Göğe komşu topraklar: Artvin

Bu toprağın onurlu ve soylu çocuklarına selam olsun. 'O güzel dağlara gaz bombası değil, türkülerine kadar sinmiş sis yakışır', demiş Maçkalı şair Sunay Akın...

Artvin'in olağanüstü tabiatına yükseklerden baktığınızda, Maçahel vadisi gibi bir yerden, kendinizi bulutların sisli kollarında hissedebilirsiniz. Sinop cezaevinde Sabahattin Ali’nin umutsuzluğun dibindeyken yazdığı “Deniz gibidir gökyüzü” şiiri bu dağ ve vadilerde gerçek anlamını bulur. Hopa kıyılarının riyasız ve kararlı bakan balıkçılarının yüzünde Kazım Koyuncu'yu görürsünüz. Artvin'de hayat ve ekonomi iç içedir, bu yüzden Artvin’in güzelliklerini korumak, ekmeğini korumak gibidir, derdi belgeselde. Kaçkar Dağları’nın doruklarındaki güzellik ve heybetle yoğruldu bu çocuklar. Tarikatların sıkı asker düzeninde topluca yaşamına inat, Şavşat’ta yalnız yaşamayı, taze manda sütü içerek kendilerine yetmeyi öğrendiler. “Tabiat orkestrasının şefi, sesi ve baş sazı durmadan akan sudur” Artvin’de. Burada insanlar sadece seslerini değil bütün hayatlarını suya karıştırarak yaşar, gücünü eşsiz tabiattan alan bu insanları cebirle, şiddetle, biber gazlarıyla yola sokmaya çalışmak aymazlıktır. Altın'ın maddi getirisi vardır fakat altın bulacağım diye havayı, suyu siyanürle kirletmenin bedeli kanserdir, sonu ölüm. Bergama'nın trajedisine bir bakın. Kaldı ki Artvin, Cerattepe coğrafi konum itibariyle çok daha kritik, yaşamsal. Sadece ağacı, yeşili korumak değil; bir şehir var olma savaşı veriyor orada. 

Genellikle Karadeniz insanı; tüm canlılığı, hareketi ve kabına sığmazlığına rağmen devlet otoritesine sorgulamadan itaat eder, ne yazık ki, binlerce yıllık dağının, ovasının, deresinin kaderini daha birkaç yıl önce cebini doldurmak için siyasete atılmış ya da iş adamı olmuş bir insana, bir çakala emanet edebilir. Doğayı, dereyi, toprağı değil; siyasetçiyi, siyasi bir partiyi el üstünde tutan bozuk bir devlet anlayışı vardır. Fakat Artvin insanında direnişçi, devrimci, sorgulayan, boyun eğmeyen bir taraf her zaman oldu, bu yönüyle de diğerlerinden biraz farklı. 
Çoruh nehrinin yiğit çocukları azat edilmiş bir kırlangıç gibi fırlayıp, akan derelerine sahip çıkmaya çalışırken; oluk oluk kan akıtmanın peşinde olan sözde yurtseverler talimat almadıkları için susmuştur. 
Peki yurtseverlik, insanlık bu mudur? 
"Milletin a. koyacağız" diyen bir iş adamına karşı, 'yaşam alanını' korumak için ant içmiş, direnen bir halka, polislerin gaz bombası atmasını meşru görmek mi? 
Ahmet Şık'ın Pusu adlı kitabının 105. ve 106. sayfalarından alıntı yapacağım:
"Çalıştığım Bilgi Üniversitesi'ndeki ofisim aranırken tv açıkmış. Polislerin aramalarına refakat eden arkadaşım bir yandan konuyla ilgili tartışmayı izliyor, tepkileri dinliyormuş. Haliyle konuşmaları polisler de duyuyor. Tepkilerin çokluğunu görünce bir polis arkadaşına dönüp, 'Bu Ahmet Şık'ı biz tanımıyorduk. Çok gürültü çıkardı bu Ahmet hoca, hiç tahmin etmiyorduk' demiş..."
Ahmet ve Nedim içeri alındıklarında, böyle gürültü koparılmasa, dışarıdakiler birlik olup böylesine güçlü bir direniş örneği göstermese, daha nice muhalif kalem içeri alınacak, istedikleri medya dizaynını çok daha kolay ve kısa yoldan sağlamış olacaklardı. 
Hakkınız size tepsiyle, tabakla, altın varaklı bir bardakla sunulmaz. Siz onu direnişle ve kararlı mücadeleyle söke söke alırsınız. Davanızda dürüst ve haklıysanız önünüzde kimse duramaz.
Tahrip edilmemiş bir tabiat ve yaşanacak bir şehir, hukuksuzluğa karşı örgütlü direnişin en büyük mükafatı olacaktır. Hem direnişçiler hem de gelecek nesiller için.

Yazıyı, yine Maçkalı bir yazar Nihat Genç’in eski yazılarından alıntılarla bitirelim: 
Şimdi çok uzaklarda Borçka yaylasında Gürcü kızları ateş yakıp oynuyorlardır, bir gün gideriz Borçka yaylasına diyeceğim de utanıyorum, Hollandalı turistler gibi yürümek utandırıyor beni, kahrediyor, biz niye orada değiliz, hep orada değiliz, hep birlikte orada değiliz...
Bu topraklarda istediğimiz, altına gireceğimiz küçük bir kubbedir. Biz, bu ülkenin altınlarını değil, ağaçlarının gölgesini sevdik. Hafız’ın lâfıdır: Rüzgâr geçtiği yerlerin kokusunu taşır. 
Herkes bulunduğu yerin kokusunu taşır... Gökkubenin veya rögarların...

