Tavuk sanılan, piliç denilen kuş - IV

Madem başladık, birkaç söz de editörün yorumu için sarf edip, “hala içselleştirebilecek varsa” artık unutulmuş bir şiirle tamamlayalım. Bazı okurların bilgileri “tam doğru” ya da “hap” gibi istemeleri ne yazık ki akademisyenler için de fazlasıyla geçerlidir. Lakin beyaz ette olduğu üzere “ABD’den Almanya’ya piliç satmak” gibi fütursuzluk düzeyine erişen bir arsız büyümenin, “antibiyotiklerin kollajen ve GAG sentezini bloke etmeleriyle bilimsel ve mantıklı bir biçimde açıklanması” ve bunun reddedilemeyecek bir kalıntı durumuna işaret etmesi, “hap bilgi” çağının akademi için ağır depremlerle kapanacağı anlamını taşımaktadır. Nitekim BESD-BİR durumun farkındadır, son dava “halka konuşmasın, kongrelerde tartışabilir” talebiyle açılmıştır.

Ne var ki Editör Kaan Arslanoğlu arkadaşımızdan “bize bu konularda bilimsel araştırmalar sunması gerek” lafını beklemezdim. Farmakolojiden alışık olduğumuz “iki kol, 5000’er baş sağlıklı birey, ad libitum (istedikleri kadar) beyaz et, on yıl izlem” gibi bir “besleme denemesi” yapılamayacağına göre, sorunun açıklanması, aynen Jüpiter’in kaç uydusu olduğunun belirlenmesi gibi, analiz aşamasını geçemez. İnsanları makarna-perverler ve et-şinaslar diye de ayıramayız. Ama ayrıştırma (söz meclisten dışarı) genel sorunumuzdur. Nitekim bilim “uzmanlaştıra uzmanlaştıra” buralara gelmiş, nice bakir Anadolu evladı, gördü mü kongre otelindeki açık büfe standını, “hâlkın ucuz protein ihtiyacı” hedefine kilitlenmiştir. Rahmetli Sami Zan derdi, “yemek masaya geldiğinde yiyebileceğin kadar al, ama garson servisi götürüyorsa arkasından bağırma”, bu söz hala kulaklarımda. O aşamayı geçtiğimize göre, ben makarnaya şükrederim, o da yoksa aç kalmak esastır.

Beri yandan, piliç konusunda bugüne dek yaşadığım deneyimde, “birlikte çözeceğiz” önermesine karşılık gelebilecek “halk dışında” başka kimseyi de göremedim. Bu halk, diplomalı ya da diplomasız duyarlılardan oluşur, bir etki varsa tartışmasız onların başarısıdır. Ortalama itibarıyla kendini entelektüel addedip “siz hele bize anlatın, elbet çözüm üretiriz” diyen bir akademisyen ya da politikacı da olmadığına göre (bilakis kongre kapılarını bile kapattılar), aslında meseleyi yine bizzat halk çözmektedir.

3. “İstemem eksik olsun” aşaması

Lakin halkla yan yana varılan bu noktada, mesele “hâlkın ucuz protein ihtiyacının” artık çok ötesindedir. Ne bir “sağlıklı beyaz et” düzmecesinden, ne de bir paradigma kaymasından, başta kanser olmak üzere akademilerin “konkordatosuz” bilimsel iflasından söz edilmektedir.

Çünkü piliç / beyaz et endüstrisinin sunduğu bu bakış açısı,

(1) kemoterapinin etkisini kollajen / GAG sentez inhibisyonuna,

(2) radyoterapinin etkisini matriks sentez indüksiyonuna (fibrotik skar) bağlayabilmektedir. Bu durumda

(3) pilice koksidiyomikozu önlemek için verilen halofuginon “derisini inceltmeye” değişmekte,

(4) kemik iliği transferi ise matriks yeniden modellemesine (re-modelling) dönüşmektedir,

(5) Vs. vs. vs.

Cerrahpaşa Kalp ve Damar Cerrahisi’nde geçen ayki bir konuşma sonrasında “sternum kapanmasında artık sorun yaşıyoruz” denmesi bana bir başka kanıt olarak yine yeterlidir. Görünen odur ki, bir siyah kuğu doğmaktadır.

Aşağıdaki şiir de bunca çabanın en yalın özetidir, bize denilen Fransızca orijinalinden bile iyidir, ama hissedebilenine gelsin…

İstemem Eksik Olsun

Cyrano de Bergerac /Edmond Rotand

Çeviren: Sabri Esat Siyavuşgil

 

Ya ne yapmak lâzımmış?
Sağlam bir dayı bulup çatmak sırnaşık gibi,
Bir ağaç gövdesini tıpkı sarmaşık gibi,
Yerden etekleyerek velinimet sanmak mı?
Kudretle davranmayıp hileyle tırmanmak mı?
İstemem eksik olsun! Herkes gibi, koşarak

Yabanın zenginine methiyeler mi yazmak?
Yoksa nâzırın yüzü gülecek diye bir an
Karşısında takla mı atmak lâzım her zaman?
İstemem eksik olsun! Ricaya mı gitmeli?
Kapı kapı dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
Yoksa nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim?
Yahut eğilmekten mi ağrısın ötem berim?

İstemem eksik olsun! Tazıya tut, tavşana
Kaç mı demeli? Belki kaz gelir diye bana
Tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi
Susta durmak mıdır ki, acep en münasibi?
İstemem eksik olsun! Bir kibar salonunda
Kucak kucak dolaşıp boy atmak ve sonunda,
Marifet şi’re koyup kameri, yıldızları,
Aşka getirmek midir, evde kalmış kızları?

İstemem eksik olsun! Yahut şan olsun diye,
Meşhur bir kitapçıya giderek, veresiye
Şiir mecmuası mı bastırmalı? İstemem
Eksik olsun! Acaba bulup bir alay sersem
Meyhane köşesinde dâhi olmak mı hüner?
İstemem eksik olsun! Bir tek şiirle yer yer
Dolaşıp da herkesten alkış mı dilenmeli?
İstemem eksik olsun! Yoksa bir sürü keli
Sırma saçlı diyerek göğe mi çıkarmalı?

Yoksa ödüm mü kopsun bir Allah'ın aptalı
Gazeteye bir tenkid yazacak diye her gün?
Yahut sayıklamak mı lâzım: “Adım görünsün
Aman!” diye şu meşhur "Mercure Ceridesi"nde
İstemem eksik olsun! Ve tâ son nefesinde
Bile çekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek;
Şiir yazacak yerde ziyaretlere gitmek,
Karşısında zoraki sırıtmak her abusun.
Eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!

Fakat şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya;
Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya.
Gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı
İsteyince şapkayı ters giymek, karışanı
Olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya
Kalemine sarılmak ve ancak duya duya
Yazmak, sonra da gayet tevazuyla kendine;
”Çocuğum!” demek,”Bütün bunları hoş gör yine,
Hoş gör bu çiçekleri, hattâ bu kuru dalı,
Bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı!
Varsın küçücük olsun fütuhatın, fakat bil,
Onu fetheden sensin, yoksa başkası değil.
Ara hakkını hattâ kendi nefsinden bile.
Velhasıl bir tufeylî zilletiyle
Tırmanma! Varsın boyun olmasın söğüt kadar,
Bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar?

Kavaklar sıra sıra dikilse de karşına
Boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!”

Yavuz Dizdar

Resimler:

Sol üst: 25 Şubat 1997 tarihli yarı sentetik yumurta, piliç, somon, kabuklu vb. renklendiren maddeler patenti, patent sahibi Hoffmann-La Roche Inc.’tir.

Sağ alt: Yukarıdaki patentin, Roche Color Fans olarak bilinen renk kartelası, şirketin ayrılmasından sonra bugün DSM Color Fans olarak adlandırılmaktadır. Seçilen renk yeme karıştırılarak istenen sarılıkta yumurta ya da somon elde edilebilmektedir. Ne var ki pigment aslında güneş döngüsüne tabi olduğundan, bu yarı sentetik karetenoidleri biyolojik etkisi bilinmemektedir.

Sağ üst: Ekibimiz İrlanda'da (2006).

Sol alt: Ekibimiz Singapur’da (2007).

SON...

