Eskimeyen eser: “Vicdan Zorbalığa Karşı”

Jean Calvin ünlü Protestan rahip ve hukukçu, 1535 yılında Protestanlığın temel kitaplarından “Hıristiyan Dininin Bağlayıcı İlkeleri”ni yazmış ve takipçileri tarafından Cenevre’ye vaiz olarak davet edilmiştir. Calvin’in yapıtında kilise vaizlerinin Tanrı’nın sözü konusunda yetkili kılınmış olmaları ve en alttaki bireylerden en üsttekilere kadar herkese emir verebileceklerini vaaz ettiğini bilmeyen, okumayan Cenevre Şehir Belediyesi üyeleri bu genç vaize işi vermişlerdir. Bu atama Cenevre kentine bir vaizin değil ama dinsel dogmaya bürünmüş bir diktatörün girişinin anahtarı olmuştur. Calvin öğretisine ve hayata dair konularda bireye söz hakkı tanımayan bir teologtur ve vatandaşların yaşlılar eşliğinde onar onar katedrale giderek öğretisine uyacakları konusunda yemin etmelerini, yemine uymayanların sürülmesini önermiştir.

Protestanlığın çıkışında Luther’in “Hristiyanların özgürlüğü, dinin bireysel vicdan konusu olması” şiarıyla somutlanan ilkeler artık kurumsallaşan Protestanlık uygulamasıyla rafa kaldırılmaktadır. Cenevre Şehir Belediyesi bir yandan halkın itaatkar ve dindar olmasını gerekli bulurken diğer yandan şehrin eski renkli hayatının ağır dini uygulamalarla solmasını da yadırgamıştır. “Sırf bir zamanlar bir kadeh şarap içip neşeyle şarkı söyledikleri ya da Mösyö Calvin ile Mösyö Farel’e fazla renkli gelen elbiseler giydikleri için bu yeni vaiz tarafından cemaat dışına atılmakla tehdit edilsinler diye destek vermemişlerdir bu ciddi ahlak reformuna” der Stefan Zweig. Şehir meclisi Kilise’yi politik amaçlarına alet eden Calvin ve arkadaşlarını sürmüşlerdir. Ama sürgünler, aforozlar diktatörlerin kahraman haline gelmesinin neredeyse ön koşuludur. Lider eğer nefret edilen sistem tarafından zulüm görmüşse kahramanlaşır, ileride görülecek zorlu sınavlara hazır olduğu kabullenilir.

Calvin sürgün edildiği dönemde hiç boyun eğmemiştir, tehlike anında anlaşmaya varmamış ve  kararlı biçimde geri çekilmiştir. Bunu yapan tüm liderlerin imdadına yetişen şey karşıtlarının yaptığı yanlışlar olmuştur. Protestan vaizler kovulduğu anda Katoliklerin tekrar Cenevre’ye hakim olma çabaları ve kaos başlamıştır. Şehir meclisi kovdukları Calvin’i yalvar yakar çağırırlar. “Kaos mu, faşizan disiplin mi?” sorusunun karşılığı ne olursa olsun disiplin, düzendir. Calvin Cenevre’ye döndüğünde nefes alıp veren bir devleti donmuş bir mekanizmaya dönüştürecek ve bir halkı tüm duygu ve düşünceleriyle tek bir sisteme sokacaktır. Aslında büyük reform hareketi olan Protestanlık İncil’i özgürce insanların ellerine bırakmak istemiştir, Roma’daki papanın ve ruhani meclisin değil… Calvin İncil’i kendi tekeline alır, kendi yorumunu eleştiriden muaf kılar ve Cenevre 200 yıl sürecek dogmatizm çağına girer. Artık neyin mubah, neyin yasak olduğunu şehir meclisi veya sivil hukukun yerine sadece kilise yönetimi yani Calvin belirleyecektir.

