Doğu Perinçek ve keskin “ulusalcı” ruh hali

Generalin biri halkın arasına inmiş. Tek başına dolaşıyormuş kalabalıkta, saygıyla selam verenler, kurtarın ülkeyi yollu dilek dilenenler… hava bin beş yüz… Şaaak! Aniden ensesinde bir tokat patlamış, sendelemiş. Hışımla dönmüş arkasına. Izbandut gibi bir polis… General sormuş: Kim vurdu bana, gördün mü vuranı? Ben vurdum, ne olmuş demiş polis. General yutkunmuş. Şaka mı bu? Yani, espri diye mi vurdun? Hayır, demiş polis, şaka değildi. Haa, demiş general, şimdi oldu… Şakadan hiç hoşlanmam da…

Bildik bileli Doğu Perinçek siyasi yaşamımızın baş aktörlerinden biri. “Ulusalcılık” ise 90’lı yıllarda türeyen bir kavram. Solcu veya sosyalist milliyetçi anlamında kullanılıyor. Ülkede hatırı sayılır sayıda ulusalcı var. İP (Yeni Vatan) onların bir kesiminin örgütü, ama en derli toplu temsilcisi. Çoğunluk CHP’de, başka yapılarda ya da bağımsız.

Perinçek tipinde bir liderin başka ülkelerde benzerinin bulunmadığını ileri süren, ulusalcılığı ülke için bir talihsizlik gibi gören pek çok solcu-sosyalist ise daha büyük bir çoğunluğu oluşturuyor.

Oysa bu karakter tipi tam da ülke gerçeklerinin ürettiği karakter. Dünyanın hiçbir başka ülkesinde solu bu denli paramparça edecek, birbirine tepki olarak kemikleştirecek nesnel koşullar bulunmuyor. Bu denli hegemonyacı, saldırgan bir Kürt hareketinin bulunduğu koşullarda, bir de onu sol-sosyalist görenler, onu yüceltip ittifak gücü olarak görenler on yıllardır sosyalistler arasında çoğunluğu oluşturuyorsa ona tepki olarak sol ve sağ milliyetçiliğin kabarması kaçınılmaz. Bizde yaşanan az bile.

Açıkçası Perinçek’i ve aşırı ulusalcıları hiçbir zaman gönül rahatlığıyla solun, daha doğrusu kendi muhalefet ruhumun bir parçası gibi göremedim. Ama onlardan nefret de etmedim. Tüm yaptıklarına, bildiklerime karşın.

Bunun üç nedeni var. 1- Ulusalcılardan nefret edenlerin çoğunu (hepsini değil) solun ve kendi muhalefet ruhumun bir parçası sayamadım. Söz gelimi Perinçek’in sol adına günahlarını sayanların çoğu, sol adına daha ağır günahlı. 2- İP’te veya ulusalcılar içinde çok sayıda temiz insan tanıdım, gördüm. Bunların yaşam içindeki sosyalist duruşları öteki kesimlerdekilerden daha geri değil, aksine ortalamada biraz daha ilerde. 3 – Bu kadar insan, temizi, pisi bu adamda, bu insanlarda bir şeyler bulmaya devam ediyorsa, bu salt aldanmadan ötürü olamaz. Her kesimde olduğu gibi bu kesimde de düşünmeden, araştırmadan, sorgulamadan önderliğin her yeni taktiğini anında benimseyenler, bağımsız akıl işletemeyenler çoğunlukta. Ama olsun, yine de bu kadar insanı inandırmak, kırk yıldır bağlamak kolay iş değil ve sadece şarlatanlıkla açıklanamaz.

Şu var ki, olumlamak için söylemiyorum (bir kez bile aynı siyasi hatta birlikte olamadık), davası yanlış veya doğru, bu dava doğrultusunda samimi olan, bu davaya başını, yüreğini koyan biri… Bunu herkes görüyor ve inandırıcılığının çoğunu buna borçlu.

Bir Amerikalı, bir Fransız, bir İngiliz aynı kompartımanda yolculuk ediyorlar. Kapı açılmış, içeri ulusalcı Temel girmiş. Yol arkadaşlarına bir bakmış… “Yine mu siz!” demiş.

Milli bir sosyalizmi savunmak, emperyalizme karşı tavizsiz, “saf doğru” bir hattı inatla sürdürmek güzel de bir bakıma… ABD politikalarına sert karşı çıkacaksın, onlarla anlaşanları bir kenara atacaksın, Kürtlere hiçbir ayrılıkçı tavize yanaşmayacaksın. Bunlara göz kırpanlara, Y-CHP’ye verip veriştireceksin. Hadi bir bakıma bunlar da güzel gelsin bazılarının kulağına da… Bu ulusalcı saf doğruluk, saf Anti-emperyalistlik, en ödünsüz Kemalistlik essah mı? Bunun yaşamda bir karşılığı var mı?

Perinçek, Yalçın Küçük ve çoğu benzerinin sürekli gelgitlerini bir kenara bırakalım. Apo’ya kardeşim demeler, PKK’yı meşrulaştırmalar, öncesinde NATO müttefikimiz, ABD ittifak gücümüzdür diye solla amansız bir kavgaya girmeler… Hepsini unutalım hadi. Bu politikalara götüren derindeki esas siyaset tarzı nedir, var mısınız bir bakmaya?

