Gıda intoleransı nedir, yapılan testler güvenilir midir?

Gıda intoleransı nedir, yapılan testler güvenilir midir?

 

Bugünlerde birçok kişiden “diyetteyim, buğday alerjim, süt alerjim var”  cümlelerini sık duyar olduk. Peki, bu kişiler gerçekten bu gıdalara alerjik mi, yoksa bu gıdalara karşı toleransları mı yok? Bu gıdaları hiç  mi tüketmemeliler? Eğer bu gıdaları tüketmezlerse, bu gıdaların sorumlu olduğu rahatsızlıkları gerçekten geçer mi? Bu gıdaları gerçekten ömür boyu tüketmemeleri gerekiyor mu?


Son yıllarda birçok kişi gıda intoleransı testi yaptırıp, kendisinin toleranssız olduğu gıdaları saptayarak ve sonrasında bu gıdaları diyetinden çıkartarak bir takım rahatsızlıklarından kurtulabileceklerini düşünmektedir.


Gıda intoleransı testi yapılırken parmak ucundan  bir miktar kan alınır, sonrasında kişinin hangi gıda veya gıdalara karşı intoleransı olduğunu  saptanır ve testin sonucuna göre uygulaması gereken beslenme planı oluşturulur. Testi yapan firmalar gıda intoleransının sivilce ve ağız yaraları gibi cilt problemlerine, kronik yorgunluk, uyku bozukluğu, baş ağrısı ve depresyona, gaz, şişkinlik, kabızlık, ishal, mide krampları, karın ağrıları, Crohn Hastalığı ve irritabl bağırsak sendromu gibi mide ve bağırsak hastalıklarına, kronik farenjit, saman nezlesi ve astım gibi solunum yolu hastalıklarına, romatizma, migren, ödem gibi nedeni bilinmeyen hastalıklara ve çağımızın sorunu aşırı şişmanlığa neden olduğunu ve bu gıdaların diyetten çıkartılması ile bu hastaların rahatlayacağını iddia etmektedirler.


Yapılan bir araştırmada, Amerika’da yaşayan insanların üçte birinin kendilerinde gıda alerjisinin mevcut olduğunu düşündükleri saptanmışken,  gerçekten gıda alerjisi olanların oranı ise çocuklar için yüzde 5, ergen ve erişkinler için yüzde 4’tür. Acaba bu kişiler neden gıda alerjileri olmadığı halde, olduğunu düşünüyorlar? Uzmanlar insanların bir bölümünün gıda intoleransı ve gıda alerjisini karıştırmasının buna neden olduğunu düşünmekteler. 


İnsanlar genellikle bir gıdayı yedikten sonra kötü hissettiklerinde bunun genellikle gıda alerjisi olduğunu sanıyorlar ve bu gıdayı diyetten çıkarttıklarında da bir takım lezzetli veya  besleyici gıdalardan uzak kalabiliyorlar. Oysa bu reaksiyonların bir bölümü gıda intoleransı. Bu konuyu derinliğine inceleyebilmek için gıda intoleransı ve gıda alerji kavramlarının ne olduğunu bilmekte fayda var.


Gıda alerjisinde vücudun bağışıklık sistemi yenilen gıdalara karşı IgE tipi savunma antikorları geliştirerek,  anormal bir reaksiyona neden olur. Gıda alerjileri aniden (dakikalar ve saatler içinde) gelişir ve kaşıntı, kurdeşen, nefes darlığı, hırıltı ve ölüm gibi ciddi bulgulara neden olabilir. Bununla birlikte, bazı insanlar bazı gıdaları aldıktan sonra vücutları antikor geliştirmediği halde rahatsızlık hissederler. Bu rahatsızlıklar 
IgE dışı hipersensivite (aşırı duyarlılık) durumları veya gıda intoleransı olarak bilinir.

 
Gıda intoleransı gıda alerjilerinden daha sık görülür. İntoleransın bulgularının başlaması genellikle daha yavaştır, genellikle gıdanın alınmasından saatler sonra başlar. Hatta şikayetlerin ertesi gün veya daha uzun süre sonra başlaması bile görülebilir. Birkaç gıda veya gıda grubuna intolerans nadir bir durum değildir ve gıda intoleransının bir takım kronik hastalıkların sebebi olup olmadığını söyleyebilmek her zaman kolay değildir.


