Karma eğitim Osmanlı'da başlamıştı: 100 yıl önceden bir fotoğraf

Editör Notu: Yazar büyüğümüz Ali Dilber'in bize yönlendirdiği aşağıdaki e-posta ve onun altındaki belge çok anlamlı. Karma eğitime karşı sapkın-sapık düşüncelerle 100 yıl öncesinde nasıl başa çıkılmıştı?  

 

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu ülkemizin yetiştirdiği seçkin ve çok yönlü kişilerden biriydi.  Önemli bir eğitimci, bir tiyatro araştırmacısı ve yazarı, yıllar boyu çıkmış ve ünlü birçok yazarın ilk çalışmalarına yer vermiş önemli bir derginin yayımcısı vb.

Ekte onun çok eski yıllarda kaleme almış olduğu bir anısını bulacaksınız.

Günümüzün bir rezilliğine ışık tutuyor.

Sevgilerle.

Atila Alpöge

 

KARMA EĞİTİM

“Şems-ül-mekatip” (ya da günümüzün Türkçesi’yle “Okullar Güneşi”) 1890’da açılmıştır.  1884’ten sonra açılan özel okulların en uzun yaşayanıdır.  1940’a kadar devam etmiştir.

 

Baltacıoğlu Balkan Savaşı sırasında bu okulda ders nazırlığı yaptı.  Başka bir deyişle eğitim ve öğretimin içeriğinden sorumlu oldu.  Bu görevinde mevcut, geleneksel eğitim anlayışının niteliğine, içeriğine, öğretim yöntem ve araçlarına karşı bir devrim başlattı.

 

Kendisi şöyle anlatıyor:  “Şems-ül-mekatip’te yaptığım bütün yenilikler bütün okullara yayıldı.  Spor, tiyatro, açık hava, resim ve elişinin öğretim yöntemi olarak kullanılması, bahçe işleri, karma öğretim, kıyafet devrimi, öğrenci ile ana babaları bir araya toplamak, araştırıcılık, sözün kısası 'İçtimai Mektep'in ilk tohumları burada serpildi.  Şems-ül-mekatip, İçtimai Mektep ilkelerini ilk kez uyguladığım okuldur (1912).”  [Alıntının kaynağı:  Baltacıoğlu, Ismayıl Hakkı, Hayatım, Yayına Hazırlayan Ali Y. Baltacıoğlu, Dünya Yayınları, İstanbul 1998, s. 200.]

 

Baltacıoğlu ‘kişilik, çevre, çalışma, verimlilik, başlatma’ ilkelerine dayalı özgün eğitim kuramını “İçtimai Mektep” adlı eserinde ortaya koymuştur.  (Baltacıoğlu, Ismayıl Hakkı, İçtimai Mektep, Nazariyesi ve Prensipleri, Semih Lütfi Suhulet Kütüphanesi, İstanbul 1932).

 

Fotoğraf: Şems-ül-mekatip’in 1913 yılında yerleşik bulunduğu Küçükçamlıca’da Kamondo Köşkü’nün bahçesinde açık havada (open air school) karma eğitim gören kız ve erkek öğrenciler

Ali Y. Baltacıoğlu Belgeliği ŞMS 11).

 

100 YILA 5 KALA

 

Aşağıdaki metin Osmanlı döneminde Maarif Nezareti Yüksek Öğretim Genel Müdürü ve Darülfünun Edebiyat Fakültesi müderrisi bulunan Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun anılarından kısaltılarak alınmıştır.

Açıklama notları Ali Y. Baltacıoğlu tarafından verilmiştir.

 

(Bkz. Baltacıoğlu, Ismayıl Hakkı, Hayatım,

Yayına Hzr: Ali Y. Baltacıoğlu,

Dünya Yayınları, İstanbul 1998, s. 210-11).

 

Darülfünun’da (1) öğleye kadar erkekler, öğleden sonra da kızlar aynı dersleri görüyorlardı.  Ali Kemal’in (2) gizli amacı şu idi:  Bir gün gelir, dersler kendi kendine birleşir, ikizlik de ortadan kalkar.  Adamın dediği gibi de oldu.  İlk önce Behçet Bey (3), ben (4) ve bazı arkadaşlar kız öğrenciyi de erkeklerin arasına kabul ettik.  Dersler yalnız öğleden önce yapılıyordu.  İşleyişte hiçbir gariplik olmuyordu.  Derslerde tam bir sessizlik ve olgunluk hüküm sürüyordu.