Ulusalcı Temel siyasi suçtan idama mahkum olmuş. Üç kişiyle birlikte asılacak. Öteki asılacaklardan biri PKK’lı, öbürü ÖDP’li. Son arzularınız nedir diye sormuşlar. PKK’lı demiş ki, anneme bir mektup yazmak istiyorum. ÖDP’li demiş ki, sevgilime bir telefon etmek istiyorum. Temel bir şey söylemiyor. Senin ne arzun var, diye sormuşlar. Temel düşünmüş, son arzum.. bunların son istekleri yerine getirilmesin…

Halkı, sıradan insanı ikna etmek, örgütlemek çok zor. Nice yiğitler bu işe ömür verdi, baş verdi, yapamadı. Bu yolda çok da hatalar yapıldı, ama hiç yanlış yapılmasa da bu iş zor. Olağanüstü yetkinlik ve çaba gerektiren bir şey. O zaman ne yapıyor sosyalist siyasi akıl, kolaycı yollar aramaya başlıyor. Bu kolaycı yol “büyük siyaset” yapmak. Büyük söylemlerle, en üst siyasi saflaşmalarda tavır alarak ve buralarda kısmen halkı kazanıp, kısmen de büyük güçlerle, büyük adamlarla işbirliği edip hızla güçlenmek ve fırsat bulunulursa iktidara el koymak. Bu yola kimi Leninist tarz diyor (öyle olmadığı halde), kimi asker-sivil aydın zümrenin milli demokratik ittifakı, kimi düpedüz darbeci. Halkı örgütleyerek devrim yapmak dünya ölçeğinde bir yolsa, bu da bir yol, öteki yol kadar sonuç alınmış.  

Sonuçta halkı örgütlemek denen o sıkıcı, bezdirici ve çoğu kez de başarısızlıkla sonuçlanan işten yorulan her akım “üst siyasete” başvuruyor. ÖDP’si, SİP’i, TKP’si hep bunu yapmış, yapıyor. Kürt hareketine bu kadar bel bağlanmasının önemli nedenlerinden biri bu. Hazır büyük güç, bir ittifak, birkaç taktik, şartlar uygunsa hooop, bir bakmışsın devrim… Ünlü ve sözde güçlü burjuva şahsiyetlerle içli dışlı olmak, onlara payeler vermek… Onların gücünden nasıl yararlanırım “kurnaz” kaygısından. Buna da “ye kürküm ye” siyaseti diyoruz. Birgün’ün, soL’un, İleri Haber’in sayfaları hep böyle “popüler” medyatik siyasi şahsiyetlerin “gücünden!”, okurundan nasıl yararlanırız hesaplarıyla dolu.

İşte bu Aydınlık hareketi de 12 Mart’a dek bayağı düzgün bir devrimci hareketti. 71 darbesinde karizması çizildi. Ama yine toparlandı, 76’ya dek tekrar sosyalist hatta mevzilendi. Bir Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi savunma kitabı vardır ki, bugünün tüm sosyalist örgütlerinin programlarından daha devrimci programdır.

Sonra bir şeyi gördüler ki, bu iş böyle olmuyor, halkı ikna edemedikleri gibi, her an kelle gidebilir. O zaman “Büyük Siyaset”e yöneldiler. O zaman başladı NATO’cu generallerle flört. Bir kontrgerillayı deşifre dizisi yaptılar ki Aydınlık’ta, müthiş. Peki o kadar bilgi ve belge nereden ulaşıyordu dersiniz?

Sonra yakın tarihe geldiğimizde Veli Küçük çevresiyle, çok sayıda general ve subayla, üst düzey bürokrat ve yüksek yargıyla sıkı fıkı ilişkiler “millici” temelde ilerledi. Buna Demirel bile katıldı.

“Ne varmış, bunlar ülkenin milli bütünlüğünde, Kürtlere karşı duruşta ve ABD’nin yıkıcı politikalarına dirençte zaman itibariyle solun birleşebileceği unsurlar haline gelmiş olabilir!” diyorlar savunucuları.  

Peki bunu kim garanti edebilir veya böyle bir garanti çabası var mı? Büyük başın derdi büyük olduğu gibi ilişkileri de büyük olur. Siz büyük başlarla siyaset yapmaya başladığınızda onların doğrudan ve dolaylı bağlı bulunduğu odaklarla ve ABD ile de bağlısınız demektir. Son derece net, bunların büyük çoğunluğu Amerikancıydı, bazıları emekli edilmiş olabilir, ama hepsi mi? Herkesin emekli belgesini gördünüz mü J Güzel ve yalnız ülkemizde CIA hesabına çalışanlar sendikalaşsa Türkiye’nin en büyük sendikası olur. Bunlar greve gitse yaşam durur.    

Ne ki her şeyin kanıksandığı, rezaletin sıradanlaştığı bir ülkede böyle şeyleri sormak bir işe yarar mı? Teke tek sohbetlerde diyeceklerdir ki, evet, bir yere kadar haklısın, ama karşı taraf bunu yapıyorsa, bizim de yapmamız lazım bu büyük kavgada. Doğrultuya bak! Buna karşı diyecek bir şeyimiz yok. Enis Berberoğlu, CHP genel başkan yardımcısı oluyorsa, Birgün gazetesi onunla bir muhalif solcuymuş gibi söyleşi yayınlayabiliyorsa bizim gibi baldırı çıplaklara b.. yemek düşer.

Fakat aklımızda hep soru işareti kalır. Bu kadar keskin millicilik, bu kadar sert Y-CHP eleştirileri sahici mi? Uygulanabilir olanla, “saf doğru”yu keskin tavırla karşılaştırmak niye bu ulusalcı kesimde. “Saf doğru”, tam millici, birinci sınıf Atatürkçü bir kesim görsem, hadi belki ben de sempati duyacağım ama, ne bu birbirimizi kandırma? 

