Yorum
İlgili Haber

Sn. Mutluhan İzmir, gördüğünüz gibi 2'ye karşı 1'im ve yardıma gelen kimse de yok. Öyle ölesiye sevgi bağımız yoktur aramızda ama tanıdığımız kadarıyla içtenlik ve tutarlılık vardır. Soyadımı kullanarak yaptığınız kelime oyunu çok dahice ama ortada "delikanlılık", maçoluk düzeyinde bir diyalog yoktu buraya nasıl geldiniz? "Eşlerimiz kendi savaşlarını verebilecek cesareti bulabiliyor mu?" sorusunu şöyle yanıtlayayım; eşimin bırakın o cesareti bulmayı, beni her türlü oyma hakkına sahip olduğunu söyliyeyim. Bildiğim kadarıyla a.y.a.'nın Red Sonya'sı var ve a.y.a da onu çok dikkate almaktadır. Ancak görünen o ki sizde de benzer bir durum var. Nebleyim belki bir pazar kahvaltısında biraraya gelsek bunlar ve daha fazlasını konuşabilirdik. (Ha, bir de kendi kendinize gurur duyabilirsiniz ama bizim adımıza utanmanız gerekmez, çünkü eğer varsa aramızda "destek olmaya odaklı bir tutum" şeysi, mahallemizin bir sakini olmanız hasebiyle bu sizi de kapsar seve seve). mh
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Yorumlarınızın altına LÜTFEN AD SOYAD YAZINIZ: Kutucuğun üstünde "Yorumlarınıza gerçek ad soyadınızı eklemeniz zorunludur" diye yazıyor. Bunu yüzüncü kez hatırlatıyoruz ayrıca. Ama bazılarının görevi isimsiz cinlik yapmak. Anlıyoruz, her yerde kalabalıksınız da, buraya girmeyin. Kendi cinliğinizle kendi mekanınızda halvet olun lütfen. Bazılarının görevi de sanki hiçbir cümleyi anlamamak. Bir kutucuk içindeki 10 cümlenin 10'nunun da yanlış anlamak. Uzman, elit, akademik ve üstelik sivri dilli bir anlamazlık gösterisi. Sinir bozmakta başarılı. Tek bir cümleyi bile kasten anlamayan birileriyle uğraşmak psikolojik işkencenin en ağırı. Ve bizce bu tartışmayı uzatmak gereksiz. Cevap verilmemesini sadece öneririz. Cevap geldiğinde hakaret yok ise ve gerçek isimliyse elbette onaylayacağız. MÜDÜRİYET
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Sayın mh, beni bilenler bilir, ayrımcılığınız doğru olmuş, güçlü bir dişiyimdir, öyle ki eşimle de bu konular üzerine çok ciddi ve sert tartışmalar yaşarız biz. Ancak sizlerin aksine bizim evde işler birbiri adına mücadele vererek yürümez, herkesin görüşü ve düşüncesi ayrıdır, kimse birbirinin şakşakçılığını yapmaz, üç senedir benim bir tane 'katkım' olmamıştır bu siteye, sebebi de budur, evde tarikat mantığı yoktur yani. Kitabı okumadan üzerine eleştiri okuyunuz, okuduklarınız çok değerli olabilir ama onlar sizin görüşünüz olmayacaktır. Falan filan işte...bu arada şu anda eşim uyumakta, gizli yazıyorum :) bir sakıncası olur mu ki? si
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Mehmet, gördüğün gibi eşim kendi savaşını kendisi verecek güçtedir. Mücadelesi bağımsız ve kendi adinadir ve hiçbir grubun içinde harmanlanmamistir. Tabii ki bir romanı okumadan eleştirisini okursun ama sadece o eleştiriye dayanarak romanı okumadan roman hakkinda karar vermek, ilaç firmalarından tedavi öğrenmeye benzer. Elestiri yazisi fikir verir tabii ki ama sadece onu okuyup da bir roman hakkinda fanatik bir fikrin savunucusu haline gelirsen futbol fanatigi duzeyinde kalirsin. Eşimin bağımsız tutumundan ne kadar gurur duyuyorsam sizin sadece birbirinize destek olmaya odakli tutumunuz sizin adınıza beni utandırdı. Yazdigin gibi herkes kendi savasini versin. Birbirinizi ölesiye seven bir grupsunuz, sizi çok iyi anlıyorum. 15 yaşında iken ben de oyleydim. Delikanlılık ile harmanlanmis mehmetlerle tartışmak edebi olmaktan çok, kasımpaşa tadi veriyor.Bu kadar maço kocasi olan esleriniz kendi savaşlarını verebilecek cesareti bulabiliyor mu? Aya destek atıyor mu evde de? Mutluhan İzmir
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

