Tavuk yiyecek miyiz tartışmasında bu dönem için son yazı

Tavuk veya piliç denen nesneyle ilgili yayımladığımız bu dokuzuncu yazı. Şimdilik burada keselim, çünkü bazı okurlarımızda piliç tadı vermeye başladı. Daha sonra belki yine devam ederiz. Bu son yazı bize konuyla ilgili gönderilen iki yazının birleşmiş hali. İlki Prof. Dr. Ali Esat Karakaya'dan, ikincisi Akif Akalın arkadaşımızdan:  

 

Tavuk Tartışmasına Katkı 2

Sitedeki ilk yazımda Yavuz Dizdar'ın vereceği cevaba göre yazının devamı olacağını belirtmiştim. Dizdar arkadaşımız yazıma yorum yazmış. Konuyu Ali Rıza Üçer arkadaşımızın ele aldığı kanser etiyolojisi konusuna odaklayarak Dizdar'a itirazımı açıklamaya çalışayım.

 

İnternet taraması ile Sayın Dizdar'ın tavuk etinin kanser yaptığına dair onlarca beyanatını bulmak mümkün. Dizdar’ın konuşmalarından “Tavuk eti kanser yapıyor”başlıklı çok sayıda haber yapılıyor. Buna inananların sayısı da her geçen gün artıyor.

 

Örnek olarak bir video ve bir de gazete  haberini  aşağıya aldım.

1. "Tavuk eti kanser yapıyor" başlığı altındaki video;

http://www.youtube.com/watch?v=jNV0GQuXtOE

2. Onlarca gazete haberinden biri de Yeni Akit Gazetesi’nde

http://www.yeniakit.com.tr/haber/gdolu-tavuk-kanser-yapiyor-16624.html

Peki bu iddialarda  gerçek payı var mı ? Bunun cevabı literatürün incelenmesi ile bulunabilir. Böyle bir araştırma yapıldığında tavuk tüketmenin kanser yaptığına ait bilimsel kanıtın olmadığı,  aksine tavuk dahil beyaz etin kolerektal kanser de koruyucu etkisi olduğuna ait veriler bulunduğu anlaşılır. Bu konudaki kapsamlı iki makaleye aşağıdaki adreslerden erişilebilir.

http://www.biomedcentral.com/content/pdf/1741-7015-11-63.pdf

http://cancerpreventionresearch.aacrjournals.org/content/4/11/1903.full.pdf+html

ikinci sırada olan makalede adı geçen EPIC (TheEuropeanProspectiveInvestigationintoCancerandNutrition) projesi Beslenme-Kanser ilişkisini "WHO- IARC" çatısı altında 10 Avrupa ülkesinde 521 000 kişinin beslenme profillerinin kayıt altına alınarak ileride oluşabilecek kanserlerle ilişkiyi ortaya çıkartmak için 15 yıldır yürütülen bir proje (http://epic.iarc.fr).

Tavuk eti kanser yapıyor şeklindeki ifadenin aslı esası olmadığı son derece açık. Ancak burada konunun bir başka yönüne dikkati çekmek istiyorum. Bu da üniversitelerimizin acınacak durumu.

Yavuz arkadaşımız tavuk eti kanser yapıyor şeklindeki bilim dışı iddiaları "İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi" adresi ile yapıyor. Böyle bir unvan ile yapılan açıklama kurum adına yapılmasa dahi, açıklamaya kurumsal bir görüş havası verir. Toplumca öyle algılanır. “Tavuk eti kanser yapıyor” şeklindeki toplumu yanıltıcı iddialara,yukarıdaki kaynakların ışığında ilk itirazın bu enstitüden gelmesi gerekirdi.  Burada söz edilen akademik özgürlüğe müdahale değildir. Anlı şanlı bir kanser enstitüsünün, kendi uzmanlık alanında, üstelik adı da kullanılarak (dolaylı da olsa) bilimsel verilerinters yüz edilmesine sessiz kalmasıdır.  40’ın üzerinde öğretim üyesi olan bu enstitüde “ tavuk kanser yapıyor” bilimsel yalanına karşı çıkacak tek bir öğretim üyesi olmaması düşündürücüdür. Bu da  çeşitli yazılarımda anlatmaya çalıştığım ülkemizdeki üniversite ve bilimin durumunu gösteren bir diğer örnektir. Enstitüde bir de “Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı” mevcut. Bu anabilim dalı kanser etiyolojisi konusundaki derslerini umarım,Yavuz Dizdar hocanın özgün hipotezlerine dayandırıyordur. Yoksa hocaya büyük haksızlık yapmış olurlar.

