillerin ingiliz eliyle kurduğu zalım-zalımoy ülkeye vatandaşlık bağınız işte anca böyle bir soy mantığı ile olabiliyor. Şimdi anladınız mı güya kadının çok ezildiği coğrafyalarda neden “el sol” olan, yani eril olan, maskülen olan güneşin takvimi değil de, 4 haftada bir kanayan kadının, “la luna”nın, dişil gücün, feminenin simgesi olan kameri takvim, yani ay takvimi kullanılıyor (kameriye de ne güzel sözcüktür ha!)? Neden Ramazan her sene 11 günden az fazla geri geliyor, anladın mı arka sıradaki kronik bulgur mağduru? O yüzden “dayın var mı?” diye sorarız ana-dilimizde (amcaya koy, rahvan gitsin yani). Mülkiyet neyin üzerinde olur? “Mal”ın maliki olursunuz. Mal ne? Madde! Materyal. Materia. Alma Mater. Mater. Mother. Mutter. Madre. “Materyalist bir pislikti” (eytişimsel olanı değil). Yani mala mülke tapardı. Bu maderleri kim kurtaracak? Fatmagül'ün suçu ne?

 

            Anayurt Oteli de anadilimizin güzide bir eseri midir doktor? Pardon. Nerede kalmıştık? Milgram deneyinde kadın deneklerin kayıtsızca sanal-kurbana elektrik verme oranı ne kadar çıkmış, baktınız mı? Ben baktım. Ona dayanarak konuşuyorum. Tam olarak sağ dirseğimin altında Milgram'ın raporu var. Durdum.

 

            Yoruldum. Mor Çatı'nızdan yoruldum. Mağdur edebiyatınızdan tiksindim. Sizlerin iktidar mücadeleniz için bizlerin savaşmasından ikrah ettim. Penisimizin doğrulmasına bile “iktidar” üzerinden ad vermenize bozuldum. Bizden daha çok hasta olup, daha geç ölmenizde bir sinsilik sezdim. Başarılı intihar oranlarımız bile sizi şovmen yapıyor gözümde. Onu da sevmezsiniz ya siz. Şovvumın! Hah! Öztürkçe olsun. Gösterihatunu!

 

            Hatırlar mısınız? Bir zamanlar hep aynıydık neredeyse. Bizi ayıran sadece müllerian agenezis faktör oldu. Oysa bizim de vajinamız, uterusumuz olabilirdi. Yoksa bizi kıskanıyor musunuz? Biz istemedik ki MAF'ımız olsun diye. Gayya kuyusunun ad sahibesi Gaia çıkarttı sonuçta bizi. Ve kendi istedi dölleyelim diye kendisini.

 

- Sanık, ayağa kalk.

- Son bir diyeceğin var mı ey ayşe'den doğma memet?

- Masumum. Beraatimi istiyorum. Bulunur mu, bulunmaz mı kurtaracak bahtı kara maderleri bilmiyorum. Bahtlarının kara olup olmadığından bile emin değilim. Patria o muerte!

 

            Yaaa. Gördünüz mü? Patria... Babaocağı gibi mi çağrışımı ne (vatan deme arkadaki çokbilmiş! Cıs!)??? Anakucağı hiç değil en azından.

 

            Bugünkü programın sonuna geldik. Yayında ve yapımda emeği geçen TRT İzmir Radyosu teknik ekibine... La, noliyy?! SSSS geçirdim bir an. Saniyelik sıtık sıyrılması sendromu...

 

            Postmoderncilere ödev: şair yukarıda ne demek istemiş? Hmmm? Ha guzuma ha! Öperim. Mucuksss

 

            Öpücüğümde maçist bir tavır sezen kibarcıklara çiseden nem kapmamalarını tavsiye ediyorum. Bir de uykudan önce 1 ölçek gazalin alın. İyi gelir.

 

            Cümlenize ultra-feminist, bol çağdaş ve tam toplumcu (Yemezler! Yok postmodern!) günler dilerim. Bir daha mucuksss                                             

                                                                          Kimmeryalı Conan bunu Red Sonja'ya ithaf etti.