(devam) bugünlerde tanık olduğumuz cerattepe direnişleri de kanımca aynı gerici yöntemlerle kırılacak ve cengiz muradına erecektir.daha önce de trabzon,araklı,rize,senoz vadisi ve daha birçok yerde sürdürülen direnişler ancak bir avuç yurtsever insan tarafından yürütülmeye çalışılmaktadır.oralardaki yoksul insanların hayatlarında görmedikleri parayı,gözden çıkardıkları ve umurlarında bile olmayan topraklar için gösteren şirketler küçük küçük direnişleri yayılamadan sona erdirebilmişlerdir.şimdinin çatışması ise topraklarını üç beş kuruşa elden çıkaran köylülerin,sen çok aldın ben az aldım,biçimindeki kavgalarıdır.(süleyman s. kazdal)
Göğe komşu topraklar: Artvin

Sn. E. Parsa (36) isteğinizin karşılanması için bir etimolog konsültasyonu istemek uygun olacaktır. Ancak, bu mümkün olmazsa, sitemizde, hali hazırda kavram kanırtıcısı bir sevgi kelebeğini bulmak da zor olmayacaktır. mh
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

ben de o şebekenin rize şubesindenim.yukarıda yazılanlar doğrudur.karadeniz'de özelde rize,artvin ve trabzon'da da sevgili yurdum insanının bir özetini görürsünüz.iyi de vardır kötü de.ama özellikle doğu karadeniz'de insanlar,yukarıda da söylendiği gibi körü körüne bir devlet seviciliğine sahiptir.ne söylersen söyle kar etmez.çay fabrikalarında,çaylıklarda ekmek parası için üç kuruşa çırpınan bu insanların yöresel kültürleri çökmüştür.topraklarında karınlarını doyuramayan nüfusun büyük bölümü zaten büyük kentlerdedir ve topraklarıyla bağları yılda birkaç günlük izinlerle sınırlıdır.bir de dini kitabı koydun mu önlerine onlara yaptıramayacağın şey yoktur.son otuz yılda kültürel yapı çökmüş,siyasi yönelim ise tamamen gericileştirilmiştir.bu gericileştirilme sonucu insanların devlet seviciliği tavan yapmıştır.devletin son yıllarda karadeniz'de oynadığı rant oyunları nedeniyle muhalif hareketlerin ortaya çıkması yerel halkın büyük çoğunluğu tarafından reddedilmektedir.(devam)
Göğe komşu topraklar: Artvin