Prof. Dr. Ali Esat Karakaya

 

İşçiler tavuğu tartışmalı mı? 

Okurlarımız 22 Haziran 2015’de Sınıfın Sağlığı bloğumuzda yayınlanan “Antibiyotik direnci ve DSÖ’nün açmazı” başlıklı makalemizi anımsayacaktır. Makalede kapitalist işletmelerin yem maliyetlerini düşürmek için insan sağlığını nasıl tehlikeye attıkları tartışılıyordu. Makalemiz birkaç gün sonra İnsan BU web sitesinde aynı başlıkla yayınlandı ve oldukça ilgi gördü. Birçok aydın ve bilim insanının yorumlarıyla katıldığı bir tartışma başladı.

 

Tartışmanın derinleşmesiyle birlikte İnsan BU editörleri, “Yemezler” başlıklı kitabın da yazarı olan Yavuz Dizdar’ı konuyu web sayfalarında tartışmaya davet ettiler. Yavuz Dizdar 23 – 26 Temmuz 2015 arasında “Tavuk sanılan, piliç denilen kuş” başlıklı, dört bölümden oluşan bir yazı yayınladı ve bu yazılar da büyük ilgi uyandırdı, çok sayıda eleştiri ve yorum aldı.

 

Yazının tamamlanmasından sonra yine İnsan BU web sitesinde Ali Rıza Üçer, Yavuz Dizdar’ın görüşlerine karşı yayınlanan “Tavuk gerçeği ve şehir efsaneleri” başlıklı makalesiyle tartışmayı daha da alevlendirdi. Ali Esat Karakaya da Dizdar’ın eleştirilerine bir yazıyla yanıt verdi.

 

Bu tartışmalara yorumlarımız ve makalemize gelen soru ve eleştirilere yanıtlarla katkıda bulunmaya çalıştık. Sonuçta ortaya birçok bilim insanının görüşleriyle zenginleşmiş bir materyal çıktı. Son olarak kendi bloğundan tartışmaya katılan Ahmet Rasim Küçükusta, “Tavuk etiniz mikroplu mu olsun, antibiyotikli mi?” başlıklı bir yazı yayınladı. Tartışma genişleyerek devam edecek görünüyor.

Bu tartışmanın Türkiye işçi sınıfı açısından büyük önemi vardır. Sermayenin yıllardır sürdürdüğü tarım ve hayvancılığı yok etme politikalarının dolaysız bir sonucu olarak kırmızı et fiyatlarının işçi sınıfının alım gücünün çok ötesine geçmesi ve toplumumuzun işçi sınıfının da içinde olduğu düşük eğitimli kesimlerinde balık kültürünün yeterince gelişmemiş olması nedeniyle tavuk işçi sınıfının diyetinde ana hayvansal protein kaynağı haline gelmiştir. İşçi sınıfı sermayenin kendisine dayattığı açlık ücretiyle kendisi ve ailesi için ancak görece ucuz tavuk eti satın alabilmektedir. Yani kimilerine oldukça “akademik” görünebilecek bu tartışma, aslında işçinin sofrasıyla ve sağlığıyla doğrudan ilgilidir.

