Solculuk her şeyden önce bir yaşam biçimidir

Geçtiğimiz bayramda soL Dergisi’nin özel nüshasında önemli bir yazı yayınlandı: Rezidansa karşı sosyal tesisler (Yıldız Koç) (1).  Yazıda, Cumhuriyetin ilk yıllarında Sovyetler Birliği ile kurulan yakın ilişkilerin bir ürünü olarak inşa edilen sanayi tesislerinin bünyesinde yer alan “sosyal tesisler” anlatılıyor: “tesiste memur ve işçiler için konutların yanı sıra, revir, kreş, lokal, market, fırın, sinema, 1000 kişilik kapalı tribünlü futbol sahası, tenis kortu ve etrafında caz eğlenceleri de düzenlenen yarı olimpik yüzme havuzu olduğu...”.

İnsan Bu sayfalarında aylardır solculuğun her şeyden önce bir “yaşam biçimi” olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Solculuğu yalnızca bir ideolojiye veya siyasete indirgeyen anlayışlar, bu ideolojinin veya siyasetin içinde oluştuğu, geliştiği ve ete-kemiğe büründüğü “sosyal yaşamı” gör(e)mediklerinden, 20. yüzyılın önemli bir bölümüne damgasını vuran solun, 21. yüzyılda neden marjinalleştiğini kavrayamıyorlar.

Koç’un yazısında çok önemli bir tespit var; yazar, “sosyal tesisin mayasında ... paylaşım, kolektif hayat” olduğunu belirtiyor. Marx’ın ünlü özdeyişini anımsamadan edemiyoruz: “İnsanların yaşam biçimini belirleyen bilinçleri değildir; ama, onların bilincini belirleyen sosyal yaşam biçimleridir” (2). Yani solculuk gökten zembille inmiyor. İnsanların solcu olabilmesi için, yaşama soldan bakabilmesi için, solun içinde filizleneceği ve yeşereceği ortamlara gereksinim var.

Dünyada sosyalizmin çözülmesiyle, gündelik hayata “bireyci” yaşam tarzının egemen olmaya başlamasının atbaşı gitmesi tesadüf değildir. 1980’li yıllarda piyasaya sürülen “walkman” yalnızca bir müzik-çalar değil, aynı zamanda “bireyci” yaşam tarzının bir sembolüdür. 1980’li yıllardan beri gündelik yaşamımıza giren teknoloji ürünlerine, bu ürünlerin yaşamımız üzerine etkileri penceresinden baktığımızda, hepsinin bizi “kolektif” yaşamdan uzaklaştırmaya ve “bireyci” bir yaşamı benimsetmeye yönelik olduğunu görürüz.

Bugün kendisini solda gören, solcu olarak tanımlayan birçok insan, gündelik yaşamlarında, mesleklerini yaparken, aileleriyle ve dostlarıyla ilişkilerinde, yaşadıkları ortamlarda, kendilerine dayatılan “bireyci” yaşam tarzını benimsemiş durumda. Çoğumuz sözde eleştirdiğimiz “tüketim” kültürünün bir parçası halindeyiz. Kolektif bir yaşam için mücadele ettiğimizi iddia ederken, örneğin işyerlerimizde küçük kooperatifler kurarak, gündelik yaşantımızı “dayanışmacı” bir perspektifle örgütlemeyi aklımızın ucundan dahi geçirmiyoruz.

Burada “yanlış” anlaşılmaya meydan vermemek için bir parantez açmak gerekiyor. Anlatmaya çalıştığımız şey, insanların kapitalist toplum içinde kendi aralarında kooperatifler kurarak, dayanışmacı ilişkilere girerek bu düzeni değiştirebileceği “değil”; iddiamız, aramızda kuracağımız kolektif – dayanışmacı ilişkilerin, yaşadığımız zeminlerde “sol düşüncenin” oluşmasına ve gelişmesine, sol düşüncenin “toplumsallaşmasına” yardımcı olacağıdır.

Gündelik yaşamda “bireyci” tercihler yerine “kolektif” tercihleri koyabilmek için, en azından “kolektif” bir alternatif üretebilmek için ciddi çaba gereklidir. Kuşkusuz “bireysel” çabalar da çok değerli, fakat yetersizdir. Kolektif tercihlerin “örgütlü” olarak yaratılması şarttır. Bu bağlamda elimizdeki örgütlü yapıların (sendikalar, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler), gündelik yaşamda kolektif tercihler üretebilmeyi önüne bir görev olarak koyması ve bu yoldan “sosyal yaşama” müdahale etmeye çalışması gerekir.

Yeni bir şey icat etmiyoruz. Yapmamız gereken tek şey, geçmişimizi anımsamak ve örneğin solun toplumsal yaşam içinde etkin bir güç olduğu 1980 öncesi pratiklerimizi gözden geçirmektir. Solu 1970’li yıllarda Türkiye’de ciddi bir alternatif haline getiren en önemli etkenlerden biri, solcuların o yıllarda benimsedikleri kolektif – dayanışmacı “yaşam tarzıdır”. Bu tarz milyonlarca insan için bir çekim gücü yaratmış ve “toprak işleyenin, su kullananın” sloganı, bu yaşam tarzının bir ürünü olarak boy vermiştir.

 

Akif Akalın     

(1) http://91.220.182.175/mwg-internal/de5fs23hu73ds/progress?id=EENZzIiE1f

(2) Marx, K. (2011). Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı. Ankara: Sol Yayınları.