Sn. S.İ. (40) diyorsunuz ki "...üstüne bir de mh'nin avukatlığını yap. Bir daha okursan görürsün, kendisi bir eseri eleştirmek için okumaya gerek yok diyor." diyorsunuz. Valla a.y.a.'nın söyleye söyleye dilinde tüy bittiği, disleksi işte budur. Benim dediğim; "Bir eserin eleştirisini okumak için o eserin bizatihi kendisini okumak şart mıdır?, Okumasak olmaz mı? Doğrudan eleştirisini okuyamaz mıyız? Bence okuyabiliriz ve de çok güzel olur" idi ancak siz bambaşka bir şey olarak, "bir eseri eleştirmek için okumaya gerek yok" şeklinde anlamışsınız. Bu durumda benim yapabileceğim bir şey yok sizin için. a.y.a.'yı da provoke etmeye çalışmanız nafile. Çünkü mh'yi kazıyın altından a.y.a. çıkar veya tersi. Bay dı vey, güçlü bir dişi olarak, eşiniz adına savunmanıza da saygı duyuyorum ancak herkes savaşını kendi vermelidir kanımca. Herşeye rağmen saygı ve sevgilerimle. Sizi tanımış olmaktan memnun oldum. mh
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Emek Öyküleri seçkisini ise hala açar okurum. Ama bazı tavırlarına anlam verememişimdir. Kendisinin neredeyse tüm ödül seçici kurullarında bulunması hep rahatsız etmiştir beni örneğin. Bu da başka bir tutarsızlık. “G star olarak hedefine giremeyecek veya kulvarında kendine rakip olamayacaklardan star yapmaya çalışıyor,” diyor Arslanoğlu. Değerli Arslanoğlu’nun bu suçlaması ise çok ağır. Yorumları sürdüreceğim. U. Günel
Başkaları kahrolmadıkça bizler mutlu olamayız – Aklın vıcıklaşması (5. ve son bölüm)

Bunun dışında Cengiz Gündoğdu’nun Estetik Kalkışma adlı yapıtı üzerine yazdıklarında ise Kaan Arslanoğlu’na katıldığım yerler var. Ama katılmadığım da birçok nokta var. Sözgelimi hala “Gündoğdu kötü eserleri başarıyla eleştirir, ama iyi eserlerden pek anlamaz” savını kanıtlayamadığını düşünüyorum. Cemil Kavukçu ve Selim İleri konusunda Cengiz Gündoğdu’ya katılıyorum. Solcuların yapıtlarında cinselliğin bu kadar fazla kullanılması ve nedeninin kitabın satılması kaygısı konusunda kesinlikle doğru... Öfke ve umut konusunda da daha çok düşünmem, düşünmemiz gerektiğini düşündüm yazı dizisini okuyunca. Yine de Arslanoğlu’nun fazlasıyla karamsar baktığını söyleyebilirim. Arslanoğlu’nun sorduğu sorulardan birini ben de soruyorum: “65 yaş altında hiç mi edebiyatçı çıkmamış bu ülkeden?” Arslanoğlu’nun Adnan Özyalçıner hakkındaki yorumu da düşünmeye değer. Adnan Özyalçıner’in neredeyse tüm kitaplarını okudum. Bazı öykülerinde kopukluk ve belirsizlik olduğunu not almıştım okurken. U. Günel+
Başkaları kahrolmadıkça bizler mutlu olamayız – Aklın vıcıklaşması (5. ve son bölüm)

Değerli Kaan Arslanoğlu’nun emeğine sağlık diyerek başlayayım. Yazı dizisinden çokça yararlandığımı söyleyebilirim. Daha çok sorguladım, daha çok düşündüm. “İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı?” kitabına yazdığım eleştiri üzerine farklı görüşlerle birçok yorumun gelmesi yalnızca benim için değil, yazıyı ve yorumları okuyan herkes için epey yararlı olmuştur. Yazmakta biraz geciktim, çünkü başka birçok yazıyla uğraşıyorum. Çalışıyorum, aynı zamanda öğrenciyim. Bir de yazılara yorum yapmak için yazı dizisinin tamamlanmasını bekledim. Hepsini baştan okudum ve ileride yine okuyacağım.Nihat Genç’in İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı kitabı özelinden böyle bir tartışmaya girildiği için haliyle yazı dizisi bittiğinde o eleştirimi yine okudum ve haklı olduğumu bir kere daha anladım. Kaan Arslanoğlu’nun yazı dizisiyle elbette birçok kazanımım oldu ama Arslanoğlu’nun Nihat Genç’in romanını harika olarak değerlendirmesini hala anlayamıyorum. Yazı dizisinde buna dayanak olabilecek bir şey de göremiyorum. U.Günel+
Başkaları kahrolmadıkça bizler mutlu olamayız – Aklın vıcıklaşması (5. ve son bölüm)