Alerjik durumlarda gıdanın çok az miktarda alınması alerjiyi tetiklediğinden, hastalar gıdanın çok az miktarını bile yemeyi tolere edemezler. Bu da tanıyı kolay koydurur. Ayrıca kan testleri ile o gıdaya karşı IgE tipi antikorlar saptanınca tanı kesinleşir. Fakat gıda intoleransında genellikle kişiler az miktarda gıdayı tolere edebilirlerken, çok miktarda alındığında vücut bu gıdayı tolere edemez.


Gıda intoleransı ile karışabilen diğer iki durumda gıda duyarlılığı ve gıda zehirlenmesidir. Gıda duyarlılığında bazı gıdalara karşı kişiler, asit reflü, kusma, karın krampları gibi bir takım istenmeyen reaksiyonlar gösterebilirler. Bu reaksiyonlar bağışıklık sistemi vasıtası ile gelişmezler.

Gıda zehirlenmesi ise gıdaların bakteriler ile kontamine olması sonucu gelişir. Gıdanın alımından 24 – 48 saat sonra kusma, ishal ve karın ağrısı bulguları geriler.


Gıda intoleransının bulguları kişiden kişiye değişir. Halsizlik, eklem ağrıları, göz altı morluğu, gece terlemesi, ishal ve kusma, şişkinlik, irritabl barsak sendromu, kızarıklık, egzema gibi bulgular görülebilir.


Gıda intoleransına bebeklik döneminde en çok inek sütü, sonra soya sütü neden olur. 

Gıda intoleransının çeşitli nedenleri vardır:

 

1. Enzim eksiklikleri:

 

Enzimler gıdalar içinde bulunan temel yapı taşlarını ayırmayı sağlayan doğal maddelerdir. Eğer bu enzimler eksikse veya hiç yok ise, bu gıdaların parçalanamaması, vücutta rahatsızlığa yol açar. Örneğin laktoz intoleransında süt şekerini (laktoz) parçalayan laktaz enzimi vücutta eksik olduğundan, şeker bağırsaklardan emilebilecek küçük parçalara ayrılamaz ve karın ağrısı, şişkinlik, ishal gibi bulgulara neden olur. Şaşırtıcı ki, aynı bulgular süt alerjisinde de görülür. Bu nedenle intolerans ve alerjiyi ayırmak her zaman kolay olmayabilir.

 

2. Farmakolojik intolerans:

 

Kahvedeki kafein, çay, çikolata veya peynirdeki aminler gibi bazı kimyasallar, vücudu etkileyerek intoleransa neden olabilirler. Gıdalarda bulunan bu maddelere bazı kişiler daha duyarlıdırlar, diğer kişiler de ise aşırı miktarda yemedikçe intolerans bulguları gelişmez.

 

3. Toksik intolerans:

 

Bazı gıdalar kusma ve ishale neden olan toksik maddeler ihtiva ederler. Örneğin pişmemiş nohut bu semptomlara neden olan aflotoksinleri içerirler. Nohut pişirildiğinde bu toksinler ortadan kalkarlar.

 

4. Yiyeceklerdeki histamin:

 

Bazı gıdalar doğal olarak histamin içerirler veya zaman içinde histamin üretirler (taze olmayan veya uygun depo edilmemiş balıklar). Bu tip gıdaları tüketen kişilerde tipik deri döküntüleri, karın ağrıları, ishal ve kusma görülür.

 

5. Yiyeceklerdeki salisilatlar:

 

Birçok gıda salisilat içerir. Bu tip gıdaları alan birçok kişide reaksiyon gelişmezken, bazı kişiler bu gıdaları fazla tükettiklerinde rahatsızlık yaşarlar. Genellikle düşük ya da orta seviyede salisilat içeren gıdalar iyi tolere edilirken, yüksek seviyede salisilat içerenlerden kaçınmak gerekir. Meyve ve sebzeler salisilik asidin doğal kaynaklarıdır, meyveler çok miktarda salisilata sahiptirler, özellikle çilek, kiraz gibi meyveler. Bazı ot ve baharatlar oldukça yüksek miktarda salisalata sahiptir ve et, kümes hayvanları, balık, yumurta ve süt ürünlerde az veya hiç yoktur. Baklagiller, tohumlar, kabuklu yemişler ve tahıllardan sadece badem, kestane ve yer fıstığında belirgin miktarda salisilat bulunur. Aşağıdaki tablo salisilat içeren gıda örneklerini vermektedir.