Facebook
yorumlar ... ( 133 )
26-07-2015
26-07-2015 16:10 (1)
Halk bilimsel çalışmaya değil,dürüstlüğe ve samimiyete bakıyor. Sipariş üzerine, sponsor desteğiyle,sonu baştan belli verileri “kanıt” olarak görmüyor. Söylediklerini kendi hayatında uygulayabilenleri ciddiye alıyor. Bilim insanlarının değerinin giderek eksildiği bir dönemdeyiz. Bizler artık ismin önündeki ünvanlara bakmıyoruz. Gözümüze bakacak cesareti olanları dikkate alıyoruz. Bizim söylediklerimize sağır olmayanları dinlemek istiyoruz. Söz söyleyenleri, biriktirdikleri bilginin çokluğuna, ya da elde ettikleri makamların büyüklüğüne göre değil bunları toplumun faydası için ne kadar kullandıklarına göre değerlendiriyoruz. Gıda terörü,dayanışma olmadan çözülemeyecek kadar kapsamlı. Sağlık ve nesil elden gidiyor. Yiyeceklerle bağımızı koparamayacağımıza göre, birlik olmak zorundayız. Bunun için gayret eden biri varsa,yolculuk başlamış demektir. İşte bazen bir kişi çıkar ve onun yürekliliği tüm engelleri aşar. O bir kişi ümit tohumunun yeşermesine yeter.Sumru Çığır
26-07-2015 16:18 (2)
Maalesef yavuz abi beni büyük bi hayal kırıklığına uğrattı. Bu yazı dizisi en hafif tabirle hezeyanın ötesine geçemedi. Ben kaç gündür yorum yazıyorum. Çalışmalar çok basit tasarlanabilecek şekilde. Hiç de bold yazdığı yerde belirttiği çalışmanın imkansızlığı ve jupiter uydusu martavallarına gerek yoktu. Halkın sorunu bizzat çözeceğine imanını anlattığı kısım beni benden aldı. Yeşil dev Hulk mı abi o? Yoksa bu da medyada guruluk antrenmanlarının olmazsa olmazı "benim mühteşem hâlkım" teranesi mi? Yapmayınız. Sternum kapanmasında sorun yaşıyolarmış. Acaba açık kalp cerrahisi yapılan hastaların yaş ortalamasının giderek artması ve daha çok yandaş problemleri olan insanların bu grupta toplanmasından olmasın o? Yapmayın. Etmeyin. Endüstri kötü. Bombok. Bunu kabul ediyorum. Bu model tavuk ben de yemiyorum. Nefret ediyorum hatta. Ama argümanlar tam da hâlk için hâlkâ mitoslar düzeyini bi zahmet geçiversin. Yoksa yarın öbür gün kimseyi inandıramazsınız. Yazık. Cıksss. Şiir de olmamış! a.y.a.
26-07-2015 17:33 (3)
Vallahi sevgili aya, sevgili Yağız ve tüm diğer hâlkımız, bu argüman ve belgelerle bende kuvvetli şüphe uyandı. Hukuk dilinde buna dava açmak yeterli belge denir. Bilim dilinde araştırma için yeterli hipotez denir. Ha, dava görüldükten sonra beraat mi çıkar, ne şiddette ceza verilir ayrı konu. Bunca kuşku şunu bana gösterdi, sizi bilmem: Tavuk eti denen şey aslında basbayağı insan elinden çıkma suni bir nesne. Ne zarar verir? Bunu gerçekten bilimsel araştırmacılar varsa çıkar araştırır. Hem araştırma hem kanıtın yetersiz de. Bu AKP'nin yolsuzluk operasyonunda kanıtlar çok yetersiz demesine benziyor. Kanıtı bulacak sensin, sen kanıtı kapatıyorsun, sonra da ispat et diyorsun. CIIIIk bu hiç olmaz. Fakat şu da var: Bu kanıtlar "tavuk eti hiç yememek için, onu yasaklamak için" yeterli değil. Yediğimiz neredeyse her şey zararlı içerikte. O yüzden ben şahsen ara sıra da olsa tavuk yenmesini, yumurtadan vazgeçilmemesini (serbest dolaşan tercih edilir) her şeyden az yenmesini öneririm. Kaan A.
26-07-2015 17:58 (4)
Bu tartışmaya bir katkı da benden olsun. Yazı dizisi de hazırlıyorum yakında gönderirim. Halkımız yolunu bulur, akan suyun karşısında durulmaz. "Elle ayakla girmeyin yemeğe" derdi annem, dedem de "elle ayakla girmeden olur mu yavrıım, onun ilacı o" diye yapıştırırdı. Ortadan yer sofrasında elle yemek yemek gibi sağlıklısı, misfakla diş fırçalamak gibisin var mı hiç. Çatal bıçak kaşık dirençli bakterileri azdırıyor, fazla hijyen elleri egzema, dizleri romantizma yapıyor. Çocuklarımız astım oluyor niye. Bir ana ağlıyor, ne diye. Yeterli bakteriyi alsa halkımız ne kuşu ne domuzu grip mrip kalmaz, utanmadan iddia ediyorum. Kaşığı, çatalı soframıza sokanla aşıyı bir hançer gibi yüreğimize sokan aynı. Sabunu icad edenle egzema ilacını pazarlayanı araştırın. Kim çıkacak altından bir bakın. Buna itiraz gelir mi gelemez. Çalışmasını nasıl yapacan yapamazsın. Kanıta ne gerek var behey istemem eksik olsun! Benden selam olsun bolu beyine, gel beraber elle dalalım şu organik sülüne... Ebu Fısar
26-07-2015 18:00 (5)
Dangalakça bir yorum olmuş, bile bile bazı şeyleri çarpıtmışsın Abu Fısık arkadaşım. Biraz dürüstlük. Herkesi aynı kefeye koyma, muhatabının demediğini dedi deme, bunlar klasik etik dışı numaralar. Hadi yaylan bakalım. Kaan Ars.
26-07-2015 18:39 (6)
Nesini beğenmedin Kaan abi. Ciddiyetimi koruyabilsem kitap çıkarırım, TV'ye bile çıkarım gibime geliyor. EF
26-07-2015 18:40 (7)
https://youtu.be/AuoZ8-1Q5DM Ebu Fısar'ın kim olduğuna burdan bakın. Elle ayakla girme meselesi de burdan. Ebu Fısar'cım, millete şifreli mesaj göndermesek. Hani biz kendi aramızda yaparız mavranın tillahını. a.y.a. hürmetsss
26-07-2015 21:20 (8)
Şiir güzel,hele son dizesi, "yanlız ve tek başına!" tüm sisteme rest çekiyor ve bence bu sitenin tüm açık-örtülü takipçilerinin ruh halini yansıtıyor. Yemezler kitabını okumalı, bölüm 13'e ayrıca dikkat kesilmelisiniz. Orada İsa-sufilik-tasavvuf ilişki silsilesi Sn. Dizdar'ın kedisi Tekir'in şahsında batıni-zahiri manada boy gösteriyor. Sn. Dizdar, bize tavuktan daha fazla bir şeyleri işaret etmekte. (Ve sen, ehl-i pharmacien, yaptığın kebabları bu fakirlere neden sunmazsın, bizim nefsimiz yok mu sanırsın? Çağırdın da gelmedik mi?) Editör'ün Değil Yazar'ın Yancısı.
26-07-2015 21:21 (9)
a.y.a. kardeşim, bence YD, bizim editoryal bordanın yanında kara tahtaya adam gibi adam listesine yazılacak isimlerdendir, haddim olmayarak. mh
26-07-2015 23:01 (10)
8'e... Bu yazı dizisinin 3.süne yapılan ilk yorumu ben yazdım. Fazla "ezoterizm" cildi bozar. Aman diyim. 9'a... Ben yavuz abi adam gibi adam değil demedim. Beni hayal kırıklığına uğrattı dedim. Hürmetsss
27-07-2015 00:08 (11)
a.y.a.'nın bu şiiri beğenmemesi nedense beni hiç şaşırtmadı!
27-07-2015 08:11 (12)
Edmond Rotand değil, Rostand o. Editoryal bordaya ilişmiym diyodum ama. Herhalde yazardan baştan hatalı geldi ve atlandı. 8'e... yanlız ne? Yalnız o. Bari kopi pastası yiyeydin. 11'e... Şiir beğenmemek diplomatik dokunulmazlığımı mı kaldırıyodu? Bana yalan söylediler ya la. Hatta kaderden bahsetmediler ya. Tüh. Mucucuksss
27-07-2015 08:12 (13)
İnsanbu'ya ve Yavuz Dizdar'a teşekkür ederim. Cep telefonlarının etkileri konusunda da 'bilimsel kanıt' yok henüz ama insanı işkillendiren şeyler var. Ben cep telefonunu çocuklarımdan uzak tutuyorum. Aynı mantıkla endüstriyel gıdadan da kaçınmaya çabalıyoruz. Londraya gitmiştim 2013te. Raf ömrü gerekmesin diye aynı dükkanda yapılıp satılan sandeviççiler vardı bir sürü. Neyse uzattım. Yemezler'i okuyorum. Özellikle doğaçlama cazı sevenlere öneririm. Sadece özgür
27-07-2015 10:20 (14)
Doğaçlama caz ne? Boğaçlama haz? Koçaklama saz? İmprovizasyon mu demek istemiş? O sadece cazda olmuyo canım. Orhan Baba, Erkin Baba falan da yapıyo. Gırnatacı Hüsam da yapıyo. Hem gavurda o sandviççi hep olur. Ama spam de gavurun çıkardığı bişeydir. Bilirsin, gökten yağmıştır. Ondan spam diyoz ya o maillere de... Pelinsu'ya, Ecenaz'a, Melissa Aybüke'ye Radikal 2'den kitap önerme ünlemi gibi "özellikle doğaçlama cazı sevenlere öneririm" demeyin bi zaamet. Darda'nın mutfaa mı la bura? Buradaki okurun zihnine hakaret etmeyin! Yoksa cısss! a.y.a. pankreatit olsss, yattığı yerden sallasss dursss
27-07-2015 10:20 (15)
ulaan, ben de yalapşap yazmışım anlaşılmıyor ama sen de yine raftan bedene uymayann hazır yafta cevaplarından indirip yapıştırmışsın Kaan, oluyo mu böyle? Akşama laf yetiştiririm ama şunu sokuşturmadan çıkmiim: Bu seviyede argümantasyon, atmasyon, otoezotizm, iptidai sistem eleitirisini ancak; "doğaçlama caz sevenlere öneren" okur kitlesi yer. Londrada emprovizasyon içermeyen caz da mı va? yoksa free caz mı denmek isteniyor? Bunları da anlatıcam, yine kalın gelecek ya, neyse, akademinin cürümlerini temizlemek için ateşlerde yanıcaz artık. AYU
27-07-2015 11:23 (16)
Bir hafta içinde iki manşet: Biri iki üniversite mezunu annenin "kişisel" araştırmaları sonucunda aşılamanın ne kadar kötü bir şey olduğu sonucuna varmaları, diğeri Aydın'da bir diş hekiminin cincilerin tuzağına düşmesi. Bunları İNSAN BU diyerek açıklayabilir miyiz? Dünyada ve Türkiye'de egemenler TARİHSEL olarak OKUMUŞ insanlardan korkmuştur. Bu Sokrat zamanından 1970'lerin sonuna kadar böyleydi. Fakat 1980'lerden itibaren bu durumun KÜRESEL ölçekte değişmeye başladığını görüyoruz. İnsanlar bir şekilde OKUDUĞUNU ANLAYAMAZ hale getirildi. Bunu PISA sonuçlarında açıkça görüyor, fakat üstümüze alınmıyoruz veya PISA sonuçlarını da okuyor ama anlayamıyoruz. 21. yüzyılda OKUYABİLEN insan sayısında patlama olurken, OKUDUĞUNU ANLAYABİLEN sayısında müthiş bir azalma yaşanıyor. Burada en önemli nokta okuduğunu anlama becerisinin eğitim düzeyinin artmasıyla azalıyor olması. Buradan hareketle çocuklarımızı okutmayalım demiyorum fakat anlama becerilerini geliştirmek için bir şey yapmalı. AA.
27-07-2015 11:23 (17)
Sevgili insanbu okurları ve tabii ki çok muhterem ablalarımız, abilerimiz, birbirinden fiziken bu kadar uzak olan 2 insanın (a.y.ü. ve a.y.a) aynı anda, aynı yoruma çatması sizi şaşırtmasın. 14 ve 15 bu insanların birbirleriyle görüşmeseler de aynı duruma atarlanabilecek gönül birliği hissiyatını yaşadıklarını kanıtlar. İlle ezoterizm istiyosanız aha da bunu inceleyin. Agartaşambalaya bizi bozar! Hürmetsss.
27-07-2015 11:24 (18)
Emprovize ama paraya müziği feda eden, tribünlere oynayan "pop jazz" diper adıyla "funk", daha uygun. Müzikten anlayan yemez de, ucundan müzik bilen, rahat dinlendiği için sevebilir, aykırı müzik dinliyorum hazzına kapılabilir. Müziği bilense, bu türün yavan olduğunu ne kadar anlatsa "sistemin içinden çıkamayan, yöntemi hor görmeyi bilmek sanan pomo sapiens" anlamaz. TV'lerin vazgeçilmezleri bu kişilerin şovlarının aralarına organik ürün reklamları konulmalıdır. MB
27-07-2015 11:33 (19)
Son bi rimark: araştırma yaptırmıyomuşuz, kanıt yetersiz ya da yok diyomuşuz. E aşkolsun! Dünyanın en eski ve tüm medeniyetlerinde yaygın esaslarından biridir: iddia sahibi ispatla mükelleftir! Şimdi bu yazılardaki iddia sahibi babam mı? Kraliçe 2. El-izabet mi? Papa hazretleri mi? Yooo. Yavuz abi. E bi zahmet ispat da ona düşsün. Burası da aspat değil halilim, aman bitez yalısı. Pankreasıma ateş saldı gahpe içki yarası
27-07-2015 11:39 (20)
19 numaralı arkadaşım, hayatım boyunca bu senin dediğin gerici iddianın (düzene muhalif olan-hangi alanda olursa olsun- iddiasını ispatlamak zorunda) iddiasının akıl dışılığı etik dışılığını göstermeye çalıştım. aya sen misin? Yok böyle bir şey. Aklı olana yeterli kanıt gösterilir, aklı olan ve iyi niyetli bunu oradan ilerletir. Ötekisi çamura yatmaktır. Biz CIA ajanlarının CİA ajanı olduğunu ispat için onların bordrolarını, resmi kimliklerini bulmak zorunda değiliz. Tavuk etinin bünyeye zararlı olduğunu anlamak için bu kadar kanıt fazla bile. Yavuz fazla yazmış. Bundan sonrasını düşünen beyin halleder. Kimse yan gelip yatan kimseye bir şeyi ispatla mükelllef değil. Çok respectssss. K.A.
27-07-2015 12:02 (21)
Çok respectsss ama feci yanlışsss. Düzene muhalefet yok burda. Siz dediniz ki, bu makul şüphe dava açmak için yeterli. Ben de dedim ki, madem iddia sahibisiniz iddianızı ispatlamak size düşer. Ve eğer ispatı bu kadar kolayken bu ölçümleri yapmamak konusunda bu kadar çekingenseniz karşı taraf haklılık pozunu iyice arttırır. Ve bu durum hiç de CIA ajanlarının haliyle mukayese kabul etmez. Elma iz nat iğkuğıl tu ananas nihayetinde. Ayrıca, savunduğunuz şeyi tam da despot düzenlerde görürsünüz. O ne öyle? Suçlu olduğumu birileri ispat etmek zorunda değil. Ben suçsuz olduğumu ispat etmek zorundayım, öyle mi? Engizisyon ve McCarthy stili bu. Yapmayın allahaşkına. Bence bugün ters tarafınızdan kalkmışsınız. Bin sefer mi diyeyim? Ben bu endüstriden nefret ediyorum. Ama burada kişisel tercihlerimizi tartışmıyoruz! Nokta. Popüler olma kaygısıyla böyle kitap yazarsa birileri, ben de bundan sonra onların enselerinde boza pişirmeye ahdettim! Yok öyle guru guruya guru ayakları. a.y.a. yemesss
27-07-2015 12:21 (22)
Tekrar yatıp, öbür taraftan kalktım, şimdi normal :)) Ama bu konuda birkaç şey daha diyeceğim. Sonra. K.A.
27-07-2015 13:11 (23)