Çok şükür bu site vasıtasıyla gelecek puanlara hiç ihtiyacım yok. Bizim bölümlerde böyle şeyler işe yaramaz. Internette yazılanlara hocalar bakmaz bile. Kriterler farklı. Küçük savunmak iyi. Atasü savunmak cengaverlik. Romanınız için o yazıyı yazardım ama tercih etmedim, şu an yazsam yine güzel şeyler yazarım çünkü faşizan tutumlardan etkilenmem, eseri yazarından bağımsız değerlendirebilirim. Saygıdan bence hiç bahsetmeyelim, edebi eserlere dandik diyen ben değilim. Ama bence de çok iyi olmuş. Ben cengaverliğimin bu siteye yaradığının da farkındayım, ne güzel, birden okunma sayınız arttı. si
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Yok sayın Sİ, siz o yazıyı yazamazdınız, yazmadınız. Kibarca iyi olmuş, demek istedim. Benim kitaplarım "kutsal kitap" statüsünde değildir. Hatta çöp olarak değerlendirebilirsiniz dedim. Sizin cevabınız işte böyle. Bravo, saygı katsayınızı kutlarım. Yazamazdınız, çünkü benim gibi tek başına kalmayı göze almış ve 25 yıldır böyle yazan birinin kitabını yazmak, övse de sövse de yazana risk getirir. Bu benim görüşüm değil, yazmak isteyenler böyle düşünüp yazamaz. Siz ilk örnek değilsiniz. Ama birden atılıp Erendiz Atasü cengaverliği yapmak risksizdir, hatta akademik camiada size puan kazandırır. 3 küsur yıllık yayın hayatımızda sizin tek katkınız bu oldu. Sizin muhalifliğiniz sadece bize çalışır. Durmak yok, yola devam. Kaan A.
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Pardon Sayın K.A, sizin romanınız kutsal kitaplar kategorisindeydi, unutmuşum. Burada sorulara cevap vermeyip konu değiştirmek adetten sanırım. Romanınız hakkında bir şey yazmamam her iki taraf için de isabet olmuş, doğru. Yoksa utanç duyardık değil mi şu an? si
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Suna Güler'i gerçek biri olduğunu bilecek kadar tanıyorum. Doğa tutkunu, yardımsever ve yazar. Yıllar önce Erendiz Atasü'nün Ank. Üni. Ecz. Fak.nde öğretim üyesi iken çıkardığı bir kitabını okumuş ve beğenmiştim. Bir daha okumadım, kendisiyle yapılmış bazı söyleşiler hariç. Ülkemiz şartlarında "kadın"ı mesele etmiş olmasını önemli buluyorum. Edebi açıdan tanımıyorum, ancak onu çok beğenen kadın yazar arkadaşlarım var :)) Bir edebi tür olarak, romanı/kitabı okumadan da yararlanılan ve keyif alınan eleştiri yazıları olabileceğini düşünürüm, ancak bu yazıyı kendim için böyle değerlendiremedim. Suna Güler, ilk bakışta etkili ve imla açısından da fazla sorun içermeyen bir eleştiri yapmış görünmekle birlikte, gerçek şahıslar ve yazıya dair önemli iddiaları mevcut. Dolayısıyla, her eleştiri yazısı için geçerli olmasa da bu romanı okumadan bu yazıyı yorumlamanın eksik ve hatalı olacağını düşünüyorum. Ancak her şeyden önce burada önemli tartışmalara vesile olması iyi bir şey. Saygılar. Mine M.
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Artvin deyince benim aklıma da ya çok iyi ya da çok kötü insan örnekleri geliyor. Ortasına rastlamadım:) Maçahel dediniz de, AYA' ya bir pas vereyim gol atsın. Abaza Keçisini hiç duydumu acaba? Maçahel bölgesinde bulunan. Ayrıca Kars'la ilgili de görüşlerini de öğrenmek isterim. Saygılar. Recai Kulaksız
Göğe komşu topraklar: Artvin