 

Örneğin tartışmada Yavuz Dizdar sorunun endüstri boyutuna dikkat çekiyor. Endüstrinin üretimi arttırmak için insan sağlığını tehlikeye atabilecek pratikler içine girdiğini savunuyor. Endüstri, uygulamalarını “halkın ucuz protein ihtiyacını” karşılayabilme çabası olarak meşrulaştırmaya ve kendisini “insanlığın hizmetinde” gibi göstermeye çabalıyor.

 

Oysa kapitalist endüstrinin karını azamileştirmekten başka bir amacının bulunmadığını, insanların herhangi bir gereksinimini karşılamaktan çok, bu gereksinimler üzerinden kazanç sağlamak veya bu gereksinimleri sömürmek üzere örgütlendiğini en iyi işçiler bilir. Öte yandan işçi sınıfının bilimin ve teknolojinin üretim maliyetlerinin düşürülmesi, üretimin ve verimliliğin arttırılması için kullanılmasında çıkarı vardır. Ancak bu asla işçilerin ve toplumun sağlığından ve güvenliğinden fedakarlık yapmak pahasına olamaz.

 

Üretilen bütün mal ve hizmetlerin sağlıklı ve güvenli olmasının güvencesi işçi sınıfı olmalıdır. İşçiler üretim süreçlerini hem kendi sağlık ve güvenlikleri, hem de toplumun sağlığı ve güvenliği bakımından denetlemelidir. Üretilen mal ve hizmetlerin insan sağlığı ve güvenliğine olumsuz bir etkisi olmaması için gerekli önlemlerin alınmasında işçilerin söz ve karar sahibi olmaları gerekir.