Facebook
yorumlar ... ( 15 )
10-10-2014
11-10-2014 20:17 (1)
Insan bu (Kaan A.) gerçekten siz insanmışsanız yanı başınızda bir soykırım yaşanıyor bunla ilgili bir diyeceğiniz yok mu.bu mta
11-10-2014 20:26 (2)
mta emriniz olur! Yaptığınız şey daha önceki "sansür" yazımın 6. maddesinde belirttiğim şey. Bu konuda bir şey demememişsem dememişimdir. Gerektiği zamanı ve ne diyeceğimi kendim saptarım, her vatandaş gibi. Ismarlama fikrim yoktur. Kaan Arslanoğlu
11-10-2014 21:14 (3)
Kaan bu site tası üstünde sebil çeşmesi değil herhalde. Benim sitemde bir, burada üç tane editör var. Hiç yazı ve yorum elenmiyor mu? Geçen günkü "Sakatatçı" Bey, bu günkü "Maden Tetkik Arama" Bey gibi yorumcuların tartışmayan, eleştirmeyen sadece provake eden yorumlarını yayınlamak için mecburiyet mi var yahu? Çöpe atsanıza şunları. Valla önceden çöpe attıklarınız varsa, bunları okuduktan sonra, çöpe attıklarınızı ille de görmek isterim. Özelden göndermek mümkün olur mu? Saklarım valla, müzede saklanmalı bunlar. Sevgiler, saygılar, Derya
11-10-2014 21:22 (4)
Sevgili Derya, açık hakaret küfür içermedikçe, böyle yorumları da yayımlıyoruz maalesef. Ama önümüzdeki günler için tartışalım, birlikte bir ortak fikir buluruz belki. Sildiğimiz 10-12 kadar örneği galiba tam sildik, sanırım bulamam. Benden de sevgiler, saygılar. Kaan
11-10-2014 22:04 (5)
Siz sansür üzerine Tartışadurun Kaan A..soykırım sizi beklemez.
11-10-2014 22:13 (6)
Solcular ne kadar inançsız.o Yüzden sansür işlerine geliyor.kaan sen psikiyatristin bilirsin sansürün işlevini.gerçeklerden kaçmak.mta
11-10-2014 22:15 (7)
Ateş düştüğü yeri yakar arkadaşım. İnsanız. Keşke her ateş her yeri yaksa. O zaman insanlık kalmazdı belki, savunma mekanizmamız. Şimdiki ve muhtemel katliamlardan elbette çok rahatsızım, üzgünüm. Ama herkes kendi derdini düşünüyor ne yazık ki. Mesela: Son on yılda 80 BİN KİŞİ TRAFİKTE ÖLDÜ. En büyük kırım bu değil mi? Elli kere yazdım, bir tek solcunun dikkatini çekemedim. Bunu siyasi bir mesele saymadılar. Ya iş kazaları... Son on yılda 20 BİN KİŞİ öldü? Kim duyarlı. Duyarlılığı yok eden bir şey de bu sansürdür işte. Kaan Arslanoğlu
11-10-2014 23:47 (8)
Haklısın Kaan insan olmanın trajedisi.solcular meleklerin cinsiyetini tartışsın.undergraund U izledin mi.emir Kusturica'nın.solcuların hali o filmdeki gibi Sovyetler çökmüş haberleri yok.geçmiş zamanda takılıp kalmışlar.mta
11-10-2014 23:51 (9)
Kaan deryaya bişi söylesene daha yeni sansürü tartışıyorsunuz sitede.mta
12-10-2014 09:58 (10)
SANSÜR BAZEN HUZUR, SAĞLAR, EMEK TASARRUFU sağlar, enerjinin doğru ve daha hayırlı yerlere nakledilmesini sağlar... kötü niyetli ve dürüst olmayanların iyi niyet ve dürüstlük hırsızlığının önüne geçmeyi sağlar...Misyonunuza gerçek hizmeti yapabikmenizin önünü açar... Yani bazı durumlarda iyi ve gerekli bir şeydir... aleni hakareti beklemek de şart değildir... mta'nın sansür edilmesini öneriyorum. ha, belki yse, dsi olarak geri döner, o ayrı, artık duruma bakılır, yani...BO
12-10-2014 14:39 (11)
No sen rütük de bi iş bul kendine mta
12-10-2014 14:41 (12)
Taylan kara edebiyAt konusunda ne yazmıştı Kaan A. Idealler konusunda bu kadar ileri olan Türk solu edebiyatta neticedir diye.aynası iştir lafa bakılmaz deyimi bu Tür durumlar için söylenmiş sanki.senin bu solcuların siyasi Zekası konulu yazın içinde birer veri olabilir.mta
12-10-2014 22:29 (13)
senin KA ile zorun ne metea? NOT1:İmla kurallarına da biraz daha dikkat, lütfen. Trolün bile kalitelisi yaraşır buraya. NOT2:İşimden bir şikayetim yok, gayet memnunum.NOT3:Sansür önerim geçerlidir.BO
13-10-2014 07:27 (14)
Yüz yılın en büyük direnişlerinden biri yaşanıyor.küba o küçük ada 60larda büyük bir Direniş verdi.bu gün kobani o küçücük şehir Sovyetler gibi bir dünya aktörü olmadan emperyal çangılda Direniş yürütüyor.anlayana.mta
14-10-2014 08:40 (15)
Aboovv! Kalan karakter: 1000 Hızlı gelişim diye ben buna derim (Y)
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211140
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.