Genelleme hatasına düşüp toptan yüceltmek veya bir iki örnekle bu haklı direnişi küçümsemek olayı yetersiz yorumlamamıza neden olur. İki yaklaşımın da yanlış olduğunu, bir topluluğun tamamen iyi insanlardan oluşmadığını, diğer taraftan ortak hareketlerinin haksızlığını göstermek için topluluktaki kötüleri ifşa etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Haklılığı yeterli kanıta sahip bir halk direnişine katılanların bile tamamen iyi insanlardan müteşekkil olması mümkün değildir. Peki bunu bile bile haklı olduğunu düşündüğümüz bir direnişi desteklemeli miyiz ya da içinde sevmediklerimiz katılıyor diye kesinlikle hiçbir topluluk hareketini desteklememeli miyiz? Sadece iyi insanlardan oluşmuş bir topluluk biliyor musunuz? Ezel Parsa
Göğe komşu topraklar: Artvin

Her tartışmada burada yorum yazan her insanın bahsettiği her kitabı alıp okumaya bir robot değil, insan olduğumdan imkanım bulunmuyor. Dağın Öteki Yüzü'nü 15-16 yıl kadar önce okudum ve dandik bir kitap olarak etiketleyip dahasında Erendiz hanımdan bir şey okumadım. Şimdi tekrar aynı kitabı ele alıp yazı yazacak değilim. Her yere yetişemem. Ama Suna Güler'in eleştirisini gayet yerinde, düzeyli bir eleştiri olarak gördüm, çoğu görüşüne katılıyorum. İlaveten Suna Güler'in takma ad değil, "Günah Kadına Yaraşır" ve daha birkaç kitabın yazarı ve çevirmeni Suna Güler olduğunu öğrendim. Ara Güler'in eşi olan Suna Güler ise 2010'da vefat etmiş. Yani daha önce Mutluhan'ın iddia ettiği gibi "ç" rumuzlu yorumcu ben olmadığım gibi, Suna Güler de ben değilim :)) Kendisi buraya not iletirse, yorumlara cevap verirse memnun olurum. Son bir şey: Benim Çağrısız Hayalim kitabı Erendiz Hanım'ınki düzeyindeyse onu da çöp olarak görebilirsiniz. Hakkında bir şey yazmadığınız isabet olmuş :) Kaan A
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Kıymetli Sİ; benim örneğimi bana karşı kullanmayınız lütfen. E.A. romanında Atatürk'ü değil, Mustafa Suphi'yi övseydi, yine kötü roman olacaktı yine kötü roman olacaktı. Çünkü roman anlayışlarımız da farklı, ideolojimiz farklı olduğu gibi. Ayrıca Atatürk'ü ben de severim, Atatürk asalaklarından ise nefret ederim. Ülkeyi bu hale getirenlerin en önde gidenleridir, o yüzden onlara ağırlaştırılmış müebbet kin duyarım. Roman ölçütlerimizi birçok yerde defalarca netleştirdik. Bana göre Dağın Öteki Y. kötüdür, iyi roman olsaydı, isterse Tayyip'i övsün, iyi roman olacaktı. Bu bir, ikincisi: Bir eseri okumadan, eleştirisi okunabilir, genellikle yapılan budur, yanlış da değildir. Tersi de doğrudur. Çünkü eleştiri bir bağımsız edebi türdür. Örneğin Nurullah Ataç'ın eleştirilerinin çoğunu okudum. Eleştirdiklerinin çoğunu okumadan. Bu bana çok şey öğretti. Okur, eleştirileri okuduktan sonra da bir romanı okuyup okumamaya karar verebilir. En tabii hakkıdır. Devam.. K.A.
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

İki dedem de Artvin'den göçme. Ben de o ŞEBEKEDENİM :)) Ama AYA'nın dediklerinde doğruluk payı yüksek. Kaan A.
Göğe komşu topraklar: Artvin