 

Gıdalarda Salisilat Miktarı

Miktar

Bitkiler

Meyveler

Kabuklu yemişler ve tohumlar

Baharatlar

Yüksek (0.5 – 1 mg

Yonca

Brokoli

Salatalık

Ezilmiş fasulye

Ispanak

Tatlı patates

Elma

Avokado

Kiraz

Kırmızı üzüm

Taze mandalina

Çam fıstığı

Antep fıstığı

 

Çok yüksek

(>1 mg)

Mantar

Yeşil biber

Zeytin

Mantar

Domates

Kırmızı turp

Hindibada

Kayısı

Böğürtlen

Kavun

Kuru üzüm

Çilek

Badem

Yer fıstığı

Kestane

Kimyon

Dere otu

Fare kulağı

Acı kırmızı biber

Biberiye

Kekik

Zerdeçal

Hardal

 

Katkı maddeleri

 

Doğal veya yapay katkı maddeleri gıdalara renk vermek, korumak veya işlemek için katılırlar. Bazı kişilerde bu maddeler karşı toleranssızlık gösterebilirler.

 

Gıda intoleransı nasıl tanınır? 


Doğru ve detaylı bir şekilde yenilen yemeklerin ve şikayetlerin yazıldığı bir günlük, probleme neden olan gıdanın saptanmasında faydalı olabilir. Çöliak hastalığı ve laktoz intoleransı dışında gıda intoleransını gösterebilecek güvenilir ve onaylanmış bir test maalesef yoktur.


Gıdanın alımından sonra bulguların başlaması arasındaki süre birçok faktöre bağlı olarak değişir. Eğer gıda nadiren tüketiliyor ise, bulguların başlangıcı ani olabilir veya birkaç saate uzayabilir. Eğer gıda devamlı alınıyor ise, bulgular devamlı olduğundan bu ilişkiyi saptamak zor olabilir.


Gıda alerjisinde rahatsızlıkların çeşitliliği önceden kestirilebilir. Fakat gıda intoleransında  çok çeşitli şikayetler görülebilir ve bu şikayetler spesifik olmayıp, bir çok hastalıkta da görülebildiğinden, tanı konusunda şüphe yaratabilirler. Bu nedenle ayrıntılı diyet günlüğü tutulması gerçekten çok önemlidir.


Diyetten sorumlu gıdaları çıkartılması ve yeniden eklenmesi

 
Sorumlu olduğu düşünülen gıda eğer şikayetler gerilerse, bir müddet diyetten çıkarılır. Gıdanın diyetten çıkarılma süreci 2 – 6 hafta sürer. Bu sırada benzer besleyici özelliği olan gıdalar diyete alınır. Bu işlemin diyetisyen gözleminde yapılması gerekir. Daha sonra şüpheli gıda yeniden diyete alınarak, bu gıdanın vücutta reaksiyon yapıp yapmadığı gözlenir. Bu uygulama oldukça zordur ve sabır gerektirir. Kısıtlama döneminde diyete yüzde 100 uyulmalı, eğer bir hata yapılırsa diyete yeniden başlanmalıdır.


İntoleransa sebep olan gıda haftalar veya aylar sonra yeniden tüketildiğinde vücutta bazen reaksiyon oluşturmayabilir. Bu durum 
tolerans olarak adlandırılır. Eğer bu gıda çok büyük miktarda ve oldukça sık örneğin her gün alınmazsa sıklıkla bulgular tekrar etmez.


Gıda intoleransını saptamak için bir çok laboratuvar gıdalara karşı gelişen  IgG veya IgG alt grup antikorlarını  saptamaktadır (örneğin York testi, Cambridge testi), fakat  bu testlerin gıda intoleransını saptamadaki güvenirlilikleri onaylanmadığından tavsiye de edilmemektedir. 

Uyarı: Gıda intoleransınız olduğunu düşünüyorsanız, bilimselliği onaylanmamış testlere güvenmek yerine lütfen hekiminiz başvurun ve de önerilerine sadık kalın.

