Sus payı olarak ödül mekanizması: İbrahim Tığ ve Leyla Şahin tartışması
İbrahim Tığ ve Leyla Şahin’in imzasının olduğu, “Rüştü Onur - Mektubun Avucumda Bilinmeyen Mektupları ve Şiirleri” başlıklı kitap Kaynak Yayınları’nca yayınlandı. Ancak bu kitabın yeni baskısı, 5 yeni mektup ve 12 yeni fotoğrafla birlikte, “Benim Şeker Yavrum” ismiyle sadece İbrahim Tığ imzasıyla yayınlandı. Kitap İbrahim Tığ tarafından hazırlanmış ancak Leyla Şahin’in imzası da eklenmişti. Bu durumun nasıl olduğunu, İbrahim Tığ, yaşadığı Zonguldak’ın haber sitelerinden olan Bölge Haber 67 sitesinde yazdı[i].
Tığ’ın köşe yazısında, yazdığına göre, Kaynak Yayınları’yla görüşmeye Leyla Şahin’le birlikte gitmişler. Yayınevine Leyla Şahin’le birlikte gitmeyi, Şahin’e teklif eden de İbrahim Tığ.
Kaynak Yayınları’nda, belgeler ve kitap üzerine konuştuktan sonra, ertesi gün tekrar buluşmak üzere, Leyla Şahin’le ayrılmışlar. Ancak Zonguldak’ın ilçesi Devrek’ten gelen, Tığ’ın oğlunun hastalandığı haberi üzerine; Tığ, Leyla Şahin’e tüm belgeleri verip, Kaynak Yayınları’na teslim etmesini rica etmiş. O da tamam demiş.
İbrahim Tığ, Kaynak Yayınları’yla görüşmelerini telefonla yapmış. Sonra kitabın piyasaya çıkmasına iki gün kala, Kaynak Yayınları’ndan Sadık Usta, Tığ’a şöyle demiş: “Kitaba Leyla Şahin’in de kendi ismini ısrarla koydurttu” demiş!
İbrahim Tığ, Leyla Şahin’in bu anlaşılmaz tutumu karşısında hiçbir şey yapamamış. Ve yayıneviyle tüm sözleşmelerin, görüşmelerin İbrahim Tığ’la yapılmasına rağmen; Leyla Şahin’in hiçbir hak ve söz sahibi olmaması gerekirken, kitap iki imzalı olarak çıkmış. İbrahim Tığ, Leyla Şahin’e bu tutumundan vazgeçmesini, ismini çekmesini istese de Leyla Şahin, Tığ’ın deyimiyle: “iflah olmaz bir tutum” sergilemiş.
Leyla Şahin, anlaşılan o ki, bakmış, olmuyor, Tığ’ın ısrarlarına dayanamıyor. İkinci bir “teklif”le karşısına çıkmış. Leyla Şahin, İbrahim Tığ’a “susması” karşılığında; Şahin’in jürisi olduğu Enver Gökçe Şiir Ödülü’nü, İbrahim Tığ’a verdirteceğini söylemiş.
Nokta…
Edebiyat dünyasında, bu dedikodu herkesi almış götürüyor. Nasıl olur da, Leyla Şahin emeği olmadığı bir kitaba kendi ismini, ısrarla koydurtmak ister? Yayınevi nasıl olur da, İbrahim Tığ’dan izin almadan, Leyla Şahin’in ismini kitaba koyabilir? Herkes, anlaşılan bu kısımlarda tartışıyor.
Bu olayın dedikodusu, edebiyatta almış başını gidiyor. Ancak sus payı olarak görülen Enver Gökçe Şiir Ödülü boyutu tartışılmaya değer görülmüyor. Ki İbrahim Tığ da, yazısında ödülle ilgili şöyle yazmış: “Kabul etmedim. Nasıl edebilirim ki? Selamla ödül alacağım, öyle mi?” İbrahim Tığ, “selamsız” ödül alabileceğini söylüyor? Hangi edebi estetik, hangi edebi ölçütle peki?
Edebiyatı piyasalaştıranlar, piyasa koşullarını edebiyata dayatanlar; türlü ahlâksızlıklarla düzenledikleri yarışmaları, verdikleri ödülleri “sus payı” olarak da verebiliyorlarmış?
Neymiş, susma karşılığında, ödül verilebilirmiş!
Kaan Turhan