Bir sansürcüden eleştirmen olur mu?

İnsan sormadan edemiyor: Türk edebiyatını gerici bir kanona sokarak çökerten, bunu, ilerici yazarlarla geçmişteki dostluğunu kullanarak oldukça yumuşak, adeta "çaktırmadan" başarıyla gerçekleştiren Doğan Hızlan'ın edebiyattaki görevlerinden başka, acaba asıl görevi nedir?

 

*

Türk edebiyatı büyük bir edebiyattır. Bunu Doğan Hızlan'ın kaç ödülün seçici kurulunda arz-ı endam ettiğini öğrenmek için araştırmaya başladığımda bir kez daha anladım. Ne çok değerli yazar ve şairimiz varmış. Cumhuriyetin şu kısacık ömründe nice şair ve yazar yetişmiş. Edebiyatımız dev adımlarla büyümüş, gelişmiş.

 

Ne var ki onun da yolunu kesmişler, kestiler. "Neoliberal" kuşatma aslında önce edebiyatımızı hedef almış. Saftorik sol okurlar, her şeyi kabul etmeye o kadar hazırdı ki öztürkçe sözcükler kullanan her yazarı/şairi solcu sanmaktaydı; tuzağa çok kolay düştüler.

 

Türk edebiyatını yaratan yazar ve şairler, -ve de okurlar- yerlerine "yeni" ve sahte yazarlar -ve de okurlar- ustaca yerleştirilerek tasfiye edildi. Bu el çabukluğu içindeki "usta!"ların en önemlisi de Doğan Hızlan'dı.

 

EMEKÇİLERİ DERT EDİNEN YAZARLAR YOK SAYILDI

 

Geniş halk kesimlerini dert edinen, Türkçeyi en güzel kullanan "devrimci/demokrat" yazarlar "eski" diye yok sayıldı. Oysa nasıl yazar olduğuna kendisi de şaşırmış Latife Tekin, hatta üçüncü sınıf bir yazar Yekta Kopan gibileri bile Doğan Hızlan'ın elinden ödüller alıyorlardı.

 

"12 Eylül"le insanların zihinlerindeki "zararlı!" düşünceleri "def" edilince doğacak boşluğun (kültürel alanın) doldurulması gerekiyordu. İşte "12 Eylül yazarları" diye adlandırabileceğimiz liberal yazarlar bu görevi yerine getirdiler. Bu güruh, yıllarca sol düşünceden etkilenmiş ve her zaman ilerici karakterde olmuş edebiyat kamuoyunu, tersine çevirip, sol/ilerici kültüre düşman etti. Edebiyatımızı liberal "dünya edebiyatı"na eklemlediler.

 

AYDIN DOĞAN'IN BERİA'SIYLA KARŞI KARŞIYAYMIŞIZ!

 

İşte "12 Eylül"den sonra yayın hayatına başlayan boyalı edebiyat/sanat dergilerinden en önemlisi Doğan Hızlan'ın yönetmeni ve Aydın Doğan'ın sahibi olduğu bir dergiydi. Aralarındaki dostluk epey derin, anlamlı ve tarihselmiş demek ki! Aydın Doğan'ın Beria'sıyla karşı karşıyaymışız!

 

Bağımsız'da Barış Terkoğlu'nun Cüneyt Ülsever'le yaptığı konuşmada Ülsever: "Doğan Hızlan telefon ediyor, akşam saat 4-5 sularında 'Cüneyt Beyciğim acaba şu yazıyı şöyle mi yapsak?' diye. Sansür yahu, çok net olarak... Birdenbire karşıma Doğan Hızlan gibi, gördüğümde merhaba dediğim, beni çekmeyen, siyasetin 's'sinden anlamayan, herhalde iyi bir kültür adamı ama hepimizin abi dediği bir adam çıktı. Telefon ediyor bana ve bazen açıkça zırvalıyor"

Yıllarca "sansür"e karşı direnmiş, özgürlük mücadelesi vermiş, ağır bedel ödemiş yazar ve şairlerin yakınındaki Doğan Hızlan'ın bu dostluğu meğer sahteymiş!

 

EDEBİYATIMIZIN HACIYATMAZI

 

Cüneyt Ülsever'in bu lafları bir edebiyat adamı için çok ağır olmalı. "12 Eylül edebiyatı"nın başımıza bela olmasında Doğan Hızlan'ın rolü de böylece ortaya çıkıyor. Her dönemde her yerde; Orhan Pamuk'u Orhan Pamuk yapan bir tipoloji; müthiş bir yönlendirme merkezi.

