Bezgin birer çiçek
kahramanlıkla ihânet arasındaki, kıl kadar incelik için.
---
a./
arkadaşlar!
üzgün birer çiçek oldunuz
bezgin birer çiçek olarak kaldınız aşk diyârında
öyle ya: yaşam, mosmor eziklikten kalan
güceniklikti
bol asitli yağmurlardı genellikle
rüzgârı sıkboğaz edilmiş bir ergenlikti
gerçi başınızı kaldırsanız görecektiniz
işâret parmaklarınızın ucunda duran
kınalı yapıncak tadındaki konuşmaları
gördüm: dumura uğratılmış şarkılarda
cebelleştiniz
alkolden geçirildiniz ejderhadan iblisten
aşk dediniz, boğma teli sundu apoletliler
boynunuzda akrep kılıklıların açtığı yara
birer serkeş şarapnel, binlerce çarpık bakış,
belki bir o kadar ağıt
ki siz onları da karşıladınız
gök, eylül öncesi'ne benzemiyor arkadaşlar
açmıyor kendini yaşamın mıknatısına
yeryüzüyle buluşup parlatmıyor aşk alevini
baksanıza!
haraç-mezat pazarına düştü diriniz
tavernayla nihilizm cangılında
kelaynak kuşlarına döndünüz
ya yeryüzü: kalleşlikten
yok-olma'nın eşiğinde
bocalayıp duruyor işte
arabeskle eurobesk karışımından
şık giysili robotlara
silikon göğüslere, solaryumlu gövdelere
telekomünikasyon tuzaklarına
çarpa-çarpıla
b./
peki, niye yardık kalbimizi biz?
bir inançtan bin cenin çıkarmak için
değilse değilse değilse
mâdem ki boşlukta sallanacaktı sarkaç
-sorduğunuz oluyor mu benliğinize-
susmak kurşundan da ağır
ağırlığınca bunalımlı
-ki bilinir üstelik-
aşk ayağa kalkamaz
bir kez savunulmakla
ispirtodan jiletten frengiden kurtulamaz
bunu hüzünlenmenin tüm renklerinden öğrendik
bunu kuytu bakışların içtenliğinden
c./
öyleyse yekinmeli birçok şehirden
ruhlarına sevgililerin birçok nehirden
ve yürümeli
biz yürüyünce yurdumuzun yüzü gülecek
insanıyla kuşuyla
deniziyle dağıyla
Bünyamin Durali