Facebook
yorumlar ... ( 82 )
02-12-2014
02-12-2014 15:41 (1)
Buna hiç yorum yok mu, millet trol avına çıkmış, delirmiş, başka bir şey görmüyor kimsenin gözü :))
02-12-2014 16:06 (2)
Sen bi tanesin kimmeryali Conan AYA.
02-12-2014 16:06 (3)
sonunda bulundu kurtaracak bahtı kara maderini! (şair burada yazının maderini kastediyor)
02-12-2014 17:43 (4)
Sağlam halimde olsam yazıya çok eğlenir (dikkatimi verebildiğim kadarıyla medim değil)bir sürü Bilgiolitik yorum döşenirdim ama an itibarı ile durumun şu: Huz motısaykıl iz dis? İts e çaapır beybi. Huz çaapır iz dis? Zed's. Huz Zed? Zed'z ded beybi, Zed'z ded! İster Zed diye al, ister bir önceki sahne: Aym far from okey! O derece yani...
02-12-2014 17:43 (5)
Sevgili kardeşim AYA, bahtı kara maderimizin kurtulmasının imkanı yok çünkü yaradılışı "edilgen" bir kere... Yapacak bir şey yok... Dr OGE.
02-12-2014 17:44 (6)
Anlayamayacağımızı belirtmiş şair zaten, o nedenle yoruma gerek yok. Herkes ne anlıyorsa o. Ben kadınlara bu topraklarda zulüm, şiddet neyse adı yapılmıyor diyor gibi anladım. "Yalan söylüyorsun, sevmiyorsun" diyor Conan. Çünkü ay takvimini kullanıyoruz, etimolojik olarak analar önde ve iktidar kadında. Bizim ülkemizde kadın o kadar güçlü ki yani o kadar olur diyor aya. Bildim mi?
02-12-2014 17:44 (7)
Hiç bir yazıyı değil de bi tek bunu ilk okuyan ve yorum yazan olmak isterdim doğrusu. İçeride yorum yazmakla oyalanıyordum. Sn. a.y.a. seni yükselmiş gördüm, tebrikatımı sunuyorum, selamını da alıyor ve kontr selam ediyorum. Doğrusu yerin bin karaktere sığmıyordu belki de o yüzden o kadar konsantre idin, şimdi yazıyı anca toplayabilmişsin, güzel. Daha önce de dedim, kariyerinin çıkış sataşması banadır ki bu da güzel kabul, akademisyenlikte ilk yayınlar unutulmaz. Bazı tekrarların var yorumlarından gelme, intihal demeyim de etkilenmeler var benim de olduğum yazarlardan ve karakter, replik ve dramaturjimden, olsun yedi notaya kadar sayılmaz nı diyorlardı ne. Hatalar var düzeltmemi ister misin yoksa hiç façayı bozmayalım mı ilk yazı hatırına?. Alevli meyve tabağını gönderiyor, ilk parçanın sonunda başından aşağı gül yaprakları yağdırıyorum. Gökten başına kısmet düşsun, sağlıcakla. Mehmet Harma P.S. Yazı derleme olduğundan istatistik değerlendirmeye gerek yoktur, bu haliyle yayınlanabilir
02-12-2014 20:18 (8)
YAYIMLANMADI
02-12-2014 20:20 (9)
VOW değil VAW diyecek olanlar olabilir. orada amerikanizm kelime oyunu şeysi yapıldı. yoksa, inisiyaller konusunda hassasım, bilirsiniz! bir daha hürmetlerimi sunarım. "Crom, sana bugüne dek hiç el açmadım. Dua etmek benim ağzıma yaraşmaz. Gün gelecek, hiçkimse, sen bile, bizim iyi insanlar olup olmadığımızı hatırlamayacak. Bugün burada neden dövüştüğümüzü ve hatta niye öldüğümüzü bile bilmeyecekler. Tek gerçek, burada iki yiğidin koca bir orduya karşı durması. Önemli olan bu! Kulunun cesareti seni onurlandırır Tanrı Crom. Öyleyse bana bir şans ver. Bana intikam için güç bahşet. Eğer bu yakarışımı da dinlemiyorsan, senin de canın cehenneme!" duasını istek üzerine buraya da koyan kimmeryalı
02-12-2014 20:20 (10)
Oo, şeb-i aruz olmuş! Şuncacık sitede yükselen trend ve trendsetterler de var hani. Anlayabildiğine kamçıyı şaklatan edisyon tayfası ve ekosistemi overdrive karşısında "zamane gençlik" el cepte gülümsemesiyle adeta Cingılbört ailesine kesmiş. E olan bizim dbo'ya, Mazhar Osman'a, hoca'ya mı oldu yani? Kimsenin anlamadığını anlamandan girdik, bunu da anlayacağından çıkalım, madem oralardan doğuyor hukuk. Şu chopper'ı çook uzak bir yere parkedeyim geliyorum. Büşşra.
02-12-2014 20:20 (11)
Bir de, yine fasonik işaret diliyle konuşuyoruz diye suçlanmayalım diye şeyediyorum. 4 numaralı yorumu anlamak için bir ipucu vereyim. Hani san'at güneşimizin söylediği bir parça vardır. Yaralı gönül! İşte onun gırnatalı giriş bölümünü geçin. Sonra kalan müziği biraz hızlı ve amerikanize edin kafanızda. Heh! Hatırladınız di mi? İşte 4 numarada da şair o filmdeki bir sahne dizisiyle göz kırpıyor. "Ne dertli başım varmış zalımoy le le" diyen ve bir daha cem-i cümlenize hürmet eden kimmeryalı
02-12-2014 20:21 (12)
Lacan "la femme n'existe pas" derken yaklaşık bundan bahsediyor. Kadının adı yok demiyor yani. Gayet postmodern bir yazı olmuş sayın Kimeryalı. Aferin
02-12-2014 21:29 (13)
Kimmeryalıyı en iyi resmeden John Buschema'dır. Onun çizgilerinden sonra başka bir ressamın çizimindense hiç Lacan bilmeyenlerle entel muhabbeti yaparım daha iyidir. Ah Belit, neler çekiyorum bilsen, kılıcımın kesebildiği herşeyi yenerim ama şu bilmeden Lacan'a atıp tutanlara kılıcım işlemiyor. Segman Ferid
02-12-2014 22:07 (14)
YAYIMLANMADI
02-12-2014 22:08 (15)
YAYIMLANMADI
02-12-2014 21:31 (16)
Sıkıcı, itici, yanlışlarla dolu ve sondan biöncekiderece-postmodern yazılmış bi yazı.Kışkırtmak ve polemik açmak niyetiyle yazılmamışsa eğer, çok üzücü, yazarı adına. Editörler yorum makaslamaktan makalelere hakemlik görevini boşlamış olmalılar ya da kimbilir,belki onlar da polemikten hoşlanmaya başlamışlardır yorumlar yazılardan çok reyting getiriyor malum.
02-12-2014 21:38 (17)