General, korumasıyla birlikte kompartımanda yolculukta. Karşı sırada ise genç bir kız ve yaşlı bir kadın oturuyor. Tren bir tünele girmiş, içersi zifir karanlık olmuş ve o sırada şaaak! bir tokat sesi… Tren tünelden çıkmış, herkes yerli yerinde, generalin bir yanağı kıpkırmızı. Yaşlı kadın şöyle düşünmüş: Ahlaksız adam, kıza sarkıntılığa kalktı, o da bastı şamarı. Kız şöyle düşünmüş: Bana sarkıntılık edecekti, karanlıkta yaşlı kadına abandı, aldı dersini, iyi oldu. General şöyle düşünmüş: Ulan alçak koruma, kıza saldırdı, şamarı yiyen ben oldum. Koruma ise için için gülüyormuş.        

Kaan Arslanoğlu

(Fıkralarla Siyaset – 2)

Facebook
yorumlar ... ( 41 )
17-02-2014
18-02-2015 07:24 (1)
BHH HDP(liberal sol) ile CHP'nin baskıları etkili oluyor. Bir o tarafa bir bu tarafa git geller yaşıyor. TKP 2000'lerin başlarında alevileri diğer cemaatler gibi dini hareket görüp ÖDP gibi diğer sl yapıların dirsek temasını eleştiriyordu. Baktı süreçte çıkarlarda uyuşuyor 2012 gibi dirsek temasına girdi. Alevi dernekleriyle ortak etkinlikler gibi. BHH'de şu anda aynı tabana oynuyor. Ama bu tabanı elinde bulunduran CHP var. Bir de bu tabanı baraj için isteyen HDP. BHH ise arada kalmışlık içinde. Liberal yazarlarla toplumsallaşırız yanılgısında. Yok kardeşim bunların tabanı. Liberal solun sermaye ilişkisinden güçlü yoksa nerde toplumsallığı. HDP olmasa YSGP DSİP tek başına girse en fazla 1000 oy alır. Ama bunların 50 kişisi medya mensubu. Aydınlıkçılar HDP ile benzerlik gösteriyor. İki tarafından da sermaye karşıtlığı yok. Sadece biri ulusalcılık milli sermaye siyaseti diğeri etnik siyaset kürt sermayesi ortaklığı. liberalizm ile milliyetçilik birbirine bağlı kavramlar ç.
18-02-2015 07:25 (2)
'Liberal davranmadığı için, Osmanlı sosyalistleri İttihat ve Terakki'nin karşısında olmuşlardır'- Sina Akşin, İttihatve Terakki ve Jön Türkler, sayfa368. Solun Ulusalcılarla ezeli kavga nedeni liboşluk arzusu. Solcular bu coğrafyada sosyalizmle liberalizmi hep karıştırdıkları için Ulusalcılığın hep dışında kalacaklar, bu oranda da liboşlaşacaklardır. Attila İ.
18-02-2015 07:25 (3)
İşgal altındaki bir ülkede proleter sınıfın kazanımlarının ötesinde bir şey hedefleyemeyen iştirakiyun ardıllarının ulusalcılığı benimseyebilmeleri zor zaten Segman Ferid.
18-02-2015 07:25 (4)
Tarihini zaten incelemişiniz 80 sonrası Kenan Evren karşıtı olamamış hareketten söz ediyoruz. Silivri sonrası siyaset konusunda da soru işaretlerim var. Barış süreci gibi bir süreç var. HSYK seçimlerine sevinmeleri de bunu gösteriyor. Linkleri diğer yorumlarımda vermiştim ÖDP,TKP'nin operasyonlara karşı destek ziyaretleri olmuştu. Tarihte olmayan gezi sürecinde bir yakınlıkta oluşmuştu. Silivri'deki tahliyelerden sonra siyasi yakınlaşma oldu. İsviçre'deki davaya hükümeti temsilen Egemen Bağış'ın gelmesi bu konuda herhangi bir eleştiride bulunmamaları da düşündürücü. Veli Küçük ile yakınlık kurulması. Eski milli kütüphane başkanı şimdi yönetim kurulu üyesi yaratılış atlasının bağışı için teşekkür etmiştir. Vatan Partisi ile ulusalcı sözcüğünü de terk etmiş bulunuyorlar. Milliyetçi sözcüğünü kullanmaya başladılar. Artık ulusalcı "sol" alan yerine sağ alanı kapsamaya çalışacaklarını gösteriyor. bir dönem denedikleri Kızıl Elma koalisyonun bir benzeri oluşumu oluşturacaklar gözüküyor ç.
18-02-2015 07:28 (5)
İlk fıkra güzel. Son fıkra ise çok güzeldi. İkinci fıkraya itirazım var: 3 rakamını bu işin dışında tutsak daha iyi olurdu. İkinci itiraz noktam da şu: Perinçek'e ve tüm ulusalcılığa atfettiğiniz ruh analiziyle bu işi temize bağlamanız. Bir de şöyle düşünün. Belki çok ulusalcı ve komplocu olacak ama: 1971'de 4 örgüt vardı. 1'i hariç hepsinin lideri yok edildi. 1980: Hiçbir örgütün lideri ne idam ne infaz edildi. Perinçek 1971'de rezil bir örnek teşkil etti. Ya da öyle istendi. 1980'in liderleri bundan yararlandı. Sanki Deniz, Mahir ve (hiç tasvip etmesem de) İbo "büyük siyasetten" anlamayan ve bu tür siyaseti yapmayan insanlar mıydı? Ailelerine bakın. Türk Sosyalizminin ilk halk içinden gelen, devlet içinden akrabası olmayan önderleriydi. Esas bunlar Osmanlı değil "Cumhuriyet" (isterseniz bu kelimeyi Perinçek vurgusu ve melodisiyle okuyun) kuşağıydı. A.Ö.