Akif Akalın

Facebook
yorumlar ... ( 12 )
10-08-2015
10-08-2015 15:25 (1)
Tavuk – piliç tartışmasını en baştan itibaren takip ettim. Bu konuda farklı görüşleri olan önemli isimleri bir araya getiren güzel bir fırsat bence daha iyi değerlendirilebilirdi. Zira konuyu izleyenler, hakaret, ağır ve çirkin suçlama ve daha garibi site içi önceye dayanan hesaplaşmalara da maruz kaldılar. Hatta siteden bir üyenin ayrılmasına ve yaşanmışlıkların herkesin gözü önünde hoş olmayan şekilde ortaya dökülmesine tanıklık etmek zorunda kaldılar.Ne yapalım insan budur diyerek konuya döndüğümüzde ise gerilimin orada da devam ettiğini gördük. Sayın Dizdar’a yöneltilen iddiaların, yapılan yorumların bu denli çirkin ve saldırganca ifade edilmesi, bu tutumdaki kişilerin psikolojik durumlarını da bence sorgulanır hale getirmektedir. Hayatta yaşadığımız sıkıntıların hıncını çıkaracağımız yer yorum sütunları olmamalıdır. Hepimizin sinirli halleri vardır ama bu sürekli olduğunda çevreye ve konuya da zarar vermektedir. +
10-08-2015 15:25 (2)
+ Akademide çok uzun yıllardır sorumluluk alan bir kişiyi eleştirirken bu kadar seviye yoksunu olunmasını kınıyorum. En az otuz yıl verilen emekleri klavye başından karalamaya çalışmak bu kadar kolay olmamalı. Görüşlere katılmamak, eleştirmek zaten beklenilen bir durum. Ancak herkese açık bir ortamda irdeleme adı altında ileri-geri konuşmak ise doğru değil. Kişilerin itibarlarını zedelemeye yönelik bu tutumlar, akademinin ve akademisyenlerin de ağırlığından eksiltmektedir. Ve elbette kalitenin düşmesiyle yorumları ile katkıda bulunabilecek kişiler de uzaklaşıyor olabilirler diye düşünüyorum. İşin aslı Ali Rıza Üçer ve Ali Esat Karakaya’da siteye koydukları ilk yazılarında konunun aslından başlangıçta uzaklaşarak, sayın Dizdar’a kişisel ithamlarda bulunma yolununa gitmişlerdir. Burası dövüş alanı değil. Bilimsel kimliği olan kişilerden daha kaliteli tartışmalar bekliyoruz. SÇ
10-08-2015 15:31 (3)
Sayın SÇ, siz de tavşana kaç tazıya tut diyorsunuz ama. İfadeleriniz çelişik. Hem diyorsunuz bu tartışma çok daha faydalı hale getirilebilirdi, hem diyorsunuz yorumcuların eski hesaplaşmaları gündeme geldi, hem diyorsunuz ilk yazılar zaten Yavuz Dizdar' karşı saldırgan ve "seviye yoksunu" idi. Hangisi? Şimdi siz "seviye yoksunu" derseniz size de cevap verirler ve siz de az kışkırtmadınız kibar kibar. Doğruya doğru, ben nesnel bakmaya çalışıyorum ve hadi öncekileri geçtik bu son iki yorumunuz yine aynı şey. Arkadaşlar bu ateşi söndürelim deyip bir şişe benzin fırlatmak üstüne. Neyse, iyi niyetli olduğunuzu varsayıyorum ve umarım kimse cevap vermez size ve bu tartışma da böyle kapanır. Herkes diyeceğini fazlasıyla dedi bence. Ötesi tekrarın tekrarı. Size ve herkese saygılar. Kaan A.
10-08-2015 16:37 (4)
Kaan bey, sanırım iyi ifade edemediğim için söylediklerimi çelişik buldunuz. O zaman biraz daha açmaya çalışayım. Evet tartışma çok daha faydalı hale gelebilirdi bence. Zira özellikle Ali Esat Karakaya’nın yazısı ile birlikte altına neredeyse tüm sorulabilecek soruları da eklediniz. Ve açıklanması çok uzun zaman alacak bu sorulara Ali Esat bey haliyle yanıt veremeyeceği için (ki kendisi de böyle söyledi) böylece konu daha başlangıçta soru-cevap’ a kilitlendi. Tüm sorular soruldu ve yanıtsız kaldı gibi oldu. Yani daha sakin ve adım adım ilerlenebilirdi bence. Gelelim eski hesaplaşmalarınıza, siz editör olarak yorumculardan daha sakin olmalarını beklerken, sizin eski bir üye ile karşılıklı atışmalarınız ,oluşturmak istediğiniz site ortamına uygun değildi bence. Bu açıklamalarımdan sonra umarım kendimi daha doğru anlatabilmişimdir. Ben kışkırttığımı düşünmüyorum. Bu yorumunuza şaşırdım. +
10-08-2015 16:37 (5)
