Lal Fener

 

 

Suskun tahta kapı

Dilini unutmuş eşikte

Eşikte belleği ağaç

Lal bir fener gibi

Kullanıyorum aklımı bugünlerde

 

Bir düğün alayından arta kalmış gelinin

Dizbağları çözülüvermiş de eşiğimde

Saklarken korku dolu gözlerini

Vuruvermiş ışıklarım

Ölüm sinmiş yüzüne

 

Kıvrılıp kalıvermişti öylece

Nereye kapandığı artık unutulmuş kapıyı açarken

Yağmur gibi yağmıştı da kurşunlar

Çarpıvermişti ışıklarım

Devletin kendisinden çok aradığı

Gencecik ve masmavi gölgesine

 

Sanki sonsuz bir alevle alazlandım

Titredi içimde köz

Kuru ve kavruk fitil

Çoktan belleğimden silinmiş gün ışığını

Çoktan unuttuğum mavi bir gök gibi

Teninde taşıdığını görünce

 

Sanki gündüz göğü inmiş

Bir hale gibi ışıklarım içimde

Binlerce ayak ve gövde sustu

Bir ten gördü işte

Bir geçmiş ölüvermişti eşiğimde

 

Nihat Ateş

23-03-2013
Facebook
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210495
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.