Valla ben karnımın ağrısına sağıma soluma dönemiyom bile. Kalkmak nerdeee. O yüzden dedim ya yattığım yerden sallıyom diye. Bu arada, Akif Abi'nin manşet örneğindeki 2 üniversite mezunu, aşıya vicdani ret kampanyacısı karıya gelince (pardon muhterem bağyanlar, bizim mahallede karıya karı deniyo da)... O da ayrı bi modeldir ve ülkemizin kanayan bi yarasıdır falan. Kronik bulgur entokslar bi yanda, çocukken dayak yememiş orta-üst sınıf okumuş kadın profili diğer yanda... Bunlar hep kendilerini dâhi ve süpper haklı sanırlar. Kronik dayak eksikliği sendromu işte. Buna da bi tanımım var benim. Bu zerzevatın yetiştireceği, eline şaplak, kıçına fiske yememiş tosuncan ve besisu tayfasından da insan olacak da biz de göreceğiz. Çok beklersiniz! Had bilmezlik ne fena şeydir! Bidireyin şimdi bidirikler arkamdan. Ben fişi biraz çekicem. Hatta ceki çen. a.y.a. guzzzsss
27-07-2015 13:55 (24)
Oleey! Hat trick diyecektim ama beşlemişiz. a.y.a., AYU (hiç gocunmam, ayı bir bizde küfür, süper bir hayvandır, İskandinavın Björn adı, İsviçrenin başkenti Bern ondan gelir), Kaan'ın vakitte isimsiz diye haşlayacağı M.B., benim maaş konusunda atarlandığım Selamdar arkadaş ve hatta A.A. aynı konulara parmak basıyoruz. A.A.'nın dediği gibi çok değil, iyice çiğneyerek, hazmederek okuma tavsiye ediyorum Kaancım. Bi kere üzerimden akademiye hıncınızı çıkartmayı bırakın, bende onun yüz katı var, şu anda nassıl yavvşaklıklarla boğuşuyorum bilemezsiniz. Profesör yazımı da okuyun bi zahmet. Markette sıramı aldığı için uyardığımda "sen kimsin" diye şirretleşen kadının, künyemi saydığımda "profesör olmuşsun ama adam olamamışsın" deme şehvetine düşmeyin. İkii, hepimz olaya farklı açılardan yaklaşıyoruz, a.y.a.'nın antibiyotik insanın bünyesine geçemez sorgusuna karşı nasıl akıl yürüttüğümü, Kaan'ın da buna nasıl sarıldığını unutmayalım. Sorduklarımız gerçek sorular, kanıt bariyeri değil. Kapita+
27-07-2015 13:55 (25)
lizmin, tacirileşmenin, endüstrinin dünyayı ve hayatımızı nasıl bok ettiği konusunda hemfikiriz, burada oluş sebebimiz bu, daha kaliteli bilgi üretelim derdindeyiz, madem madeni yakalamışız. Nitekim dün de Yavuz'la, o közlü patlıcanı, mangalda hellimi, geri kalanımız da kıvamı tutturamayıp kömüre düşürdüğüm adanaları lüpletirken bunları konuştuk. -Eyy isimsiz, kendini belli et, çağıralım, bi şişe bişey getiriyosun en nihayet-. Sondaki şiiri de bana nazire eklediğini söyledi, rol modelimdir Cyrano hakkaten. Benim bir eserimi koymakla korkuttuydu ya, ucuz kurtulmuşuz. Diğer başlıkılar da şunlardı: Kardiyovasküler hastalıklar ve ona bağlı ölümler artmıyor, uyduruyorsun, aynı TBD'ci Heper'in kanser konusundaki üfürmeleri gibi, kendisi KVH konusunda benim görüşümü desteklemişti o tv programında o da ayrı. Ama insülin direnci ve DM salgını konusunda yerden göğe haklısınız. Piliç olayını tartıştık, Yavuz sorularımı haklı buldu, senin verdiğin fırsatı bilgilerimizi ilertletmek için kullanma
27-07-2015 13:56 (26)
heyecanı duyduk. Aşı ile ilgili Küçükusta bilerek temel aşılar ve daha tartışmalı aşılar konusunu karıştırıyor. Temel aşıların tartışılması gerçekten neredeyse suç oysa. Niye böyle yaptıklarını Sihir 2'de yazdım.Elmayla armutu toplamak tehlikeli. Kanserojen nasıl saptanır? Gerçek bir soru, bu sözcüğü kullananlardan açıklamayı da isterim, Yavuz'un da cevapları var. Ben de bir ara "Türk bilim adamının şok buluşu; turuncu peçeteler daha fazla kanser yapıyor" diye bir yazı yazacağım, gerçekten JRC'de var böyle bir çalışma.Yani her dediğimiz için kafa yoruyor, göz nuru döküyoruz, "anlamamakta ısrar ediyorsunuz, niyetiniz kötü, güneş balçıkla sıvanmaz" diye çemkirilmeyi hak etmiyoruz. Sorularımızda akademi şovenizmi de yok. Maaş tartışmasında gereksizce atarlandığımdan o yorum serimin girişinde saçmalamışım, yanlış anlama oradan kaynaklanıyor olabilir.İnançsa tavuğu son bağladığın yere inanıyorum, makarna ve ette de inandığım gibi.a.y.a.'ya enginar "öneriyor" muyuz? s&s ve geçmiş olsun. AYU
27-07-2015 21:11 (27)
Yazı ve yorumlardan kısaca çıkarabildiklerim.1)Yem alaşımı açısından maliyetli olan amino asitler,hızlı büyüme ve et tutma için özel alaşımlı yemler,devreye giren biyoteknolojiyle sindirim sistemi boyunca emilim özelliği olan ama metabolizma edilip edilmediği meçhul sentetik analoglar.2)Vücut matriksini oluşturan ana protein olan kollajen ve bunun senteziyle GAG(Sanırım glikozaminoglikanlar)sentezini durduran-bozan hızlı büyütme sihirbazı antibiyotikler.3)Biyolojik sistemin bir bütün olduğunu dışlayan aşırı uzmanlaşma eleştirisi(Yahu ortada ciddi uzmanlaşma varsa hani nerde insana geçiş etkileri araştırmaları?)4)Dünyada toplam antibiyotiğin beşte dördü besicilikte kullanılıyor(Üff!)5)Piliç endüstrisinde kullanılan antibiyotiklerin insanda kıkırdak toksitesi(Doku bütünlüğünü bozan cinsten)yaratan cinsten olması.6)Bu antibiyotiklerin ve türevlerinin civciv metabolizmasında kaldırılıp kaldırılmadıkları hiç araştırılmamıştır(Hayda!buyurun buradan yakın.)7)Kimyasal yük taşıyan piliçler++
27-07-2015 21:11 (28)
+8)Besleme denemesinin yapılamayacağı görüşü.9)Seçilen rengin yeme karıştırılmasıyla istenen sarılıkta yumurta(Biyolojk etkisi bilinmeyen bir vakıa).Ben şimdi yumurtadan da tırstım.10)Eklem sorunları yaşayan Zekeriyaköy sakini ve diğer bir-iki tekil örnek olmasa daha iyi olurdu sanki.Helikopter fantezisi de neymiş öyle!İnsan artık hiçbir şeye şaırmıyor.Veciz yorumlardan anlayabildiklerim:1)Hayvana verilenlerin metabolize olmadan da dokulara geçebilmesi ihtimal dahilinde ama metabolize olmuyorsa o haliyle dokulara giriyor.2)Bizim bünyemizde de kullanıma giriyor olması ve hücrelerin işlevini ne kadar bozduğu ise kocaman bir soru işareti.3)Pişirmeye direnen kimyasalların da olabilirliği.4)Aminoasitler ve peptidler ısı ve sindirime daha dayanıksızken,sentetik olan antibiyotikler ve metabolitlerden direnenler çıkabilir!4)Tavuğa verilen ilaçlar nasıl geçiyor,çalışması var mıdır?Umarım,çok yanlış anlamamışımdır.Emeği geçen yazarımıza,muteber yorumculara kocaman bir selam çakıyorum.Caner E.
27-07-2015 22:03 (29)
Doğaçlama cazdan hoşlananlara önermemin nedeni Dizdar'ın konuyu açıklarken kullandığı üslubun caza benzetmemdi. Temel bir formun farklı çalgılarla yorumlanması gibi Dizdar'da konunun farklı boyutlarını derinlemesine anlatıyor. Arada temel melodiyi hatırlatan bölümler de var. Doğaçlama caz, bildiğim kadarıyla kullanılan bir terim.Emprovizasyon yerine. Sadeceozgur
28-07-2015 08:21 (30)
sN 1, Sumru Hn, "Halk bilimsel çalışmaya değil,dürüstlüğe ve samimiyete bakıyor." buyurmuşsunuz. Cahil olmak dürüst ve samimi olmaya engel değil ki. Nice cahiller vardı ki cehaletlerinde samimi ve dürüst idiler. Haddizatında halkın neye baktığının kıymet-i harbiyesi de yok. Bilimsel geçerlilik oylamayla olmaz, hele ki halk oylamasıyla hiç olmaz. Bilimsel olarak gerçeği saptamada alışıldık demokrasinin, katılımcı demokrasinin, nisbi temsilin filan da yeri yoktur. Bir de "Sağlık ve nesil elden gidiyor." demişsiniz. İçiniz ferah olsun, öyle bir şey yok. İnanın, toplamda, nesiller eskiye göre çok daha sağlıklı ve çok daha uzun yaşıyor, endişe etmeyiniz. Ancak, siz siz olun zorunlu aşılarınızı yaptırınız, sigara içmeyiniz, egzersiz yapınız, şişman olmayınız, hele ki trafik kurallarına kesinkes uyunuz ve katiyetle uykusuz, alkollü veya cep telefonu ile konuşurken araç kullanmayınız. Hepimiz için oldukça hassas olan bu mevzuya şimdilik bu kadar değinmek istedim. Okşan
28-07-2015 08:33 (31)
YD. (1) Saptama tamamen doğru, halk samimiyete bakar ve özellikle bu coğrafyada anlatanı değerlendirmek açısından garip bir yetenek geliştirmiştir. Bunun bir nedeni her an bir katakulliyle karşılaşma olasılığının yüksek olmasıdır, ama diğer nedeni de “yan yol açmak” konusundaki zekanın aşırı gelişmişliği. Zaman zaman düşünüyorum, hiç anlamadıkları bir dilden konuşan adamlardan hangisinin samimi olduğunu da anlayabilecekleri sonucuna varıyorum.
28-07-2015 08:33 (32)
YD. (2) Analiz dememin nedeni bu, her şey düz bir kanıtla saptanamıyor, bunun fizikteki karşılığı Heisenberg Belirsizlik İlkesi, parçacıkta yer ve momentum ölçümü aynı anda aynı kesinlikle yapılamıyor, biri keskinleştikçe, diğeri bulanıklaşır. Bu durum en çok da tıpta söz konusu, bir şeyi ölçmeye kalktığınızda diğer değişkenleri belirleyemezsiniz, zaten hangi değişkene bakılması gerektiğini saptayan da araştırıcının kendisidir. Tıp aslında geniş bir “deskripsiyon külliyatı”, anatomiden fizyolojiye kadar tanımsallık üzerine kurulmuş. Mekanizma olarak anlatılanlar ise bizim yaptığımız makineler üzerinden modellenir, yani biyolojik sistemin nasıl bir mantıkla çalıştığı bilinemez, sadece kabullenmedir. Ama yumurta sarısı için renk kartelası oluşturulduğunda durum değişir, aynı şekilde söz konusu patentte geçen maddelerin de güvenlilik datası yok, bakmasam bakmadım diyeceğim. +++
28-07-2015 08:33 (33)
Bunu ister komplo teorisi olarak algılarız, ister “bizi iplemiyorlar” diye bakarız, ama retinoik asit doku paterninin oluşturulmasında BMP (bone morphogenic protein) ile karşılıklı çalışır, somitogenezde de durum farklı değildir. Pilicin büyütülme mantığının değeri buradan kaynaklanıyor, onlar çok çalışmışlar, büyümeyi ve et tutmayı hızla sağlamayı başarmış, ama nedenini düşünmemişler, tam bir “çevrimsel bilim membaı”. İşin kötüsü bunun karşılaştırılabilir bir modeli yok, 45 günlük gerçek civciv bir yumruktan biraz daha iri. Burada meselemiz bunun yenme ya da yenmeme kararının verilmesi değil, biyolojinin arkasındaki mantığı anlamaya çalışıyoruz. İsteyen alır ve yer, ama yediği tavuk değildir, antibiyotik yükü reddedilemez, diğer yüklere de zaten bakılmaz. Mesela “sarı toz” denen bir madde var, o da bir cins antibiyotik, Bolu’ya giden TIR’larda birkaç ton ele geçirildiği bilgisine Google üzerinden erişebiliyorsunuz.
28-07-2015 08:33 (34)
YD. (3) Doğrusu şüphelenme meselesinde Kaan haklı, çünkü bu bir küresel entegre sistemdir, kümesin aydınlatmasından yumurtanın anacına kadar tedarik zinciri biçiminde işler. Ha “verelim de hastalansınlar, sonra da ilaç satarız” mantığı güdülmüş müdür, bunu bilen yok. Çünkü hangi maddenin uzun sürede neye yol açtığını sadece ilaç firmalarının Ar-Ge departmanlarının “en tepesi” bilir. Diyelim ki bir tarım ilacı geliştirdiniz, kalıntı durumu zamana bağlıdır, yan etki de zamanla ortaya çıkar. Siz FDA’ya 6 aylık güvenlik datasını sunarsınız, ama ben olsam hayvanları izlemeye devam ederim, öbür türlü düşünmek saçmadır.
28-07-2015 08:34 (35)
YD. (4) Aşırı hijyen son derece ciddi bir sorundur, mesele bağışıklık sisteminin güçlenmesi değil, bağırsak başta olmak üzere, solunum sistemi, der vb. mikrobiyota rezervinin yerine konmasına da gider. Sanılanın aksine akciğer ve idrar kesesi de steril değildir, kendine özgü florasını taşır. Malum, turşu nohutla mayalanır, zaten üstünde yaşarlar. Ama bu fermantasyon sistemi kalın bağırsak işlevinde de ana kuraldır, bağırsak mayalar.
28-07-2015 08:34 (36)
YD. (8) Batıni bir mantık ne yazık ki söz konusu, ama anlamak, anlamlandırmak kolay değil, bakış açısına bağlıdır, altın oran gibi bir durum. “Biyolojik sistemin mantığı” derken de anlatmak istediğim bu, zaten bu dört yazının amacı da aynı. Basit örnekler vereyim, mantar yağmur sonrası bir gecede çıkar, ama “bu tümör bir gecede çıktı” diyen hastaya yaklaşımımız “vardır da sen fark edememişsindir” şeklindedir, oysa tümör hastanın skapulasında ve battığı için anlamaması mümkün değil. Kuşu uçar diye biliriz, ama havada kalması aslında yüzmeye benzer, uçakla alakası yoktur; nitekim sığırcık sürülerinin dansı da, “Nat Geo” belgesellerindeki balık sürülerinin hareket sistematiğine benzer. Bunların daha karmaşıkları da var, bir ara tartışırız. Sadece şunun anlaşılması önemlidir, gerçeklik hali de izafidir, nasıl algıladığınız belirler. Aynı durumun başka ifadesi Einstein’ın sözüdür, “bir düşünce başta saçma görünmüyorsa ondan yeni bir şey çıkması beklenmemelidir”.
28-07-2015 08:34 (37)
YD. (9) Kara tahtaya geçer miyim, adam gibi adam mıyım bilinmez, sadece bir şeyleri anlamak ısrarı konusunda samimiyim. TV’de teknik dille konuşamazsınız, kimse anlamaz, sadece herkesin ortak deneyimi üzerinden örnekleyebilirsiniz. Kollajen matriks dendiğinde bir şey ifade etmeyebilir, ama jöle çıkmıyor derseniz anlaşılması olasılığı daha yüksektir. İnsan Bu mecrasının değeri de budur, ifade etme özgürlüğünüz genişler.
28-07-2015 08:35 (38)
