Hep sokak.. Hep sokak… Oynamıyorum artık Asaf!

Solun iktidara gelebilmesi için AKP tabanından hiç değilse beşte biri kazanmamız gerek! Dese biri, kim itiraz eder buna; hemen hiç kimse. Peki kim bu doğrultuda çaba gösteriyor solda? Hemen hemen hiç kimse… Çok az CHP’de var o gayret, zaman zaman kopuk ataklar halinde.  

“Gezi” güzeldi, hatta muhteşemdi, tamam; ama korkulan oluyor: Kazanım yavaş yavaş eriyor. Neden belli: Halk katılımının bariz düştüğü görüldüğü halde bir sokak aşkı, bir sokak edebiyatı, bir direniş abartısıdır gidiyor.

Sokak önemlidir. Direniş önemlidir. Militanlık, gençlerin mücadelede pişerek öğrenmesi önemlidir. Yadsımamalı bunların hiçbirini. Ama bunlardan önemli şeyler var. Hep fast-food yenmez ki! Durmadan abur cuburla beslenilmez ki! Sürekli atıştırırsanız, hareketli, zinde gibi görünürsünüz, ama gelişme geriliği baş gösterir, kavruk kalırsınız. Bizim sosyalist hareket gibi. Hani bunun proteini, sebzesi, minerali?

En aklı başında insanların yazılarını okuyorum, sanki 16 yaşında birer ergenler. Yeni solcu olmuşlar, solculuklarına aşıklar, solculuklarını kanıtlama peşindeler. Bir sol sevicilik ki gırla gidiyor. Bizim Asaf Güven Aksel’in yazısını okuyorum bir ümit… Yılların deneyimi… Diyor ki, daha sıkı durmalıyız sonbaharda, daha sıkı mücadele, daha sıkı… Sokak sokak… Yahu sevgili Asaf, yaş 55’e dayandı, daha neremizi sıkacağız? Çıktın 16’sında sokağa, dernek binası, parti binası, sokak… Parti dernek sokak… Parti dernek sokak… Parti sokak…. Parti sokak…. Parti sokak… Mahalleye geldiğimizde çocukların sevinçle etrafımızı kuşattığını gördün mü hiç? Bir fabrikaya gittiğimizde işçilerin kapıda karşıladığını bizi? Bıkmadın mı? Parti sokak… Parti sokak… Ben bıktım. Oynamıyorum artık…

CHP yüzde 25’in, sosyalistler yüzde 1’in altına sıkışmış. Ne inatçı bir siyasi körlüktür, buna işaret eden herkesi düşman belleyen! Sokağa inen, sokağa ineni destekleyen taş patlasa yüzde 35-40. AKP tabanı hâlâ neresinden baksanız bundan fazla. Diren diren… Sokak sokak.. Sonunda öyle ya da böyle iş seçime gelmeyecek mi? Bu tabloyla sol iktidar zor, sosyalist iktidar imkansız.

Solun halk dediği insanlar aydınlar, öğrenciler, beyaz yakalılar, hatta orta sınıf… Emekçiler, yoksullar da katılıyor, katılmıyor değil; fakat çıkarın içlerinden Alevileri, biraz da Kürtleri, bakın bakalım kaç kişi kalıyor meydanda? Toplumun en ağırlıklı kesimi Sünni işçiler, emekçiler, yoksullar öte tarafta. Var mı onlara bir çalışmamız? Var mı onlara seslenecek bir söylemimiz? Var mı, onlara yakın gelecek bir beden dilimiz, hal hareketimiz?

Hayır, inadına dilimiz sol marjinallik, inadına anarşistlik, inadına onlara sevimsiz gelecek her şey… Tamam artık yetmedi mi! Cesaretinizi kanıtladınız. Solu ezdirmeyeceğinizi gösterdiniz. Cidden herkes saygı duyuyor. Fakat iki tane halk var artık. Birisine göre “iyi çocuklar”sınız yalnızca, ötekine göre “zibidi gençler…” Ne zaman gelişkin yetişkinler olacaksınız?   