Özyaşam öyküsünde sadece çalışmak, okumak, siyahlar giymek, az yemek, az uyumak bulunan Calvin’in Hıristiyanlık öğretisi de kendisi gibi sert, asık suratlı, neşesizdir. Hükmettiği Cenevre halkının da kendisi gibi yaşamasını istemesinden daha doğal bir şey yoktur. Tekrarla bir kadeh şarabı, şarkıları ve renkli giysileri yasaklar halkına…

Kıssadan Hisseler;

-         Diktatörlerin eğitimli, teorik donanımlı olanları  toplumun yaşamını daha uzun süre etkilemektedir. Calvin Protestanlığın temel kitaplarından birini yazacak donanıma sahip olduğu için Cenevre’yi önce manen sonra uygulamada teslim aldı ve bu teslimiyet 200 yıl sürdü. Ülkemizde diktatörlüklerin kısa ömürlü olması noktasındaki beklentimizi taze tutalım!

-         Eskinin eleştirisiyle gelen her yeni öğreti de kısa veya uzun erimde tutuculaşır. Protestanlık Luther’in yorumuyla dini halkın yorumuna ve ellerine teslim etmek isterken, mirasa Calvin konmuştur. Calvin dini Kilisenin elitlerinin (başta kendisi) eline bir baskı aracı olarak vermiş ve devamında engizisyon geleneğini sürdürmüştür. Öğretilerin halka zarar verecek şekilde yorumlanmasında bireylerin rolü de tartışılmalıdır. Aslında Luther’in ilhamıyla ortaya çıkan reform hareketi, Calvin’in Protestanlığı bin parçaya bölünmekten, yani hiziplerden korumak amacıyla çıkardığı “Hristiyan Dininin Bağlayıcı İlkeleri” kitabıyla donmaya başlamıştır. Calvin’in çıkış noktasında yeni öğretiyi dağılmaktan korumak, kalıcılaştırmak varken bir süre sonra kitabını eleştirenleri yakmaktan çekinmeyen bir lider haline gelmiştir. Asık suratlı, gençliğini yaşamamış Calvin gençliğinde yaşamdan farklı zevkler alsaydı uygulaması ne olurdu, meraklanmadan duramıyor insan. Gelelim günümüze; alkollü işletmelerin kent dışına atıldığını haber almadığımız, kampüslerde alkol yasağına tepki duymadığımız, konserlerin ertelendiğine tanık olmadığımız tek bir gün yok… Kendi yaşam biçimini koca bir topluma dayatmak halen diktatörlerin temel uygulaması…

-         Başımıza diktatörleri bela etmemenin yolu onları dikkatli bir kayıtsızlıkla! izlemekten geçiyor. Dikkatle derken toplumu yönlendirebilecek bireylerin teorik temellerini kapsamlı olarak incelemek anlatılmaktadır. Lider adayının düşüncelerinin izini sürmek, Cenevre Şehir Meclisi’nin Calvin’i basit bir Protestan vaiz olarak işe alması ve sonuçta başına bir diktatörü sarması hatasına düşmeyi engeller. Tarih böyle dikkatsizliklerin geniş bir arşivini taşımaktadır. Diktatörleri kahramanlaştırmamak, sürgün ve aforoz yöntemlerini uygulamamak özetle bilinçli kayıtsızlık, bu bireyleri tarih sahnesine çıkmadan silebilir.

-         Diktatörlerin en sık kullandığı gerekçe “Disiplin mi, kaos mu” ise bize düşen nedir? Kaostan çıkış yolunun bireyleri, sosyal grupları baskı altına almak yerine, özyönetim modelleriyle desteklemek olduğunu yılmadan anlatmak…Özyönetim disiplini de içerir ama toplumsallaşmış bir disiplindir bu…

-         Cenevre Şehir Meclisi “Diktatörlük, Disiplin, Dindarlık” paketini kabul etti ve hatasını 200 yıl geri kalmakla ödedi. Biz paketleri kabul etmek zorunda değiliz. “Dindarlık, Anti Laisizm, Popülizm” mi “Laisizm, Irkçılık, Modernizm” mi,  “Halkların Haklarına Saygı, Anti Laisizm, Popülizm” mi, “Irkçılık, Dindarlık, Popülizm”mi???

Peri Arbak

Not: Okurların ilgisine göre kitabın kalanı (2 bölüm daha) yorumlanacaktır. İlgi görülmezse sessiz kalma hakkı kullanılacaktır.

