Georg Lukacs'ı okumanın tam zamanıdır!

Georg Lukacs'ı okumanın tam zamanıdır!

Estetik adlı dev yapıtı tozlu kütüphanelerimizde niçin uyuyor?

 

Ben Georg Lukacs’ın elli yıllık emeğinin ürünü Estetik I-II-III’ü kütüphanemden çıkarıp masamın üzerine koydum. Bu yıl bu kitabı benimle tartışmaya niyetli olanları bekliyorum!

 

19 yy’ın ortalarında burjuva devrimleriyle, yüzyılın başında sosyalist devrimlerle Dünyada ve Türkiye’de aralıksız süren tarihin ilerisine doğru insanlığın sayısız hamlesi,  bu muhteşem kalkışması, içinde bulunduğumuz zaman diliminde, -21. Yüzyılın başında- ne yazık ki durmuş görünmektedir.

Tarihin en karanlık dönemi olarak adlandırabileceğimiz bu “ricat” durumuna neden, dünyaya hakim olan ve insanın insanlaşmasına düşman ekonomik/siyasi sistemin tarihsel belleğini hiç unutmaması, deneyimlerini sürekli masasının üzerinde tutmasındandır.

Bu kalkışma yalnızca ekonomik ve politik alanlarda değil, edebiyat ve sanatta da en uç, en görkemli noktalara ulaşmıştı. (1840’larda başlayıp 1920’lerde son bulduğunu söyleyebileceğimiz modernist sanat akımı bunun en güçlü taşıyıcısıydı.) Dahası bu ilerlemenin, ekonominin yanında, sanat ve edebiyat üzerinden bir “estetik kalkışma”yla birlikte, bir estetik devrimler silsilesiyle yürüdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.

*

İlerleme ve tarihsel hamle insan iradesinden bağımsız değildir. Devrimci bir inadı, davranışı gerektirir. Devrimci dinamikler içinse tarihsel bilinç ve tazelenen bir bellek her zaman evladır.

Türk edebiyatını temsil eden yazar ve şairlerin çoğu tarih bilincinden yoksunluktan kaynaklanan hastalıklarla bu nedenle boğuşmaktadır. Edebiyatçılarımızın yarattığı yapıtların niteliği bir yana, estetik alanda hiç tartışma olmaması, eleştiriye tahammülsüzlük, eleştirel sessizlik, -bizden önceki kuşaklara olan saygısızlığı da ekleyince!- ürkütücü boyutlardadır.

Oysa insanlık ilerlerken, evreni, doğayı ve insanı algılayışında estetik bilinci hiç ihmal etmemişti. İlerici düşüncelerin toplumsal gücü biraz da bu nedenle zayıflamıştır.

Bunun için, sosyalist düşünce dahil tüm ilerlemeci/ilerici düşüncelerin kendini tanıtmada/var etmede güçlük yaşadığı/yaşandığı bu tarihsel kesitte, geçmişe, “altın yıllar”ımıza -ya da karanlık yıllarımıza!- dönerek belleğimizi tazelemek, tarihsel deneyimlerimize bir göz atmak, yalnızca kendisi için değil insanlık için de çarpan bir yürek taşıyan herkesin yatmadan önce kendine sorduğu “niçin bu durumdayız?”ı tartışmak, yaşamsal önemdedir. Bu “bellek tazeleme”yi başarmanın, içinden geçtiğimiz bu karanlık süreçte en yararlı, en iyi “iş” olacağı düşüncesindeyiz.

 

GEORG LUKACS’I YENİDEN OKUMAK

Türkiye’deki sanat edebiyatın içinde bulunduğu bu olumsuz durumu, Georg Lukacs’la aşabiliriz; Lukacs bize bu iş için sonsuz olanaklar sunmaktadır. Türkiye aydınlanmasının temel taşı yapıtları Türkçeye kazandıran değerli yazar Ahmet Cemal’in Türkçe için bir kazanç olduğunu düşündüğüm ve büyük bir yetkinlikle çevirdiği, Payel Yayınevi’nin yüzakı kitaplarından Estetik I-II-III, bu anlamda önemli bir yapıttır.