18-02-2015 07:59 (6)
Attila İ rumuzlu arkadaşın bu seferlik yorumunu yayımladık. Ulusalcılar dışında tüm solu liboşlukla suçlayacak bu özgüvenli iddiasını sürdürecekse kim olduğunu bilmemiz gerekir. İsimsiz kişilerin polemik, suçlama, sataşma vb. tarzı yorumlarını yayımlamıyoruz. Kaan Ars.
18-02-2015 11:01 (7)
Hey gidinin Perinçek’i hey..Kambersiz düğün olur,Perinçeksiz politika olmaz!Mostralık gibi.Yedikleri herzeleri yazmaya kalksak değil 1000 karakter 5000 karakter kifayetsiz kalır.Bu demek değildir ki neler olup bittiğini anlamaya çalışmayalım.Gazeteleri Aydınlık dahi 55.000 civarında bir tiraj alabiliyorsa,bu işte bir keramet var.Yazı içerisinde kimlerle kol kola girilmiş olunduğunun altı çizilmiş,kapak resmi de yazıyı tescillemiş…İlginçtir, sürekli yeni denemeler tedavüle sokuluyor,ya tutarsa misali.Siyaset, siyaset olmaktan çıkmış bir deneme tahtasına dönmüş...İlkeler,tutarlılık,samimiyet,dürüstlük hak getire,sonra da başkalarına boynun neden eğri diye zehir zemberek oklar yöneltiliyor.Nerede kaldı sizin nitel farklılığınız?Caner E.
18-02-2015 11:01 (8)
Ç'ye: şu yaradılış atlasına teşekkür eden kimdir, bilgi verir misiniz?
18-02-2015 15:52 (9)
AKPye oy verene "koyun", CHP'ye oy verene tutucu diyen "Ulusalcılarımızın" inkar etmediği geçmişine rağmen sırf kanalı ve gazetesinin hatırına Perinçek'in peşinden gitmesi komik geliyor. HAZAR
18-02-2015 15:53 (10)
Neden varsayımlarımızı sorgulamıyoruz? Türkiye'de insanların bir politik partiye duyduğu sempatinin, partinin ideolojisini ve politikalarını benimsemelerine dayandığı ve mesela sol eğilimli birinin liberal olduğu için ÖDP'yi, ulusalcı olduğu için İP'yi desteklediği varsayılıyor. Oysa ben insanlarla görüştüğümde bunun hiç de doğru olmadığını görüyorum. Benzer motivasyonlara (eşitsizliklere ve sömürüye karşı olmak) sahip insanların siyasi tercihleri "bilgi" veya "bilinçten" çok içinde bulunduğu ilişkiler (arkadaş, aile, kültür, hatta aleviler özelinde din) tarafından belirleniyor. Bu nedenle örneğin Perinçek ile TGB üyesi bir lise öğrencisinin aynı düşüncelere sahip olduğunu, aynı motivasyonları taşıdığını hatta aynı politik çizgiyi savunduklarını söyleyebilmek çok güç. Ama "inanç" daha açıklayıcı olabilir. Bunları PKK için dahi söylemek mümkün. İnsanların desteklediği partinin ideolojisini kavradığını ve buna göre davrandığını varsaymak bizi yanlış yorumlara götürüyor. AA.
18-02-2015 15:53 (11)
Celal Tok Vatan Partisi Merkez Karar Kurulundaymış. Eski Milli Kütüphane Başkan Vekiliymiş. http://www.aydinlikgazete.com/m/?id=63176 http://tr.harunyahya.net/celal-tok-milli-kutuphane-baskan-vekii/ ç.
18-02-2015 20:16 (12)
'Liberal davranmadığı için, Osmanlı sosyalistleri İttihat ve Terakki'nin karşısında olmuşlardır' Ne zaman? 100 yıl önce! Kim, Osmanlı Sosyalistleri! Kimlermiş onlar; işçi sınıfının olmadığı; toprakları, aklı, ruhu paramparça bir imparatorluk cesedi başında toplanıp fatiha okuyanlar mı? Ulusalcılar, insanlık tarihi ve gelecek perspektifi adına "en akıllı" alıntıları böyle "tarih öncesinde" bulabilirler ancak. Ulusalcılık bir "kabile" aklıdır. İnsan olma öncesine aittir. Denilirse ki, ben ulusalcılığı bir başka ulusu sömürmeyen, asimile etmeye kalkışmayacak, eşiti gören anlamda kullanıyorum. İtiraz yok! Ama biliyoruz; "klasik ulusalcılık" yerli diğer halklara boyun eğdirmek, kendine benzetmek, tahakküm-zorbalıkla kaçırtmak, dilini-dinini kabul ettirmektir. Bunun da adı faşizmdir; ulusalcılık, faşizmin "liboş" halidir; iktidarı ele geçirinceye dek elbette. gürsel
18-02-2015 20:16 (13)
Başkasının günahı üzerinden kendini evliya ilan etmek, siyasamız bu olmamalı. ama eleştirilerde haklı taraflar var. Unvan takıntısının en yoğun olduğu yerlerden birisi Perinçek siyasası, eğer prof. doç. eski bakan, em. general, eski genel müdür falan değilseniz, Aydın apartmanı eski yöneticisi unvanını kullanmak durumunda kalırsınız. Benim unvanım seninkini döver düzeyinde bir siyasi ortamın da hoş tarafları var tabii ki. Mİ.