YD. (2, 11, 12) Şiiri aslında özellikle Yağız’dan esinlenerek koydum, eski yazılarında alıntı olarak vardı, nedense aklıma geldi, bir de bizim eski rektörlerimizden biri okurken ağlamıştı, oradan hatırlarım. Buna karşılık dizelerini bu gözle ilk kez okuduğumu söylememde de sakınca yok. Orijinalinden daha iyi çeviri olarak kabul edildiği bilgisini rahmetli Türkçe öğretmenimiz Hüseyin Kuşçu söylemişti. Ne var ki şiirin mantığı doğrudur, halk dalkavukluğundan kaçınılması gerektiğini anlatmakla kalmaz, bunları yapmamak durumunda farklı görebilmek olasılığının yükseleceğine de işaret eder.
28-07-2015 08:35 (39)
YD. (13, 14, 15) Yorum kısmen doğrudur, okumalar başlangıçta doğaçlama, bir yerden diğerine zıplamalar şeklindeydi. Ama vardığı noktada artık bir doğaçlama çalışma biçiminden çok belli bir sistematiğin sınanmasına doğru gidiyor. Yemezler!’in ortaya çıkma nedeni, yoğurdun neden ekşiyemediğinin açıklanması, Saccaromyces cerevisiae’nın metionine zorunlu olmasıyla, yani sülfürlü amino asidin sistemdeki merkezi rolüyle yön kazandı. Denemesi bedavadır, marketten hamur mayası alıp, homojenize yoğurda ya da UHT süte katabilirsiniz. Bilimde anladığım kadarıyla esas olan gözlem ve yorumudur, makineler, boya kitleri vb. ancak hipotezin doğrulanmasını teknik olarak kolaylaştırır. Homojenize yoğurtta sülfür yok mu, elbette var, ama birbiriyle bağlanmış ve mayanın işleyemeyeceği formda, bunu içeriğin sülfür miktarına bakarak saptayamıyorsunuz.+++
28-07-2015 08:36 (40)
Lakin çok didiklediğinizde elbette daha önce başkalarının da bu duruma işaret ettiğini görüyorsunuz. Tek sorun bizim memlekette yoğurt ana besin unsuru olması; kullanılabilir sülfürün de proteinlerin üç boyutlu konfigürasyonundan, DNA’dan protein yazılımı, keratin sentezi ya da DNA metilasyonu gibi pek çok sistemde merkezi önemidir. Alman bunu bira formunda, Fransız şarap biçiminde alıyor olabilir, ikisi de beklerseniz ekşir, ama marketlerde satılan yoğurt, kutu ayran, süt ya da boza ekşiyemez, sülfür tuzağından kastım budur.
28-07-2015 10:37 (41)
Kendi adıma tekrar teşekkür ederim. Reklamlara çıkıp bu yoğurdu yiyebilirsiniz demek yerine, bu işte bir terslik var mı acaba sorusuyla böylesi bir çalışmaya imza attığınız için. Tıp bu değil demek bir yede sizin yaptığınız. Doğaçlama cazı da takip zordur. Bu bakımdan bölüm sonlarındaki özetler derleyici olmuş. Belki ilerleyen baskılar için bir tespitimi paylaşayım. Referanslar ve dip notlar sayfa altlarında verilmiş. Kitabın genel okuyucuya hitaben yazıldığından hareketle referansları bölüm sonlarına taşısanız sayfa altlarında sadece dipnotlara yer verseniz daha iyi olur bence. Sadeceozgur
28-07-2015 12:29 (42)
bu yazı dizisine son yorumum da bu başlık altından oluyo. daha doğrusu yavuz abinin yorumlarına kontr yorumum diyeyim. yavuz yavuz'a garşı. kramer vs. kramer. fazla sözüm yok. ölmüşün arkasından konuşmayı sevmesem de rahmetli o konuda fazla hisli ve tarafgir bi yorum saçmalaması yapmış. hiç bi çeviri orijinalinden daha iyi addedilebilir mi? bu edebiyatın işleyiş düzenine ters! lütfen. siz gayet entellektüel bi insansınız. yakışmaz böyle bi yorum size. daha konuşuruz kısmetse. ben yaptığınız işe hürmet duyuyorum. hipoteziniz çok boş değil. ama elinizi güçlendirmek de bu kadar zor değil. lütfen. ahir zaman antitröst guru stilinden vazgeçelim. siz bilim insanısınız. madem gapitalizm kaka, ispatına bu kada yaklaşmışken peşini bırakmayın. benim artık bişeye mecalim yok. kalkarım bikaç güne. şaraba gideriz belki. benden tabii. prensip olarak mizantropik haliyle başbaşa yaşayan bi adamım. cinslik değil ama dediklerim. şöyle olsa daha iyi olur tavrı... böyle biline! a.y.a. bahusus ellerden öps
28-07-2015 12:59 (43)
-30- Okşan Hanım, haklısınız “nice cahiller vardı ki cehaletlerinde samimi ve dürüst idiler.” sözünüzle, bence, günümüzdeki en ciddi sorunlardan birini gündeme getirmişsiniz. Cahillerin ve kendi çıkarlarının peşinde olan zekilerin, bu kadar inançlı ve organize davranması, buna karşın "doğruyu bilenlerin çekinik kalması" içinde bulunduğumuz ortamı yarattı diye düşünüyorum. Bilimsel verilere ne kadar güveniyoruz? Elbette haklısınız, “bilimsel geçerlilik oylamayla olmaz” ancak bir şeyin “bilimden geçmesi”, bizlerin o şeyi tercih etmemiz için yeterli mi? Yeni nesil konusunda içimin ferah olmasını ben de isterim. Evet yaşam süresi uzadı ve fiziksel gelişmişliği görebiliyorum ama zihinsel yeterlilik konusunda endişeliyim. Üniversite sınavında barajı aşamayan hatta bir tek doğrusu bile olmayan gençlerimizin varlığını göz ardı edemiyorum. Önerileriniz için teşekkür ederim. Aşı konusundaki kafa karışıklığım sürmekte, diğerlerinde ise bir sorun yok gibi gözüküyor. +
28-07-2015 12:59 (44)
+ Yazdıklarınızdan, “temel konularda özenli bir hayat sürüp, ayrıntılara takılmadan mutlu mesut yaşayabiliriz” anlamını çıkardım kendimce. Eğer böyleyse, o zaman başa dönmek isterim, iyiler sustukça meydan kötülere kalıyor. Bana bugün dokunmayan yılanın, yarın ne yapacağı belli olmuyor ve şeytan ayrıntıda gizleniyor. Sumru Çığır
28-07-2015 20:34 (45)
Sumru Çığır 1 ve YD 31, bilim adamında olmasını istediğimiz şeyi (alçakgönüllülük) ve söylerken dövmemeyi de kastediyorlar bir yandan. Örnekleri hemen yukarıda; düşüncesini açıklayan bir kişi üfürmekle suçlanırken, aksine YD bunu Einstein’ın sözüyle karşılıyor; “bir düşünce başta saçma görünmüyorsa ondan yeni bir şey çıkması beklenmemelidir” veya doğaçlama caz diyen yorumcuya, "sen bunu nasıl dersin" demek yerine "İnsan Bu mecrasının değeri de budur, ifade etme özgürlüğünüz genişler" diyor. Ya da yazdıklarına zorla, üçlü-beşli destekçi bulmak yerine, tek başına ifade etme cesaretine sahip. Bu durumda biz de bu akademisyene şapka çıkarırız elbette. Diğer yandan Okşan 30, "Bilimsel geçerlilik oylamayla olmaz" demesine YD'nin yanıtı "gerçeklik hali de izafidir" oluyor adeta. Gebelik bulantılarına karşı Talidomit'in, düşükleri önlemek için DES'in ve menopoz tedavisinde ömür boyu HRT'nin kullanımı da bilimsel onaydan geçmişti ancak zararları anlaşıldığında çok geç kalınmıştı maalesef. MH
29-07-2015 01:01 (46)
45, verdiğiniz örnekler de YD'nin "tek başına" savaşı da sözlerime karşı değil. Bilimsel geçerlilik, ortaya konan bilimsel çalışmaların muhakeme edilmesiyle, akılla değerlendirmesiyle, kanıtla olur. Gözlemsel çalışma da bilimselliğe dahildir. Söylediğiniz ilaçların olumsuz sonuçlarının bilimsel arenada yerini bulması da halk veya başka bir grubun oylamasıyla değil bilimin yöntemiyle gerçekleşmiştir. Aksi takdirde yararlanıp zarar görmeyen büyük çoğunluk halk/dr lar uygulamaya devam da edebilirdi. Demem odur ki, YD hocanın çalışması henüz bilimsel yolda ilerliyor görünse de tamamlanmış ve son sözü söyleme hakkını elde etmiş değildir. buna karşın böyle bir sonuç varmış gibi halkın oyunu-desteğini elde etmeyi amaç edinmek, sakıncalı, zararlı ve topu bilim alanı dışına çıkarış gibi görünmektedir. Sn Sumru Hn, demediğim anlamlar çıkarmışsınız. Dertlisiniz anlıyorum ama saplarla samanlar yine de karışmamalı, lütfen. Üniversite sınavı mevzuu başka, ayrıntılara takılmayın demedim, susun da+++
29-07-2015 01:01 (47)
+++susun da demedim. Yılan ve şeytan konusunda deyim olarak aynı şeyleri söylesek de bu sözleri hangi amaçla ve kimin için kullandığımız farklı olabilecek muhtemelen. Bilim, gerçeği aramanın-bulmanın yollarından biri ama aslında tek yolu da değil. Seçiminize, muhakemenize, inancınıza bağlı olacak neye "gerçek" dediğiniz. Şimdilik bu kadar demiştim, değinmesem olmayacaktı,inşallah münasip zamanda devamı gelecek efendim. Okşan
29-07-2015 08:37 (48)
46-47, yoruma sizden beklenmeyecek sertlikte girmişsiniz ama sonra Sumru Çığır'a seslenirken toparlamışsınız. Yazdıklarınız bilineni tekrardan öteye geçmiyor. YD'nin halk oyu peşinde olmadığı aşikar değil mi? En azından biz görebiliyoruz. Onu halk goygoyculuğuyla suçlamak yersiz. Hurafeye karşıyız ancak "bilimsel" yanılmaları da unutmayalım. Dediğimiz budur. (Hata payını unutmamak da bir bilimsel tutumdur). Bekleriz efendim. 45.
29-07-2015 08:38 (49)
Master of Hasets yine sahnede. Hakkımda bir yazı yazmak istemez misin, egom beslenir? Yarattığım Büşra tipine yazıldığından beri affedemedin, halbuki ondan önce ne güzel kanıt manıt, hocam mocam gidiyorduk. O zaman da Kaan'dan a.y.a. dan yiyordun sümsüğü mamafi. Bıraktın kanıtçılığı Dizdarist mi oldun? Yaptığımız mangal, paylaştığımız şiir mi batıyor. Senin yok mu ünlü arkadaşın? 3-5 kişiden destek almama gerek yok, bak Cyrano'nun tiradına. Asıl birine endekslenmeden gidemeyen sensin, ya bana bişeyler sokuşturacak, ya Yavuz'dan yarım yamalak anladıklarını vaaz edeceksin. Rahatlayacaksan oldukça sıkıntılı durumdayım, Bir yandan gerçek bir manyakla hukuk işkencesi, bir yandan senin gibi yarı aydın, yarı akademik, yarı şehirli, yarı batılı, yarı solcu, yarı sanattan anlar, ful hasetlerin başıma açtığı idari mevzular. Bilsen acırsın halime. Belki şu şarabı açmalı, benim kitabı karıştırmalıydık. Bu kadar içten yanmalı olmasam bunlar olmazdı da; sen yanmasan ben yanmasam, okşana okşana..AYU
29-07-2015 09:34 (50)
48, bilinmeyenleri siz söyleyin öğrenelim efendim. Trafik kurallarını da herkes bilir, hemen hemen de büyük değişiklik olmaz, amma ve lakin, kazaların büsbüyük çoğunluğu, trafik kurallarına riayet etmemekten kaynaklanır. Araba kullanırken dikkat edelim, sağlıcakla kalalım, cümleten efendim. Okşan
29-07-2015 10:02 (51)
Yazdıkların, senin gibi "tam aydın, tam akademik, tam şehirli, tam batılı, tam solcu, tam sanattan anlar" birinde olmayan ve 45'in ilk cümlesinde yazdığım "bilim adamında olmasını istediğimiz şeyi (alçakgönüllülük) ve söylerken dövmemeyi de kastediyorlar bir yandan" cümlemi kanıtlıyor tam olarak. Ama, kanıtlamamanı tercih ederdim, kurtaracak yer kalmıyor. Boşversene sen başkasının sümsüğünü, biz onun kavgasını yaptık ama sen sürmüşsün öne birilerini, arkasına saklanıyorsun bak yine. Kime şapka çıkaracağımızı da yazdık yukarıda. Kimsenin sıkıntısından mutlu olmayız, ünlü arkadaş merakım da hiç olmadı. Buraya kafa dinlemeye geldik demiştim ama hazretin sağa-sola hakaretsiz satırı yok, nedir bu insan sevmezlik? O kadar da neme lazımcı değilim, bana/başkasına ne söylersen, sen de işitirsin. Yok öyle serbest atış. Ama yine de çekilebilirim ortamdan, tamamen senin olabilir meydan. Yapmadık değil. Düşüneceğim. MH
29-07-2015 10:20 (52)
50, estağfirullah ne haddimize efendim. Bu sitenin evrensel bilgi kaynakları ve genel öğreticileri varken bana düşer mi? Münasebetsiz bir laf ederiz de, yaylım ateşi altında kalırız sonra neme lazım. Siz yine okuyup öğreniniz. Anlamadığınız olursa şayet, sitenin full artı full (şöhret+tam her şey) bilim adamları var, onlara sorarsınız bi zahmet. 45+48
29-07-2015 10:20 (53)
Estağfurullah, ortamdan kimin çekileceğine karar vermek benim haddim değil. Senin özelinde hiç de istemem üstelik. Sen de geçen sene bu zamanlar beni ariyordun, hatırlatırım. Düşünmeden klişeden girme rica ederim. Bir öfke kontrolü problemim var, evet, artık bu da nasıl bir düzeni dayatma uydurulmuş tanısıysa. Ama bu kapıdan yediğim dayağın haddi hesabı olmadığından sıtkım sıyrılmış durumdayım. Ve emin ol yediğim dayaklarda "haklıyken haksız duruma düşüyorsun" dan başka argüman bulamaz, beni tutarsın. Başkasına sığınmadan yaşayamıyorum ya. Benim hareketler topa, sen hep yandan basıyorsun tekmeyi. Rugby oynamıyoruz. Her kantarı kaçırdığımda elli açıklama yazıyorum. Doğaçlama caız'ı da yazdık, çıkar üç vakte. O Cyrano'nun bir de sonu var: "Beyhude mi? O malûm! Sen başla saldırmaya! Mutlaka galip gelmek için çarpışılmaz ya! Evet, hatta beyhude olunca daha güzel! – Nedir bu kalabalık? Bin kişi mi? Mükemmel! Sizi tanıdım şimdi, bizim eski düşmanlar! Yalancılık! Al sana! – Zamaneye uyanlar!+
29-07-2015 10:20 (54)
Bunlar da hurafeler, alçaklıklar!”...Ha nasıl? Anlaşalım mı? Asla asla!... Ah, işte asıl düşmanım, sen, aptallık! Kibir! Burdasın ha? – Nihayet biliyorum hakkımdan geleceksiniz, evet. Fakat kalbim çarptıkça, sonuna kadar, kinle, ben yine vuruşurum, vuruşurum sizinle!" AYU
29-07-2015 13:35 (55)
-46--47- Sayın Okşan, anlayamadığım için kusuruma bakmayın. Yeni neslin durumu iyiymiş, ben de kendime dikkat ediyorum, ötesi de zaten bilimin ilgi alanı, onlar düşünsün diyen kişinin, kendinden başka derdi olmaz. O zaman konuşmasına da gerek kalmaz. Ye derler yer, yeme derler yemez. Sorgulamaz, ayrıntıları önemsemez, o da susar. Bilime bu teslimiyet belki belli bir süre rahatlama sağlar ama bedelini de ödetir. Mesela, Vioxx olayını hatırlarsanız, firmanın ilacın yan etkilerini ve öldürdüğünü GİZLEDİĞİ ortaya çıkmıştı oysa ilaç yan etkisiz olduğu iddiasıyla piyasaya çıkmıştı, arkasında bilimsel verilerin desteğiyle. Kimsenin bilimsel çalışmaya, kanıt aramaya itirazı olacağını sanmıyorum ama bizler artık bilimin yanılabileceğini ya da yanlışı örtmek için kılıf olarak kullanılabileceğini ve bunun hayatımıza mal olabileceğini idrak ettik. Kendi sağlığımızın sorumluluğunu almak istiyoruz. Sumru