+ Bu son iki yorumumda belki sizi de kapsayan bir eleştiride bulunduğum için size kışkırtıcı gelmiş olabilirim. Ben hatta hazmı zor pek çok bana yapılan yorumu da konu dağılmasın diye görmezden geldim. Aslında haklısınız yorum ekledikçe yorum alma ihtimali artıyor. Ve gelecek yorumların şiddetini kestiremiyorsunuz. Ancak burada herkese her şey söylenilip bu da irdeleme adı altında yapılıyor ya benim korkum ondan. Yoksa uygun ifadeler seçilerek yapılan yorumlar değerlidir. Umarım sizin sona yakın cümlelerinizden de kimse kışkırmaz. Zira benim isteğim de konu dışı tartışmaların uzamamasıdır.Saygılarımla. SÇ
10-08-2015 16:42 (6)
Yok sayın SÇ, kendimize eleştiri çok etkilemiyor bizi. Yeter ki gerçek kişilerden gelsin. Ben genel değerlendirme yapmıştım. Herkese önerim (kendime de) bir şeyi birkaç kez söyleyip bırakmak. Bu daha etkili. Ötesi sünüyor. Fayda azalıyor. Az yazmakla anlayan anlıyor zaten. K.A.
10-08-2015 17:18 (7)
Tavuk - piliç tartışması bu sitenin sınırlarını aştı. Başka yerlerde de tartışılıyor. Bugün Güvenli Çalışma sitesi de tartışmayı okurlarına duyurmuş. Ben bütün hasarlara rağmen tartışmanın bu sitenin yaptığı en iyi işlerden biri olduğunu düşünüyorum.Yorumların edebi düzeyi biraz daha iyileşirse çok daha fazla insan yararlanabilir. AA.
10-08-2015 18:42 (8)
Kaan bey, anladım. Yeter ki eleştiri gerçek kişilerden gelsin derken sanırım beni kastetmediniz. Öyle olsa yorumlarımı yayımlamazdınız sanırım. Benim gerçek kimliğim en başından itibaren belli. Cem Yılmaz'ın havaalanında fotoğrafındaki kendine benzeme telaşına benzedi. Cidden benim. :) SÇ
14-08-2015 14:31 (9)
YD. Ali Esat Karakaya ve Akif Akalın’a katkıları için teşekkür ederim. Yanıt gecikmesi için bir kez daha mazeret bildireyim; (1) tartışmanın gelişme yönünü izliyorum ve araya girip seyrini değiştirmek istemem, ama daha önemlisi (2) mecburi bir yaz izni kullandım. Katıldığım hiçbir programda kendi adıma unvan ya da çalıştığım yer bildirmem. Yayın kuruluşu isterse söylerim, ama ilk vurguladığım şey unvanın yanlış yazılmaması ya da söylenmemesi olur. Söylemlerim kendi görüşümdür, lakin ilk yazıda da anlattığım gibi, konu veteriner hekim arkadaşlarımızla Enstitü’de tartışılmış, bir açıklama getirilememiş ve yemlere formaldehit katılması gibi hususlar ise teyit edilmiştir. +++
14-08-2015 14:31 (10)
+++ Antibiyotik direnci DSÖ tarafından zaten doğrulanmaktadır, dünyada kullanılan antibiyotiğin çok büyük bölümü hayvan besiciliğinde tüketilmektedir. Civcivin hızlı büyütülmesindeki mantık ise başkadır, reddedilemeyecek bir kalıntı olasılığına işaret eder ve kronik toksisite anlamını taşımaktadır. Antibiyotikle hızlı büyütme yöntemi, kullanılan yem miktarını azaltıp, üretimin zaman maliyetini düşürür, ancak ortaya çıkan etin yenebilirliği yoktur, kronik toksisite anlamına gelir. Bir de bunu “hȃlkın ucuz protein ihtiyacını karşılıyoruz” diye savunmaya kalkarsak, hiç olmaz. Gerçek tavuğun fiyatı zaten kırmızı etten yüksektir ve fark nedensiz değildir. Hayvan yer, dolaşır, etraftan yedikleriyle iskelet sistemine bir katma değer oluşturur. İşte endüstri bu katma değerden kar etmektedir. +++
14-08-2015 14:32 (11)
+++ İşçi sınıfı doğal olarak risk altındadır, ama pilicin ucuzluğu nedeniyle özellikle yemekhanelerin ana girdisi olduğu hatırlanacak olursa (okullar, hastaneler, toplu yemek çıkan her yer) aslında bütün toplum etkilenmektedir. Üstelik bana bizatihi anlatılan örnekler, başarıyla kurulmuş olan “sağlıklı beyaz et” algısı nedeniyle varlıklı kesimin de basbayağı etkilendiğini göstermektedir. Sonuç olarak; konuyu yeniden gündeme taşıyan Ali Rıza Üçer ve Ali Esat Karakaya arkadaşlarımıza, tartışıp görüş bildiren herkese ve tartışmalarımıza büyük bir hoşgörüyle ev sahipliği yapan İnsan Bu mecrasına Kaan Arslanoğlu nezdinde teşekkür ederim.
03-09-2015 23:52 (12)
Tavukların Son 60 Yıllık Evrimi: http://www.evrimagaci.org/fotograf/54/6679
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210293
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.