AMARCORD I ve AMARCORD II başlığıyla yorum yazan arkadaş, niyetiniz nedir? Sanırım daha önce başkalarının yaptıkları yorumlardan aynen alıntı yapıyorsunuz, "böyle bir yazının altına bu kusmuğu kim döktü" falan gibi. Öbür yorumda da eski bir tartışmayı alevlendiriyorsunuz. MAKSAT? Editörlük
02-12-2014 22:06 (18)
Açık söylemek gerekirse aya'nın sinkaflı tarzını beğenmiyorum. Yazıyı yine de okumaya çalıştım. Eğer ki yorum 6'daki gibi bir anlam çıkıyorsa gerçekten çok yazık. Kadınların bu ülkede şiddet görmediğini düşünmek böyle laf kalabalığıyla geçiştirilmemeli. Banu Demir
02-12-2014 22:06 (19)
MAKSAT: Bir kısım editörün sık sık yaptığı bodoslamadan "tutarsızlık" eleştirileriniı burada iki örnekle daha zarifçe ortaya koymak. Bu yazının altına övücü/kucaklayıcı yorum yapan iki yorumcu, bu yazarın önceki beyanatı için bu ELEŞTİRİlLERDE (??) bulunmuştu. Arada savunanlar da gürültüye gitmişti. KAMÇI SEVMEYEN YORUMCU!
02-12-2014 22:40 (20)
Yayınladığınız için teşekkür ederim. Belki böyle daha edepli oldu.
02-12-2014 22:41 (21)
Hamfendi: Öte yandan; gün itibarı ile (hem de benimle ilişkisi olmayan) bir kadının terörünün somut, hayatımı kısıtlayıcı bir darbesini yedim ki yazılsa gerilim filmi olur. Diğer yaşadıklarımıı da gerçekten çekinmemden yazamam. Kadınların bu ülkede şiddet görmediğini düşünen yok, ama öncesindeki payları (aranmak anlamında değil tabii, bkz. yazı), ve ortamın en azından belli bir zümreye sağladığı avantajı arkalarına alarak yapabildikleri dehşetengiz olabiliyor bkz. bu kez gerçekten adını vermek istemeyen, sağlığı bozulan BEN
02-12-2014 23:10 (22)
Sn 19 nolu arkadaşım, şu ana kadar yazara gerçek isimli bir "övgü" (sizin deyiminizle) var o da no 7 olarak benim. Diğerleri yazarın kendi florasının bireyleri olup tiyatro gereği öyledir. Doğrusun, şiddetli itirazım bana ve diğerlerine yönelik aleni-örtülü uluorta eşitsiz tarize idi ki o sorun editöryal müdahale ile çözüldü ve şu an bu yazıda en azından 1. ve 2. dereceden böyle tariz-taciz göründüğü kadar yok, mevcutlar da ihmal edilebilir düzeyde. Bence yazar da uslup değişikliğine gitmişse eğer uzlaşma doğmuş demektir o halde yolumuza devam edelim. Aksi durumda itiraza devam elbette sıkıntı yok. Ha benim algılayamadığım açık veya örtük, kişiye yönelik tariz/aşağılama vs varsa yazar ve saz arkadaşlarına bir çift sözümüz olur tabii ki. Siz de karşılaştırmalı kritik yaparsanız yazarın ilk yorumlarıyla şu yazısının arasında düzeyin ne kadar yükseldiğini tesbit edebilirsiniz. Sonuçta bir hocamızın dediği gibi a.y.a. benim de babamın oğlu değil ama aksine ben gerekirse alırım gadasını. MH
02-12-2014 23:11 (23)
Buscema candır. Bir de "h"sizdir. Ben bu yazıyı Red Sonja'ya ithaf ediyorum yine ve ille. Belit şöyle kenarda dursun. Bu arada, Vampirella kostümü ve günümüzde dişi figürüne yapılan vurgunun erkekegemen dünya kurgusundan mı, yoksa yine feminen bir "cunning plan"den mi kaynaklandığını irdeleyen bir yazı olsa da ben de "dadından yinmez" deyip keyfini çıkarsam. Dr. Oge'yle haftasonu 1 lt caca (sinkaf değil, gürcü içkisi) yuvarlarız sanırım. Sonja da sitem eder ya sonra. Hayırlısı Crom'dan. 6'ya not: anamız bu anamalcı anaerkil düzenin anakronik analizleri yüzünden ağlıyor. Ama nihayetinde, benim anam dert yesin, yarımşardan 4 yesin (yine sinkaf yok; kadının 8 çocuğu anamız bize yedirmek için kendi yemiyor deyip birbirlerinden gizli kendi yumurtalarının yarısını ağlak analarına getiriyorlar. 1/2 x 8 = 4). İlkel çağların barbar savaşçısı selam eder. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öper. Karşıyaka taraftarı olmadığını anımsatır(kafsinkaf!). Bir de, Jekyll'a ayamadınız hala!
02-12-2014 23:19 (24)
şiddet ne yazık ki insana ait bir gerçeklik ve onu var eden de salt cinsiyet değil.cinsiyetimiz ve toplumsal konumumuz,sadece ne türünü uygulayacağımızın ya da hangi çeşidine maruz kalacağımızın belirleyicisi oluyor.dbo
02-12-2014 23:49 (25)
Bu arada, Kimmeryalı bir barbar olsam da, ezeli rekabet, ebedi dostluk parolasını adeta Çarşı nezaketinde sürdürmeyi bir borç bilirim. Birbirimize yine dalarız, hatta Yorgo Dalaras! Ama uzatılan ateşçubuğuna (alevli, janjanlı meyve tabağı da olur) Merci der; hocalara ayrıca hürmet ederim. Küçüğüm, daha çok küçüğüm. Bu yüzden saçmalamam. Ama daha derli toplu olacağız Crom'un izniyle!
02-12-2014 23:49 (26)
aydık aymasına da sonuçta tiyatroda sobe oynanmaz, rolü üstünden gidiyoruz.
03-12-2014 00:04 (27)
Babamın oğlu olmayan ve fakat başka bir hukuka binaen kardeşi olduğum kıymetli hocam (kafama şişeyi geçirecek mi la acaba diye bir ara harbi içimden geçirmedim değil). Şu garip zeitgeist'ın armağanı politik doğruculuk ve pozitif ayrımcılık riyalarının motoryağımsı yapışkan pisliği ne zaman üzerimizden çıkacak? Biz yaşarken görecek miyiz? Sizin zıpkın gibi, fişşek gibi aramızda tekrar dolanacağınız günleri hasretle beklediğimi ifade, hususi hürmetlerimi arz ederim. Bir de, ne zaman piyize gidek? Belki Buscema severi Segman Ferid'i de davet ederiz. Gerçi benim gibi itin uğursuzun piyiz davetini kabul etmeyebilir sankim. Akilonya benim, Nubya sizin, takılırız, hmmm? Bir de, site ahalisine duyurulur, 2 kez demlendik diye her konuda blok davranan parti gövdesi değildik, değiliz. Jekyll üstadım-hocama en derin hürmetlerimi buradan tekrar sunarım. Conan Kimmeryalı, Conn'un babası