29-07-2015 15:25 (56)
Yine mecalsiz bi gün. Geçmiş olsun dileklerine kontr olarak mil teşekkürsss. Ama bazı rövaşatalık asistler olmuş. Boş geçmek olmaz. 1. Vayoks eğer bi senede gaspirin, yoltağren ya da macecik'ten daha fazla adam öldürmüşse benim de kapıma cümle alem ltd. şti.nin tahsildarları dayansın. Geçiniz piliğz. Oradaki olay ve hesap bambaşkaydı ki zaten hafızam (kadın hafız yani) beni yamultmuyorsa bu vay-ochs hadisesine sitede daha evvelden değinilmişti. 2. Çeviri olayına bi açıklık getirmem gerek sanırım (ki bence açıktı ama olsun). Edebi ürünün çevirisinin aslından nasıl asla daha iyi olamayacağına en veciz örnek bu ülkenin yetiştirdiği önemli fırsatçı zeka abidelerinden Cem Yılmaz'ın GORA'daki Arif rolünde capon tercümana dediğidir: "İyi, al bunu çevir o zaman. Bıldırki hurmalar götümü tırmalar". Mesele çevirinin zorluğu değil. Her dilin kendine has iç mekaniği, ritm duygusu, çağların getirdiği bi terbiyesi ve edebi var. Terbiye dedik ya, küfürsüzlük değil mine abla; siz yannış annarsınız. +
29-07-2015 15:25 (57)
+ küfür inşaat temeli gibidir. Çıkartamazsınız. Dil çöker valla. 18. kattaki steril balkonlarında ambrosia yudumlayan cennetmekan mukimi insanüstü ahlak abideleri de unutmasın. Temel çökünce hepimiz ölürüz. Aslı "sen uyursan hepimiz ölürüz"dü ama olsun. Uysa da kodum. Konudan da hafif (fazla değil) saptım. Elektrolit önemli bişe neticede. Evet. Ne diyoduk? Hah. Yani, sayın hocam Mehmet Harma, demem o ki, yazdığını gavur kafasıyla düşünüp gavurcaya çevirilecek şekilde yazan adamların ürünleri bile nihayetinde türkçe addedilip yine en değerli formunda -türkçede- tapını nesnesi olma halini sürdürüyo. Yorgunum. Gece belki gelirim. 1992'den beri çevirmenlikten para kazanmış adam olsam da hiçbi edebi eser çevirime aslından daha iyi diye bakmadım. Piliğz! Bize de lolo olmasın yani. Herkeşlere hayırlı yaz sıcakları
29-07-2015 16:41 (58)
-56- Teşekkür ederim desteğiniz için, aynen söylediğiniz gibi, olaylar, hesaplar, bilimsel kanıtlarla çıkan ilaçlar ve ölen insanlar. Sitenin evvelini bilmiyorum, Vioxx benim de içinde bulunduğum bir olay olduğu için aklıma gelmişti. Zaten konu ilaçların isimleri ya da ölümcül yan etkileri değil ki, bilimin ilah olmadığının benim gibi sade vatandaş tarafından da anlaşılmış olması. Yumurtam, sütüm, yoğurdum, tavuğum hazır elimin altındayken, mutfağımı neden lab. olarak kullanmayayım? Kapalı kapılar ardında bizim yararımıza (!) çalışan bir grup bilim insanından ricamızdır biraz bize de anlatsınlar, bulduklarını hep kendilerinde tutmasınlar. Zira onlar insansa, biz de insanız. Tavuğun eskisi gibi olmadığını fark edebiliyoruz. Ama kimyasal isimlendirme yapamıyoruz. Dilini anlayabildiğimiz akademisyenlerin bizlere ulaşmasını ise nimet sayıyoruz. Onların söylediklerini “kanıt” yok diye görmezden gelmiyoruz. Çünkü hayat deneyimlerimizden birşeylerin yolunda gitmediğini anlıyoruz. Sumru
29-07-2015 21:59 (59)
Bilim tabii ki ilah değildir. Yalnız kendisi hayatta en hakiki mürşiddir. Unutmayın. Zagor o ilk söylediğinizin baltalı olanıdır. Pisagor ise bugünlerde ancak bir siğenbiğsiğ'eğ mitolojik-saçmalama dizisindeki bilimadamı komikportresi olarak bilinesidir. Ayıptır. Günahtır. Evladı kerbelayıh falandır (Bu gözler maalesef anlı şanlı sol yayınlarda şu premortem korku gevelemelerini kahramanlık ifadeleri olarak yazanları da gördü - ki o yazarların bence bilimi hayatta en hakiki mürşid olarak almamızı öneren adamcağıza karşı fallik dönem takıntıları var. Alın size fıroydyen postmodern zırva konusu da çıktı). Son not, bilim ilah değilse bile metot tillahtır, hatta feriştah bile olabilir. Yetiş ya star bile olur. Mucucuksss... İyileşiyo muyum ne?
29-07-2015 23:57 (60)
58, 56'nın yazdıklarından (vioxx vb) size destek olduğunu mu çıkardınız?
30-07-2015 07:55 (61)
-60- Gerekli ve önemli gördüğümüz bilimin objektif olması gerektiğini hatırlattığı için yazılanlar destek olarak algılanabilir. Piyasada hala çok satan ismi geçen ilaçların, ölümcül sonuçlara neden olabileceği ve burada dönen farklı hesaplar olduğu sektörden biri tarafından da ifade ediliyorsa, bu bilgiye göre, olanların açıklaması nedir? Vakti gelince bilimsel olarak ispatlı olanın da, pardon denilerek ortadan kaldırılabileceğidir. Bu durumda, görünenin ardındakini anlamaya gayret edene bilimsel çalışma imkanı sunulur mu merak ediyorum? Maddeci bilimin göstermek istemediğini açıklamak isteyenin işi zor olmalı. Vioxx dışındakileri okumadığım için bir şey söyleyemiyorum. (58)
30-07-2015 10:11 (62)
neden bu tartışma bana çinlilerin ramazanda uygurlara sözde oruç tutturmadığı haberi üzerine sultanahmette koreli dövenleri hatırlatıyor? kumaş mı aynı kumaş? AYU
30-07-2015 10:42 (63)
Anlaşıldı. Yine o nefret ettiğim teretegap yayınına geçmek zorundayım. YAYÇEP dahilinde anlatayım meramımı bari. 1. Binlerce yıl içinde onbinlerce şehit (gerçek şehit hem de) verilerek ayakta tutulabilmiş bilimsel metodoloji ve rasyonel düşünebilme geleneklerini kurdakuşa yem etmem! 2. Bilim kaka falan değildir. Ama insan hokkabazlığa çabuk kanar. Ve endüstri (ve göbeğinden ona bağlı olan politika) ortalama insanın gündelik ihtiyaçlarını ona sunarken gözboyama tekniklerini kullanmaktan ar etmez. Gerekmese de din olgusunu bol bol bu gözboyama sürecinde devreye sokar. Zorda kalırsa bilimi ve bilimsel bilgiyi kendi çıkarlarına alet edebilir. Metodolojiyi uğrattığı torsiyonla şeytana dilini ısırttırabilir. 3. Her çağda satılık politikacı, asker, solcu düşünür falan nasıl kolay bulunuyorsa, insanları endüstrinin çıkarı doğrultusunda kandırmaya yardım edecek cinsten sözde bilimadamı da bulunur. Satılık ruh oranı evrensel kümedeki dağılımdan bağımsız değildir. Ayrıca ruhun satılmasında ille +
30-07-2015 10:42 (64)
+ para da konuşmayabilir. Faust sadece kütüphanemizde durması millete karşı bizim ne entellektüel bir insan olduğumuzu gösterecek resim çerçevesi markası değildir. Faust bir kitabın adıdır. Disleksiye kaçmadan okunması şiddetle tavsiye olunur. Metaforik anlatım ve temel semboloji 101'den geçer not almanız önşarttır. 4. Faust'un idraki zorsa (tartışmaya geri dönersek, her bünye her antibiotiği kaldırmaz. Zaten her bünye her şeyi genel olarak kaldıramaz!), CIA ajanları ile ilgili yazı da siteden rahatlıkla okunabilir. Tabii ki gönüllülük esastır! Ama aşk, ihanet, entrika, intikam, ikbal müjdesi, hırs, haset (gıpta değil), yapısal fesatlık da gayet insani hasletler ve amellerdir. Mekanik ve bağımsız bir üstbilinç bunları zaten kullanmaktadır! 5. Nihayetinde insan budur. Hem zaten bu işler bilimin sülfür içeriği değil, insanın sülfür içeriği yüzünden çürük kokular vermektedir. Çünkü bilimin gövdesinde sülfür yoktur. Tam bir monolittir. Ham da değildir. Elması düşünün. Elmas! Elmasım! Mucks
30-07-2015 10:43 (65)
S'ler yetmedi. Tabisi de "mucks" benim. a.y.a. hürmetsss. Bu arada, hıyarın biri bana mail atmış. Benim adım Ari Jozef Weissman'mış. Biz tüm aile seceremizi sakladığımız için benim de ismim böyle çıkıyomuş felan. Onomastik manyaklığının sonu pek hayır değildir 1. Ben zaten 13. Kabile bağlantımı dile getirmiştim 2. Beni insanbu'da faş edecekmiş ya; onun etmesine gerek yok 3. Bundan sonra a.j.w. diye atarım imzaları, siteye de bi siyonist-kılluminatist hava şeyedilmiş olur hem 4. Hadi sonra görüşürüz 5. A. J. W. La sabah sabah hiç güleceem yoktu
30-07-2015 12:25 (66)
Anlamak ve açıklamak için bilimin desteği elbette gereklidir ve önemlidir. Akıllarımızın ikna olması için, bilimin, maddi düzenin matematiğiyle sınırlı verilerine ihtiyaç duyuyoruz. Günümüzde ise bilimin gittikçe derinleşiğini sanıyorum. Yorumları okurken, kanıt bulmak, ispatlamak sanki kolaymış ama yapılmıyormuş benzeri ifadeler aklıma takıldı. Merak ettiğim, bilimsel çalışma yapmak bu kadar kolay mıdır? Sumru
30-07-2015 13:16 (67)
Hamfendi, favorilerimiz o denli şekilli değil, megalomanız üstelik ama bu konuda 10 tane yazı yazdık bu sitede, bir göz atıverin lütfen, Öncelikle "Sihire inanır mısınz?" üçlemesini "öneririm". Avishai Yozef Üstinov
30-07-2015 14:12 (68)
"Akıllarımızın ikna olmayınca" başka nelerimizi ikna yoluyla anlayabildiğinizi anlatabilirseniz daha iyi anlayabiliriz, Sumru hanım. Bilimin kanıtsız nasıl yapılabildiğini bilimsel olarak anlatan bir kaynak varsa okumak öğrenmek isterim. Tüm hücrelerimle ikna olabilmem için buna ihtiyacım var, bana yol gösterirseniz sevinirim. MB
30-07-2015 14:12 (69)
Sumru hn bilim destek değil yolun kendisi bir bakıma
30-07-2015 18:05 (70)
69'a "aynen" diyorum (pis pis gülmeyin. yorum numarası olan 69). hatta einen. gerekli ve önemli değil. anlamanın ve açıklamanın tek yoludur bilim. seziler, amentüler... bunlarla yola çıkamıyoruz. "maddi düzenin matematiği" demiş sumru hanım. hadi dialektik yapalım. eytişim de diyollardı birikimciler (sade onlar demezdi de, iğfal eden onlardı). maddi olmayan bi düzen var da onun da matematiği ayrı mı? matematik nihayetinde bi dil. ama bütün insan dillerinden önce gelen ve soyutluğun dibi olan bi dil! sınırlı veri denmiş. e tabii sınırlı olacağıdı. spiritüelist sonsuzlukçuluk, vahdet-i vücud, üçüncü göz, agartaşambalaya bizi bozar diye zaten söylediydik. bilimin gittikçe derinleşmesi ne demek? mahmut ağbiğğğ, gel gel, burası boy! son not: bilimsel çalışma yapmak genellikle o kadar kolaydır. hipotezinizi ortaya koyun ve sınayın. yıka ve çık! ricoys! a.j.w. shalomsss
30-07-2015 20:16 (71)
-67- Avishai Yozef Üstinov okuma öneriniz için size ve yazıları için Yağız Üresin'e teşekkür ederim. “Sihire inanır mısınız?” üçlemesini ve yorumları da okudum. Benim aklımda kalacak olan, “Sihir-2 (7) Yağız bey'in yorumu” olacak sanırım. “...o anda en iyi bilgi ve vicdanınla doğru olduğunu yapacaksın.” Günümüzde bilgisi olan çok ama gerçek vicdan sahiplerini bulmak zor. Bizler kimsenin iç dünyasını bilmiyoruz, dışarıdan görebildiklerimizle bize yararlı olacağına inandığımız bilim insanlarını arıyoruz. Kendi aramızda, son yıllarda “kalbimin ısındığı doktorun” tedavisine başladım diye bir tabir türettik. Ve sade vatandaşlar olarak ve GENELLEME yaparak, “en değerli bilim insanı profili nasıldır?” kılavuzu hazırladık. :) Düşünceleri kendimiz üretmedik, okuyup, araştırdık. 1- Anladığımız dilden konuşmalı. Ne dediği anlaşılmayan konuşmaları bizlere yapmamalı. 2- Duvarında asılı belgelerinin yansıması onun üzerinde görülmeli. 3- Üzerinde yol aldığı bilimsel kaynaklar tarafsız olmalı. +
30-07-2015 20:16 (72)
+ 4- Belli bir kesimi değil tüm insanlığı dert edinmeli. 5- Halkın halinden anlamalı. Sadece yasaklama getiren değil, insanlara ne yapacağını gösteren kişi olmalı. 6- Bu zamanın bilim adamları kadar, yaptıkları yeterince eleştirildiği için geçmişteki kişileri de incelemeli. 7- Tevazü sahibi olmalı, şöhrete, paraya, diplomaya dayanmamalı. Kimliği ve şahsiyeti belgelerinden önce gelmeli. 8- Üstünlüklerini başkalarından dinlemek isteriz.Özellikle de farklı düşüncede olanların onu övmesini önemli buluruz. Sevenin, sevmeyenin saygı göstermesi, kanunlarla sağlanamayacağı için kişinin bunu kendinin sağlamasını bekleriz. SÇ
30-07-2015 20:16 (73)
-68- MB, Yol göstermek değil de, kendi düşüncemi söyleyebilirim. Sanırım doğru ifade edemedim. Ben bilimin kanıtsız yapılabileceğini söylemek istemedim. Ancak, bilim herşeyi açıklamak için yeterli kapsayıcılıkta değil bildiğiniz gibi, örneğin ilim, bilimden daha büyük bir daire. Farklı bilgi kaynaklarını da kapsıyor. Çekinerek de olsa devam edeyim, bilim madde ötesinden anlamaz. Hayatın derin anlamını din ve felsefeye bırakır. SÇ
30-07-2015 20:16 (74)
-69- Ana yolu besleyen tali yollardan biri de bilimdir desek anlaşmış olur muyuz? SÇ
31-07-2015 01:27 (75)
Sayın Sumru hanım, bilim olmayan yollarda gezinmek eğlencelidir kabul ediyorum. Şiiri, edebiyatı ve felsefeyi severim. Yalnız bunların kurgu olduklarını bilerek sevmeli. Kurgu farklı yönlerden bakmak için yardımcıdır. Ancak herhangi bir kurguyu gerçek sanıp, içinde kaybolursanız görme yeteneğinizi kaybedebilirsiniz. Kanıtlanmamış olana inanabilirsiniz ama her zaman yanlış olabileceğini aklınızın bir köşesinde tutmalısınız. Bunlardan yola çıkarak kesin yargılar ağı oluşturulursa içinden çıkılamaz. Bilimin kanıtladıklarına inanıp kanıtlanmayan diğer görüşleri ana yol veya tali yol kabul etmenin bir faydası yoktur, zararı olabilir. Bu nedenle benim felsefem kesinlikle kanıtlanmamış olana öncelikle inanmamanın daha sağlıklı olduğudur (Felsefeci Bertrand Russell'ın rasyonalizm tanımıdır). Felsefenin sefil olduğunu düşünmüyorum. Bilimsiz de adım atılır ama sokakta başınıza herşeyin gelebileceğini tahmin edersiniz. Eğer kanıt varsa öncelik onundur. Rasyonel ve bol bilimli günler. MB