Bir romanı eleştirirken biçim, biçem ve içerik ayrımını yapmazsanız eleştiri beyaz türk düzeyinde kalır. Kaan Arslanoğlu'nun yıllar evvel okuduğum Çağrısız Hayalim adlı romanını biçim ve biçem estetiği açısından ne kadar iyi bulduğumu hatırladım şimdi. Atasü romanı da benzer bir çizgidedir. İçerik olarak değil tabii ki, o insanbu kurallarına uymuyor. Herkese iyi haftasonları. si
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Sizler çok saygı duyduğum mesleğiniz için tıp fakültelerinde eğitim alırken, gece gündüz nöbet tutarken, bizler de edebi teori ve eleştiri tarihi okuyorduk anlayacağın. Suna Güler takma ismi ile yazan kişi makalesinde adam akıllı romanı eleştirseydi, eksik dediği şeyleri edebi açıdan gösterseydi, tamam. Ama eksiğin ne olduğu zaten belli. Eksik, daha doğrusu yanlışlık, teknikte vs değil, romanın içeriğinde. M. K. Atatürk'e, cumhuriyete saldırmanın dayanılmaz hafifliği. Mesela romanda defalarca yinelenen sahnelerden bahsetmiş Güler. Extended metaphor niye yapılır acep, bir düşünebilir mi kendisi? Romanın tekniğini sorgulamış Güler, herhalde anlatım tekniği demek istedi. Stream of consciousness gibi teknikler icat edildi, var mı haberiniz, hani sesler, konuşanlar değişiyor sürekli, Virginia Woolf kullanır hani...Ama mesele bunlar değil. Bu romandan cumhuriyet tarihini ve Atatürk'ü çıkaralım gelin. Yerine Mustafa Suphi koyalım. Şimdi ne muhteşem oldu değil mi? si
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

aya, çok şaşırttın beni bu sefer, sen o kadar kendine evren üstü, sistem üstü bir dil yarat, sonra gel ataerkil ideolojinin kurbanı ol, maço maço konuş...üstüne bir de mh'nin avukatlığını yap. Bir daha okursan görürsün, kendisi bir eseri eleştirmek için okumaya gerek yok diyor. Bir diğer kişi de ilkokul mezunları için büyük endişe duymuş. Neyse bunlar gerçekten safsata şeyler, burada Atasü'nün romanını tartışmıyoruz artık, bireysel saldırı kısmına geçildi belli ki. Çok iyi bir okuyucu olabilirsiniz, çok iyi bir roman yazarı veya edebiyatçı da olabilirsiniz ancak edebiyat eleştirisini eleştiri teknikleri bilmeden yapmanın imkansız olduğu gerçeğini değiştirmez hiç biri. Benim şimdi önüme tıp kitaplarını yığsalar, oku bunları 6 sene diye, sonra karşıma hasta gelse, teşhis koyabilir miyim? Narrator, implied narrator, form, content, simile, metaphor, vb...üzerine okumadan, eleştiri tahihi ve edebiyat teorisi bilmeden romanın nasıl yetersiz bulunduğunu açıklayan bir kişi var mı burada?si+
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Şahıslara sataşmak amacında değilim. Bu kavram üretilmiş ve yaygın olarak kullanılıyor. Anlamını açıklayan bir referans olursa birbirimizi daha iyi anlayabiliriz. Yoksa boş göstergenin içine her birimiz işimize gelen anlamları doldururken birbirimizi anlamadan boşlukta kürek çekeriz. Bilimselliğin ve sanatın kimsenin tekelinde olmaması için uğraş veren ender kalelerden biri olduğu için bu siteyi takip ediyorum. Yanlış bildiklerimi düzeltmek ve doğruları öğrenmek için... Ezel Parsa
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