 

Şafak Metekoğlu

 

Facebook
yorumlar ... ( 17 )
09-08-2015
09-08-2015 19:41 (1)
a aaa! normal bi yazı. hem de hiç "ben buldum" havalarında, "tüm cefakar türk halkının yılmaz savunucusu" pozlarında olmayan bi yazardan... ne güzel. bunların kıymetini anlamak için diğerlerine katlanmak zorundaymışız demek ki... nasip! kısmet! a.y.a. buna şapka çıkarsss
10-08-2015 15:35 (2)
Güzel bir yazı, teşekkürker. Çocukken yumurta sarısına ve cevize alerjim vardı. Büyüyünce geçti. Gıda intoleransı için kişi kendini basitçe gözlemleyebilir. Midede yanma, şişkinlik, bağırsakta gaz yapan şeyler o kişiye uygun olmasa gerek. Bir de kan gruplarının beslenme ile ilgisi var. Tam uymasa bile %90-95 oranında uyabiliyor. D.Turgay
10-08-2015 15:42 (3)
Sayın Derya Turgay, bazen yorum yazarken bilhassa mı kışkırtmak için yapıyorsunuz diye düşünüyorum. Çünkü her söylediğiniz bir doğru sözün arkasından gayet özgüvenle bir tartışmalı söz ve bir de yapyanlış sözü söyleyip bizi canavar muhaliflerimizle karşı karşıya getiriyorsunuz. Sonra işte diyorlar bunlar böyle bilim dışı şöyle üfürükçü. Bir de kan gruplarının beslenmeyle ilgisi var... diyorsunuz. İlk kez duyuyorum. Açıklayın da kaynağınızı öğrenelim. Şimdi bizim sağlık politikamız şu: Halk, sıradan vatandaş sağlığına sahip çıksın. Çata çat hekimlerle, hocalarla tartışsın. Ama böyle arada bazı bilimdışı basit hatalar yapınca (ki bazen sıklaşıyor) bunu söylemek ancak sorar bir üslupta hoş görülebilir. Bizi bu tür ifadeler zor duruma düşürüyor. Hani denir ya, haklıyken haksız yapıyor. Cin işi şeytan işi muhaliflerimizi sevindiriyor. Saygılarımla. Kaan A.
10-08-2015 16:38 (4)
Kaan bey, benim naçizane bildiğim, kan gruplarına göre beslenme İbni Sina zamanından beri fark edilmiş. Ama o zaman kan grupları bilinemyeceği için buna mizaç adı verilmiş ve kişiler mizaçlarına göre ayrılmış. Gündemde bu konuyu daha çok görünür hale getiren sanırım Mehmet Ali Bulut oldu. Ancak kesin ispatlı bir sonuç olduğunu sanmıyorum. Bu konuda yazılmış kitaplar ve internette makaleler var. York testi ile bence de yakından ilgili zira orada da her bünyeye şifa olacak, yenebilecek ya da yenmemesi gereken bsinler kan gruplarına göre gruplanıyor. Örnek olarak sıfır grupları et yesin ama buğday ve süt ürünlerinden uzak dursun deniliyor gibi. Amna elbette ayrıntıları var. Zaten kan gruplarını da sadece 4 tane düşünmemek lazım. SÇ
10-08-2015 16:49 (5)
Sayın SÇ, o resmi Taylan sanırım teşhir amacıyla koymuş. York testi şu bu bunlar para tuzağı ve diette çok şarlatanlık var. Bir şeyi düzelteyim, kan gruplarına göre beslenmeyi ben de duydum birçok kez, duymadım değil, ciddi birinden duymadım. Yani bu konuda bilimsel ve güvenilir bir yayın okumadım. Beslenmenin ana ilkeleri kan gruplarına göre değişmez. Bunu kesin biliyorum ama. Çok şarlatan var çok, bilimsel tıbbın ticarileşmesi ve ciddi bilim insanlarının bunlarla hiç mi hiç ilgilenmemesi (ne kadar ciddilerse) şarlatanlığı artırıyor. Bunlar birbirini besliyor. Güvenilmez sözde bilimsel tıp bir yanda şarlatan tıp öte yanda, birbirini eleştirerek güçleniyorlar. Tıpkı vahşi suni tarım - organik tarım açmazındaki gibi, birbirine karşıtmış gibi birbirini güçlendiren ticaret. Kaan A.
10-08-2015 18:44 (6)