 

Fakat direnme başlamıştı.  İçerde Darülfünun Genel Müdürü bulunan merhum Ahmet Naim Bey (5), dışarıda Sebilürreşat (6) dergisi ile Şeyhülislam Mustafa Sabri (7) durmayıp kışkırtıyorlardı.  Ahmet Naim Bey bu duruma izin vermeyeceğini bağıra bağıra söylüyor, fakat ne eylemli bir önlem alabiliyor, ne de istifa ediyordu.  Mustafa Sabri, sadrazama yazdığı bir tezkerede:  “Darülfünun’da muhadderat-ı İslamiyenin, erkek talebe ile zanu-be-zanu oturduğunu” (8) söylemişti.  Heyet-i Vükela’da (9) büyük bir sorun olmuş olacak ki, Ali Kemal bir gün beni yanına çağırdı:  “Bu zanu be zanu meselesine ne diyorsun?” dedi.  Oldubitti anını kaybetmekten çok korktum.  Ali Kemal’e yalan yanlış bazı şeyler söylemekte ahlaki bir zorunluluk duydum.  Dedim ki:  “Gençlik kamuoyu şu kanaattedir; Ali Kemal Maarif Nazırı oldukça Darülfünun’daki karma öğretim girişimi gerilemeyecektir.”  Adam bu sözlerimden içlendi.  “Evet” dedi; bu işte ben de gençler gibi düşünüyorum.  Elimden gelen direnci göstereceğim.”  Bunun üzerine Edebiyat Fakültesi’nin en genç ve en ileri fikirli hocalarını Nezaret odasında topladı ve bu sorunu açtı.  Bütün hocalar kadın ve erkek öğretiminin ayrılmasına karşı çıktılar.  Mustafa Şekip (10) güzel bir savunma yaptı.

 

Bunun üzerine Darülfünun Konferans Salonu’nda (11) bir toplantı oldu. (12)  Edebiyat Fakültesi kız-erkek öğrencisi ve bütün hocaları, Maarif Nazırı (13) Sadrazam Ferit Paşa (14) orada idiler.

 

Kızlar kapıdan girince sağ tarafı, erkekler sol tarafı tutmuşlardı.  Feylesof Rıza Tevfik (15) kürsüye çıkıp bir konferans vermeye başladı.  Bir aralık; Ferit Paşa’ya dönüp, “Paşa Hazretleri, Darülfünun’da kız-erkek öğrenci zanu-be-zanu oturuyorlar, diyorlar.  Halbuki işte gözlerinizle görüyorsunuz aralarında tam elli metre mesafe var” deyince bütün dinleyenler gülümsemeye başladılar.

 

Bu toplantıyı kim istemişti, bilmiyordum.  Fakat bu toplantıdan sonra kızların ayrı bir Darülfünun’da öğretim görmeleri konusu, dışarda kapanmıştı.  Yalnız Ahmet Naim Bey, hiç susmuyordu.  “Ben Darülfünun Genel Müdürü bulundukça bu duruma izin vermem.” diyordu ve birtakım direnmeler yapıyordu.  İçerde de uyumu sağlamak zorunluydu.  Ali Kemal buna kurnazca bir çare bulmuştu.  Darülfünun Genel Müdürlüğü görevini kaldırıp bu işi, Tedrisat-ı Aliye Müdür-i Umumiliği’ne kattı.  Tedrisat-ı Aliye Müdür-i Umumisi aynı zamanda Darülfünun Genel Müdürü görevini görüyordu.  Ahmet Naim Bey, idare işinden çekilince hiç sorun kalmadı.  Ülkemizde yüksek eğitim kurumlarında ilk karma öğretim devrimi işte böyle olmuştu.

 

Ali Kemal (1867-1922).  Gazeteci, müderris ve maarif nazırı.  İzmit’te linç edildi.

Yusuf Behçet [Behçet Gücer]  (1890-1952).  Edebiyat Fakültesi müderrislerinden.  Galatasaray Lisesi Müdürü.

Ismayıl Hakkı [Baltacıoğlu]  (1887-1978).  Maarif Nezareti Tüksek Öğretim Genel Müdürü ve İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi Fenn-iTerbiye Müderrisi (1919).

Babanzade Ahmet Naim Bey (1872-1934).  İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi müderrislerinden.

1908-1925 yılları arasında yayımlanmış İslamcı dergi.

Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi (1869-1954).

Mustafa Şekip [Tunç] (1886-1958).  İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi İlm-i Ruh müderrisi.

Sadrazam Damat Ferit Paşa (1853-1923)

Rıza Tevfik [Bölükbaşı]  (1869-1949)

 

İnsan BU

Facebook
yorumlar ... ( 1 )
25-11-2013
25-11-2013 20:49 (1)
Tarihsel iyimserliği korumak gerekli.Ben bu adamlara(Sadık Y.gibi) acıyorum;bu yolda konuşmaya cesaret veren önderlerine de!Bize bir süre için hayatı zehir etseler de onların ki baştan sona sefil-zehir.Samimiyetleri ölçüsünde hiç yaşanmamış bir hayatları olduğu apaçık;bu yüzden kendilerine ve insanlara yaptıkları kötülüklerin bile farkında olmayan zavallılar!Buzlara yazı yazıyorlar.Yüz yıl önce bunlar olabilmişse... Bu adamların hayvani düzeyi aşamamış cinsel tatmin dünyaları artık yalnızca tiksinti uyandırıyor.Kuyruklarını kıstırıp mağaralarına dönecekler;er ya da geç.OG
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211436
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.