B.Sadık Albayrak’ın hazırlayıp sunduğu 7.9.2014 tarihli Edebiyat Cephesi programında “Edebiyat Ödülleri ve 2014 Orhan Kemal Roman Ödülü” konuları ele alındı (1). Programa İnsancıl Dergisi genel yayın yönetmeni yazar Cengiz Gündoğdu ve yazar Taylan Kara katıldı.
Otuz yıldır söylenenler, bu ödül özelinde tekrar özetlendi. Ancak bu kadar uğraşıya rağmen bu konu hala yeterince konuşulabilmiş değildir. Üç beş cılız itiraz, birkaç tek tabanca yazı dışında bu konuda duyarlılık beklediğimiz çevrelerin çoğunda hala çıldırtıcı bir sessizlik hakim. Bu nasıl olabilir? Orhan Kemal’i sahiplendiğini iddia eden bu kadar çok kişi, yazar, kültür-sanat çevresi varken böylesi bir skandal karşısında sessizlik nasıl korunabilir?
Duyduğumuz öfke asla kişisel değil; bilmediğimiz-görmediğimiz, yoksa bile varsaydığımız birilerinin, şimdi olmasa bile ileride doğacak birilerinin yerine duyduğumuz anonim bir öfke.
Duyulması gereken ancak yeterince duyulmayan bir öfkenin geçici olarak taşıyıcılığını
yapıyoruz, “vekaleten” öfkeleniyoruz. Bu mesele benim ya da bir grup insanın “kişisel saplantısı” değildir.
Orhan Kemal Roman Ödülü seçiciler kurulunda Orhan Kemal’in oğlu Nazım Işık Öğütçü de varmış. Ancak Orhan Kemal artık sadece Nazım Bey’in babası değildir. Bu ödülde çok açık bir şekilde O.Kemal’in edebiyat ve sanatsal mirasını inkar vardır.
Oysa Orhan Kemal, bizim “yatak odamız”dır. Birisi evimize girmiş yatak odamızda yatan çocuğumuza, eşimize, sevgilimize, “kutsal”ımıza saldırırken “acaba müdahale etsem mi” diye uzun analizler yapılmaz. Bu konuda bir kafa karışıklığı olmamalıydı.
Orhan Kemal Roman Ödülü’nün Hamdi Koç gibi Orhan Kemal ve toplumcu gerçekçilik karşıtı bir yazara verilmesi bir cürettir. Suç, meydanı bu kadar boş bırakan bizlerdedir; suçun çoğunu üzerime alıyorum.
Suçun “az”ı ise Orhan Kemal’e sahip çıktığını iddia eden kültür sanat çevreleridir. Güncel politikada son derece ateşli olan bu çevreler, iş kültür, sanat ya da edebiyata gelince oldukça sessiz kalmaktadır. Bu konuda bir tavır almalarını beklediğimiz, Orhan Kemal’i sahiplendiğini iddia eden çevrelerin çoğundan hiçbir ses çıkmamıştır.
Bu tavırdan şu anlaşılmaktadır: fazla etliye sütlüye bulaşmak, durduk yere birileriyle didişmek, taşları oynatmak, yeni konumlarda tutum belirlemek ve başlarına iş açmak istemiyorlar. Bu alanda oturtulmuş dengeler var, bunları bozmuyorlar. Hesap ya da yönsüzlük…
Hesap ya da yönsüzlük: ikisi de birbirinden vahim iki durumdur. Bu bir samimiyet sınavıdır. Orhan Kemal’in sanat anlayışı hiç bu kadar ağır bir ideolojik saldırıya uğramamıştı. Orhan Kemal’i bu ağır saldırı karşısında savunmayanlar Orhan Kemal’le nasıl ortaklık kurabilir? Orhan Kemal’in sanat anlayışını şimdi sahiplenmeyenler, başka ne zaman sahiplenecekler?
Taylan Kara
Programı izlemek izleyenler aşağıdaki linkten izleyebilirler.
1.http://www.youtube.com/watch?v=9b8Pr6fTeXw
Bu yazı Aydınlık kültür-sanat sayfasında yayınlanmıştır.