Kan gruplarına göre beslenme burç yorumlarından pek öteye gidemiyor maalesef. Sebep sonuç ilişkisi kurulamayan, somut örneklemlerle ortaya konulamayan (bireysel tecrübeler dahil) bir konu. Buğdayı kestim rahatladım diyen insanı çokça duyuyoruz, görüyoruz. Ancak buna "Kan grubuma göre beslenince bütün sorunlarım kayboldu." tipinde bir açıklama dahi eşlik etmiyor. Yani ne çalışmalarda gösterilen somut veriler ne de bireysel tecrübelere dayanan şüphe uyandıracak öznel kanıtlar yok. Burç meselesinde olduğu gibi bu iş "Elbise rengine göre beslenme", "Göz rengine göre beslenme." vs. gibi birbiriyle ilişkisi dahi olmayan absürt söylemlere doğru kayıyor. Kan grupları ve beslenme ilişkisini yanlış hatırlamıyorsam, birkaç bin denek üzerinde analitik çalışma yürüten bir doktor ortaya atmıştı. Benzer ilişkileri yukarıda saydığım absürt, alakasız konularda da yakalamak mümkün. Yani bir araştırma yaparız ve kırmızı giyenler daha fazla kansere yakalanır sonucunu buluruz... Onur ŞAHİN
10-08-2015 22:46 (7)
Kan grupları ve hastalık ilişkisine bir örnek vereyim akşam akşam; gestasyonel trofoblastik hastalıkların tedavi ve yönetiminde hastanın ve eşinin kan gruplarının önemli olduğu, hastalığın seyri, mortalitesi vs. için prognostik önemi olduğu kabul edilir İDİ. Bunun önemli olduğuna dair 80-90'larda çokça yayın bulunabilir. Şu an ise bu bilgiyi çöpe attık ve hiç dikkate almıyoruz. Kişinin kan grubu, onun antijenik yapısının bir özelliğidir ancak trofoblastik hastalıklar (halk arasında 'üzüm gebeliği') için bir önem arzetmez. Buna ister bilimin yanılabileceği, ister de bilimsel gelişme olarak bakılsın, durum budur. mehmet harma
11-08-2015 08:17 (8)
yanlış anımsamıyorsam yalnızca "sıkılığına" ait bir mevzu idi.. O kadar! Kesinlikle prognostik değil.. Ki o gün de bu "olgu" hiç önemsenmedi.. (geyik muhabbeti mi bu?)
11-08-2015 09:05 (9)
York testinin biraz para tuzağı olduğunu düşündüğümden kan grubu ile beslenme ilişkisine değindim, ama %100 uymadığını belirttim. Konuyu gazeteci Mehmet Ali Bulut’ un yazdığı doğrudur. Ama başkaları da var, O ilk değil. Kaan Bey bilimsellik konusunda hassas. Haklıdır. Ancak kan gruplarının nasıl oluştuğu konusu beslenmeyle açıklanıyor. Yani olay tersinden doğru. Keza kan grubuna göre beslenme listelerine bakılırsa, kişinin beslenmesinin zaten ağırlıklı olarak listeye uygun olduğu görülebilir. Kişi kendisine yarayan ve yaramayanı zaten zaman içinde tespit etmiş, beslenmesini kan grubuna uydurmuştur. D.Turgay
11-08-2015 09:13 (10)
Ben bilimsel kaynak sordum değerli Derya Turgay'dan, o yine izlenim aktardı. Anlatmaya çalıştığım şey: böyle izlenim ve şu dedi bu dediden oluşan bilgiyi kesin doğruymuş gibi verdiğimizde bizim tıp içi muarızlarımızın (egemen çevrenin) iştahı kabarıyor. Derya bey gibiler sayesinde bizi ham edip yutmak istiyorlar, becermiyorlar, ama uğraşıyorlar. Kan grubu şeysi bana ciddi bilimsel araştırmalar göstermediğiniz sürece safsatadır Derya bey. İzlenimse izlenim: 15 yıl önce beslenme düzenimi değiştirdim, ama kan grubumu değiştirmedim, o yeni beslenmeye de birkaç ayda uyum sağladım. İşte teoriniz çöktü :)) Derya bey, hiç Ahmet Aydın'da böyle bir şey okudunuz mu, her gazete haberine inanmayın lütfen. Bu işleri bu kadar basite almayalım. Saygılarımla. Kaan A.
11-08-2015 12:07 (11)
Japonlar işi ilerletmiş; sevgililerini ve iş arkadaşlarını 'bile' kan grubuna göre seçiyorlar:-) http://news.bbc.co.uk/2/hi/asia-pacific/8646236.stm
11-08-2015 18:35 (12)
Sn. D. Turgay 2, kan gruplarının nasıl yapısal bir özelliğimiz olduğunu ve beslenmeyle hiç bir değişim gösteremeyeceğini anlayabilmeniz ve mühendisçe merakınızı giderebilmeniz için güzel bir derleme gönderiyorum size http://www.bloodjournal.org/content/95/2/375.full-text.pdf+html. Ama unutmayın, bunu okuduğunuzda bir hematolog olmayacaksınız fakat kan grubu özelliğinin, yediğimiz yemeklerle göz rengimizi değiştiremeyeceğimiz gibi bir şey olduğu kavramı gelişecektir zihninizde. saygılar. mehmet harma
