18 yaş düşünceleri
Biliyoruz, değil mi, aziz dost, “Gecedir,” deyişimiz gündüzü sezebildiğimizden. Ölümün kavramaktan yoksun olduğumuz mutlak bir değişime çarptığını hayırlayıp insanı sonsuz hayata çizmeğe kalkanlardan ne farkımız var düşlerimizle?
Yadsıyabilir miyiz oysa: Gündüz de geceye eriyecektir günün birinde. Çabalarımız boşa mı gitmiş olacak? Soluğumuz yetmiyor bir yerde. Tıkanıp mezar taşlarını anlamlandırıyoruz.
*
Ne vardı sanki “?” i adlandırmakta? Sonra O’nu tanımlamaya giriştik. Kendimizi beğenmişliğimiz bizi o denli sarhoş etmiş ki Tanrı’yı dilediğimiz kalıpta görmüşüz –çıkış yolsuz Tanrı!
Süslenip püslenmekle “?” çok şey yitirmiştir bugün o derin, ilksel heyecanından. Sınırlanmanın yalımlarında, söze getirdiğimiz her konu yitiyor böylece.
Duvarlarda yükseliyor kaderimiz –kaçamıyoruz, bu ne alçakça muzipliktir! Ama var olmamız da bu yüzden anlamlı değil mi?
*
Bunca zamandır bir erdem olarak yüceltilen “saygı”nın fazla geniş bırakılmış çatısı altında çoğunlukla nasıl da alçakça temeller üzerinde yükseltilmiş bayağı bir pazarlık olduğunu hiç düşündünüz mü?
*
Çelişki bir konuda değişik varsayımlardan hareket etmekle ortaya çıkar. İnsanlar çoğunlukla ancak bir varsayım üzerine fikir barınaklarını kurarlar. Pek az insan aynı konuda iki veya daha çok varsayımı kaldırabilir ve yürütebilir. Ama ancak böyleleri ölmez fikir mimarîlerinin yaratıcısı olabilirler.
*
Demokrasi bilgi yetersizliğinin bir itirafıdır.
*
Can sıkıntısı değil yakındığım. Sıkıntı yaratıcılığa götürdüğünde görkemli bir duygudur. Ama ya sonu aynaya bakıp kalarak hayalden insan yüzlerine tükürmek olan sıkıntı?
Kimi zaman beceriksiz bir çırak oluyorum. Parmaklarım birbirini tanımıyor. Kalem aldığımda elime, korkuyorum. Birden bambaşka bir dünyaya geçiverecekmişim gibi geliyor. Ürküten bilinmezliği değil bu dünyanın. Hazır değilim. Yitirmek korkusu var bende. Gerçi pek bir şeyim yok yitirecek. Ama “sahip olma”yı duyabiliyorum ya! O işte.
Söz oyunu değil amacım. Apaçık belli ne duyduğum. Kendimi kendi yüzümden yitirmekten korkuyorum ben. Kendimden korkuyorum.
Tarık Günersel 1971