31-07-2015 01:27 (76)
a)"Bilim" kendisi bir varlık değildir. Bilim "nasıl"ın merakında ve peşinde olan insanın aklıyla oluşturduğu yönteme dayalı bir yoldur. Tali yol filan değildir. Ana yol nedir, diğer tali yollar nedir? Bu anlamda başka bir şeyin yanında, kenarında değildir. Biraz bilim, ucundan bilim, işime gelince azıcık bilim diye bir şey de olmaz. Bilimsel yöntemle cevabını henüz bulamadığımız şeyleri de imanla, inançla, metafizikle doldurur işimize bakarız, diye bir bakış da sağlam değildir. b) Adı Doktor olan yani bir akademik ünvana sahip görünen bu mesleğin uygulayıcısı aslında bilim adamı değildir, en azından olmak durumunda değildir, halka hizmet eden bu mesleğin anlam karşılığı açısından tabip veya hekim kelimesi herhalde daha uygun olmalı; tıp fakültesinde "bilime dayalı olarak elde edilmiş bilgileri" hastasına uygulayarak teşhis ve tedavisini sağlayan meslek erbabıdır sadece bu kişiler.+++
31-07-2015 01:27 (77)
c)Toplumunuzda bilim insanından beklediğiniz erdemi, üst düzey ruhsal sağlığı vb öğretmeninizden, hakiminizden, polisinizden, kasabınızdan, siyasetçinizden... de beklemezseniz, hiç kimsede bulamayacağınızdan emin olabilirsiniz. d)Bilimin amacının ne olduğu/olması gerektiği bilim dünyasında da ciddi bir tartışma konusu. Ancak "merak" muhtemeldir ki motivasyonun temel unsuru, bilimsel metodoloji de olmazsa olmazı. Bu unsurların, insanı mutlu etme gibi yüksek amaçlar da dahil olmak üzere, başka amaçlar için bir an için bile olsa, devre dışı bırakıldığı her durum, "bilim"i "bilim" olmaktan çıkaracaktır. Çok dokunaklı mevzu, kuşkusuz. (72-74 vesilesiyle) Okşan
31-07-2015 08:30 (78)
ya seviyorum bu siteyi ya. bilim, var, felsefe var, tavuk var, akademi var. yeni kurulmuş taşra üniversitelerinin aksine, yeni ama hocası çok. müsaadenizle ben de Alfred North Whitehead diyeyim, "tam doğru diye bir şey yoktur; tüm doğrular yarım doğrulardır. işleri karıştıran, onları tam doğrularmış gibi ele almaya çalışmaktır.". imza: yarı aydın, yarı şehirli, tam taşralı, yarı sol (cık, o sıfır) yarı akademik -bir nevi sentor-minotor Sançez.
31-07-2015 13:20 (79)
-75- Sayın MB, şiir ve edebiyat güzeldir, ama felsefe için aynı şeyi söyleyemiyorum. Diğer yazdıklarınızda bence de haklısınız ancak aklıma takılan bir soru var. Ya ispat da kurgu ise? (Sihire inanır mısınız? -2 “Bilime karşı şüphecilik”) Tamam eğer bilimsel kanıt varsa öncelik onundur ama bu geçici bir durumdur. Bu da bence şüphecilik değildir, bilimin gerçeğidir. Önce teori üretilir, sonra çürütülür, yerine yenisi türetilir, olması gereken de budur. Bizleri şüpheye düşüren, bilimsel ispatların putlaştırılıp, değişmez gerçeklermiş gibi sunulmasıdır. Şüphemiz bunadır. Halkta oluşan ya da oluşturulan bu güvensizlik hali bizleri “benim bedenim, benim tercihim” anlayışına getirmekte. (Sihire inanır mısınız? -3) Bu da elbette çok tartışmalı bir konu. Ancak konu kişinin hayatı olduğunda ve tıp, “nedeni belli değil, kendiliğindendir, haftalık kontrollerle takip edilmeli ve şunlar, bunlar denenmelidir” dediğinde, bu yolun nereye gittiği bilinmemektedir. Varmak istediğim nokta şudur; +
31-07-2015 13:20 (80)
+ Bizler artık rakamsal verilere eskisi kadar güvenemiyoruz. İspatın geri planını bilmek istiyoruz. Ve elbette bu bilgiye ulaşamıyoruz. O zaman da öne çıkan kişinin kimliğine olan saygımıza göre ilerlemeye çalışıyoruz.(Sihire inanır mısınız?- 1) Bu yaklaşımın tehlikeli olabileceği ilgili yazıda anlatılmış. Peki o zaman bizler ne yapalım? Bilimin ilerlemesini bekleyip, kanıt bulunana kadar bize sunulan gıdaları sorgulamadan yemeye devam mı edelim? Yürekli birileri çıktığında, bizimle aynı endişeleri paylaşan bu kişileri belgesi yoksa dinlemeyelim mi? Anlayamadığım, bilimsel araştırma yapmak sanki çok kolaymış, her akademik ünvanı olana bu imkan tanınıyormuş da, bu kişilerde aman canım şimdi ne çalışmayla uğraşacağım, şiirle, ezoterizmle...vb. geçiştiririm kafasındaymış havası oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu hiç anlayamıyorum. Bir ucu küresel sermayeye dayanan bir çalışmanın yapılabilmesi “hipotez üret ve sına” kadar kolay mı? İnanın bilmediğimden soruyorum.
31-07-2015 13:20 (81)
+ Yani akademik çevrenin dikkate alacağı kadar kapsamlı ve uzun süre izlenebilir bir çalışmanın bütçesini ve koşullarını oluşturmayı bir kişinin omuzuna yıkıp sonra karşısına geçip önce ispatla sonra konuş demek, bilimsel bir tutum mudur? Amacımız elbette her çekik gözlüye çivi muamelesi yapmak değildir ama megaloman olduğunu ilan edenlere de, biz yetkiniz var da onun için böylesiniz sanmıştık ama eğer top sizde değilse lütfen kimde olduğunu söyleyin ki bizde onlardan talep edelim demeliyiz sanırım. Sizin yazınız vesilesiyle düşündüklerimi paylaşma fırsatım oldu, teşekkür ederim. SÇ
31-07-2015 14:04 (82)
Sayın Okşan, a) Benim tanımlamamda ana yol mutlak doğrulardır, tali yol ise bugünkü imkanlarla doğru olduğu kabul edilen değişkenlerdir. Haklısınız, bilimsel yöntemle cevabını bulamadığımız şeyleri geçiştiremeyiz ama elbette sizin de kabul edeceğiniz gibi görmezden de gelemeyiz. b) Gayet güzel ifadelerinize ben de katılıyorum. c) Erdem beklediğim ilk kişi elbette kendimim. Doğru söylüyorsunuz çöplükte gül yetişmez. Ancak önde olan kişilerin etki alanı benimle bir değil. Onların ayak kayması geneli etkiliyor. Bu durum da, onların daha dikkatli olmasını gerektiriyor diye düşünüyorum. d) Evet çok haklısınız. Özellikle de sağlığımıza dokunduğu için mevzu ayrı bir önem kazanıyor. SÇ
31-07-2015 14:05 (83)
hanımefendi bence ciddi bi konfüzyona garkolmuş vaziyette. olaya bi el atmak gerekti. 1. "Önce teori üretilir, sonra çürütülür, yerine yenisi türetilir, olması gereken de budur." demiş. cıksss. o teori değil hipotez olcek. aradaki fark anlamlıdır. 2. "Ancak konu kişinin hayatı olduğunda ve tıp, “nedeni belli değil, kendiliğindendir, haftalık kontrollerle takip edilmeli ve şunlar, bunlar denenmelidir” dediğinde, bu yolun nereye gittiği bilinmemektedir." de demiş. hah işte. "tıp bir bilimdir. yok, tıp bir sanattır" diyen zevata duyurulur. siz öyle derseniz millet de böyle kendi aklınca sorgulama, güvensizlik yaratma, değerinizi düşürme hakkı bulur ey sipperzeka sahipleri. alın size bıldırki hurmalar. gördünüz mü? nasıl tırmalıyolarmış? anladınız mı niye yırtındığımı, bas bas baardığımı? tıp bilim milim değildir, sanat hiç değildir diye 50 sefer sizin yumurtalarınıza karşı kontratakta bulunmamın sebebi işte buydu. sonra ortalama insana böyle madara olursunuz işte. göya kendinize payeler +
31-07-2015 14:08 (84)
+ çıkaracaktınız. bakın millet çanınıza otu böyle tıkar işte. şimdi. hanımefendi, tıp bilim milim değildir. siz lütfen o ne dediğini bilmezlere kanmayın. hekimlik aynen tır şoförlüğü, vinç operatörlüğü, overlokçuluk, son ütücülük, remayözcülük (bu son yazdığımın ne olduğu hakkında benim de tam bi fikrim yok ama iş ilanlarında çok aranan bi kişi; önemli bişi yapıyo olsa gerek) falan gibi bi "meslek"tir. kutsal falan da değildir. nokta. bilimsel bilgiyi de kullanır ama gelenekle ve seziyle de çok çalıştığı anlar mebzuldur. geçelim piliğz. 3. "Anlayamadığım, bilimsel araştırma yapmak sanki çok kolaymış, her akademik ünvanı olana bu imkan tanınıyormuş da, bu kişilerde aman canım şimdi ne çalışmayla uğraşacağım, şiirle, ezoterizmle...vb. geçiştiririm kafasındaymış havası oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu hiç anlayamıyorum. Bir ucu küresel sermayeye dayanan bir çalışmanın yapılabilmesi “hipotez üret ve sına” kadar kolay mı? İnanın bilmediğimden soruyorum." da demiş hanımefendi. buna cevabım ++
31-07-2015 14:19 (85)
++ çok net. YES. AYNEN O KADAR KOLAY! yavuz abi madem o kitabı yazmayı, bi telif ücreti almayı biliyo, bi zaamet farma labına o edleri-budları da gönderivereydi. vallahi saydığı antibiotiklerin miktar ölçümü o kadar kolay bi iş ki, hepi topu 10 bin gaymeye patlamazdı ona (isveç'e gönderse bile kargo dahil bu para etmez valla!). etik kurul falan gerekmiyo bu iş için. istatistikçi bi arkadaşına rica ederdi. profesyonel olarak yaptırsa ne yazar. 500 kaada yarına istatistik analizi de çıkarırlardı. o parayı ödeyeydi ve ispat edeydi o zaman seyreylerdik gümbürtüyü. tabii ki ona da dönüşümü çok ama çok büyük olurdu bu ölçümün. para babında diyorum! telif, tiğviğde konuşmalar için alınacak ücretler falan filan... biz de bu tornayı biliriz. piliğz! ama o ne yaptı? spekülasyon üzerinden taraftar toplamayı tercih etti. iman bekledi. amentü yarattı. mistik bi bilgelik havası!!! cıksss. benim itirazım buna. daha açık olur mu? daha ne diyeyim? eh yani! pes yani! A.J.W. shalomsss
31-07-2015 14:25 (86)
Yavuz TV'deki konuşmalarından para mı alıyor? Bunu biliyor musun? Yavuz ne diyor buna? Eğer bu doğruysa, dediklerinin değerini bile etkiler bu. Tabii ki dediklerini akken kara yapmaz, ama değişen tonlarda gri hale getirir. Kaan A.
31-07-2015 15:13 (87)
-83- Evet kafa karışıklığı yaşadığım doğrudur. Kapsamlı bir şekilde düşünmeye çalıştığınızda bu normal ve beklenilen bir süreç değil midir? En doğru kararlar, bu şekilde verilmez mi? 1. Tamam düzelteyim ve hipotez diyelim. Bu bilgi önemli haklısınız. (Orta-1-bilimsel metot)Doğru terminolojiyi kullanmak için yerinde uyarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Tüm yazdıklarınızı okuyacak vaktim olmadı, çıkmam gerekiyor. Akşama devam edebilmeyi umuyorum. Ancak şimdilik kimseyi değersizleştirmek istemediğimi bilmenizi isterim. Kimseyi küçültmek beni yüceltmez ki. Yoketme içgüdüsü ile yazmıyorum ben. Sizin de söylediğiniz gibi ortalama bir insan olarak bunlar benim samimi meraklarım, yanıtını bulmayı umduğum sorularımdır. SÇ
31-07-2015 15:14 (88)
estağfurullah. ben o para alıyo demedim. bilgim yok. ilgilenmiyorum da. alıyosa da helal olsun hem. ama eğer 10 bin gayme bile tutmayacak bi ispat girişimini deneyeydi kendisi ve eğer ille geri dönüşüm isteyeydi, bunu zaten tiğviğler bayıla bayıla yaparlardı. şöyle bişey söyliym. rakamlar hakkında bi fikrim var! radyo programı yaptım senelerce. tiğviğ işini de bilirim. ismini burda vermiym, ama bi tiğviğ programında kimlerin görünmek için ne kadar para bayıldığını, kimler orada görünsün diye onlara ne kadar para bayılındığını gayet iyi bilirim. hadi kendimden örnek veriym. bi program yaparsanız zaten maliye yakanıza yapışır. teknik olarak "bedavaya" program yapamazsınız. hiç değilse vergiyi çıkartacak bi para almanız ve bunu gelir olarak göstermeniz gerekir. programınız beğenilirse size bunun üzerinde de para verirler. benim bi yılda aldığım para (vergi hariç) bile bu andığım rakamlardan daha yüksekti (dostişi yapmama rağmen!). radyo için konuşuyorum. dikkat! gerisini siz hesabedin. ++
31-07-2015 15:15 (89)
++ bu arada, kimseden sponsorluk falan da almadan program yaptım ben. sponsor olmak isteyenler oldu. ama ben taraf olmakla suçlanırım diye sponsor da almadım. ki tarafım. sadece sağlam metodolojinin tarafı ve taraftarıyım. kitap teliflerini siz daha iyi bilirsiniz. duyduğuma göre yavuz abi'nin kitabı bi nevi bestselır gibiymiş. e onların telif gelirleri de çok az olmuyo. birbirimizi kandırmayalım. son not: "ha guzuma" için telif talep etmiyorum elbette. ağzınıza sağlık. güle güle ve hatta tepe tepe kullanın! a.y.a. hürmetsss
31-07-2015 15:16 (90)
Portakal, orda kal. "tıp bir bilimdir, icra edenine göre değişmekle birlikte sanat özelliği de vardır" dedik. orda duruyor yazısı. Yanıtı çok geç geldi, üstelik de yetersiz kanıt. Ne yani senden gayrı 50 bin genel cerrahın, örneğin en basitinden yaptığı bir pansuman, seninle aynı mıdır? yok mudur el farkı? Deneyim, yetenek, zeka vs. ve buyurduğunuz "gelenekle ve seziyle de çok çalışıyor" olması, bu işi pekala sanat haline getirir. Tanrı-doktor'un öldüğünü demiş idim o ayrı ama, tıp bilim değil, sanat değil e vat ar yu? Ha, bir de çanımıza ot tıkamak o kadar kolay diil. cingıl bels
31-07-2015 15:26 (91)