Bu kitap(lar) Georg Lukacs’ın başyapıtları olması bir yana içindeki düşünceler günümüze dek -bana göre- “aşılmamış”tır! Hepimizin kitaplığında uykuya yatırdığımız bu yapıtları, Lukacs’ın Tarih ve Sınıf Bilinci, Roman Kuramı, Avrupa Gerçekçiliği, Aklın Yıkımı I-II, Goethe ve Çağı gibi önemli yapıtlarıyla birlikte yeniden masanın üzerine koymanın vakti çoktan geldi de geçmektedir.

Georg Lukacs,  Aristoteles, Epikür vs.’den başlayıp Bacon, Spinoza, Diderot, Schiller, Kant, Marx, Goethe’ye dek uzanan bir uzun yolu anlamaya çalışarak, özümseyerek, bu düşünceleri kendi düşüncesiyle tartarak, özgünleştirerek yapıtlarını yazmıştır. Hegel’i anlamadan Marx’ı anlayamayacağımıza inanmaktaydı. Temel düşüncesi “özne-nesne özdeşliği” üzerinedir. “Teori ve pratiğin birliği” zaman ayırdığı kavramlardır.

 

GEORG LUKACS KİMDİR?

Yaşamının elli yılından fazlasını bir Marksist estetik kuramı geliştirmeye adamış Lukacs, 13 Nisan 1885’de Budapeşte’de bir banka müdürü baba ve Viyanalı burjuva bir annenin çocuğu olarak doğmuştu. Budapeşte Üniversitesi’nde hukuk ve felsefe okudu. 1910-14 arasında Berlin’de Hegel etkisi belirginleşmeye başladı. Roman Kuramı’nı bu yıllarda 1916’da Hegel etkisiyle yazdı.  

1918 tarihinde Macaristan Komünist Partisi’ne girdi. 1934’de Moskova’ya gitti. 1945’de Macaristan’a dönerek parlamento üyesi ve üniversitede öğretim görevlisi oldu. 1956’da kültür bakanlığı yaptı. 1950’den sonra “Asthetic” adlı çalışmasını bu yıllarda daha hızlı sürdürmeye başladı.

Lukacs’ın, özellikle politik tezleri birçok kez sapma olarak değerlendirildi. Marksist tarih felsefesi alanındaki özgün görüşlerini yazdığı Tarih ve Sınıf Bilinci adlı yapıtı 1923 yılında yayınlanmıştı. “Sosyalist gerçekçi”ler tarafından neredeyse aforoz edilerek “burjuva” düşünceleri savunmakla suçlandı.

Oysa Lukacs’ın bugün bile bizim için önemli kılan yanlarından biri tam da bu tavrıdır:  Marksizmin kuramsal sorunları üzerine çok önemli tartışmalar yaparken herkesin bugün sandığı gibi “Kagan Estetiği” diyebileceğimiz “Ortodoks” yanının olmamasıydı. Ezber, klişe metinler üzerinden değil yukarıda değindiğimiz gibi aklının süzgecinden geçirdiği düşüncelere sahipti.

 

ESTETİK’DE HANGİ KONULARI TARTIŞABİLİRİZ

“Günlük Yaşamda Yansıtmanın Sorunları”nı tartışabiliriz. Örneğin günümüzde sanatçının, birebir günlük olayları izlemesi ve sanat yapıtında konuları ”estetize” etmesi gerekliliği “gerçek!” sanata karşı saygısızlık mıdır?

Oysa bu konuda Lukacs şöyle diyor: “Petöfi, Mayakovski ya da Eluard’ın şiirlerini ve Goya’yla Daumier’nin resimlerini düşünelim; o zaman en güncel kavgalara karışma konumunun, yüksek düzeydeki bir sanatın taşıyıcısı olabileceğini görürüz. Bu arada, harekete geçirici nedenin rolünü küçümsememek, bu nedeni yalnızca kendisinden estetik açıdan ayrılabilir bir şeyi dünyaya getirmiş bir neden saymamak gerekir.

