T.Fikri ile söyleşi: Türkan Saylan, Şeyh Bedreddin seçimleri vb.

İnsan BU: Resimli roman fikri nereden aklınıza geldi T. Fikri?

Bir arkadaşım bir gün “Solculuk nedir, ne değildir, herkesin, en alt kültür düzeyinde bir insanın da anlayacağı şekilde yazsana” demişti bana. Hakkı isimli bir arkadaşım. Resimli roman fikri ilk o gün kıvılcımlandı. Sadece solculuk nedir değil, başka birkaç ana konu daha. İnsanlara en basit şekilde nasıl anlatılabilir?

1- Bugünkü siyasi atmosfer ve güçler dengesi.

2- İktidarın teşhiri ve iktidara az çok sempati duyan insanlarda soru işareti uyandırmak.

3- Sol kanadın evrensel ve ülkemize özgü temel sorunları.

4- Ve tabii solculuk nedir, sol-sosyalist tavır nedir?

Bunları sıkmadan, belli bir sürükleyicilikle anlatmanın yolunu önce görsel bir sunum hazırlamakta buldum. Resimler olacak ve altta kısa, çarpıcı cümleler… Resimler iyi seçilir, uygun düzenlenirse metinlerin vurgulayıcılığını birkaç misline çıkarır diye düşündüm. İlgiyi yukarda tutmak bakımından güncel siyaset mutlaka işin içine girmeliydi. Sonra bu fikir resimli roman yoluna girdi. Basit de olsa bir kurgu ve kahramanlar bulunmalıydı ki merak artsın. Bir de mizah-ironi katarsak uyanıklığı da sürekli tutarım.

Fikir buydu. Uygulamayı birlikte gördük.

İnsan BU: Soruyorlar, bu resimli romanı niye yazdı diye. Ana amaç buydu demek…  

Resimli romanın ana amacı mümkün olan en fazla kişide, mümkün olan en geniş yelpazedeki insanda soru işaretleri uyandırmak, belli sorunlara merak uyandırmak. Gerçeğe,  gerçek bilgiye,  karşı görüşlere karşı merak... Romanın en önem verdiği konu nedir derseniz, 54. sayfada sözünü ettiğim şey. Türkiye’de sol aydınların beş ana mevzide kamplaşması, birbirine ve farklı fikirlere karşı beton gibi kapalılığı. Bundan övünç duyuyorlar adeta, fikirde sebata bir yere kadar saygı duyulabilir, ama çoğu tezlerini yanlışlayan bilgilere de daha başından kapalılar. Yani kendilerinin laik olduğunu söyleseler de bir tür inanç dünyasında yaşıyorlar, tarikat müridiler. Bunu kırdıysam üç-beş-otuz-kırk kafada ne âlâ. Bu bile zor. Çünkü bu resimli romanın şu ana dek çok okunmaması ve tartışılmamasının esas nedeni de zaten söz konusu beton kamplaşma.

Şunu çok iyi biliyorum. Bu kamplardan herhangi birinin eleştirisiz suyuna giden bir kurgu benimseseydim, okur sayısı birkaç misli fazla olurdu. Ama niyetim bu değildi baştan, bunu yapan yüzlerce yazar var. Neye yarıyor?

İnsan BU: İşe koyulunca her şey planladığın şekilde mi gelişti?

Başlangıçta biraz daha gelişkin bir kurgu ve daha girift olaylar düşünmüştüm. Ama baktım ki, okuyucu ilgisi ve beklentisi hiç bu yönde değil, yani bu yönde veya başka yönde yeterli geri bildirim veya öneri almadım, işi iyice basitleştirmeye karar verdim.

Okurlardan geri bildirim olsaydı şöyle yap böyle yap diye resimli roman bunlara da cevap vererek daha çok gelişecekti. Fakat yorumlar iyi yapıyorsun veya ne diye bunu yapıyorsun şeklinde kutuplaştı. Birçok okur ise sadece izledi. O zaman resimli roman daha fazla dallanıp budaklanmadan bu hali aldı. Belki bunun da yararı vardır. Konuyu dağıtmamak açısından.  