Yanlışsın. Şöhret meraklısı olmadığımızdan, kendimize paye çıkarmak derdimiz olmadı hiç ama işimiz, ortalama insanın gözünde, tıbbın cakartay, yaranki, faraşoğlu gibi maskaralarını, intihalcilerini, artizlerini vs madara etmektir mümkün olduğunca. cingıl bels
31-07-2015 15:56 (92)
Haha. Eğleniyorum bugün. Tam gollük asistler geliyo. Fallrückzieher pozisyonları hatta!.. Ben o cevabı aylardır 50 kere verdim. Multidisipliner bi insan uğraşı yesss. Bi zanaat da yesss. Ama nerde bilim, nerde san'at! Cıksss üzeri cıksss. Ar yu kola? Ar yu disko? Bells on bobtail ring. Making spirits bright. What fun it is to ride and sing a sleighing song tonight! a.y.a. erken christmasss
31-07-2015 16:39 (93)
güzel, sen eğlenmene devam et, bizim de işimizi yapmaya devam edelim. mh
31-07-2015 16:39 (94)
87 SÇ, geleli çok olmadı ama bu sitede de yaygın olan bir durumu çok güzel saptıyor "Kimseyi küçültmek beni yüceltmez ki. Yok etme içgüdüsü ile yazmıyorum ben". İnsan kendini bir kere dev aynasında görmeye başlamasın, atmosfere ulaşmış egosunu dizginlemek mümkün olmaz. Doktor takımı arasında da bunlardan bolca bulunur. Dediğimiz budur. mh
31-07-2015 19:24 (95)
Herkes işini yapsın. Buna bi itirazım yok. Hatta ben buna subvansiyon taraftarıyım. Çünkü benim yalnız ama güzel ülkemde kolay kolay kimse kendi işini yapmaya niyetli değil. İlle devlet desteği ya da ıhtırması bekler hâlkım. Amma velakin kimse işine yok bu ilimdir, bilimdir, filimdir, yok san'attır, kanattır, kanırttır da demesin. Huyum kurusun, hiçbi A'ya B diyemiyorum. Bi kadın güzelse güzel derim. İltifat etmem. Hem kimseyi küçültmeye de uğraşmam. Elime ne geçecek? Durum tespiti tahkir değildir. Burası da amerikan güreşi ringi değil. Durup dururken kendinize dalındığı hissine kapılıp bana dalarsanız ben de yanıt veririm. Zaten bi süredir niye olduğunu anlamadığım bi herkesin herkese dalma isteği var. Kavga iyi bişey. Ama tadını kaçırmadan. Ayrıca kardeşçe bi kavgayı bitirmeyi bilmeyen adamlarla kavga da çok cıvık oluyo. Biline. Disleksiye cısss diyorum. Önce herkes bi sakinleşsin. Sonra da bi zahmet adam gibi okusun. Karşıdaki ne diyo anlamadan girişine ben de tabansss! Kıliğrsss?
31-07-2015 22:39 (96)
"Medicine is an ever-changing field, and changes in patient treatment are required as new research and clinical experience broaden our knowledge."--- GÖZÜNÜN YAĞINA EKMEK BANDIĞIMIN GAVURU! GÖZÜNÜN ÇAPAANI YEDİİM! bak hele bak. taa birinci kolesterol, ikinci boer ve birinci d vitamini savaşlarından beri tartıştığımız şeyi nasıl da güzel özetlemiş! bu ifade pekçok kitabın girişinde artık bi "besmele" gibi basılıyo. hadi bugün bi iyiliğim dokansın siteye. hep kendini beğenmiş, burnundan kıl aldırmayan, kötü ruhlu, insanları hakir gören bi parishilton edalarındayım ya ben. beleş çeviri yapiym. yalnız (yanlız değil), aslından daha güzel olmicak ve fekat (fakıp atmayın) aslına tam sadık olucak. ahandas: TIP SÜREKLİ DEĞİŞEN BİR ALANDIR VE YENİ ARAŞTIRMALAR VE KLİNİK DENEYİMLER BİLGİMİZİ ARTTIRDIKÇA TEDAVİLERDE DEĞİŞİKLİKLERE İHTİYAÇ DUYULACAKTIR!--- neymiş? ALAN'mış (uğraş alanı yani)! bilim de değilmiş. sanat hiç değilmiş. yaaa! bunu bilerek sona sakladımdı. sırf pisliğimden! a.y.a. gıcıkss
31-07-2015 22:39 (97)
-83- devam : 2-) “nedeni belli değil” ya da “kendiliğinden” denilen hastalıkların da, gözlem altına alınmak istenmesi ya da uygun müdahalelerin yapılması örneğini verme nedenim şunu anlatabilmektir; Tıp da kimi zaman elinde kesin bilgiler olmadan hareket etmek zorunda kalabilmektedir. Nedenlerin bilinmediği, tutunacak kanıtların olmadığı bir ortamda hastanın şifa aramak zorunda kalması kolay olmamalı, tahmin edeceğiniz gibi. Can derdine düşen bir kişinin de, sizin ifadenizle doktorları madara etmektense, hayatta kalmak için gayret edeceğini sanıyorum. Sanırım sitede, tıp bilim mi, sanat mı daha önce tartışılmış, henüz okuyamadım. Bence insanın olduğu yerde sanat vardır, hatta insan ilişkileri tam bir sanattır. 3-) Bilmediğim için soruyorum, diyelim piliçlerdeki antibiyotik yükü ispatlandı, sonraki aşama olan bu piliçleri tüketen insanların durumu ile ilgili durum nasıl araştırılacak? +
31-07-2015 22:39 (98)
+ Bilimsel camiada geçerli, kabul edilebilir anlamlı bir sonuç için ( kaç kişi katılımlı bir çalışma yapılmış, ne kadar süreyle takip edilmiş, hangi bilimsel dergilerde yayınlanmış..vb. ) imkanlar uygun mu? SÇ
31-07-2015 22:39 (99)
-86- Kaan Bey, belki henüz okumamış olanlar vardır diye aşağıdaki linki vermek istedim. Yazısında Kemal Özer, birlikte katıldıkları programlarda kendi gözlemi olarak, para almayanların ve hatta çağrıldığı etkinliklere kimi zaman kendi imkanlarıyla giden kişilerin isimlerini paylaşmış. Yazıdan alıntı: “Bu hakikat savaşçıları, ( Dr. Yavuz Dizdar yazıda ismi geçen hekimlerden biri ) hiçbir kanaldan zerre miktar ücret almadılar. Konferansları için kilometrelerce yol kat ettiler, ama kimseden para istemediler. Bunlarla birlikte programlara katıldık, yolculuklar yaptık, gayet iyi tanıyoruz. Bu girişimler bizi susturamaz, aksine kamçılar. Zira ne onlar susacak, ne de biz!” http://www.gidahareketi.org/Ak-Parti%E2%80%99ye-Bu-Tuzagi-Kim-Kurdu--825-yazisi.aspx Not: Yazı sadece T.V. programları ile ilgili bölümü için alıntılanmıştır. Siyasi yönü konu dışıdır. SÇ
31-07-2015 22:40 (100)
-94- MH, evet yeniyim, anladığınıza sevindim, teşekkür ederim. Sizin “nedir bu insan sevmezlik?” sorunuz, geçenlerde bir vesileyle konuşuğum veteriner bir hekimin (veterinerler de hekim demeyince kızıyorlar ) sözünü aklıma getirdi. “Hayvan seven veteriner olamaz, o zaman kesip biçemez” demişti. Doktorlarda da acaba zamanla böyle bir insan sevmezlik durumu mu oluyor diye düşünmüştüm. Son günlerde, bazı doktorların elinden çıkan gündeme ait yazılarda, genelde aynı vurguyu görüyorum. Herkes aslında zamanında doktor olmak istemiş, ama puanı yetmemiş, ya da kıvıramamış, bu nedenle de haset içindeymiş gibi bir algı var sanki. Gıda konusunun çözümü bir ekip işi diye düşünüyorum. Gıda müh., ziraat müh., doktor, psikolog, sosyolog, biyolog, din adamı, fakih, siyasetçi, çiftçi, hayvan yetiştiricisi...vb. biraraya gelebilmeli. Egolar yükseldiğinde istenilen bu birlik, beraberlik sağlanabilir mi? SÇ
31-07-2015 23:31 (101)
hemen cevabı yapıştıriym. insanda da ölçmek mümkün o antibiotikleri. kandan ölçersiniz hem de. dr. mengele'lik yapacaksanız karaciğer biopsisi ve kas biopsisi bile yaparsınız. hatta dr. mengele'nin hatrına denekler çiğ tavuk bile yerler. sonra da ölçüm öyle bile tekrarlanır. o kısmı sizin düş gücünüze kalmış. anılan antibiotiklerin insanda ne tür kısa ve uzun vadeli yan tesirleri olduğunu da biliyoruz. filimsel külliyat mevcut! gelelim ---"Tıp da kimi zaman elinde kesin bilgiler olmadan hareket etmek zorunda kalabilmektedir. Nedenlerin bilinmediği, tutunacak kanıtların olmadığı bir ortamda hastanın şifa aramak zorunda kalması kolay olmamalı, tahmin edeceğiniz gibi. Can derdine düşen bir kişinin de, sizin ifadenizle doktorları madara etmektense, hayatta kalmak için gayret edeceğini sanıyorum."--- şeklindeki ifadelerinize. e sivil havacılıktaki pilotlar da bazan teknik bilgi külliyatının dışında kalan durumlarla karşılaşıyo. inşaat mühendisleri de ellerindeki verilere göre köprü, yol, ++
31-07-2015 23:32 (102)
++ baraj inşaatları için hesap yapıyo ve fekat o köprüler, yollar, barajlar hesaplamaların dışındaki faktörlere bağlı olarak tarumar olabiliyo. uçak düşüyo. köprü yıkılyo. baraj yarılıyo. millet ölüyo. hemi de topluca. o zaman hesaplar yenileniyo. "haaa la, bak biz burayı görmemişik ya daha önce. bak bundan sonra şöyle yapalım" deniyo. bunlar hiç sorun olmuyo da, bi bizim yaptığımız mı kaka? bilgiye erişmenin ampirik kaynakları hakkında isterseniz felsefe dersine girişmeyeyim (yaparım, orası ayrı). intüitif davranamayız hanımefendi. mistik bi bilgi ışımasıyla ben aydınlanamıyorum en azından. singer'in rüyasındaki iğneye delik takma zırvasının da susuz zırva olduğunu bi zahmet millet artık idrak etsin. delikli dikiş iğnesi çağlardır vardı. o denyo bulmadı onu! neymiş? ampirizm! o olmayınca olmuyomuş! son söz: doktor olmak için insan sevgisine tabii ki gerek yok. hekimlik bi iştir diye bağırıyorum. iş, profesyonellik gerektirir! amatörlük değil! amateur. "amar" mastarından türetilmiş +++
01-08-2015 00:37 (103)
+++ sevmek yani. amatör adamın sorumluluğu olmaz. profesyonelin sorumluluğu olur. filantropist arkadaşlarla filatelistlerin arasında temelde bi fark yok bence. biri göya insanları seviyo, ötekisi de pul biriktiriyo. köpekleri çok sevenleri de gördüm ben. hayvanlara bakamayınca sokağa salan, zehirli iğneyle uyutan... örnekleri arttırayım mı? sevmek boş laf. maraz tam da ordan doğar. ben tam bi MİZANTROP'um. var mı? nefret ediyorum "büyük insanlık"tan. ne var? mesleğimi iyi icra etmeme engel mi bu? yooo! çünkü benim işimin standartlarında benden beklenen belli. ben de onu gerçekleştiriyorum. o kadar. kimse bana işimi öğretmesin piliğz. ben kimseye işini öğretmeye kalkmıyorum çünkü. işime sevgi katmamı falan da salık vermesinler. tuz mu la bu? benim işim gaynayan aş mı? kişniş de katiym bari! benim gördüğüm çirkinlikleri gören kaç akıl sahibi acaba o insanlara karşı duydukları büyük aşkı sürdürebilecekler, merak ederim. yaşa be bilgehan abi! ne güzel bozduydun o reklamcı karıyı. biz bi ++
01-08-2015 00:38 (104)
++ sofrada tamamen hastane işleyişiyle ilgili konuşurken hastanenin reklamasyonu için tutulmuş sipperzekalı ve güzel bacaklı dişi lafa daldıydı. beyin cerrahı bilgehan abimiz de kendisine dönüp: "A'cığım, ben hiç adet görmedim. o yüzden adet görmek hakkında hiçbi fikrim yok. sana hijyenik pedler konusunda öneride bulunmam ne kadar anlamlı olurdu canım?" diye sorduydu. karı donakaldı. yoğun bakımlarda hastaları ölen benim. kemoterapi gören 2,5 yaşındaki çocuğu allahın belası hacettepe çocuk hastanesinden 350 metre ilerdeki hacettepe onkoloji hastanesindeki çekime kucağında götüren de benim. üzerine sidik, kan, kusmuk, bok, abse içeriği, amnion sıvısı püsküren benim. damar cerrahisinde eski model, 15 kilo kurşun gömleklerle 8 saat ameliyata giren, yakınları tutamayacağı için hastaların yanında röntgen odalarına-tomografi odalarına girip çekimde pozisyon veren benim. hasta çocuğum kucağımdayken burnuma uzatılan sonuç kağıdına bakıp ilaç yazan, ameliyat randevusu veren de benim. lütfen! ++
01-08-2015 00:39 (105)
++ kimse insanı gece gece zıvanadan çıkartmasın. kimse beni ya da herhangi bi insanı insansevmezlikle suçlamasın. çünkü insansevmezlik suç değildir. sıkıştığınızda osurmak ne kadar suçsa, insansevmezlik de o kadar suçtur! lütfen. konunun insansevmezlikle bi alakası da yok. beni mizantropimle başbaşa bırakın. kimseyi aşağıladığım falan da yok. sadece düşünce akış şemalarında kendimce yanlış gördüğüm şeylerin neden yanlış olduğunu açıklamak için çaba sarfediyorum. that's all. yoruldum. kim neye inanırsa inansın. bana ne ya! ışısın millet. uçsun. sevgiyle coşsun. yaşasın halkların kardeşliği. işçi sınıfının iktidarı yakındır. kıyamet günü adalet keskin olacak. aman be. YETER! NE BOKA İNANIYOSANIZ İNANIN. BANA NE! BANA İLİŞMEYİN, YETER! GÖLGE ETMEYİN, YETER! ALIN İŞTE SİNİZM. ADAMI BÖYLE DELİRTİYOLAR. İNSAN BU! arif yavuz aksoy shuts down
01-08-2015 09:15 (106)
Sn. 100 SÇ, ne güzel sevindirdiysem mutlu olurum. Siz elbette Sumru Çığır olarak yenisiniz, bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Malum sitemiz gelişmekte olan bir sitedir. Hatta çadır tiyatrosu gibi eğlencelidir üstelik. Her yeni karakter hüsnü kabul görür, oyunu zenginleştirir malum. Yeni olmanıza karşın, konulara hakim görünüyorsunuz, bu da güzel. Çok olmamakla beraber bir kaç hemcinsiniz vardır ama daha çok erkek kahvesi gibidir site. Biz de esasen burada, Maslowyen ihtiyaçlarımızın bir kısmını (tepeden bir ve ikinci dilimler) karşılamak için biraradayız. Ha, bir de siz o veteriner hekimin “Hayvan seven veteriner olamaz, o zaman kesip biçemez” demesine aldırmayınız. Her veteriner kesip biçmiyor ki. Cerrahi branş yapamıyorsa farmakolog olabilir mesela. Saygılarımla. MH
01-08-2015 14:23 (107)