Facebook
yorumlar ... ( 11 )
20-08-2015
20-08-2015 23:03 (1)
Güzel bir çalışma olmuş, elinize sağlık. Deniz Can
21-08-2015 08:43 (2)
ben diğer bölümleri de merakla bekliyorum. epey gürültücüyümdür. varlığımla kalabalık yaratabilirim sanırım. a.y.a.
21-08-2015 11:08 (3)
Ben çok beğendim ikinci bölümüde ilgiyle ve merakla beliyorum. Kaosmu disiplinmi? Gülşen aytar
21-08-2015 11:08 (4)
Sn.Arbak,not kısmında yazmış olduğunuz üzere arkası gelmezse,aniden kesilen ''arkası yarın '' olur fikrindeyim.Devamının gelmesi dleğiyle...Saygılar.Caner E.
21-08-2015 11:20 (5)
calvinin öğretisinin başarılı olmasının bir sebebi yazarın dediğin gibi donanımlı olmasıdır. felsefik ve didaktik alt yapısını yazdığı kitaplarla pekiştirmesidir. ama bence ikinci bir sebebi kendi öğretilerine ve yasaklarına kendisininde uyması ve riayet etmesidir. yani yanlışda olsa öğretisinde samimidir. kısa süreli diktatörler ise kendi kurallarına kendileri uymazlar. mesela içki yasağını koyanlar içki içerler, kadın erkek ilişkisini yasklayanların gayri meşru ilişkileri vardır genelde. yani kendi savundukları öğretilerin münafıklarıdır aslında onlar. conversos
22-08-2015 14:05 (6)
Ben de kuru övgü yapmayayım dedim ama gerçekten çok zevkle ve merakla okudum, bugüne yapılan göndermelerin altına seve seve imzamı atarım. Eline sağlık sevgili hocam. Bilinçli kayıtsızlığa hatta sınırlı alanlarda temkinli işbirliğini de katmak isterim, sağlık gibi halkın hassas olduğu insani konularda örneğin.İ.Arslanoğlu.
22-08-2015 15:00 (7)
Devamını bekliyorum kesinlikle, hem de güzel yorum ve önerileriniz eşliğinde, Sayın Peri Arbak. Mine
22-08-2015 15:10 (8)
Yazıyı cidden beğendim. Fakat her yazıya bunu yazmak olmuyor editörler olarak. Kendimizi beğenmiş gibi oluyoruz. Fakat Sevgili Peri'ye söyleyeyim gelinim sen anla.. Bizim yazarların bu sitenin okunurluğunu artırmak için bir şeyler yapması lazım. Bazı yazarlarımız yazı gönderiyor, sonra kendi yazılarını bile okumuyordu. Onlardan bir kısmını daha etkin hale getirdik. Yazarlarımız böyleyken okurlardan aynı şeyi hiç bekleyemeyiz. Ama belli 15-20 okurumuz biz demesek de bunu yapıyorlar. Hiçbir sermaye desteği olmadan, sermayeye karşı, faşist sağın karanlığında sosyal faşist solun çelme ve dirsekleri altında bir yayın sürdürüyoruz. Bu durumda biz bulduğumuz okura şükrediyoruz. Cidden. Durumdan memnunuz. Ama daha çok okura hitap etmek isteyen yazar veya yorumcularımız varsa, hiç değilse kendileri düzenli okuyacak burayı. O arada birkaç kişiye de yaygınlaştırırlarsa (bakın beklentimiz ne kadar düşük) ne ala. Peri'ye ve okur, yazar herkese sevgi, saygı teşekkürle. K.A.
24-08-2015 15:16 (9)
Hocam elinize sağlık. İlk fırsatta kitabı alıp okuyacağım. Teşekkürler. Serdar.
09-09-2015 23:22 (10)
Devamını bekliyorum, ilgiyle yazınızı okudum, diğer bölümlerin yorumlarını da bekliyorum.Kitabın şiparişini verdim bile. Ellerinize sağlık, sevgilerimle Yeter
18-10-2015 10:58 (11)
Hocam, neden 10 yıl önce demedin? Bilinçsiz önemseme olmazdı belki. Bu toplum herşeyi önemser ama bilinçsizce tabii. Bilinçli kayıtsızlık zor geliyor bana. Fakat S.Zweig dersleri muhteşem olmuş. Kuşkusuz devamını bekliyoruz. Murat Döşoğlu
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210713
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.