İnsan BU: Romanın ana mesajı ne olabilir?

Romanın ana mesajı demin söylediğime ek olarak şu: Biz sosyalistler devamlı büyük siyaset yapıyoruz, büyük konuşuyoruz, devamlı büyük siyasetten yana taraf oluyoruz. Yeterince güçlenmeden, sözü dinlenen bir güç haline gelmeden bunu yapmak, en kibar tabirle hafiflik. Diyorlar ki, ancak böyle yaparsak güçleniriz, haklılık payı az var, ama bu tam böyle değil. Bunun böyle olmadığını doksan yıllık deney sürekli göstermiyor mu? İş yapmalıyız, halkın içinde iş yapıp güçlenmeliyiz. Biz söz söylediğimizde dikkate alınabilecek düzeye geldiğimizde konuşmalıyız, yoksa her büyük aktöre laf yetiştiren figüranın komik durumundayız. Onları montajda hep kesiyorlar zaten. Biz kendi kendimize konuşuyoruz.

İnsan BU: Resimli romanda ilgi daha çok hangi sayfalara, konulara yoğunlaştı?

Bakın gördüğüm bir şey, daha önceki saptamalarımın yeniden doğrulanması. Resimli romanda edebiyata en uygun bölümler en az okunanlar oldu. Bunu ben biliyorum, okur farkında değil. Genel okur edebiyattan o kadar uzak ki, edebiyat ona yaklaştığında kaçıyor. Bu ülkede vasata yazmayan edebiyatçının işi çok zor. Siyaset yazınca ilgi birkaç misline çıkıyor.

Bir de Tayyip Şenlik’ten bahsettiğim (başlığına onu aldığım) bölüm, 45. sayfa en az okunan oldu. Ki, bu bizim aydınımızın aslında siyaseti pek sevdiğini ama birlikte çalışması gereken halkı pek de sevmediğini, onu kendinden saymadığını gösteriyor. Üzücü, ama değişmesi gereken gerçek.

İnsan BU: T. Fikri adı herhalde takma. Bir de meleklerin daha sonra belli olan kimlikleri. Şeyh Bedreddin ve Türkan Saylan. Bu isimlere tepki aldın mı?

T. Fikri adı merak ve soru işaretlerini artırması yönünde düşünülmüş bir kışkırtıcı ad. İki meleğin Anadolu’dan çıkmış kahramanlar olması da bir meydan okuma. Şeyh Bedreddin’i yeni nesil pek bilmez. Ama anlatınca çoğu kabul edecektir, o mevkie uygun görecektir. Türkan Saylan adını ise bazıları yadırgayacaktır. Neden melek mertebesine yükseltilmiş? Az araştırsalar onun da bunu hak ettiğini göreceklerdir. Ama biz kendi köyümüzden peygamber çıksın istemeyiz, çıkınca kabul etmeyiz. Kendi değerlerimizi aslında gerçek düzeylerinin çok altında görürüz. Bir meleğin de kadın olması daha uygun düşecekti. Aradım, ondan iyisini bulamadım. Baştan düşündüğüm kurguya göre meleklerden biri Jakoben, öbürü daha ılımlı veya reformist olacaktı. Türkan Saylan ismi bir şeyi daha öne çıkarıyor. Konuşmaktan çok iş yapmak önemlidir. Görüşlerine tam katılmayabiliriz, ama halk için iş yapıyorsa bir kişi, sadece konuşan iş yapmayan veya tersine iş yapan bizim yandaşımızdan daha değerlidir.

İnsan BU: Şu ana kadarki okur ilgisini nasıl buluyorsun?