Öneri:

Yapılacak esas şey dilimizi, tarzımızı, kafamızı bir güzel yenilemek. Bunların en önemlisi dilimizi değiştirmek. Daha alçakgönüllü, daha içe işleyici, daha halk içinden bir dil. Dilimizi değiştirirsek ötekiler peşinden gelir, kafamızı bile değiştirir. Kafamızı değiştirmek… En zoru ve gerçek hedef. Fakat bu orta veya uzun vadede hedef.

Gezi’nin kazanımları daha fazla erimeden, seçimde AKP’yi geriletmek için ciddi planlamalar yapılmalı. Bu doğrultuda başkaları da bir şeyler öneriyor.

Fakat kanımca en mühimi: Merkezi bir propaganda komitesi kurulmalı. AKP tabanına dönük, oradaki emekçilere dönük en etkili sloganlar, deyişler, seslenişler saptanmalı. Bunları oraya ulaştırabilecek en etkili ve pratik yollar, yöntemler bulunmalı. Bunun için en etkili, en işinin uzmanı ve gerekiyorsa profesyonel kişiler aranmalı, görevlendirilmeli. Her ayrıntıyı biz biliriz hastalığından kurtulun lütfen. Bundan daha iyi bir ortam bulamayız sosyalizmi anlatmak için. Tarih hiçbir harekete böyle olanaklar tanımamıştır.    

Peki o taraftaki yüzde 50 mi önemli, bu taraftaki yüzde 50 mi? Eğer bir CHP umutçusuysanız elbette bu taraftaki yüzde 50 önemli. Onunsa en çok yarısı sizde. O halde öbür yüzde 50’den de bir şeyler kapmak zorundasınız. Buna çalışmalısınız. Bu şart.

Fakat eğer sosyalistseniz bu taraftaki yüzde 50’yi sosyalist yapma şansınızla öte taraftaki yüzde 50’yi sosyalist yapma şansınız eşittir.  Bunu 80 yıldır nasıl göremiyoruz? Hesaplar, rakamlar 80 yıldır ortada değil mi? Dönüp dolaşıyor CHP kuyrukçuluğu, dönüp dolaşıyor CHP taşeronluğu. Çok kötü bir şey değil, yanlış anlamayın. Bari artık bilelim. Bari artık adını koyalım, dürüst olalım. Adını koyalım ki CHP’de çalışalım o zaman. Bu önerileri gidip adam gibi CHP’ye yapalım. Yetmedi mi. Oyalanmayalım artık.  

Yok, yine inkar ediyorsanız Alevi, Sünni, dinli dinsiz tüm emekçilere seslenecek sosyalist bir bir dil, bir irade… Arayalım. Hep sola seslenmek, hep halihazırdaki solcuyla bilinci sınırlamak. Buna bir son verelim.   

Yurt dışından dostlarla konuşuyorum. Böyle sol Avrupa’da yok diyorlar. Sosyalistleri, bilhassa TKP’yi ve ötekileri kast ediyorlar. Doğru. Hepimiz gururlanıyoruz. Fakat sağlam duran, kavi konuşan direniş odağı olmak anlamında gururlanıyoruz. Kitleler katında elde var sıfır.

Gelişme yok mu, var, o da var. Kafaca ve sayıca… Var, ama çok yavaş, çok yetersiz… Birçok insan kıymetinizi biliyor. Köprüden önce sosyalizme son çıkışsınız. Biraz da kendiniz bilin artık kıymetinizi. Ama böyle olmaz. Polit büro kokmasın söylevleriniz. Ya da herkes yolunu çizsin.  

Halk o yolu iyi kötü çiziyor, çizecek zaten.