03-12-2014 07:58 (28)
kimmeryalı kardeş, şu an kelt galyalılarının yurdundayım, halk arasında hekzagon da diyorlar buraya. noele yakın konstantiniyye'de olabilirim ancak ve fakat sizi takip edeceğim. piiz candır elbette katılmak isterim ortam müsaitse, zaman yaklaştıkça daha kesin koordinat alırım. saygı hürmet bizden m harma
03-12-2014 08:02 (29)
Evet, bu entel muhabbetinden kurtulup, piyiz yaparken, Buscema çizimlerinde Conan'ın kılıcını rakibinin karnından sokup sırtından çıkarttığı, karnını deşerken adamın ayağını yarım metre yerden kestiği sahneyi konuşmak hayat verecektir bizlere. robin-AYA da gelir belki,renk olur. Kaan ve ekibinden fayda yok, ha bire edebiyet, tıp mıp, bıktırıcı. Sabırsızlıkla piyiz vaktini bekliyor olacağım, S. Ferid.
03-12-2014 08:02 (30)
Ben Belit taraftarıyım azizim, şahsen Conan gibi bir yiğidi kuzeyli bir şıllığa kaptırmamak gerektiğini düşünüyorum. Belit Azeri-Farsi karışımı bir yengemiz olarak Conan'ın gücünü bizim coğrafyamıza kazandırdığı için onun yanındayım. Gerçi kızıl saçlıların anadolu kökenli oldukları söylenmekte şu günlerde, Ire ırkı da bize Galatlardan dolayı yabancı sayılmaz ama, Belit, Red Sonya'ya kıyasla daha bizim kültürümüze uygun hanım hanımcık duruyor. Eve gelene kahve yapar ikram eder Belit amma Kızıl Sonya publardan çıkmaz gibi geliyor bana. Yiğidime yemek yapacak, sırtını kaşıyacak bir nedime gerek. Urfalıyam ezelden.
03-12-2014 08:02 (31)
Popüler kültürün nesi var nesi yoksa toplamış, eline ne geçse doldurmuş, tencereye koymuş, pişirmiş, ortaya yazı diye bu türlü çıkmış. İyi de pişmemiş. Salatayı tercih ederim. Conan'dan mitokondriyal DNA'ya, banker bilodan aborjinlere aklına ne gelse biraraya getirmiş. Neresinden tutulur bu yazının bilemedim. Felsefe içeriği çok zayıf ve çıkarımlarının neredeyse tamamı yanlış. Arada üstü kapalı-açık hakaretlerini sürdürmüş. Küfür etmemiş, gelişmeden bu kasdediliyorsa. Malumatfuruşluk demiş yazının bir yerinde, ben başka bir şey görmedim.
03-12-2014 09:00 (32)
31- bir sonraki yazıda bir tutma yeri olmalı hak verdim doğrusu. Handle With Care
03-12-2014 09:59 (33)
Hatta, FRAGILE ve THIS SIDE UP da koyacağım. Siz hiç merak etmeyin. Kim. Co.
03-12-2014 10:21 (34)
32-ben zekandan yorum numarası ile ilgili de espiri bekliyordum. Niye with care çubuk mu takdırdın. (Rod, basil oradan bir kelime espirisi çıkar.) Bu diyalog mudur? (Buradan da latin dili üzerine üzerine çeşitlemeler bekliyorum.) Fikir sıfır, alıntı ve kelime espirisi dolu ilkel göndermeler. Kendi fikriniz yok mu aya?(fikr, fakr arapça evet, çirkin kelime espirileri yapabilirsiniz, sonu yok. Ebed-i. Bir de edep var, bilmezsiniz).
03-12-2014 10:42 (35)
32'yi ben yazmadım 34. 33'ü ben yazdım. onu da 32'ye cevap olarak yazdım. ve ben bütün yorumlarımın altına zaten adımı ya da aşikar olarak beni tanıyacağınız nick'imi yazıyorum. sonuçta senin gibi anonim hiç olmadım. ama sana buradan başka cevap da vermeyeceğim. "edeb"imden emin olabilirsin. editörlere selam. trolün tillahı devam etmekte, as u see! kim. co.
03-12-2014 10:44 (36)
31 ve 34- HWC ile aya'nın alakası yoktur efendim, emin olabilirsiniz mamafih, ilk yorum numaranız ergenler için bile mevzu olmuyor artık ve verdiğiniz örnekler hiç fena değil istidatınızı gösteriyor.
03-12-2014 12:10 (37)
Uçmuşuz bakıyorum. Bunda inatlaşmanın manası yok da, hoca daha önce almıştı o gadayı malum. Hasta ruhlar zirvesine elbet teşneyiz. Yukarıdaki yazılara iştahlandıysam da gözümde ayı bağırdığından hakkınca eğilemedim. Yalnız ard arda adları geçmekle birlikte Belit'i hep Vampirellay'a benzetmişimdir, buna uyanıldı mı? Özellikle Selman babanın katılımını ister, hesabı Sanchez'e yıkalım derim, kalbimi kırdı zira. Bir de Red Sonya olsaydı iyiydi ama memlekette tesis yetersiz, Bizim ortam hep Zagor-Çiko. Öperim inceden. Jeckyll SANSÜRDEN KIL PAYI GEÇTİ ONA GÖRE - EDİTÖR 3
03-12-2014 12:35 (38)
YAYIMLANMADI (bu tartışma sürmeyecek arkadaşlar, boşuna yazmayın)
03-12-2014 12:36 (39)
YAYIMLANMADI (Bu tartışma sürmeyecek arkadaşlar, çünkü sansürcülüğün bir zevk olduğunu bana duyumsattınız, bundan sonra işiniz çok zor)
03-12-2014 12:40 (40)
37. samimi soruyorum, arızadan bıktım: hangi kısmı sıkıntılı,(göz mü?) ona göre şekil alalım... Zaten araya c koymuşum: Jekyll İNCEDEN ÖPERİM ÇOK SAKINCALI, AYRICA SATAŞMA VAR, YOKSA BİLE YARATIRIM, SANSÜRCÜLÜK ÇOK ZEVKLİYMİŞ, SİZ BİR ŞEY YAZMASANIZ BİLE EKLERİM, ONA İSTİNADEN YİNE YAYIMLAMAM. ÖBÜR EDİTÖRLER AKLİ DENGEMİ KAYBETTİĞİMİ SÖYLÜYORLAR, AMA BENCE ONLAR DA KOMPLONUN PARÇASI
03-12-2014 12:49 (41)
İYİ DE NE BAĞIRIYOSUN ? BANA UYAR, TAM İSTEDİĞİM YERDEN KESMİŞSİN, ELİNE SAĞLIK :)))
03-12-2014 14:00 (42)