18-02-2015 21:05 (14)
Elinize sağlık nebil
18-02-2015 22:56 (15)
Yorum yazmıycaktım ama duramadım. İşçi Partisi'nin adının neden İşçi partisi olduğunu yıllardır akıl sır erdiremiyordum. Çünkü "işçi" hariç hemen hemen her kesimden taraftarı vardı. İsim değişikliği ile doğru bir karar vermişler. Vatan partisi ismi yakışmış! hayırlı olsun. Diğer bir konu,Kaan Arslanoğlu'nun işçi partisi temelinde sol ya da sosyalist sol için "büyük siyaset yapma" eleştirisini çok yerinde ve haklı buluyorum. Büyük siyaset yapmayı solcular olarak çok seviyoruz kanımca. Sonuç olarak, siyaseten olduğumuz yerde çakılı kalıyoruz. Küçük işlerle uğraşmaya başladığımız zaman, solun siyaseten güçleneceğini, inandırıcı olacağını ve güvenilirliğinin artacağını düşünüyorum. Saygılarımla. Recai Kulaksız
18-02-2015 23:52 (16)
10'da sn AA'nın sözünü ettiği konuyu oldukça önemli ve geçerli buluyorum.dbo
19-02-2015 09:55 (17)
Sn Kulaksız 15, ben size daha ilginç bir şey söyliyeyim; PKK, Kürdistan İşçi Partisi demek oluyor. MH
19-02-2015 10:25 (18)
AA (10)’nın yorumu daha belirgin hale gelsin isterim. Önemli. Belirttiği gibi, insanların tarafını belirlemede bilinçli tercih, en azından seçilen tarafın ayrıntıları konusunda, o kadar da etkili olmayabilir. Daha önemlisi, bu “farklı” tarafların da aslında çoğu konuda ortak hareket edebilecek düşüncelere sahip olması. Düşünsel-fikirsel tartışmalarda, elbette daha çok, görüş farkları öne çıkıyor. Normal. Ama ortak hareket etmek için, her konuda, her ayrıntıda aynı düşünmek gerekmiyor ki! Güncel bir konuda tavır almak konusunda, ortak yönlerden çok farkları öne çıkarmak, işte bu normal olmasa gerek. +++ ZK
19-02-2015 10:25 (19)
- - - Örneğin, yerel bir eylem hazırlığı yapıyoruz. Dincileşmeye karşı “laik ve bilimsel eğitim” talebi için Eğitimiş ve Eğitimsen ile ayrı ayrı, BHH olarak görüşüyorsunuz. Biri, “anadilinde eğitim hakkını savunmayanlarla ortak hareket etmem” diyor. Diğeri, “anadilinde eğitim sloganlarını atanlarla aynı alanda bulunmam” diyor. Oysa, ikisi de dincileşmeye karşı, ikisi de laik ve bilimsel eğitimi savunuyor. Konu elbette bu kadar basit değil. “Bilimsel eğitim” zaten “anadilinde eğitimi kapsıyor, nasıl karşı olursunuz” yaklaşımı yok sayılamaz. Ama hepsinden önemlisi, bazı konularda farklı düşündüklerimizle de, ortak soruna karşı ve ortak temel düşüncelerimiz çerçevesinde birlikte hareket edebilmek. Felsefeleri, düşünceleri ayrıntılı tartışmak, aynı görüşleri dile getirdiğimiz konularda bile birlikte hareket etmemizi engelliyorsa, tamamen anlamsızlaşıyor. Oysa tartışabilmek önemli. Dolayısıyla, ortak hareket etme iradesi geliştirmek de önemli. Zafer Köse
19-02-2015 11:23 (20)
BİR FIKRA/BİLMECE DE BENDEN : BİZİM SOLCULARI HİNDİSTAN'A GÖNDERMİŞLER..GİDİN ÖRGÜTLEYİN..SOSYALİZME İKNA EDİN.. İKTİDARI ALIN. BİZİMKİLER ATLAMIŞ GİTMİŞLER HİNDİSTA'A , BAKMIŞLAR Kİ HALK YOKSUL PERİŞAN..BİR SÜRÜ TARİKAT VAR..SEFİLLİK DİZ BOYU. BİR DE DİKKATLERİNİ BOŞ BOŞ GEZİNEN İNEKLER ÇEKMİŞ. İNANÇ İŞTE , KUTSALMIŞ ..KESMİYORLAR.. NEYSE EFENDİM OTURMUŞ NERDEN BAŞLAYACAKLARINI DEĞERLENDİRMİŞLEEEER.. SORU ŞU : SİZCE BİZİM GELENEKSEL SOL AKLIMIZ NERDEN BAŞLAMIŞTIR İŞE ? İLK İCRAATLARI NE OLMUŞTUR ? CEVAP PEK YAKINDA . ALİ T.
19-02-2015 11:25 (21)
Bence ineği kesmişlerdir, "tabuları yok edelim" diye :))
20-02-2015 16:41 (22)
DİKKAT, ELEMAN ARANIYOR : ''Gönlünde olan'' ile ''gerçekleşebilir olan''ı ayırt edebilen , ''büyük siyaset'' dünyasında kendini kaybetmeyecek , halkın inanç değerlerine saygılı , bayrak ile kavgası olmayan , kürt muhalefetle iletişim becerisi gösterebilecek , ılımlı , ittifakçı solcular aranmaktadır.. Başvuranlar önce satranç elemelerinden geçip akabinde 'oyun kurucu nasıl olunur' eğitimlerine alınacaktır. Yanısıra 'algı yönetimi' derslerine alınacaktır.. Ali T. oksijen
20-02-2015 19:51 (23)
