Gülten Akın tartışması sürüyor: O eski şair bizim ıslığımızı duyar mı?
O eski şair bizim ıslığımızı duyar mı

B. Sadık Albayrak, İnsanbu’ya eski bir yazısını gönderdi, 2002 tarihli. Güncel tartışmamıza cuk oturuyor, çünkü on yıllar geçiyor, sorunlar aynı. Akın Art’ın güzel yazısıyla yeniden açılan “sanatçı ve para”, “sanatçı ve gerici medya” tartışması. Gülten Akın ve Zaman röportajı yazısı:

 http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1051

 

Sadık’ın yazısı yine Gülten Akın’la ilgili. Garip bir rastlantı, futbolun insan aklıyla oynaması olgusuyla başlıyor, yine bugünlerdeki gibi. Bu yazının bir altında ve bir üstünde yine futbol yazıları varken. İşte B. Sadık Albayrak’ın yazısı:

K. A.

 

O eski şair bizim ıslığımızı duyar mı?

 

Bugünlerde herkes futbolla yatıp futbolla kalkıyor. En çok da tekeller ve adamları futbolla ilgili. Bir süredir en ilgisiz mamullerin reklamlarında bile insanların futbol ilgisini sömürme utanmazlığını izliyoruz. Sömürü ve yağmacılıkta becerikli olan bankalardan biri de, her zamanki gibi fırsatı kaçırmamış. İstanbul Beyoğlu’nda, İstiklal Caddesi üzerinde futbolcuların portrelerinden ve kısa biyografilerinden oluşan ve elektrik direklerine asılmış bir sergi açmış. Her gün binlerce insanın işine giderken, gezerken, sevgilisiyle dolaşırken, dostunu beklerken zoraki de olsa izlemek zorunda kaldığı bir sergi. Her taşın altından çıkan tekellerin futbol ilgisini de bu ölçüde sömürü nesnesi yapmasına isyan eden biri, şimdi hangi futbolcunun olduğunu hatırlamadığım resimlerden birinin uygun bir yerine kalın uçlu bir kalemle şöyle yazmış: “Finans kapitale hayır, spor sevgisine evet!”

 

Bu sergiyi zoraki gezmek zorunda kalanlar ve futbol sevgisinden vazgeçemeyenler için panzehir yerine geçecek bir dilek. Hayatın her alanında finans kapitale ve kapitalin bütün biçimlerine hayır diyerek.

 

Tekeller, egemenliklerini insana sürekli tekrarladıkları yalanlarla sürdürüyorlar. Birbiriyle bağdaşmayacak şeyleri bir araya getirmek ve insanlara kabul ettirmek için koskoca bir yalan imparatorluğu kurdular. Tekellerin dünyasında en itibarlı mesleklerden biri, yalancılıktır; en gözalıcı yalanı söyleme becerisi gösterene en yüklü maaş ödeniyor. İnsani yaratıcılığın bütün birikimleri sömürünün güzel gösterilmesi için harcanıyor. Sözgelimi, dostluk kavramı ile bir bankayı özdeşleştirmek, meslekten yalancı reklamcıların becerisini gösteriyor. Sömürünün kilit kurumlarından bankaları, insanlara yararlı, onlara yardımcı göstermek için günlük hayatımıza karışan reklam şarkıları besteliyorlar. İnsanlığın yarattığı güzelliklerle bankaları bir araya getirme yalanının, herhalde, en cüretli ve utanmaz örnekleri bu topraklarda veriliyor.

 

Burada, bütün sanatsal çabasını tekellerin uyuttuğu insana gerçekleri göstermek ve kendi kaderini ellerine alması gerektiğini duyurmak üstüne kuran Brecht’i anımsamanın yeridir. Onun gangster kahramanı, bir gün çetesini toplayarak bir banka kuracaklarını söyler. O güne kadar banka soyma işiyle uğraşan adamları bu karara çok şaşırırlar. “Bir banka soymak, bir banka kurmanın yanında nedir ki, arkadaşlar” diye durumu açıklar çete reisi. Banka kurmanın, banka soymaktan daha büyük bir suç olduğu gerçeği, en açık biçimde ülkemizde yaşanan banka soygunlarında ortaya çıktı. Brechtiyen bir ülkede yaşadığımız halde, bankaların yalanlarına nasıl tahammül edebiliyoruz hâlâ? Neden bu ülkenin aydınları, yoksa okumuş yazmışları mı demeliyim, İstiklal caddesinin ve futbolun finans kapitalin yalanlarıyla kirletilmesine itirazını küçük bir kalemle ve aceleyle yazılmış dosdoğru bir cümleyle dile getiren isimsiz insan kadar olamıyorlar?