"Şirin" bir yazı olmuş. Yazılanlar berbat ama. Sanki bir beyin tümörü ile bakış açısı öyle daralmış ki; sorunun bütününün içinde yer alsa da, yalnızca "gördüğü-tuttuğu" kadarına takılmış. Ülkemizde bir azınlık burjuva, üst küçük burjuva , yüzde 20'yi geçmeyen "tuzu kuru" dışında kalan kadınlar bir yarı açık cezaevinde yaşıyor sanki. (25 yıllık K. Doğum hekimiyim.) Eğitimsiz, mesleksiz, "erkek egemen kültürle" büyümüş bu kadınlar, "kolsuz, kanatsız" yaşıyorlar... İçlerinden çoğu penisleri ile "ters orantılı(!)" büyüklükte dertleri; kolayca patlayacak, sebepsiz şişmiş egoları taşıyan adamlarla yaşamak, kendini, çocuklarını korumak için bir "köle ahlakı" içinde yaşıyor.Kadını arzusunun nesnesi yapan; kendi içindeki arzuyu kadına yükleyerek onu "şeytanlaştırmış" bir dinsel erkek kültür içinde erkeklerin sonuç her ne olursa olsun yakınmaya hakkı yoktur. Yazıda anılan "komplikasyon kadınlar" korkutucudur ama bunlar da erkek ahlakının eseridir. Rolleri tam tersine çevirelim.
03-12-2014 14:00 (43)
Yazarımız o zaman bu erkekler için de aynını yazacaktı! Gelelim şiddete! "Erkek adam akranına çatar!" Şiddet her zaman aşağılanmalı ama kendinden zayıfa şiddet uygulamak tiksinti verici bir haldir; "neden yaptım" sorusunu sorma hakkı da yoktur... Ortada bir köle efendi diyalektiği var... Zalim-mazlum ilişkisi! Eytişimdi değil mi! Yaşanılan da budur! Köleye ihtiyaç duyan efendi "zayıftır. "hegel'e göre kimse kendine yetemez, bu sebeple başkalarına muhtaçtır ve muhtaç olduğunu da bildiği için başkalarından ölesiye nefret etmektedir. Efendi olmaya kalkışan saçmalamak zorundadır. ""benim seni istememi istemeni istiyorum." Özgür bırakmadığın kadının bu isteğinin gerçekliğine de hiç bir zaman emin olamayacaktır!" Zalimi, zalim yapan, zalime de direnmeyen mazlumlardır; "Kendi geleceği, çocuklarının geleceği, içinde bulunduğu toplumun geleceği için sürekli korku içinde olan ve Kafkaesk bir toplumda yaşayan bir bilinç için artık en önemli öncelik, kendisini, nereden geldiği belli olmayan
03-12-2014 14:00 (44)
bir tehdide karşı koruyup kollayacak olduğunu düşündüğü güçlü, dövüşken, korkusuz görünen bir efendi bulmak ve onun bilincinde tanınmak için çabalamaktır." Ve köle efendisine sahip olduğu-yönetebildiği kadar özgür olabilir ve her insan özgürlük de ister... Yazar olasıdır ki "bunları ben de biliyorum" diyebilir... Ama işime yaramıyor! Doğrudur; bu sınıflı-mülkiyetçi; hayatın her alanında efendi-köle ilişkisi yaşanılan toplumlarda, sistemin ve "kadının" da ezdiği bir küçük "mazlum erkek" vardır! Bu erkekler de; hemcinslerinin sürdürdüğü düzenin mağdurlarıdır; Aliye Rona'nın canlandırdığı karakter de, "erkekleşerek" özgürleşeceğini düşünen bir köle... Dinsel inanışa göre, "Dünya insan, kadın da erkek için yaratılmış"-mış! Her ikisinin de "ırzına geçilirken", belki bir avuç kadın için "haklı" olabilecek eleştirilerin genellenerek yazılması, bence fazla "kişisel" olmuş;kişiselliğin belirtilmemesi ya da genellemenin yapılması yalnızca maço'ların seveceği bir yazıya yol açmış. Gürsel
03-12-2014 14:02 (45)
YAYIMLANMADI
03-12-2014 15:17 (46)
bir shoppinge gittim dönüşte tozz duman... biz gönüller yapmaya geldik yıkmaya değil elbet farkındayım onarmak gerektiğini, hem sonra ben biliyor muyum ne dediğimi...masadaki hesaptan değil ama korkarım mahşerdeki hesaptan...ama şöyle olabilir belki... herkese birer şişe fermente üzüm suyu-hem de yerinden, saygıdeğer jekyll'e öncekiyle birlikte iki...Benim Blue Sonya olacaktır çok büyük ihtimal, alışık gerçi benden psikopatlığa, ama o yine de sizleri merakta. sanchez bek in tavn
03-12-2014 15:18 (47)
42,43,44! hah şöyle! şimdi ağız tadıyla bir tartışma yapabiliriz. bu arada, OGE manyelini yanlış almışım. o kadar tesadüf olur tabii. bu söylediklerinizin hepsine benim cevaplarım var. ama yazıda da bunların çoğuna zaten dokunulmuştu! az işim var. cevap vereceğim hepsine. to be continued! kim. co.
03-12-2014 16:54 (48)
Her 7 saniyede bir kadına şiddet uygulanıyor. Kadın doğduğu anda köle gibi eğitiliyor. Daha az eğitim görüyorlar ve daha kötü sağlık hizmeti alıyorlar. Çoğu kadın damızlık ve ev kölesi olarak yaşıyor. Çok abartılan her durum tam tersini gizlemek içindir. Kadınlar anamız, bacımız, toprak ana, cennet anaların ayakları altındadır gibi ifadeler yaptığımız kötülükleri sözle kapatmak çabası gibi duruyor. Öldürülen, dövülen, eve kapatılan, okutulmayan kadınları görmezden gelmek nasıl mümkün oluyor. Pozitif ayrımcılık sayesinde yükselen bir iki parya var diye kast sistemi yok mudur? Dilde kadının önceliği varsa nedeni hayatın her alanında geride olmalarıdır. İstatistiksel olarak da bu böyledir.Tersi nasıl savunulabilir. Bu yazının "şirinliği"(kesinlikle katılmıyorum) mantık hatalarını kapatamamaktadır.Okur yazar olmakla bu apaçık gerçekler görülemeyebiliyor demek ki. Okumak yazmak bazen ortada olan gerçekleri "iyi-söyleme"yle kapatmaya neden olabiliyor. Cehalet değil, yanlış anlama ve bilme.
03-12-2014 20:09 (49)