20 no'da tanımlanan devrim ihracatçısı solcu'nun, "ihracat yöntemindeki" salaklık alay konusu oluyor da, "ihracatı" mümkün gören süper salaklık neden komik olmuyor? İki bin yıl öncede yaşayanların, sosyalist devrim yapabileceği ümidi salaklık olmuyor da, ineği kesmek mi salaklık oluyor? 1920'ler sonrasında gülünebilecek bir fıkra, 90 yıl sonra, 1917 ve Stalin trajedisinden sonra hala gülünecek-"kıssadan hisse" mavraları gibi anlatılıyorsa, bu fıkrayı değerli görenin de son 90 yılda "dünyada" olup olmadığı merak edilebilir. ogürsel
20-02-2015 20:02 (24)
Sevgili Gürsel, adın sanın belli olmasa yorumlarının yarısından fazlası YAYIMLANMAZ ibaresi yerdi. Tüm ulusalcılara faşist dedin, sonra bir fıkrayı salaklıkla suçladın :) İlk günden beri kalay yiye yiye pasparlak olduk cümleten. İki bin yıl öncesini yaşadığını iddia ettiğin Hindistan'da bizdekinden çok daha güçlü sol ve komünist partiler var, bir bölgede komünistler iktidarda ve Hintlilerin entelektüel düzeyi bizdekinden kesinlikle daha yüksektir. Biraz "dünyaya" ve aramıza gelsen Tanrılar katından. Fıkralar bile gazabını dindirmiyor. fıkralar bile sana Stalin'i anımsatıyor ya pes :) Kaan
20-02-2015 20:28 (25)
Afganistan'a devrim ihraç edenlerin dolaylı olarak övüldüğü bir zihniyet dünyasında, "ineği kesenlerin" alay konusu edildiğini okudum. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, bu "sol, sosyalist, komünist" laflarının yeniden tanımlanmaya ihtiyacı var. İnsanları köleleştiren, acz içinde sefilleştiren, kadını kul-köle-köpek yapan kültürlere, geleneklere yalakalık yapan "sol, sosyalist, komünizm" nasıl bir şeydir? Marks mı demişti; kadınların kurtuluşu insanlığın kurtuluşu" anlamındaki cümleyi. (not, salaklık insani bir şeydir ve ben de zaman zaman yaparım, yazarım; aşağılayıcı bulmam, uyarıcı bir kelime olarak algılanmasını dilerim.)Günümüzdeki "resmi" sol, sosyalist ve komünist yapılar düzenin "maaşlı muhalefet" memurlarıdır! İçlerinde namuslu, erdemli, idealist çok insan olsa da sonuçta bir şekilde "düzene" hizmet ediyorlar. Kurumlaşmış, kendi içlerinde hiyerarşi ve tahakküm ürettikleri için. Anımsar mısın; o 80 öncesi bu kurumlaşmalar olmadan önce ne kadar sahiciydik. Daha eşitlikçi +++
20-02-2015 20:33 (26)
daha kardeşçe.. Bilgiye aç. Okur, okur, konuşurduk. Birbirimizin karşısında yutkunmadan, kolayca düşüncelerimizi dile getirirdik. Derneğe yeni gelen arayış içindeki gençlere, saygılı, alçakgönüllüce davranılırdı. Günün "şefleri" o zamanların mütevazı insanlarıydı. Ve süreç herkesin aleyhine oldu; Türkiye Sosyalistleri, 60-70 lerin tedrisatından geçip, ideolojiyi hatmetmiş ama özüne yabancılaşmış insanlar haline geldiler. O herşeyi bilmiş, yalamış yutmuşlar, gezi isyanında süt dökmüş kedilerdi ki, sonunda yine çaresizlik içinde bu toplumsal hareketi nasıl aşağılarız hesapları yapan da az değildir... Velhasıl.. AKP ve Erdoğan hiç de haketmediği bu gücü devşirmişse bu topraklardan, her sosyalistin ve her sosyalist kurumun ağır hataları sebebiyledir. Kimse bir yere kaçmasın; her ne olursa olsun; RTE denilen şahıs, bu gücü elde edebilmişse aydın, demokrat, solcu, sosyalist, liberal.. ciddi kusurlarımız vardır. Bu gerçeği görmezden gelip, bu arkaik-uyduruk; devrim ihracını +++
20-02-2015 20:34 (27)
yaşanılan onca şeyden sonra hala mümkünmüş gibi yansıtan; uyduruk devrim hayallerinin başarısızlığını "inek kesen", "idealist salak solculuğa" mal eden bürokratik "komünist" memur zihniyetini eleştirmek de kusur nerede? Sahte Komünizm'lerin ihracına kalkışanlar, Devletçi Kapitalist-Faşist darbeleri Sosyalizm diye yutturmaya yeltenmiş olanlar, kuşkusuz ki milyonlarca insanı keserler ama o ineği kesmezler! "Afrika Boynuzunda ne oldu" kitabında bu kara komediyi olduğu gibi okuyabilirsiniz. Gürsel Erkılınç
20-02-2015 20:45 (28)