Bu tür yapıtlar –özellikle estetik anlamda– onları dünyaya getirmiş olan ‘güncel istemler’le ayrılmaz biçimde bağlıdır. Sözü edilen yapıtlar, tarihin o anını biricikliği ve eşitsizliğiyle, aynı zamanda da tipik, toplumsal ve insan bakımından var olan önemiyle kavrayıp biçimlendirdikleri için, normal olarak tasarımlanması olanaksız şiddette ve yoğunlukta bir etkiyi hemen yaratabilirler. (Estetik III, s. 43)

Görüldüğü gibi, ne kadar yaşamsal bir nokta günümüz için de.

“Sanat yapıtlarının Dünya Yaratmasının Koşulları”, “Tikel Bireyden İnsan Türünün Özbilincine”, “Estetiğin Genel Katagorisi Olarak Katharsis” bu kitaplarda tartışılabilecek önemli konulardandır.

Lukacs önemli eleştirmenlerce, “Klasik kültürü, bu kültürü oluşturan Avrupa dillerini ve edebiyatlarını çok iyi bilen, bu diller ve edebiyatlar arasındaki ayırımları çok iyi tanıyan son ‘Orta Avrupalılardan’ biridir” diye değerlendirilmekteydi. 

Estetiği, bağlamlardan kopuk, “tek başına” bir kategori olarak görmüyor, “Estetik anlamda uzmanlık”a şiddetle karşı çıkıyordu. Eleştiriyi felsefe temelinde ve sorunu tarihsel bağlamı ve uzamıyla birlikte ele alıyordu. Her türlü insan eylemini insanın günlük yaşam içinde davranışıyla değerlendiriyordu. Bu anlamda bir eleştirmen olarak bir yapıttaki karakterler ve buna ilişkin ikinci çözümlemelerinin amacı, insanın özünü ve davranışlarını çok değişik güçlerin, olguların belirlediği gerçeğine ulaşmak içindi. Bugün bizim için de yaşamsal önemde olan tarihsel yöntemin yol göstericiliğinden hiç sapmadı.

Lukacs, “Demek ki kullanılan betimleme araçları da (sanat yapıtında) asıl önemli öğe olmaktan uzaktır; estetiğe ait oluş konusunda asıl yönlendirici nokta, yapıtın, insanın insan oluşuyla bağlantısının ne denli kapsamlı ve yoğun olduğu noktasıdır.” diye yazıyor.

*

Günümüz postmodern uzantılı edebiyatları için en büyük suçlama sanat yapıtıyla insanın insan oluşu arasındaki bağlantının bir türlü kurulamaması değil mi?

Oysa Lukacs’ın bugün bile bizim için önemli kılan yanlarından biri tam da  tavrıdır: Marksizmin kuramsal sorunları üzerine çok önemli tartışmalar yaparken herkesin bugün sandığı gibi “Kagan Estetiği” diyebileceğimiz “Ortodoks” yanının olmamasıydı. Ezber, klişe metinler üzerinden değil yukarıda değindiğimiz gibi aklının süzgecinden geçirdiği düşüncelere sahipti.

Edebiyat ve sanat üzerine, estetik üzerine tartışmaya Lukacs'dan başlayabiliriz; bunu hemen yapabiliriz; çünkü bu entelektüel birikime ve iradeye sahip bir sanat tarihine sahibiz.

Bu dönemi eleştirel bilinçle aşabiliriz; her şeyi tartışarak!

Georg Lukacs, elli yıllık emeğinin ürünü Estetik I-II-III’ü,  bu kitabı ve kitaptan çatallanacak konuları tartışmaya niyetli eleştirmenleri sabırla bekliyor.

 

Ahmet Yıldız

 

Facebook
yorumlar ... ( 2 )
22-03-2013
12-04-2013 09:06 (1)
"Günümüz postmodern uzantılı edebiyatları için en büyük suçlama sanat yapıtıyla insanın insan oluşu arasındaki bağlantının bir türlü kurulamaması değil mi?" Müthiş...
12-04-2013 09:07 (2)
"Eleştiriyi, felsefe temelinde ve sorunu, tarihsel bağlamı ve uzamıyla birlikte ele alıyordu...."
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210322
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.