Kaan Arslanoğlu

 

Facebook
yorumlar ... ( 20 )
23-09-2013
23-09-2013 18:47 (1)
Bütün bunlara katılmakla beraber, "ayinesi iştir kişinin" kısmının daha önemli olduğuna inanıyorum. Sosyalizm bir yaşam tarzıdır. Sosyalist önce kendi içinde devrim yapıp bir sosyalist gibi yaşamaya başlamalıdır. Bu andan itibaren aslında hiç bir şey söylemesine gerek kalmaz, insanlar onun peşinden gider. İletişim derslerinde ne anlatıyoruz? İletişimde sözcüklerin payı % 7. Neden derste anlattıklarımızı kendimiz uygulamıyoruz? Türkiye'de sosyalistler sosyalist gibi yaşamaya başlasın yeter. AA
24-09-2013 00:26 (2)
Düşmanı küçümsememek gerek,bize göre en aptalı oynarken ötede kahramanlar. Doğrudan ya da dolaylı ama karşıda akıl var, teknolojiyi, bilgiyi ve gücü çok iyi kullanan.Geziyi ya da sonraki eylemleri planlayan onlar bizlerse oyuncuyuz. Biriken gerilim atıldı ve artçılar hafif oluyor tabi, bu kargaşada en kabul edilemezler normalleşti. Depremin şiddeti ya da büyüklüğü umduklarından fazlaydı belki ama o kadar. Taraftarları ise gittikçe fanatikleşiyor.Çözüm; yanlışı söylemek değil,
24-09-2013 00:26 (3)
doğruyu en doğru bildiğimizi anlatabilmekte, inanarak ve iğneyi biraz kendimize batırıp herkesi yalnız insan olduğu için kucaklamayı başarabilmekte. Ş.G.
24-09-2013 07:47 (4)
Evet, merkezi bir propaganda komitesi kurulmalı. Muhafazakar tabana dönük, oradaki her kesime dönük en etkili SORULAR saptanmalı ki bu sorular sloganlar, deyişler ve seslenişlere dayanak olsun. Bunları oraya ulaştırabilecek en etkili ve pratik yollar, yöntemler bulunmalı. Bunun için en etkili, en işinin uzmanı ve gerekiyorsa profesyonel kişiler aranmalı görevlendirilmeli. Ama sosyalizmden söz etmeden. Zira sosyalizm kavramı alerji yapar onlarda, kurtuluşları sosyalizmden geçse bile. Ali Sefünç
24-09-2013 08:37 (5)
Sokak bize çok kolay geliyor. Ben doktorum. Belki beş yüz eyleme katılmışımdır tabip odasıyla. Risk de azdır bunlarda. Bir yaşam biçimi haline geliyor bir süre sonra. Siz önermiştiniz bir yazınızda. Biraz da işçi grevlerine, halka falan gidelim diye. Gitmeyiz. Fiyakamız bozulur o zaman. Keyfimiz kaçar. Böyle daha iyi.
24-09-2013 12:05 (6)
İktidar tabanına böyle bir çalışma yapılmasını yüzde yüz olumluyorum. Ali Han
25-09-2013 11:54 (7)
Kaan Arslanoğlu'nun analizlerine ve önerilerine %100 katılıyorum. Bunların çok acilen ele alınıp gerçekleştirilmesi gerekli bir eylem planı olduğuna da kesinlikle inanıyorum. Büyük ilkeleri, en doğruları anlatmak ve yaşamak için gittikçe daha fazla daralan bir çemberin içine göre göre sıkışmak en doğru olamaz. Düşmanı aptal görürken, aptallığın tanımının değiştiği bir uçuruma yuvarlanmak hiç de akıllıca değil. Özetle bu dönemi atlatana kadar ben CHP içinde çalışmaktan yanayım. Tamer Demiralp
26-09-2013 15:49 (8)
Eleştiriye aynen katılıyorum, yarını gerçek anlamda dert edinen bir insanın görüşlerini yansıtıyor. gerçi gençler sokağa yeni çıkmayı başardılar,ama sürekliliğini sağlayacak olan dinamik artık aynı biçimde devam etmemeli, insanlara ulaşacak yollar, diller, yöntemler, değiş tokuşlar, yardımlaşmacı küçük gruplar, yarının örgüsünün uzun soluklu olacağını bilerek, değişimlere insani elbise giydirerek, ezilenlerin farklılıklarına karşı duyulan önyargı ve kabullerinden kurtulup umut ve güven sağlayacak adımların
