Türkçenin üçüncü harikası: Çapullama

Hayat böyledir, hiç beklemediğiniz anda yeni bir sözcüğü, yeni bir kavramı dilinize, aklınıza, yüreğinize, sözlüğünüze sokuverir. Sözlük evrensel ise hayatın akışıyla, devrimsel dönüşümlerle, muziplikle, silahların tersine çevrilmesiyle gelen sözcük de evrensel olabilir.

 

Bizler, “chapulling” sözcüğünü, “yoghurt” ve “bashi-bazouk”un ardından dünya literatürüne, (şimdilik en azından wikipedia’ya) sokmayı başaran insanlarız. “İadeli taahhütlü” olmaya uygun bir “hakaret” ya da hareket bulduğumuzda, onu dünyaya da tanıtan çapulcularız!  Buradayız…

 

Yeşilmişik, yeniymişik, yenmişik

 

“Teori gridir dostum, yaşam ağacı ise yemyeşil” diye biliriz. Alman şair Goethe’nin Faust’undan yola çıkıp Vladimir İliç’e uğrayarak devrimcilere ulaşan bir sözdür.

 

Yeşiller içindeyiz şimdi. Griye girmeden, gri bölgede çözümleme derdine düşmeden, yemyeşil yaşayıp yaratabildiğimiz günlerdeyiz. Ayağa kalktık, ayağa kaldırdılar, sevinçliyiz.

 

Fırladık, zıpladık, yukarılara ve barikatlara çıktık, birleştik ve birkaç günde farklılaştık. Yeni kavramlara ihtiyacımız var şimdi.  Yeni sözcüklere, bize yöneltilen hakaretleri tersine çevirmeye, tepemize inen sopayı çiçeğe, TOMA’yı POMA’ya dönüştürmeye; direnişteyiz.

 

Uzun zaman sonra ilk kez gerçek bir mücadele ve etkili bir hareket oluştu ülkemizde. Talepleri, mevzileri, hedefleri, kazanımlarıyla somut olarak yol alan, solda bugüne kadarki “kampanyalara dayalı oyalayıcı politika”nın dışına çıkan, gerçek bir mücadele veren, gençliğin dinamizmine dayanan yeni bir halk hareketi.

 

Hayatlarına ve yarınlarına sahip çıkan insanların ortak hedefler ile harekete geçtikleri bugünlerde, “yetti artık” noktasında direnmeye başladığımızda, belli mevzileri tutup daha ilerisine yürüyebileceğimize dair güvenimiz de yerine gelmeye başladı.  Bu noktadan sonra belli şeyleri kaybetsek bile aslolan birlikteliği ve birlikte karşı koyma iradesini kazandığımız için sevinçliyiz.

 

Yükseliş ve yeni bir kuşak

 

Evet, durdu durdu, ağır bir bilançoyu yuttukça yuttu ve sonunda gençlerimizin çaktığı bir kıvılcımla direnmeye ve yükselmeye, yücelmeye başladı insanımız.  Mücadele ederek güzelleşen, yücelen bir insanlıktı hep düşümüz. Uyandık, düşlerimizin gerçek olabileceğini gördük şimdi.

 

Ne kadar da güzel oldu insanlarımız, ne kadar onurlu. Ne güzel hep iç içe, ortaklıklarının, ortak amaçlarının, ortak yürüyüşlerinin bilincinde... İnce hesapların, çıkarların değil, otoriteye karşı çapullamanın peşinde…

 

Farklılaştık da böylece. Birlikte, dayanışma içinde ve anlayışla yaklaşıyoruz birbirimize. “Ona, buna karışmayan” sokaktaki insanlar bile, gece saat on ikide deniz gözlüğüyle banliyö treninde. Sadece birkaç günde trafikteki hırtlığın dahi azalmaya başladığını fark etmediniz mi siz de?

 

Kıvılcımı çakan yeni kuşağa selam vermek lazım önce. İlk başta 30 kişiydi, sonra 50, 100, 1000, on bin, yüz bin, milyonlar oldu ya; o ilk 30 kişiye, hep selam durmak, saygı duymak lazım. Nasıl çoğalabileceğimizi öğrettiler hepimize. Umut kesilen kuşaklar, durmaksızın umut yayıyor içimize; hareketi başlattıktan sonra da oluşturdukları birlikteliklerinin, birlikte direnmenin gücüyle…

 

“Bizden 3’er tane istediğinden emin misin” diye yazıp soruyorlar. Öte taraf anlamıyor tabii ki: Üçü bırakın, bir tane bile istemediği için, tek bir aykırı insana tahammülü olmadığı için, “yeni nesil formatlama işi”ne daldığı için de oluyor bütün bunlar…

 

Yeni nesil mi? Eskiden de izleri vardı ama artık yeni nesillerin direngen, kıyak kafalı, özgürlükçü, eşitlikçi, uzaylı ve maceracı olacağına dair çok güçlü kanıtlar var elimizde…