 

Türk edebiyatını gerici bir kanona sokan, çökerten, bunu, ilerici yazarlarla geçmişteki dostluğunu kullanarak oldukça yumuşak, adeta "çaktırmadan" başarıyla gerçekleştiren bir Doğan Hızlan.

 

Bir edebiyatla bir ülkeyi dönüştürebilirsiniz! Frances Stonors Saunders'in, “Parayı Verdi Düdüğü Çaldı” adlı kitabından ve Mustafa Yıldırım'ın “Ortağın Çocukları” adlı kitabındaki belgelerden biliyoruz ki edebiyatın "kanaat önderi" insanlarına bazı merkezlerce çok önemli görevler verilebiliyor. Doğan Hızlan yalnızca Hürriyet gazetesindeki köşesi kadar ağırlığa sahip!

 

HANGİ ÖDÜLLERDE SEÇİCİ KURUL ÜYESİ?

 

Durum bu olunca Doğan Hızlan'ın hangi edebiyat ödüllerinde seçici kurul üyesi olduğunu araştırmaya koyuldum. Şöyle küçük bir çalışmada şaşırıp kaldım; bunca dosyayı nasıl okuyordu? Acaba gerçekten okuyor mu? Buna inanan tek bir yazar şair var mı?

 

Haldun Taner Öykü Ödülü, Sait Faik Öykü Ödülü, Behçet Aysan Şiir Ödülü, Necatigil Şiir Ödülü, Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü, Erdal Öz Edebiyat Ödülü, Antalya Altın Portakal Şiir Ödülü!..

 

Anlaşılıyor ki tüm seçici kurul üyeleri de değişebilir ama yalnızca bir kişi değiş(e)mez: Doğan Hızlan!

 

Bu durum edebiyatımız için yüzkarasıdır. Doğan Hızlan seçici kurulunda olduğu onlarca edebiyat ödülünde hangi yazar/şairlere sansür uyguluyor? Edebiyatımızın tüm kanallarını, kimin yazar ve şair olacağının kaderini bir adama bağlamışız da haberimiz yokmuş.

 

Ödül kurumunun nasıl yerlerde süründüğünden, artık okur tarafında bir öneminin kalmadığından yakınıp duruyoruz. Peki, bu durumda ödül seçici kurullarında bulunanların özensiz ve edebiyata saygısız kararlarının etkisi yok mu?

 

VİKTOR HUGO VE FRANSIZ AKADEMİ ÖDÜLLERİ

 

Ödül kurumu Fransız Akademi Ödüllerinden Nobel'e dek, Türk Dil Kurumu Ödülü'nden Madaralı Roman Ödülü'ne dek hep tartışmalıdır. Herkesi memnun edemezsiniz. Ne var ki edebiyata kazandırılması gereken genç yazar ve şairleri ödül vererek umutlandırabilirsiniz. Ya da dünyanın en zor işi, en ağır işi olan edebiyata yıllarını karşılıksız vermiş bir onurlu yazara bir alkış olarak verebilirsiniz: İkisi de çok insanidir; gereklidir.

Ancak yayınevlerine çöpçatanlık yapmak, edebiyatın değerlerini rehber almayıp kendi gizli niyetlerini, duygularını ciddiyetsizce (hiç okumayarak!) merkeze almak tam tersi sonuçlar doğurur: Cinayetle eşdeğerdir.

 

Doğan Hızlan edebiyatımızı bu utançtan kurtarmalı, tüm görevlerinden derhal istifa etmelidir.

 

Edebiyat ortamımız da Hızlan'ın edebiyatımızda işgal ettiği yeri yeniden tartışmalıdır. Edebiyatımızın Ahmet Oktay'ın "lümpen entelejansiya" diye tanımladığı bu tıkaçlardan acilen kurtulması ve eski saygınlığına kavuşması gerekiyor. Onurumuzu böyle kurtarabiliriz.

 

VİCTOR HUGO

 

Victor Hugo, Fransız Akademi Ödülleri seçici kurul üyesiyken her seansta oyunu Balzac'a vermektedir ama hep, bugün adını sanını duymadığımız yazarlar birinci olmaktadır. En sonu Hugo kavanoza şu dörtlüğü atar:

 

"Farketmez oyumu kullansam da kullanmasam da

 

Çünkü haset dehayı ve zevki altetmek için

 

Tuzaklar kurmuşa benziyor bu kavanozlarda

 

Hep bön ve cahiller çıkıyor önünde gözlerimizin."

 

(V. Hugo Gördüklerim İşittiklerim. Düşün Y. Çev: Şiar Yalçın)

 

 

Ahmet Yıldız

 

Not: Bu Yazı daha önce “Bağımsız” Dergisi’nde yayımlandı.

Facebook
henüz yorum yapılmamış
22-04-2013
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211028
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.