26-09-2013 15:53 (9)
Yetişkin-yetişkin ilişkisi kuramayan toplumlar; her zaman korunmaya muhtaçtırlar, BABA, BACI, USTA vs. tarafından ve özellikle de DEMOKRASİ'den ne yazık ki... Selma ERDAL
28-09-2013 10:04 (10)
Engels, mealen şöyle der:"komünistlerin kitlelere gitmesi yetmez, kitlelerin de komünistlere doğru gelmesi gerekir." Burada "gidiş"i örgütler, "geliş"i ise devrevi iktisadi krizler ve sınıfsal ayrışma sağlar. Bu çakışma olmadıkça sol gelişmez. Kliental parlamenter sistemlerde sahici solun seçimlerle güçlenmesi zordur. Düzen partilerini taklit, sosyalist solu anlamsızlaştırır. Dönemsel olarak "sokak" esastır. Yavuz Alogan
28-09-2013 10:38 (11)
Alogan Hocam, 1- Biz çok kriz gördük, ama kimse bize gelmedi 2- Sokak esassa devrimi Çarşı mı yapacak? 3- Sokak esassa daha iyi dövüşen örgütler de var, kitleler onlara değil bize niye gelsin? 4- Emekçilerin en ileri unsurlarının önemli bölümünü örgütlememiş hangi örgütün devrim yaptığı görülmüş tarihte? 5- Önemli bölümden kasıt 75 milyonluk ülkede en az birkaç yüz bin örgütlü emekçi değil midir? 6- Bizim sayımız şu anda bu minumumun onda birinden de az değil midir? Saygılar. K.Ars.
28-09-2013 12:42 (12)
K. Ars'a. Yıkıcı tek bir kriz görmedik. Haklısın:Her yıkıcı krizde kitle bize gelmez, başkalarına da gidebilir.Fakat gericiliğe karşı aydınlanma, şimdi çok büyük bir imkân sağlıyor.Sayıların önemi yok. Sular yükselince irili ufaklı bütün gemiler yüzmeye başlar; nasıl dümen tutulacağı bize kalmış. Toplum biraz çiçek dürbününe benzer, kriz salladıkça şekiller ve renkler değişir. "Sokak" sendika ve meslek örgütlerine, hatta partilerine yabancılaşmış insanların özgürlük alanı gibi parladı Haziran'da.
28-09-2013 22:13 (13)
Resimdeki demir ustasının beklentisi yok göstericilerden. Arkasını dönmüş göstericilere... Veya göstericiler arkasını dönmüş demirci ustasına. Nasıl algılarsan algıla. Sorun tam da burada. Nebil Yılmaz
29-09-2013 08:34 (14)
Evrensel Kültür Dergisi yayın yönetmeni Aydın Çubukçu'ya ait bir anektodu anlatayım: Uzun tutukluluk günlerinden sonra 12 eylül darbesi olur ve yıllardır tanıştığı gardiyan gelir ve şöyle der: Aydın Bey, sen bize 10 yıldır sosyalizmi anlatamadın ama, Evren Paşa Atatürkçülüğü tüm millete iki günde anlattı!!! Belki anlatılanların anlaşılabilmesi biraz da konjonktürle ilgilidir. 1980 başında İzmir'de Tariş direnişi ile ilgili başlayan halk hareketini düşünün. Lenin'in deyimi ile evde karısı ile bozuşan bile SOKAĞA çıkıp halk hareketine katılıyordu.'68 sonrası tüm dünyada isyan şarkıları söylendi.
29-09-2013 12:33 (15)
Sevgili Asaf bu yazıya soL günlük gazetedeki köşesinde yanıt verdi. Yanıt vermesi bir inceliktir, insani tutumdur, kutlarım. Ne yazık ki sol cenahta bile birçok şeyi görmezden gelme, duymazdan gelme, muhatap olmama havasına girme türünden insani sıcaklıktan uzak tutumlar kökleşti. Önce insaniyet sonra görüşlerde birleşme veya ayrılık. Kaan A.