Gürsel, sen bilgisayar başına geçmeden bir şeyler mi çekiyorsun? Benim tanıdığım Gürsel bu kadar mizah duygusundan yoksun, bu kadar kıt anlayışlı, bu kadar kaba ve pervesız olamaz. 20 numaralı yorumcu bir fıkra aktarmış ve bambaşka bir şey anlatıyor. Bu bir FIKRA Gürsel, yazıklar olsun bu bir FIKRA. Yorumcu da bu fıkrayla bambaşka bir şey anlatmak istiyor. Olayı sen devrim ihracına, Stalin'e, geri toplumda sosyalizm olmaza bin bir şeye bağlamışsın. Mizah ve soyutlama yeteneğinde bu derece sapma senin akıl sağlığın için cidden beni endişelendiriyor, bu bir şaka değil. Sen bu olamazsın. Bir kere sen o kişiyi tanıyor musun? Görüşlerini biliyor musun? Bu derece peşin ön yargı ve şaşmaz uzak tahmin gücü evlerden uzak bir hastalığı düşündürüyor. Bu ne kabalık hiç tanımadığın bir yorumcuya, yok böyle bir şey. 1917 trajedi, 90 yıllık Cumhuriyet tüm ilkellğimizin ve saldırganlığımızın sorumlusu. Ne var sende geriye, ne öneriyorsun bize? Sen neler okuyorsun Gürsel, nasıl bir tahribat bu? K.A.
20-02-2015 21:20 (29)
Sevgili Gürsel Bey, ben parmağımla bir yeri gösteriyorum...siz parmağımı konuşuyorsunuz...ayılınca tekrar okuyun..sevgiler.. Ali T. (Editöre not :Bu cümlemden istediğiniz kesimi atma tasarrufunu size veriyorum :) )
20-02-2015 21:56 (30)
Sevgili Kaan, iyiyim, gerçekten iyiyim. Sorun şu, gerçek devrimcilik, tabu'larla da hesaplaşandır; bak, o aşağılanan M.Kemal nasıl da tabu'larla mücadele etti. Nice "inek'ler" kesti! "İneklerin" boğaları da "öküzleştirilmişti" ama. Demek "öküz" deyip de geçmemek lazımmış! //// Senin fıkralara bir şey demedim; iyiydiler! Yerinde ve değerliydiler. Bu fıkra arkasında Sosyalist Devrim'e ait tarihsel yalanları doğrulamaya kalkışmış, malum Bürokratik, riyakar sosyalizmin politik dünyasına ait. Masum bir fıkra değil. Bunu anımsattım yalnızca. Bir kaç cümle yazmıştım; bak, adamlar bir kaç karikatür için katliam yaptı; ben ise sadece bir kaç cümle yazdım. Şu yaşadığımız sefaletin arkasında bu "halk yalakalığını"devrimcilik sanan zihniyeti açık eden bir fıkrayı eleştirmemin eleştirisi konuyu uzattı.(Yorumlarda kısa olsun düşüncesiyle"özet"sözcükler beni kaba gösterebilir; belki de öyleyim!Taşralı ve kaba!)Bunca çarpıtılmış gerçeklikler dünyasında, bu üslup daha yararlı olabilir. gürsel
20-02-2015 22:14 (31)
Ben de tam o "parmağı" anlatıyordum; yanlış yerleri işaret eden o "bildik" parmağı. Görülmesi gerekeni değil, parmağını önemseyenlerin dünyasını... ogürsel
20-02-2015 23:46 (32)
Sevgili can Gürsel Bey, slz Birinci Meclisin 'Allahu Ekber ' nidalarıyla açıldığını , 61 sarıklı hoca ve 8 tarikat şeyhini içerdiğini biliyor muydunuz? Nerede 'kesilen inek' ? ' Halk yalakalığı' diyerek onların ( beğenin beğenmeyin) sahip olduklarına ve tekamüllerine dikkatsizlik ve özensizlik telkin etmeyin sevgili dost.. Ben bulunduğum bölgede yol arkadaşlarımla hem inanç alanlarında hem de demokratik alanlardayım.. Onlardan biriyim .. İbadetlerine katılıyorum , bazen bazı yerlerde bazı şeyleri onlarla aynı havayı solumak için yapıyorum.. Eğitimsizlikleri , alışkanlıkları ile seviyorum onları.. Onlarla biz Özgecan için de buluşuyoruz..HES yapımına karşı olmak için de buluşuyoruz.. Yani 'güya ' okumuş ben olarak , ' ineği kesmiyorum' bırak inansınlar diyorum .. Her şeyi hallettik de sıra ona mı gelmiş? İnandıklarının içindeki ahlakı güzelliyorum. Sevgilerimle.. Ali T.
21-02-2015 08:56 (33)
Sayın Ali T. Din-inanç konusunda bu sitede yazdığım çok şey var. İnançlara saygı duyulmalıdır; hep söylerim; "dindar insanları severim; onlar dünya malını umursamayan, insanlara ayrımsız şefkati, merhameti yüksek" insanlardır."Ama birisi çıkıp da "adet görür görmez bir kız çocuğu ile cinsel ilişki kurulabilir,bu dine uygundur" derse ne olacak?"Dinimize göre kadın dövülebilir" derse,"kadın örtünmelidir" derse. "okula gitmemelidir" derse. İnsanlara, kadınlara, topluma zarar veren geleneklerle hesaplaşılmak zorunluluğu vardır. Bu sevgisizlik değil, gerçek insan sevgisidir; nasıl ki bir ebeveyn evladına, kendine zarar veren davranış alışkanlıkları edinmesin, terketsin diye yeri gelir bir tokat bile indiriyorsa, bu sevgisizliketn değil "aşırı sevgidendir." Onun o ciddi yanlış davranışını hoşgörmek ya cahillikten ya da sevgi-ilgi eksikliğindendir. Evet, "ineği kesmekten" önce ahıra kapatmayı öğretmekle de başlanabilirdi...ancak Kaan "parazit" yapınca karşılıklı diyalog gecikti. ogürsel
