Gerçekçi yazarımız, usta tiyatrocumuz Kemal Bekir’i kaybettik

Çoktandır bu acı haberi bekliyordum; Kemal Bekir’i kaybettik. Uzun bir süredir, İzmir Narlıdere Huzurevi’nde hasta yatıyordu. Onu kültür dünyamızda daha çok tiyatro insanı yanıyla tandık. Oynadığı, yazdığı, sahneye koyduğu oyunlarla tiyatro sanatına hep toplumsal ve gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaştı. Özellikle, güçlü romanlardan oyunlaştırdığı, tarihsel devrimlerimizi konu edinen iki oyununda, “Düşüş” ile “Kamil Bey”de, Türkiye’yi kuran devrimleri, bugünün çürümüşlüğünü temizleyecek ve insani Türkiye’yi kuracak yarının devrimi açısından ele alan tarih bilinci belirleyicidir.

Kemal Bekir, tiyatro insanı olduğu kadar, belki ondan daha önemli yaratıcılığıyla gerçekçi bir yazardır. Sanatla ilişkisi de daha okul yıllarında yazmaya ve dergilerde yayımlamaya başladığı hikâyelerle başlar. İzmir Halkevi çevresinde tanıştığı tiyatro sanatının cazibesine kapılması ve büyük bir rastlantı ve şansla Konservatuar sınavına girmeyi başarması, edebiyat çalışmalarının heyecanı içinde olmuştur. Bu her iki yaratıcılık alanı birbirini besleyerek onun çalışmalarını yetkinleştirmiştir. Okuma tutkusu, Türk ve dünya edebiyatının ustalarını özümsemesini sağlamış, 1940’lı yıllarda yeni kurulan Devlet Konservatuarı’nda yatılı eğitimi, sanatı disiplinli, yöntemli yapma iradesini pekiştirmiştir.

Sanatın birkaç dalında ürün veren yaratıcıların başına gelen onun başına da gelmiştir; Kemal Bekir’in yazarlığı hep gölgede kalmıştır. Oysa yayımlanan beş romanıyla, gerçekçi romanımızın dil, kurgu, tipik kişilikler ve gerçekçi olay örgüsü ustalığıyla önemli yaratıcılarından biri olarak kabul edilmeyi hak etmiştir. Adı her köşe bucakta anılan birçok küçük burjuva yazarın yanına bile yaklaşamayacağı yetkin romanları, gerçekçi yöntemin,  topluma ve dünyaya sosyalist bakışın yaratıcı örnekleridir. Özellikle 12 Mart dönemini ele alan “Kanlı Düğün” romanı, aynı dönemi elan ve küçük burjuva bilinciyle kişileri ve olayları çarpıtan birçok romanın karşısında, toplumumuzun içinde sürüklendiği çatışmaları ve darbeleri, insanların hayatı üzerindeki etkileriyle ortaya koyan yetkin bir gerçekçilik anıtıdır.

Kemal Bekir’in yapıtlarında emekçi bir aileden gelmesinin, ayakları yere sağlam basan ve haksızlıklar karşısında boş gevezelikle yetinmeyen, hep temel gerçeklere, asıl sorumlulara kalemi yönlendiren devrimci duyarlılığında etkisi büyüktür. Onun kişiliğinde ve sanatında bu emekçi mayasının sağlam filizleri vardır. O her şeyden önce, koşulların değişmesiyle bozulmayan, kişisel çıkarları için dönemin muktedirlerine eğilmeyen sağlam, ilkeli bir kişilik ve yaşam örneği vermiştir. Göz boyayıcı yaygaracıların öne geçtiği ve başköşelere kurulduğu edebiyat ve sanat ortamında, hiç yılmadan işini yapan, romanını yazan, hikâyelerini çatan, oyunuyla yaratıcılığını toplumun önüne koyan bir sanatçı portresi çizmiştir. Haksızlıkların önlenmesi, çekilen acıların unutulmaması, ezilenlerin aydınlanması ve haklarını elde etmesi için sürekli bir çalışma içinde olmuştur.

Onun yaşamı da gerçekçi yazar ve tiyatrocu olmanın, sosyalist bir aydın olmanın kapitalist bir toplumda ödeyeceği bedellerle geçmiştir. Daha çiçeği burnunda bir tiyatro oyuncusuyken, TKP’ye üye olduğu için 1952’de hapse atılmış, işkence görmüş, sürgünlere gönderilmiştir. “Hücre 1952” romanı, devrimcilere karşı olağan hale getirilen bu zulüm politikasını unutulmaz kılmış, yarının Türkiye’sinin ortadan kaldıracağı acıların başına yazmıştır.

Ölümünden kısa süre önce yayımlanan anılarının adı da “Unutmamak”tı. Haksızlığa uğrayan gerçekçi yazarın, topluma bir uyarısıydı. Gerçeklerin üzerini örtmeden, haksızlıkları unutmadan, mücadele eden, emek harcayan ve bunun bedelleri ödettirilen insanlarımızı unutmayalım! Egemenlerin adlarını tarihten sildikleri, anılarını ve acılarını gelecek kuşaklardan sakladıkları insanlık emekçilerini bulduk onun anılarında ve yapıtlarında.

Ne yazık ki, sermaye yayıncıları, son günlerinde onun anılarına bile sansür uygulama acımasızlığını göstermekten utanmadılar. Kemal Bekir’i İnsancıl dergisinde Cengiz Gündoğdu ile sohbet ederken tanıdım. Onu Mis Sokak’ta, Seyyit Nezir’le satranç oynarken görürdüm. Yaşamında önemli dostları Cengiz Gündoğdu’yu,  Seyyit Nezir’i anılarında yazmıştı ama hasta günlerinde yayımlanan kitabından haberi bile olmadan çıkarmışlardı adını. Başka dostlarını da, devrimci, gerçekçi felsefe ve edebiyatın kavgasını veren yazarların unutulmaması için yazdıklarının bir bölümü, sermayenin editörlerince sansürlenmişti.

Kemal Bekir’in bu son eseri de, “Unutmamak”, yaşamı ve sanatının yeni bir doğrulaması oldu. Sömürüden kurtulmuş yarının Türkiyesi’nde Kemal Bekir ve devrimci arkadaşlarını daha iyi okuyup daha iyi anlayacağız. Bugün ve yarınlar için onların emeğini, mücadelesini, umut ve öfkesini, sevincini hiç unutmayacağız.

B. Sadık Albayrak

 

Facebook
henüz yorum yapılmamış
17-01-2014
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211054
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.