 

Haksızlık etmeyelim, bir zamanlar böyle değillerdi. Bankalar sanat galerisi ve yayınevi işine el atmadan önce onların sömürücü niteliklerinin az çok görülebildiği ürünler verildi. Altmışlı ve yetmişli yıllarda yeni bir dünyanın umudu kitlelerle buluşmuşken böyle değillerdi. O yıllarda, Gülten Akın İlkyaz şiirinde şöyle diyordu:

 

Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz

Tecimenlere yalvarıyoruz:

Bir “Hotel” bir gizli evlenme az çiziniz

Bir banka az çiziniz bir yalvarma

Bizden size ve sizden dışardakilere

 

Peki, niye gidip bir bankadan kitabının yayımlanmasını istiyor? Şair kişiliği diye bir şey yok mu? Nerede, o doğru yoldan sapanı çarpacak şair tanrısı?

 

Siz, o tanrının, karnını doyuracak ekmek gibi, acısını, sevincini, kavgasını, sevgisini yoğuracak şiirlere ihtiyaç duyan halk olduğunu söylüyorsunuz. Öyleyse, onlar, bu halka sırtını dönüp sömürücülerle kucaklaşanlar, zaten, tarihin o büyük yargıcı önünde mahkûm edildiler; hak ettikleri tokadı suratlarına yediler...

 

Ah, kimselerin vakti yok

Durup ince şeyleri anlamaya

 

Peki, suratınıza inen tokadın acısını unutturacak kadar para alıyorsunuz diyelim, her gün baktığınız aynalarda, yüzünüzde bıraktığı kıpkırmızı izi de mi görmüyorsunuz?

 

Göremezsiniz, görmeniz neredeyse imkânsız; ayna yerine elinize her gün tutuşturdukları gazeteler, akşamları karanlığına boğdukları ekranlar var artık; onlarda size hayali bir surat icat ediyorlar. Arada bir elinize ödüller tutuşturuyorlar; ağrı kesici etki yapar, müsekkindir...

 

Ah, kimselerin vakti yok

 

Oturup, sermayeye el açan şairlerin matemini tutmaya...

 

Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para

 

Gülten Akın’ın şiirinde bizi anlatan dizelerden biri de bu; paraya kulak tıkamak, paranın değer yaratan insan emeğinin yabancılaşmış simgesi olduğunu bildiğimiz içindir. Para sömürünün örtüsü anlamına geldiği için, birikmiş insan emeğine, sermayeye patronların el koymasının aracı olduğu için paraya kulaklar tıkanabilir, ama emeğimizi kendimizin ve başkalarının ortaklaşa özgürlüğünün aracı kılabilmek için parayı tanrı yapan düzeni değiştirmemiz gerektiğini biliyoruz. O nedenle,

 

Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga

 

Gülten Akın, bu dizelerin içinde yer aldığı şiirde bunu anlatmıyor; bu şiirdeki kavga henüz ne yaptığını bilmeyen insanın, sınıf bilincinden yoksun insanın itişip kakışmasıdır. Ama yine de bir umut var; sosyal varlığı emekçi olmakla belirlenmiş insan için her zaman umut vardır. G. Akın böyle bir umudu anlatmak istiyor. Şiirini şöyle bitiriyor:

 

Gözlerimiz için bağlar dokusalar da

Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide

Açmaya ilkyaz çiçekleri

Bir gün birileri öte geçelerden

Islık çalarlar, yanıt veririz

 

Şairin sözcülüğünü üstlendiği emekçinin umudu var; bizim de, “bir gün”, bugün, yarın ıslığımıza yanıt verecek; çünkü sosyalizmin ezgisini taşıyan bu ıslık onu özgürlüğe kavuşturacak...

 

Peki, emekçilerin özgürlüğüne özenip, “paraya kulakları kapatmayı” güzelleyen, sonra gidip kapitalistin kapısında, yani Yapı Kredi Bankası’nda şairlik eyleyenin umudu var mı?

 

“Finans kapitale hayır, futbola evet!” yazanın sesimizi duyacağından, hatta bu sesin bir parçası olduğundan eminim, peki ya bir zamanlar bankayı eleştiren yazar... O eski şair bizim ıslığımızı duyar mı?

 

B. Sadık Albayrak

 

Facebook
henüz yorum yapılmamış
05-04-2013
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211060
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.