Okur ilgisi beklediğimin üst sınırına yaklaşmadı, en karamsar tahminimin ise üstünde yer aldı. Fena değil, başarılı sayabilirim kendimi şimdilik. Tabii sonlara doğru yaz dönemine girdik, internete girişler ve izleme uyanıklığı biraz azaldı. Ama resimli roman duruyor. Bundan sonra da birçok okur bulacaktır kendine. Günlük okunması şart değil. Ben bunu zaten uzun vadeli bir deney olarak planlamıştım. Birtakım topluluklara sunum da yapılabilir bir slayt-film gösterimi gibi. Böyle basit durduğuna bakmayın, çok fazla emek verdim, mesai harcadım üstüne. Süreç devam ediyor. Göreceğiz.

Ama okurların görüşlerini muhakkak bekliyorum. Önümüzdeki dönem devam edeyim mi, etmeyeyim mi? Bu şekilde mi devam edeyim, başka yollar önerirler mi? Şimdi ifade ettiğim maksadımla ortaya çıkan arasında bir fark görüyorlar mı..  gibi sorulara cevap verseler güzel olur.

Resimli roman (Kemal, Karl ve Celalettin Bugünü Konuşuyor) sayfalarına topluca ulaşabileceğiniz bağlantı:

http://www.insanbu.com/index.php?gurup=9

Facebook
yorumlar ... ( 4 )
27-06-2014
27-06-2014 14:03 (1)
Sevgili T. Fikri, Kemal ve Karl abilerimiz kılık değiştirerek halkın içine girseler, yani roman öyle devam etse, iyi olabilir. Kahvede, fabrikadaki çay molasında, apartmandaki kadınlar toplantısında… İsimsiz kahramanlarla bizim kılık değiştirmiş kahramanlarımız bir araya gelse… Buralardaki bir Atatürkçünün senin Kemal’le veya bir Marksist’in senin Karl ile iletişimi, ilginç ve düşündürücü olacaktır. Belki sürükleyiciliği sağlayacak bir hikaye, yani bir amaç için uğraşan kahramanlar ve karşılaştıkları engeller de gerekebilir. Olmazsa, bağımsız anekdotlar… Zafer Köse
27-06-2014 15:05 (2)
Zafer bey'e katılıyorum teorik bilgiyi edinmekte fazla zorlanmıyoruz ancak pratik deneyim( karakterlerin basına gelebilecek durumların veya olayların muhtemelen sizin yaşadığınız tecrübelerden esinleneceği varsayımıyla) benim gibi yolun başında insanlara faydalı olabileceğini düşünüyorum. Saygılarımla A.K.
27-06-2014 16:31 (3)
Sayın Fikri, af buyrun, resimli romanınızı büyük beğeni ve ilgiyle okudum. Yine solculuk nedir ve sosyalist tavır nasıl olmalı konularını kavrayamadım. Gerçi, epey aşama kaydettim gibi. "Yaşamın he alanında 365 günlük sosyalistlik gerek" cümlenizi hatırlıyorum. Bunun nasıl olacağı ile ilgili soru sormaya kalkmıştım da fırçalamıştınız, bilmem hatırladınız mı? Elimde hazır bir reçete yok demiştiniz. Yalnız ben bu konuda ısrarlıyım, hap gibi olmasa da, sizden bir öncü olarak, dinlerin yaptığı şekilde bir klavuz olmanızı isteriz. Lütfen yine kızmayın...)) Lider gerekli diyen sizsiniz. Recai
27-06-2014 16:37 (4)
Sayın Recai, önce önemle şunu belirteyim ki, benim "lider gerek, sorunları lider çözer" derken kastım siyasi liderdir. Bende o maya ne yazık ki yok, böyle bir şey aklımın ucundan bile geçmemektedir. Benim yapmak istediğim fikir açıcılığıdır. Af buyrun tıkanmış tuvalet borusu gibi bilinçleri pompalamaya, deşmeye çalışmaktır. Hap gibi solculuk reçetesi ise bende yok. Çünkü 59. ve son sayfada Karl'ın dediği gibi sağ sol artık geçersiz kavramlardır. Nedir geçerli olan yine o sayfada belirtiliyor. Aslında son sayfa bütün işin özeti gibidir. Elimden gelen budur. Birkaç hap daha yuvarlarım belki T.F
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211506
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.