-106- MH, Sayın Mehmet Bey, sıcaklığın bastırdığı şu günlerde, söyleyeceklerimi uzatarak okuyanları yormak istemiyorum. Bu nedenle, yazdıklarımı inceltmeye çalışıyorum ama bu da anlam kaymasına neden olabiliyor. Zira, fark edilmenin ve kabul görmenin yanı sıra, beni asıl mutlu eden, eleştirel bakışın hakim olduğu bu ortamda, saptamalarımın doğru olduğunun söylenilmesidir. İzninizle, sizin yazdıklarınızın vesilesiyle, yeni olduğum için kendimi biraz tanıtmak istiyorum. Ben kırk dört yaşındayım. (Bunu belirtme nedenim, bazı yorumcuların özellikle bana hitaplarında saygılı ifadelerinin devamını sağlayabilmek için.) Artık İstanbul'da yaşamıyorum. Geçmişte, nihayete ermeyen bir biyoloji eğitimim ve bir dönem sağlık sektöründe çalışmışlığım var. Az-biraz bilgim o yıllardan geliyor diyebilirim. Siteye sayın Dizdar'ın yazısını okumak için girdim. Gıda konusunu önemsiyorum. Şu an ki uğraşım farklı bir alanda olduğu için, bütün gün bilgisayar başındayım. +
01-08-2015 14:24 (108)
+ Sanal ortamda, üslubunu beğenmediğim yorumları atlayarak, bilgi paylaşımında bulunmaya çalışıyorum. Bu mecra için ilk başta ben de sizin ifadenizin aynısını düşünmüştüm. Erkekler kahvesi gibi. (Hatta buraların şivesi ile gayvesi ) Burası biraz da, küçük yer insanlarının yaşayışlarına benziyor diyebilirim. Sanırım bir çok kişi birbirini tanıyor ve neredeyse her şeyini biliyor. Şaka ile karışık ne isterse söylüyor. Ama dışarıdan biri sataşırsa ona karşı birlik oluyor. Elbette burada okumuşluğun getirisi, konu ve kelime çeşitliliği daha bol. Bu renklilik ilgi çekiyor. Dinlemek ve gözlemek bana çok şey öğretiyor. Bilgi yönünden pek bir katkım olacağını sanmıyorum. Ama her şeyi insan için yaptığımıza göre, ortaya koyduklarının geri dönüşümünü bilmek isteyenler için, benim ve benzerlerimin (sitedeki ifade ile ortalama insan diyelim ) bakış açısı değerli olabilir. +
01-08-2015 14:24 (109)
+ Ayrıca, çevrelerinden yüzlerine karşı genelde övgü almaya alışmış okumuşların, bu sert eleştirel ortama kendilerini açmış olmalarını önemli buluyorum. Tam bu noktada ise, genel gergin havanın nedenini anlamaya çalışıyorum. “İş yoğunluğu- sorumluluk çokluğu” yeterli bir açıklama gibi gözükmüyor. Başa çıkmanın bir yolu bulunmuş olmalı ki bunca yıl devam edilebilmiş diye düşünüyorum. Takip etmeye devam edeceğim, bakalım farklı bir yoruma varabilecek miyim? Saygılarımla. SÇ
01-08-2015 15:05 (110)
arka sırada oturan haylazın en önde oturan, iki yandan saçları örülü, temiz randalı, iyi aile kızlarının taklidini yaptığı gibi şu yukarıda yazılanlara dalardım ya. neyse. şimdi her yeni gelen efendi-uslu komşuyu canından bezdiren, mahallenin yaka silktiği pijyavuz pozlarına da gerek yok. azıcık alışsın ben ne yapcaamı biliyorum. ama unutulmaya. o "okumuş" laflarının "ortalama" insan tarafından pejoratif anlamda kullanıldığını biz gayet iyi biliriz. kinci adam değilsek de bize yapılan bi "jest"e karşı her daim bi kontrjest hakkımızı saklı tutarız. bizim kontrjestler biraz sirkeli, tuzlu, hatta paprikalı oluyo yalnız. bunu da hatırlatiym dedim. hürmetsss. tabisi de a.j.w.
01-08-2015 15:06 (111)
Sayın SÇ, 1-Nedense, sunmaya çalıştığınız profile (ortalama insan) uygun olmadığınızı hissediyorum. Üstelik, burada ortalamaya ortalama demezler, bu sitede daha makbul olan deyim "vasat" sözcüğü. bana pek "vasat" gibi gelmediniz :)) 2- Her ne kadar "yalnız başına" düşüncelerinin savunusunu yapma yüceltiliyor görünse de burada herkesin, -metodları farklı olabilebilmekle birlikte-"fark edilme ve düşncelerinin kabulü" uğraşında olduğu aşikar, bu bakımdan yalnız değilsiniz :)) İnsan, "bu" da aynı zamanda. Saygılarımla değinmek isterim. Okşan
01-08-2015 16:22 (112)
-110- Kendinizi tutmanız bana bir çok şükür dedirtti. Gerçekten de yazılanları tedirginlikle okumak istemiyorum. Eleştiriyi bir hediye olarak görürüm. Ciddiyim. Üslup uygun olduğu sürece, farklı fikirler geliştiricidir malum. Ancak bir lokma bal için bir kavanoz zehir (sirke, tuz...) içmek bana mantıklı gelmiyor. “Okumuş” insan lafını pejoratif anlamda ( sözlükten şimdi baktım) kullanmadım. Farklı meslek gruplarından olanları kuşatan bir ifade olarak yazdım. Ancak haklısınız, bazen bu ifadeyi eleştirel anlamda kullanıyorum ama burada öyle değil. Belki çok zorlarsak, okumuş olanların, diğer insanlara ulaşamadıkça bilgilerinin yükünü taşımakta zorlanabilecekleri sonucu da çıkabilir. Bu arada size çok geçmiş olsun demek isterim. Pankreatit, çok sevdiğim en yakınımın gözümün önünde yaşadığı zor bir rahatsızlıktı. Acil şifalar diliyorum. SÇ
01-08-2015 16:23 (113)
-111- Sayın Okşan, 1- Sanırım teşekkür etmeliyim. Aslında genelde vasat olmak iyidir diyeceğim ama şimdi siz vasat değilsin deyince, bu kulağıma hoş geldiğine göre, aslında ben de ortalamanın peşinde değilim demek ki. :) 2- Bu devirde fark edilmek o kadar zor olmasa gerek. Ama bu farklılığı sürdürebilmek sanırım asıl mesele. Zira, bunun için, uygun bir ifade olarak “abartmak” diyelim, nereye kadar varabileceği öngörülemeyen bir metod ve uzun vadede işe yarar gibi gözükmüyor. Ben kendimce çok sıradan olduğunu düşündüğüm bir hayat yaşıyorum. Ancak beni tanıyanların yaşantımı çok sıra dışı bulduğunu da söylemeliyim. Akademik çevreden, kariyerden...vb. yani toplumsal kabul gören beklentilerden çok uzağım. Bu mesafe belki bana daha farklı bir bakış sağlayabilir ve ben bunu paylaşabilirim. Elbette uzağında da olsam “okumuşların” (küçümseme yok aklıma başka bir ifade gelmediğinden ) faaliyetlerini, düşüncelerini oturduğum yerden takip edebilmekte beni zenginleştiriyor. Saygılarımla. SÇ
01-08-2015 17:01 (114)
hanımefendi, sizin yazarak iletişim kurabilme düzeyinizdeki hiçbi allah kulu "eğitimli", "iyi eğitimli" v.b. yerine "okumuş" kullanmaz. "okumuş" diyosa da biz onun ne demek istediğini gayet iyi anlarız. geçmiş olsun dileklerinize teşekkür eder, uzmanlık tezimizin akut pankreatitlerde prokalsitonin ölçümü ile risk değerlendirmesi olduğunu, uzun süre karaciğer nakli ekiplerinde de çalıştığımızı ve epeydir ağır üstü ağır alkol tükettiğimizi bildirmek isteriz. son husus: biz balı bedava veriyoruz. hemi de dileyen kavanozla alır! hayrat var. sebil! sirkeli, tuzlu, red hot chili pepper'lı kontrjestlerimiz ise ille ki özel istek sonrası hazır edilir. hürmetsss. a.j.w.
01-08-2015 17:53 (115)
Evet anlıyorum, bu mecrada kelimelere yüklenen ortak anlamları bilmiyor olabilirim. Söylediğim gibi uzağındayım. Eğitimli ya da iyi eğitimli olmak sadece diploma almak anlamına gelmediği için, yani öğrenim belgesi almış olabilir ama kimlerin gerçekten eğitimli olduklarını bilmediğimden "okumuş" kelimesini daha genel bir ifade olarak görüyorum. Ama tamam. Eğitimli-iyi, iyi eğitimli-çok iyi, okumuş-kötü. Konunun dağılmamasını umuyorum. Uyum sağlama sürecine anlayış rica ediyorum. SÇ
01-08-2015 20:29 (116)
Sn SÇ, bir de tüm bu arazilerin sahibi, sitenin mütayiti Kaan Arslanoğlu bey vardır ve bir iki yakın arkadaşıyla yönetim onlardadır ve biz onların izin verdiği ölçüde tepişebiliriz, yoksa hemen topu alır sansürü çakarlar. Onlara Müdüriyet dediğimiz de olur, Sanba dediğimiz de. Kızdırmazsanız iyi insanlardır ama. (Size bir hoş geldin demelerini de beklerdik doğrusu). saygılar. Sançez
01-08-2015 20:29 (117)
Elin gavuru ingilizce yazıyor diye peşinen haklı olamaz ama tamam şöyle diyelim o zaman "tıp, içeriği bakımından değişen bir alandır". İş, bu alanın insan için icrasına geldiğinde değişiyor. Bilgehan vakası ise bir taciz/mobbing örneğidir. O kadar insanın/erkeğin içinde, hem de cinsel içerikli ifadelerle bir kadını küçük düşürmek... Sıkıysa patronun karısına söyleyeydi. Doktor olmakla böyle bir hak kazanılamaz. Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır. Meslektaşlarım nedeniyle bu sözü çok sık hatırlarım. mh
01-08-2015 21:27 (118)
-116- Sayın Sançez, müdüriyete sanba dediğinizi öğrendiğim iyi oldu. Sağolun. Zamanla insanbu dilini daha çok öğrendikçe, anlayamadığım bazı yorumları da çözebileceğimi umuyorum. Ya, yeni gelenlerin hoş geldin karşılaması yapılıyor mu? Ama sanırım konu yüksek katılımlı olduğu için dikkatimiz daha çok yazıya odaklandı ve bence de doğru olan budur. Ben kendi adıma karşılanma şeklimden memnunum. Bu arada müdüriyetin tepişmek izninin hayli geniş olduğu izlenimi oluştu bende. SÇ
01-08-2015 21:27 (119)
Yavuz Dizdar'ın yazısına yorum yapa yapa tık arttırak bakalım. E ama siz de burdan devam edince benim de burdan cevap veresim geliyo, naapiym! Taciz he mi? Mobbing he mi? Pozitif ayrımcılık isteyen kim? Karı tayfası. Kusura bakmasınlar ama hem kadın kimlikleri nedeniyle pozitif ayrımcılık talep edecekler (ki bundan daha alçaltıcı bi cinsiyetçi söylem modeli ben tasavvur edemiyorum), hem de kadınlıklarıyla ilgili en ufak bi göndermede bile biz mobbingci olcaz, he mi? Yok öyle yağma. Bana postmodern zamanların liboloş uydurukingen tabirleriyle gelmeyin bari. Reddimiras yapma, ama borçları da ödeme. Ne akıllısın sen yavrum; anan seni boşuna gız doormamış derler adama. Kaldı ki olayın sizin dokandığınız anlamda mobbingle de uzaktan yakından alakası yok. Taciz nerde? Biz konuşurken bizim sohbetimize dalarzinyoluk yaparsa sonucuna da katlanır. Ayriyetten, tanımıyosunuz o adamı. Patronun diil, başbakanın karısına bile aynı şeyi söyler. Patavatsızlıkta sınır tanımaz. O, o hakkı doktor olduğu +
01-08-2015 22:07 (120)
+ için değil, Bilgehan B... olduğu için görür kendinde. Aptalın kafasına aptal olduğu gerçeğini ondan daha efektif bi şekilde kakan bi tane adam görmedim. Meslek erbabını da insan olmaları nedeniyle pek sevmesem de, hâlk goygoyculuğu yapacam diye onları böyle kötülemedim. Bizimkilere gelinceye kadaaar... Askerler, hakim-savcı tayfası, gasteciler, miyendizler çok sipper de bi biz bokuz, di mi? Hadi ordan. Bunu Erbakan gibi söyledim. Bu memleketin insan mayası sanki ultra kalite de bi biz bunları sırf ırspıçıcıı olduğumuzdan aşşaalamakla meşgulüz. Yav bi daha hadi ordan! Sonuç? Alan mıymış? Veren miymiş? 1 mayısta alanlara, 2 mayısta % kaç iskonto? a.y.a. hür-metsss
01-08-2015 22:07 (121)
Sayın sançez? Sançez mehmet harma. Fantom kaan arslanoğlu. Who is who for beginners... Ben mi? Kara Murat değilim. Şimdilik bu yeter.
02-08-2015 09:48 (122)
"adet görme..., hijyenik ped..." bunlar "kadınlıklarıyla ilgili en ufak bir gönderme" oluyor öyle mi? En azından küstahlıktır. Bir gün birisinin elinde kalır o hayvancık. mh
02-08-2015 09:48 (123)
121'den diger çoğul kişiliklerin de kimler olduğunu istiyoruz.
02-08-2015 10:47 (124)
Sevgili AYA, önce geçmiş olsun. Daha iyisindir umarım. Bizde de aşırı bir hayat gailesi yoğunluğu vardı, ilgi gösteremedik. Nazımız en çok sana geçer diye tahmin ediyorum. Bu bakımdan şu kadın kimliği ve cinsel göndermeli sataşmalı, tartışmaya bir son verelim diyorum. Başkalarını boş ver, ben rahatsız oldum artık, başkası belki o anlayışı göstermez en son senin yorumunu keserek bitiriyoruz işi. Biz derken yorumlar konusunda Taylan'la da aynı şeyi düşünmüyoruz. Bana kalsa yorum onaylama işkencesine bu kadar katlanmazdım. Ama Taylan daha rahat, şu sıralar başkası da karışmıyor. Bol sevgi ve ayrıca Hürmetzzz. K.A.
02-08-2015 10:49 (125)
insan ömrünün uzaması http://www.evrimagaci.org/fotograf/65/7669
02-08-2015 12:35 (126)
İri Beyinlerimizin Et Tüketimi Sayesinde Evrimleştiği http://www.evrimagaci.org/fotograf/66/7670
02-08-2015 13:36 (127)
Sevgili link göndericisi, biz bunları tam 10 aydır 100 sefer söyledik. Biz dadaloğlu değilik diye mi bizim dediklerimiz davulcu yellenmesi düzeyinde bile ilgi görmedi? En son erinmedim de çekirge bile önerdim. Hemi de sağlam kaynakçayla... İnsanı insan yapan şey et yemesidir diye çığırmaktan bi ara sesim kısıldıydı. Ömürle ilgili yorumlar da meraklısına arkayvlarda mevcut. Neyse, hürmetsss.
02-08-2015 13:36 (128)
Ebu Fısar'la Okşan'ın kim olduğunu söylemicem. O bizim aramızda kalsın. Ama fantom çoğul kişilik değil. Biz taktık ona o ismi. Ama F-4 manevrası vardır ki, o kendini biliyor; vallahi hızına ve nokta atışına ben hayran kaldıydım. Sanba da sansürcü başı'nın akronimi diyelim. Kendileri öyle münasip gördüler. Bu arada, Tevfik Fikri kim? Ben biliyorum da... Hadi bi açık arttırma yapalım. Pazar pazar az neşemiz yerine gelsin. Büşra'ya ayrıca hürmetsss. Tülay Hanım'a da...
02-08-2015 14:29 (129)
sevgili hürmetkar, bir düşünceyi farklı zamanlarda ve farklı kaynaklardan beslemek, desteklemek faidelidir.
02-08-2015 20:59 (130)
Kimmeryalı Conan vardı bi de a.y.a olan
02-08-2015 21:57 (131)
Kıkırdadım. Benim yorumlarda anadolu ajansı diye takıldığımın kim olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Kim. Co. kıkırsss
26-09-2015 09:36 (132)
TAVUKLARA BAYRAM http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=2212
26-09-2015 09:36 (133)
Tavukların bayramına : ) isim eklemeyi unutmuşum. Sumru Çığır
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210301
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.