şimdiii! nerde kalmıştık? evet, nisaiye uzmanı sayın abimizle cengedecektik. ikaz ediyorum. küfür müfür yok. penis, anüs, vajina bol! iyi öyleyse. başlayalım. efendim, Gürsel Abi diyor ki, Türk kadınının %80'i falan (azınlık burjuva, üst küçük burjuva olamayanlar diye tabir etmiş - ben bu durumda alt minik burjuva oluyor olabilirim) yarı açık cezaevindeymiş. bunu neye dayanarak söylüyor? 25 yıllık nisaiye uzmanlığına. ama abi, siz vajina görüyorsanız ben de anüs görüyorum bol bol. yani sizin örneklem tek taraflı, benim örneklem evrensel. bioistatistikten ben geçerim. aman diyeyim. ha ben genel cerrahi uzmanlığıma dayanarak yapmadımdı o yorumları, o da ayrı. ayrıca, penis boylarımızla ters orantılı derdimizin olacağını söylemişsiniz. bunun için ben bile kanıta dayalı pıt şeysi isterim. "kendini korumak için köle ahlakı içinde yaşıyor" buyurmuşsunuz. ah bir internet açık olsa, 2 tane femdom linki gönderirdim, gavur kadınının "köle ahlakı"nın neresinde olduğunu gayet güzel idrak ederdik.
03-12-2014 20:15 (50)
devam edelim. kadını arzumuzun nesnesi yapmışmışız. çok kötü ve kaka erkekler olduğumuz için zaten "kendi içimizdeki arzuyu da kadına yüklemek" falan gibi işlerle meşgulmüşüz. tamam. LGBT'ye evet. evet de... arzumuzun nesnesi olarak kimi seçelim? hani ibo bağırıyo ya: ben insan değil miyim? orhan abi de oradan dalıyo: testesteronu ben mi yarattım? kaderin böylesini ben mi yarattım Gürsel Abi? ne yapayım? tenasül uzvum yokmuş gibi mi davranayım? sosyalist ahlak böyle bir iffet düzeyi mi gerektiriyor? içimizdeki arzuyu kadına yüklemek derken "hoş olur kahvenin kaynaması" düzeyi midir? cima etmek yalnızca erkeklerin arzusu ile gerçekleşen bir eylem midir? yani ben sadece bizim arzumuzla gerçekleşen bir eylem biliyorum da... ona cima demiyoruz. istimna derler hocaefendiler. şeytanlaştırmaya hiç değinmesem? hani zaten baphomet'e tapar olmakla suçlanangillerdenim. rolleri tersine çeviremedim abi. evirdim, çevirdim, hep aynı yön geldi bana. bir de, "şiddet" demeyin be abi! demeyin lütfen!
03-12-2014 21:35 (51)
abicim, kafkaesk dediniz mi beni benden alıyosunuz. ben öyle şibumilere dalıyorum. kendime gelemiyorum. şaşıran sen mi yoksa ben miydim bilemedim, çıkmaz bir sokaktayım yolumu bulamadım, öyle bir dert verdin ki kendime gelemedim, oğğoğğoğğ diye börüm börüm börüyorum. pek muhterem abim, yapmayınız! eğer kimmeryalının son kısımdaki değinisine bakaydınız, "hepimiiz kardeşiiz, bu kavgaa ne diye" mesajını görürdünüz. hatta "bir anaa ağlıyoor, evladıı neredeeee?" falandı yani. aliye rona erkekleşerek özgürleşecekmiş ya, işte tam da ben onu diyodum abi. segman ferid usta'ya sorsak mı? fallusu kıskanma bizden çıkmadı abim. bizden çıkmadı! kaderin böylesini biz yaratmadık abi! muhterem abim, gözünüzün yağını yiyeyim. asıl bakıverseniz bu yana, şu adet senkronizasyonu ne menem bişeydir, primatlarda erkek-dişi paritesi ne demektir, onları bi konuşsak mı sizinle? psödo-din değil. evrim biolojisi, endokrinoloji, antropoloji saygıdeğer abim. yani bu kadar loji var, siz bizi kadirizmle suçlamasanız?!
03-12-2014 21:35 (52)
Gürsel Abi, meslek içinde böyle seslendiğimizden bu şekil coşuyorum. kusuruma bakmayın. Hegel'e göre kimse kendine yetemez demişsiniz. e ama abicim, bunu duymak için ta alamanya'ya, hele 19. yüzyılın başına gitmeye ne gerek vardı? bizim bakkal rafet de söylerdi bunu. abim, etmeyin, gitmeyin! şu adet senkronizasyonu diyorum. çok işkillendirici diyorum. illuminati, hatta reptilianlar bile çıkabilir diyorum. martin mystere bile olabilir abim, o derece yani. cümleten selam ederim. gece devam edeceğiz Crom'un izniyle
03-12-2014 21:37 (53)
Şiddet denilince neden bahsedildiğini herkes anlıyor. Merak etmeyin. Kadına sözlü, sözsüz, fiziksel, cinsel, töresel, aile içi, aile dışı, duygusal, ekonomik zalim davranışlar alçakça ve yaygın olarak uygulanıyor. Ben yine de şiddeti tercih ederim. Zulüm bence eğreti duruyor. Şiddet kaba kuvvet anlamına da gelir. Dile bu kullanımı yerleşmiş. Adına ne denirse densin kadına uygulanan şiddet yaygın bir sorun.
03-12-2014 23:16 (54)
Sayın yazar... o cümleyi ben sizi düşünerek değil "kadını arzumuzun nesnesi yapan" bir toplum içinde yazdığınızı anımsatma amacıyla anmıştım. Yorumunuza dek onlardan olabileceğiniz emin olun, hiç aklıma gelmemişti. Hala öyle düşünmek istemesem de son yazdıklarınız beni düşündürdü. BURASI YAYIMLANMADI Gönüllü "nesne olma" hallerine itirazım yok; ama karşılıklı ve gönüllü ama! Çünkü kadın ya da erkek karşılıklı arzularının nesneleri değil, arzunun yöneldiği bir diğer insandır. Yaşanılan cinsellik hali, egemen olduğu için "bize - insana" uygun kabul edilmeli mi? İnsana-kendimize ait insani ve cinsel gerçeklik; her iki tarafı da "tatmin" eden halin "ne/nasıl olduğu-olacağı" yalnızca kişisel deneyimlere ve gözlemlerimize, hatta yaşadığımız çağa bakılarak saptanabilir mi? Örneğin W. Blake'in şiirinde olduğu gibi; kadın ve erkeğin birer nesne olmadığını ne güzel anlatır...
03-12-2014 22:20 (55)