 

Yükseliş ve yeni sanat

 

Kolektif aklın ve mizahın böylesine harekete geçmesi de inanılmaz oldu gerçekten. Kendi devrimci sanatını, kendiliğinden gelişimini yaratıp iradesini ortaya koyan sokak ve hayat buymuş demek. Brecht’ten Mayakovski’ye, Nâzım’dan Neruda’ya herkes sokaklarda, gençlerin arasında, ellerinde, yazılarında, boyalarında; ustalarımızın ve şarkılarımızın nasıl “çıktığı” da anlaşıldı sonunda…

 

Kolektif/devrimci sanatın ifade gücü, mevcut kalıpları ve yerleşik formları hızla parçalamakta. Dışarıdan bir şey taşımaya çalışanlar değil de hareketin içinde eyleyenler, yeni formu, yeni şarkıyı, “çapulcu musun vay vay”ı, “tencere tava havası”nı yaratıyorlar anında. Sahici olan, devrimci olan; fırsatçılığa/yararcılığa değil sahiciliğe yaslanan, hemen kendini belli ediyor, sesimize yeni bir renk, yeni bir ton, yeni bir espri katıyor.  

 

Sözün gelişi değil, sokağın dile gelişi olarak yazmak, yaratmak ve en önemlisi yapmak öne çıktı artık. Bir şeyler olmaya çalışanlar değil, yapmaya çalışanlar ayağa kalktı.  Yeni bir hayat, yeni bir sanat... buradayız artık ve bir yere gitmeyiz.

 

Barikat kardeşliği, barikatın birleştiriciliği açığa çıktı. Bandista’nın “Haydi barikata, haydi barikata, ekmek, adalet ve özgürlük için” şarkısı hayatın ve direnişin gerçek barikatlarına tırmandı. Çok güzel dans etmekte, zıplamaktayız…  

 

Örgütlü değil örgüt olan bir halk

 

Vurulsak da, kıyılsak da, ezilsek de koskocaman bir kahkahayız artık burada.

 

Geleneksel reflekslerin kavrayamayacağı/kapsayamayacağı bir isyandayız. Geleneksel politikaların taşıyamayacağı bir farklılıkta. Bırakın sosyologlar araştırsın, kavram saçsın, biz şimdilik yeşilliği yaşamaktayız.

 

Klişe olacak ama “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sayın abiler, saygıdeğer ablalar ve sevgili kardeşler. Etti mi size üç? İki ayyaş, üç, beş çapulcu derken onurlu bir halk olduk işte. Olduk mu artık yurttaş? Yurttaşlar, milyonlar… Örgüt mü nerede? Evet, “örgütlü halkı hiçbir kuvvet yenemez” derdik hep. Onu da yenileriz: Bizzat örgüt olan bir halkı hiçbir kuvvet yenemez…

 

Sonuç mu? Sonuç yok şu anda. Niteliğimiz niceliğe, niceliğimiz niteliğe dönüşüp durmakta. Yaşadıkça, sürekli çapullayacağız bu dünyada...

 

Ali Mert

 

*

 

Not: Bu yazı iki hafta kadar önce Yurt gazetesinin Kültür/Kitap ekindeki “Kavram Kargaşa” köşesi için kaleme alınmıştı ancak söz konusu ek, yaz ayları boyunca yayınına ara verdiğini duyurdu. Arada, “everyday i’m chapulling” mottosu uyarınca, “duran adamlar”dan parklardaki forumlara bir dolu yeni “çapullama tekniği” gelişti…

Facebook
yorumlar ... ( 3 )
21-06-2013
21-06-2013 16:21 (1)
everday i'm chapulling! Ellerine sağlık Ali Mert
22-06-2013 11:44 (2)
Merak ediyorum. Lütfen okuyan görüşünü söylesin. En büyük "kahramanlık" barikatta direnmek midir? Tekme, tokat yumruğa karşın hala inat ederek kararlı duruşta mıdır? Zalimin zalimliğini ve haksızlığını en iyi teşhir eden "pasif direniş" midir? Saldırgan direniş midir? Anımsatırım, insanları "insani bir isyanla" gezi parkına doğru harekete geçiren, oradaki güzel insanların mazlum-haklı-kararlı duruşlarına yapılan vahşi saldırıydı. O.Gürsel
24-06-2013 10:44 (3)
Kahramanlık bir şeyleri değiştirebileceğini anladığın anda her şeyi göze alıp davranmaktır. Bu halk solculara 33 senedir meğerse bir şeyleri değiştirebileceğine ikna olmadığını, ama aslında olabileceğini, bir olursa da neler yapabileceğini gösteriverdi işte. Her şey hiç olmamış kadar başa dönsek bile, bu ders kalacak, her telden solcular çok bilmişlik yapamayacak artık, sadece bu bile yetmez mi? Gürel
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211011
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.