12-08-2015 00:16 (13)
yavuz dizdarı takip ederken bu siteye denk geldim. yaklaşık 2 haftadır yorumlarıda izler oldum. derya hanım ya da bey (yada doğrudan sayın turgay deseydim) kan gruplarının beslenmeyle etkilendiğini yazmamışki? ona sanki bunu iddia ediyormuş gibi neden cevap verilmiş ben anlayamadım. sayın turgay'ın değindiği şey gayette iyi bilinen kan gruplarına göre diyettir. bir şey yiyerek kangruplarımızın değişeceğini sanacak kadar cahil değil bu halk. bence buradaki bazı okumuş insanlar kendilerini fazlaca herşeyden ve herkezden üstün görüyorlar. kangrubuna göre diyet yanlış birşeydir deselerdide biz anlardık. ne gerek var denmemiş şeyleri denmiş gibi gösterip aptala gösterir gibi yönlendirmelere. saygılar. yavuz hocanın arkasındayız, o piliçleri yemezler! hülya mutlu - istanbul
12-08-2015 10:01 (14)
Geçerken uğradığını söyleyen, ama öyle olmadığı kabak gibi meydanda ne çok halk kişisi varmış böyle.
12-08-2015 12:56 (15)
İsmim Kaptan-ı Derya' dan geliyor. Babam denizci subaydı. İsmimi bayanlar kapmış, pantolonumuzu kaptıkları gibi:) York testi para tuzağı, kan grubu beslenme ilişkisi safsata ise tartışılacak bir şey yok burada. Kaan Bey bu konular suistimal edilip, haksız kazanç sağlanıyor diye tepki veriyor olsa gerek. Bu siteye girenler işin ayrındadırlar ama. Mehmet Harmanın linkindeki yazı (+html yi yazmadan) Ph konusu ile ilgili. Prof.Dr. Ahmet Aydın için kan grubu ve beslenme ilişkisi ilginç bulduğu bir konuydu. Sitesinde Ayten Aydın’ ın yazısı var. http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=1117 D.Turgay
12-08-2015 13:11 (16)
Değerli Derya Turgay,yazıyı okudum hemen. Ahmet Aydın hoca ilginç bularak sitesinde yayımlamış.Hiçbir onay vermemiş. Farklı ve değişik fikirlere yayın organlarında yer vermek gerekiyor. Bir genişlik sağlasın diye. Ama işte böyle sakıncaları da çıkıyor. Bu sitede benim veya site editörlerinin esastan onaylamayacağı birçok yazı çıktı. Faydası zararı ayrıca tartışılır. Şimdi konuya gelirsek kan grupları ile beslenmenin ilişkisi belki bir şekilde ileride kurulabilir kurulmayabilir de. Ama böyle değil tabii. Bu yazı tam bir saçmalık. İler tutar yeri yok. İnsanda sadece kan grupları bulunmaz ki, doku grupları da bulunur. Başka birçok biyolojik alt gruptan söz etmek mümkün. Ama bunun beslenmeyle ilgisini gösteren bilimsel çalışma yapılması gerek. Bu yazıda yapılan aynen şu: Kan grubu var, eee o zaman kan gruplarının farklı besinlere duyarlıkları da olmalı. Deniyor ki yazıda Türkiye halkının %40'dan fazlası A grubu. Bunlar kırmızı et yemesin. A.A. hoca bu saçmalığı onayladı mı hiç. SaygılarKA
12-08-2015 15:03 (17)
Haklısınız Kaan Bey, hatta komplo terosi yapayım, belki de York testi, Kan grubu, Ph dengesine ve benzeri sloganlara göre beslenme gıda endüstrisinin ayıplarını gizlemek için pohpohladıkları konulardır. Şaka tabii. Aslı astarı olmayan bu konuların gündemde tutulmalarının gerisinde, insanların sağlıklı olmak için bitmek bilmez arayışları vardır. Günümüzde yanlış beslenme ve hareketsiz yaşama bağlı olarak çokça insan duçar ve mucizevi bir arayış içindeler. Hep belirttiğim gibi, şeker ve unlular esas mesele. Prof.Ahmet Aydın' ın yolundan gidip, bu konuda gıda sektörüne darbe vurmak lazım. D.Turgay
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210295
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.