"Nedir erkeğin kadında aradığı doyurulmuş arzuyu okumak yüzünde " kadının erkekte nedir aradığı doyurulmuş arzuyu okumak yüzünde Cinsel sapkınlıkların; cinsel hazda çıkmaz yaşayarak uyuşturucu da içeren, "tuhaf" ilişkilere, ölümcül fantezilere sürüklenişin arkasında sakın bu karşılıklı "nesne" olma halleri yatmasın? Bu çok karmaşık bir sorun ama nedenlerden ilki bu olabilir diye düşünüyorum. "İnsanlıktan çıkılmış" bir çağda, kadın ve erkek kendini nesne görenlerin kültüründe, post-modern hallerde yaşanılan zamanlarda "ben insan değil miyim" sorusu yanlış sorulmuştur; "lan ben erkek değil miyim?" daha uygun kaçardı. Hani erkek ayılar yavrularını öldürerek dişisini çiftleşmeye ikna edermiş ya.. Öyle bir erkeklik hali de ayı'nın "fıtratına" uygun ve erkek ayı bu durumunun aşağılanmasına karşı "dili olsaydı" isyan edecekti..." lan ben ayı değil miyim?" Kadın erkek ilişkisinin en güzel yanlarından biri de binlerce yıldır verilemeyen bir reçetesi olmaması.
03-12-2014 22:20 (56)
Yazınızda doğruluk payı elbette var; ama "bütünün" içinden bu şekilde "alıntılamak-yorumlamak" onu yanlış hale getiriyor... Asıl gerçeğin perdesi oluyor... Ama yalnız "görünen, anlatılan, gözümüze sokulan" iyi değerlendirilmeli; bu "hakikat" içinde nerededir; ne kadarını anlatır; yoksa ancak yaşadığı-gördüğüne mahkum varlıklar haline geliriz diye düşünüyorum... Gürsel
03-12-2014 23:12 (57)
sn. editörler, canon beyin müsaadesiyle de buraya yazıyorum zira konu onunla ilgisiz ancak yazacak başka yer de bulamadım ancak önemli bir ihtiyaca dikkat çekicem. ben şu anda mesela yavuz bingölün canını albızlar alsın demek istiyorum ancak bunu diyecek bir yer bulamıyorum. o yüzden serbest köşe mi olur, duvar yazısı mı yoksa atış poliganu mu artık neyse ne bir çözüm bulun. saygılar mh
03-12-2014 23:13 (58)
YAYIMLANMADI
03-12-2014 23:13 (59)
Yazının ilk bölümünü gözden kaçırmışım.Pardon.Hepimizin geçmişinde kişisel travmalar olabilir.Bu algımızı eğip, büken "o konuştuğumuz (!)"salak ayna ile uzun zaman geçirmiş de olabiliriz.Sizi anladığımı sanıyorum ama inanmayacaksanız emimim;ben o vaginanın hep bir insana ait olduğunu biliyordum. Hegel'e helince.Bu adamı olduğu gibi okumaya sabrım da yetmez,aklım da!Ya da aklımı bu işlere ayıracak zaman bulamadım hiç.İkinci el yorumlar üzerinden anlamaya çalışıyorum. Yorumu uzatmamak için sınırlanmış bir alıntıyı Bakkal Rafet amcan yerine Google amcanla ilişkilendirseydin daha yararlı olurdu.Hegel'in dediği "bir kişinin özbilinç sahibi olabilmesi,o kişinin başka bir bilinç tarafından kabul edilmesine/onaylanmasına bağlıdır.(Rafet amcan ufak ufak sinirlenmeye başlamış olabilir.)Ve böylece"kimse kendine yetemez,bu sebeple başkalarına muhtaçtır ve muhtaç olduğunu da bildiği için başkalarından ölesiye nefret etmektedir."Ve erkek de kadına muhtaçtır ama onaylanmayı da istemektedir."Gürsel
03-12-2014 23:30 (60)
Editörlere Edip Akbayram'dan bir şarkı gönderiyorum. Adaletin bu mu dünya? 54'teki demek estetize edilmiş form. Ama niet problem. Kim. Co. 54 ÜN YORUMUNUN DENSİZ BİR BÖLÜMÜNÜ KESTİK - DİKKATİMİZDEN KAÇMIŞ, ÖZÜR DİLERİZ
03-12-2014 23:30 (61)
Yavuz adının etimolojisi hakkında isabetli bir yaklaşım. MH'yi takdir ederim. İblis, diablo, devil. İblis, albız (albasması: puerperal ateş), albuz, yalbuz, yalvuz, Yavuz! Bu kesin sansürden geçer. Di mi? Kim. Co.
03-12-2014 23:36 (62)
Teşekkürler. Kuyumcu Terazisi varsa niet problem. Hürmetler. Kim. Co.
04-12-2014 08:11 (63)
Bu arada, belirteyim. V ve B değişimi çok sıktır. L ve N olduğunda da düşme, dönüşüm, yer değiştirme çok olur. Etimolojiye giriş! Kaynak? Totom değil. Emin olabilirsiniz. Ayrıca, Anadolu Türkçesi'nde Yavuz'un olumlu anlamda kullanımına dair 19. Yüzyıl'a kadar örnek bulunmaması da haybeye değildir. Meraklısına! Nikon. Yok Canon. Ben kimdim ya? Hah, Conan böyle buyurdu. Zerdüşt de böyle buyurabilir miydi bilemeyeceğim. Bir de (bu ne la, boyna dipnot), bu hafta çıkan bir mizah dergisinin önemli ve düzenli bir köşesinde Dr. Jekyll ve Mr. Hyde karşılaştırması vardı. Acaba big brother's eye is on us? Diye kıllanmadım değil. Editörlere duyurulur. Gerçi enverhoca stayla site sakinleri o dergileri de cücük burjuva zırtı falan diye sevmiyor olabilir ya. Benden söylemesi.
04-12-2014 08:14 (64)
Pek muhterem abim. Şu izleği bi yitirmesek diyorum. Abim, milletin beynini niye bulandırıyosunuz? Tamam, kabul. Bizimkisi adeta rüstem batum stayla. Beyninizi tokatlayan program. Ama abi, size hiç yakışıyo mu? Elin fransızına özenmişsiniz. Bu bir pipo değildir neden diyosunuz abim? O bir pipo abi. Cima da cimadır abi be. Fazla simgesel gerçeklik kaçmış yorumlara. Şu poetikadan sıyrılsak mı abi? Olma mı? Sabahın köründe etimoloji, benim etim ne budum neoloji coşturdunuz saygıdeğer abim. Cem, cami, camia, cuma, Cemevi, cemiyet, cemaat, mecmua, cima... Gürsel abim be, biz bilardocuyuz be abi. Gelin de vazgeçelim şu segman ferid olma hevesimizden. O pozisyon doluymuş. Boşalınca da talibi hazırmış abim benim be. Bize ne, siz önde, ben arkada, takılıp gitsek ya? Kaybetmesek şu izleği bi daha abi, he mi? Kim. Co. ellerinizden öper abim. Hürmetle! Aman diyim abime
04-12-2014 08:15 (65)