30-09-2013 09:00 (16)
Asaf Bey'in yazısını okudum, bu yazıdan "kitlelere hoş görünmek için ucuz işler yapalım, popüler olalım, iki ölçek şundan bundan katıp sosyalizmi sulandıralım" gibi şeyleri nasıl çıkarıyor, anlamak mümkün değil. Bazı meseleler bazı insanların "kör nokta"sına denk düşer, algıları o şeye kapalı olur. Ya da şu: insan zihni, bize farklı görünen birtakım verileri aynı şekilde kodlar, kısa yollar kullanır. Çekiç'e vida gösterin, "işte bir çivi" diye bağıracak, sonuç olarak duvara çakılabilecek bir şeydir, farketmez...
30-09-2013 20:05 (17)
Halkın benimseyebileceği, kulak vereceği yeni bir sol söylem üretmek, sanıldığından daha zor, daha çok emek ve profesyonelce çaba gerektiren önemli bir değişimin temel koşulu. Zordur ama bir o kadar da mümkündür. İşe günlük yaşamda sömürü mekanizmasının nasıl işlediğini yine günlük yaşamdan seçilmiş can alıcı örneklerle anlatmayı deneyerek başlayabiliriz. Küresel sermaye, tekelci kapitalizm gibi laflar etmeden (bunlar sonraki aşamada edilecek laflar) emekçinin çalıştığı tezgâh, uğradığı pazar yeri ve evinde oturduğu sofra üçgeninde bu meseleyi anlatmak gerekir. Hem propaganda hem eğitim iç içe
04-10-2013 17:47 (18)
Bazı insanlara bazı şeyleri saatlerce anlatamıyorsunuz.Aynı insana kendi çıkarı ile ilgili çok karmaşık şeyleri anlatıyorsunuz, siz leb demeden o leblebiyi anlıyor. Onlarla oturup dizi mi izleyelim,onlarla cuma namazına mı gidelim,onlarla mahalle düğününde göbek mi atalım? Ben de onlara dert anlatmaktan usandım.Bunu cemaat yaptı ve çoğaldı,öyle mi yapalım? Ben yapmayacağım.Ben bu ülke insanının düşünme yeteneğinin olduğu günlerde onbinlercesinin sokağa çıktığını biliyorum. O koşullar neydi belki onu yakalamak gerekir. Yakup Ercan
05-10-2013 12:12 (19)
Toplum olarak acıya, yokluğa, her türlü olumsuz şartlara katlanma duygumuz yazılımımızda var. Demokrasiyi henüz kodlarımıza aktaramadık. Bizimle aynı dili konuşana güveniyor ve inanıyoruz. Bugün en kötü koşullarda dahi insanlara ulaşım problemimiz varsa sorun bizde. Kişilerin kendisine bakmasını sağlayabilmek, elindeki gücü ve yaşadığı koşullar ile ilgili farkındalık yaratmasını sağlayabilmek ve bunun içinde dili çok doğru kullanabilmek diyorum. Şeniz Erdoğan
17-10-2013 13:09 (20)
Bir okurumuz bu yazıdan CHP içinde çalışmak gerektiğini savunduğum yorumunu çıkarmış. Vedat söyledi. Durumu açıkla dedi bana. Onun için yazıyorum. Kastım bu değil. Madem yaptığımız her iş en fazla CHP'ye yarıyor, o zaman CHP'de çalışalım bari, dürüst olalım dedim. Aynen böyle dedim. Önerdiğim şey sosyalizm için yoksul halk içinde, işçiler ve emekçiler içinde çalışmak, bunun dilini ve yaklaşımını yaratmaktır. Bunu yapamadığımızda tüm çabalarımız en fazlasından CHP'ye yarıyor, birçoğu da boşa gidiyor. Şimdi anlatabildim sanırım. Saygıyla. Kaan Arslanoğlu
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211389
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.