21-02-2015 08:56 (34)
Kaan öyle görmese de ben de "sizin solculardan" olduğum için alınmış, "tabularla" yüzleşme ile alay eden bir fıkra olduğu; "politik-takiyeci" tutumu öven içeriğini olumlamayarak "kendimce" bir "açıklama" yapmıştım.. gürsel
21-02-2015 10:22 (35)
Atilla Í'nin söylediginin karşılığı var. Liberalde ve solcuda daha sosyalist gibi görüneninde bilhassa milleti gıcık edici hal ve söz var. Dünya da böyle zaten. Milletin başarılarını milli gurura girer diye küçümsemek dışarıda ulusal bir dava olsa açık açık, en kötü içten kaybetsin istemek. Biliyosunuz işte. Yalnız Atilla i ve İP uyelerinin kendilerini ittihat ve terakki üyesi zannetmeleri de pek yersiz geliyor. Yani İP iktidar olsa hayat siyah beyaz olurmuş gibi koy enstitüleri her yer marş benzeri durumlar. Millet bu kadar millicilik seviyor mu. Senelerdir mhp nin oy şeysi belli. E katılanlar olmuş, e her toplumda o kadar olur. Bende de bi huy başladı hem haklı buluyorum hem bulmuyorum. Bide sol partilerin böyle siyasi yalpalanmalarını hemen şey etmeyelim.. Yoksa o onla ittifaka girmiş yok o orda sağ eğilim göstermiş bunlar öze zarar şeyler değil. Uzlaşmayıp ta nolacak ? Serkan baknalı
21-02-2015 10:33 (36)
Ben de sizden çok farklı düşünmüyorum değerli Baknalı. Zaten işaret etmek istediğim, eleştirdiğim çifte standart hastalığı. Y-CHP'yi eleştirmeye gelince mangalda kül bırakmayacaksın, Cemaatle işbirliği yaptı, ABD ile anlaştı diyeceksin, kendine gelince eski-yeni bütün Amerikancıları partiye dolduracaksın, seçimlerde "tarafsız" olup Erdoğan'a destek vereceksin, ötekilerin yaptığı gibi PKK yalakası olacaksın, bu kanaldan ABD'ye gös kırpacaksın. Kimse birbirini eleştirmezse bu konuda tamam. Ama eleştirenin ipliğini pazara çıkarmak lazım. Tencere dibin kara, seninki benden kara hesabı. Kaan A.
21-02-2015 13:54 (37)
33, haklısınız sn gürsel.dbo
22-02-2015 08:55 (38)
Kaan, YCHP'nin, başarısızlığını örtmek için, bize muhalefet edenlerİ MİT görevlendirdi biçimindeki zavallılığın arkasına sığınmasına ne diyorsun? Ayrıca MİT'e çalışmak kötü de CIA'ya çalışmak iyi mi? TR-705 ne iş? AKP'nin yıllardır kullandığı, halen de kullanmaya devam ettiği darbeci yaftalamasını şimdi Memur Kemal'in ekibi kendilerine muhalefet edenler için kullanıyor. Edep Ya Hu. Mİ.
22-02-2015 09:02 (39)
AKP'nin ve MİT'in böyle çalışmaları olduğunu herkes biliyor Mutluhan. Senin şaşırmana hayret ettim. Erdoğan ile tahliyeler üstünden bir anlaşma da var, bunu da herkes biliyor. CHP içinden bu kumpasa katılabilecek tıynette adam bulmak hiç zor değil. Dedikoduya değil, siyasi sonuçlara bakarsak daha da doğrulamış oluruz dedikoduları. Ayrıca bu ülkede darbeciliği alenen savunan birçok solcu da var. Seçim ittifakları ortada. Niye bunlar irkiltiyor ki seni, ilk kez duyuyormuş gibi? K.A.
22-02-2015 09:40 (40)
Sorularımı geçiştirmişsin Kaan, Memur Kemal'in başa geçmesini kim tezgahladı sence? TR-705 ne iş, tahliyeler üzerinden yapılan anlaşmaları biliyorsan bunlardan da haberin vardır, bu konularda da aydınlatır mısın bizleri? Mi
22-02-2015 09:46 (41)
Memur Kemal'in başa geçmesini hadi CIA tezgahladı diyelim, birileri tezgahlamış, büyük ihtimal. Fakat bu CHP güçlenmesin diye binbir tezgah yapıldığı gerçeğini değiştirmez. Aman bu tezgahın parçası olma. Şimdi çok moda. Solcuların büyük kısmı AKP'yi unutmuş, CHP'nin ne kadar kötü olduğunu anlatmaya çalışıyor. Bu büyük bir onursuzluk. Tamam, Kılıçdaroğlu tezgahla işbaşına geldi. Kabul. Ne yapalım. Baykal da tezgahla oradaydı, Erdoğan'la anlaşmıştı bazı şeylerde büyük ihtimal. Ne yapalım şimdi. Durmadan CHP'ye vurmak ancak başka temiz bir güç varsa anlamlıdır, yoksa ya hainliktir, ya aptallık. Tezgahın parçası olmayan bir tek sen varsın Mutluhan. Aman fazla konuşup sen de parçası olma. İlerde temiz bir lidere ihtiyaç var :)) K.A.
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210912
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.