Erkeğin kadına saldırması fıtratındadır diyorsunuz. Doktorların zengin olmasını savunurken de söylediklerinizden "kapitalizm insan fıtratına en uygun sistem, küçük balıkları severim. Başkası yerken ben bakacak mıyım" sonucu çıkıyor. Sizin sağ görüşlü olduğunuzu düşünüyorum. İbolu, orhanlı göndermeleriniz de bunun kanıtı. Felsefi alıntıya karşı kahvehane kültürü güzellemesi yapıyorsunuz, tabanla giriyor, Conan'dan alıntı yapıyorsunuz. Bu geç kapitalizmin kültürel mantığıdır. Bilgiyi, düşünmeyi, azla yetinmeyi, kültürü aşağılamak ama popüler kültürü, dili ve cinselliği tüketmeyi, alaylılığı, eşitsizliği övmek, elinden geleni yaptığını iddia etmek, bunları kabul etmeyenleri malumatfuruş laf kalabalığıyla aşağılamak... Conan sitenin görüşünün sağa kaymasının semptomu mudur? Sadece birkaç kişiyle ilgili bir durum mudur?
04-12-2014 09:54 (66)
Dur bi, 'YAVUZ BİNGÖL ABV' diyim de güne iyi başlıyım
04-12-2014 09:54 (67)
65 doğru söze ne denir?kendini solda sanan,nerde durduğunun neye hizmet ettiğinin ayırtına var(a)mayan bir zihniyetle zekayı dil canbazlığıyla eşleştirerek küçük dağları yarattığı edasına bürünmek.ve bu dile geçit vermek şöyle dursun methiye düzen bir editöryal büro.
04-12-2014 10:23 (68)
peki 65 dr. ilker gibi "bana verdiğiniz para çok ben bunu haketmiyorum" diyince mi solcu olunuyor?
04-12-2014 10:24 (69)
Değerli okurlar, bu yazıyı renk olsun, aykırılık olsun, biraz fikir zikir jimnastiği yapalım diye koyduk. Yazarın solculukta bir iddiası yok, hatta solculuğu pek bilmiyor bildiğim kadarıyla, o yüzden solculukla ilgili abuk sabuk çıkışları oluyor. Ama yayıncılığın da amacı bu. Bir şeylerle ilgili, kafası çalışan, okuyan, yazan insanlara kapı açacaksınız ki solcular olarak sen ben bizim oğlan, oh solculuk ne güzelmiş deyip deyip birbirimizi pışpışlamayalım. Biri mesela başka bir yazının altına yorum yazmış en son. Aldığım parayı hak etmedim deyince mi solcu olunuyor diye. Neredeyse 45 yıldır solcuyum, solculuğun ne olduğu konusunda neler okumadım neler yazmadım ki, ama hala tam bilmiyorum. Çünkü insanı tam bilmiyoruz. Bunlar öyle kolay şeyler değil. Çalışın, okuyun, emek verin zırt pırt yorum yazmadan önce hadi bakiiim. Kaan Ars.
04-12-2014 11:01 (70)
sol=ahlak olmalıdır diyebilir miyiz kısaca? mh
04-12-2014 11:14 (71)
Sayın Kaan Ars (69) yazıyı yayınladınız diye mahcup olmayın lütfen, fena gelmedi ortama. Baksanıza yorum no70 oldu bile. mh
04-12-2014 11:51 (72)
Her çağda ilgi çekmenin yöntemleri değişebilir...; örneğin bir zamanlar adamın biri tarihe geçmek amacıyla zemzem kuyusuna işemişti... Gürsel
04-12-2014 17:37 (73)
Karşıyakalı Canan diye bir yorumcu olacaktı ne oldu ona, haberi olan var mı? EDİTÖR 3'ün CEVABI: Yorum trafiği yoğunluğundan yorumları değerlendirsin diye genç bir arkadaş görevlendirdik. Ama o da en az bazı yorumcular kadar dalgacı çıktı. Baktık bazı yorumları siliveriyor. Ne yapıyorsun diyoruz, yanlışlık oldu, siz hiç hata yapmıyor musunuz, diye üste çıkıyor. Anladık ki gıcık olduğu şeylerde daha çok "hata" yapıyor. Yeni nesil işte, bir de ukala ve sorumsuz, aklı fikri espri, belden aşağı muhabbet. Sitenin bir misyonu varmış, tartışmanın bir ciddiyeti olmalıymış, umursadığı yok. Aman onun nöbetine getirmemeye çalışın yorumunuzu.
04-12-2014 18:04 (74)
Ya bu nasıl gençmiş böyle şakadan anlamamış. Üç güne kalmaz bu ciddiyet arasında pert olur çocuk. Hâlbuki nefes almak lazım biraz havanda su dönerken. Saygılar. peynir gemisi
04-12-2014 20:17 (75)
"Ne bu şiddet bu celal" diyen şairiz yüz yıl sonra beyaz türk dili konuştuğunu mu anlatıyor bu yazı? İstiklal marşı dili zamanının ne kadar ilerisindeymiş. J. Constantine
04-12-2014 21:54 (76)
Sayın Kimmeryalı Conan bey, yazınızı ilgiyle okudum. Bunun bir de erkekler için yazılmış versiyonunu da okumak isteriz sizden. Hoşçakalın. Karşıyakalı Canan
04-12-2014 23:15 (77)
YAYIMLANMADI
05-12-2014 08:43 (78)
Altaylı Asuman, Göztepeli Gülhazan ve Karşıyakalı Canan bacılarım. Sizlere tam sosyalist iffetimle hürmet eder, talep ettiğiniz yazının benim elimden çıkmasını estetik nedenlerden ötürü uygun görmediğimden, devrimin bu önemli görevini yengeniz Red Sonja'ya hususi ileteceğimi bilmenizi isterim. Yoldaşınız Kim. Co. Bu arada, Davudun Yıldızı'nı geçtim, Tzigan bezi koymaya başladılar. Oldu mu?
10-12-2014 16:41 (79)
Conan bey oğlum, daha yaşlı ve sopa yemiş bir ağabeyin olarak hasmın kendince makaraya sarma denemesini görmezden gelip, ya da ufak bir notla geçiştirerek kendi anlatmak istediğine bahane etmek de eski bir Khitai öğretisidir demek isterim. Bizim zamanımızda Pikt'ler makbul insanlardı. Kull
10-12-2014 17:01 (80)
Makaram sarı bağlar lo, gız söyler gelin aglar. Atlantisi okyanusların yuttuğu vakitten sonra, Aryas'ın oğulları tedavüle çıkmadan evvel... Doğruydu bunlar. Ama Mitra adına, bu taktikler Thulsa Doom stilinde yılansı ve hipnotik olma temayülünde artık. Kim. Co.
24-12-2014 13:29 (81)
çok gecikmiş pardon: 46'daki Sanchez nezaketini görmemişim. jekyll
14-04-2015 14:06 (82)
sanırım bu aşağıdaki linkte verilen haberde cemil ipekçi'ye atfedilen sözler bu yazının yazarının demek istedikleriyle tam örtüşüyor. http://www.msn.com/tr-tr/eglence/unluler/kad%c4%b1na-%c5%9fiddette-kad%c4%b1nlar-da-kabahatli/ar-AAaYFBj?ocid=iehp S.B.
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210743
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.