 Kerem Han, 18.02.2016

Facebook
yorumlar ... ( 6 )
26-03-2016
26-03-2016 15:29 (1)
artvinli şebekeyi ifşa ediyorum öyleyse. ahandas: kadir topbaş, faruk çelik, ahmet iyimaya, ibrahim şahin (trt eski genel müdürü olan; diğeri değil) ve daha niceleri... son iki isim bu yazıda geçen Macahela'dandır hemi de. uzun boylu bi adam var. o da artvin'in pek uzağından sayılmaz hani. e bunların hepsinin ortak özelliği ne? milletin fotzesine koyacak adamı koruyup kollayan düzenin kurucu ve koruyucu gücünü temsil ederler. biline! artvin'e en büyük kötülük artvinlilerden gelmiştir. madeni geçin hele. o barajları babam mı koydu oraya? 40 yıl sonra o balçıktan tuğla yaparlar artık. karnım ne tok böyle laflara. uçakta ne yiğcem la ben? neyse. a.y.a. kıprısss'tan uçaksss binsss
26-03-2016 15:49 (2)
İki dedem de Artvin'den göçme. Ben de o ŞEBEKEDENİM :)) Ama AYA'nın dediklerinde doğruluk payı yüksek. Kaan A.
26-03-2016 16:16 (3)
Genelleme hatasına düşüp toptan yüceltmek veya bir iki örnekle bu haklı direnişi küçümsemek olayı yetersiz yorumlamamıza neden olur. İki yaklaşımın da yanlış olduğunu, bir topluluğun tamamen iyi insanlardan oluşmadığını, diğer taraftan ortak hareketlerinin haksızlığını göstermek için topluluktaki kötüleri ifşa etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Haklılığı yeterli kanıta sahip bir halk direnişine katılanların bile tamamen iyi insanlardan müteşekkil olması mümkün değildir. Peki bunu bile bile haklı olduğunu düşündüğümüz bir direnişi desteklemeli miyiz ya da içinde sevmediklerimiz katılıyor diye kesinlikle hiçbir topluluk hareketini desteklememeli miyiz? Sadece iyi insanlardan oluşmuş bir topluluk biliyor musunuz? Ezel Parsa
26-03-2016 16:42 (4)
Artvin deyince benim aklıma da ya çok iyi ya da çok kötü insan örnekleri geliyor. Ortasına rastlamadım:) Maçahel dediniz de, AYA' ya bir pas vereyim gol atsın. Abaza Keçisini hiç duydumu acaba? Maçahel bölgesinde bulunan. Ayrıca Kars'la ilgili de görüşlerini de öğrenmek isterim. Saygılar. Recai Kulaksız
26-03-2016 22:57 (5)
ben de o şebekenin rize şubesindenim.yukarıda yazılanlar doğrudur.karadeniz'de özelde rize,artvin ve trabzon'da da sevgili yurdum insanının bir özetini görürsünüz.iyi de vardır kötü de.ama özellikle doğu karadeniz'de insanlar,yukarıda da söylendiği gibi körü körüne bir devlet seviciliğine sahiptir.ne söylersen söyle kar etmez.çay fabrikalarında,çaylıklarda ekmek parası için üç kuruşa çırpınan bu insanların yöresel kültürleri çökmüştür.topraklarında karınlarını doyuramayan nüfusun büyük bölümü zaten büyük kentlerdedir ve topraklarıyla bağları yılda birkaç günlük izinlerle sınırlıdır.bir de dini kitabı koydun mu önlerine onlara yaptıramayacağın şey yoktur.son otuz yılda kültürel yapı çökmüş,siyasi yönelim ise tamamen gericileştirilmiştir.bu gericileştirilme sonucu insanların devlet seviciliği tavan yapmıştır.devletin son yıllarda karadeniz'de oynadığı rant oyunları nedeniyle muhalif hareketlerin ortaya çıkması yerel halkın büyük çoğunluğu tarafından reddedilmektedir.(devam)
26-03-2016 22:57 (6)
(devam) bugünlerde tanık olduğumuz cerattepe direnişleri de kanımca aynı gerici yöntemlerle kırılacak ve cengiz muradına erecektir.daha önce de trabzon,araklı,rize,senoz vadisi ve daha birçok yerde sürdürülen direnişler ancak bir avuç yurtsever insan tarafından yürütülmeye çalışılmaktadır.oralardaki yoksul insanların hayatlarında görmedikleri parayı,gözden çıkardıkları ve umurlarında bile olmayan topraklar için gösteren şirketler küçük küçük direnişleri yayılamadan sona erdirebilmişlerdir.şimdinin çatışması ise topraklarını üç beş kuruşa elden çıkaran köylülerin,sen çok aldın ben az aldım,biçimindeki kavgalarıdır.(süleyman s. kazdal)
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210133
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.