artvinli şebekeyi ifşa ediyorum öyleyse. ahandas: kadir topbaş, faruk çelik, ahmet iyimaya, ibrahim şahin (trt eski genel müdürü olan; diğeri değil) ve daha niceleri... son iki isim bu yazıda geçen Macahela'dandır hemi de. uzun boylu bi adam var. o da artvin'in pek uzağından sayılmaz hani. e bunların hepsinin ortak özelliği ne? milletin fotzesine koyacak adamı koruyup kollayan düzenin kurucu ve koruyucu gücünü temsil ederler. biline! artvin'e en büyük kötülük artvinlilerden gelmiştir. madeni geçin hele. o barajları babam mı koydu oraya? 40 yıl sonra o balçıktan tuğla yaparlar artık. karnım ne tok böyle laflara. uçakta ne yiğcem la ben? neyse. a.y.a. kıprısss'tan uçaksss binsss
Göğe komşu topraklar: Artvin

sayın parsa, kavram üretmek için düşünmeyle işe başlanmalı buyurmuşsunuz. bu kavramı - beyaz türk - ben üretmedim. fekat beyazötesi ve beyazımsı bana ait kavramlar. tartışırız. sosyolojik tanımlarda kesin sınırlarla açıklama yapmaya çalışmak harbi kasar ama. ben diyeyim de... hiç değilse ben bana ait kavramları açıklarım. konsensus oluşup oluşmaması beni bağlamaz. bilimsel kavram-ad eşleştirmelerinde o iş sizin dediğiniz gibi olmuyo çünkü. filim adam olabilirim ama bilimadamı yönüm de epey ağırdır. belirteyim. bize lolo olmasın yani. narratology'den değil bi de benim ilim-bilim-bilmeyim durumum. gayet pozitif işlerle, ölçülebilirlerle uğraşanzi. kıliğr? düşünmeye davet edişinizi de gayet kibarca algıladım. totoma ve işkembeme söyledim. bende kafa yok ya. onlar düşünme sürecine katılacaklar. saygılarımı sunarım efenim. a.y.a. kaşınsss (düşünemezsss)
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Sn Parsa, tam da cümleten burada bir kez daha can sıkıcı biçimde deneyimlediğimiz üzere, insanları birbirine düşürmek, kışkırtmak, sorunları bütüncül bir bakışla görüp ortak çözümler üretmeye engel olmak amacıyla icat edilmiş bir kavram zararlısıdır, kanaatimce. Saygılar. Mine M.
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Beyaz Türk'ten aynı görüşten iki benzer kişi bile farklı anlamlar çıkarır. Kimisi diplomatları, kimisi iş adamlarını, kimisi "boğaza karşı viski içenleri" anlar. Beyaz Türk'ü yükselene çelme takan gizli bir teşkilat olarak kurgulayanlar vardır. Okumuş, batı değerlerini benimsemiş insanlardan tiksinenler bu kavramı en çok sahiplenen gruptur. Bazıları bu kavramı "burjuva" yerine koydular. Sağcılar solcular için kullanır. Cumhuriyet karşıtları kurucular için kullanıyor. Kimisi patronu için, kimisi kadro alamadığı üniversitedeki öğretim üyeleri yerine... Anlamsız kavramları kullanmak haksızlıklara karşı durmaya engel oluyor. Kavram üretebilmek için düşünmeyle işe başlanmalı. Anlamını tam olarak açıklayabilmek gerekir önce. Beyaz Türk kimdir, kesin sınırlarıyla açıklayabilecek bilimsel bir insan var mıdır? Ezel Parsa
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

benzetmeye bak, hizaya gel! sonra millet beni edebe, adaba davet ediyo. izansızlık bu işte. hamfendi, hamfendi, hasta muayene ederken hastaya ihtiyaç duymak başka şey; muayene sonucunu raporlamak başka şey; o rapora bakarak kendisini görmediğiniz hastanın durumu hakkında fikir yürütmek başka şey. sizi İZAN'a davet ediyorum (milas'taki özel hastane değil). izansızca benzetme yaparsanız ben o benzetmelere çatır çatır voleyi, hatta röveşatayı çakarım. ilkokul mezunlarının 31'i bilip bilmemesinden bana ne hem? beyaz olmayan türkler içer gerçekten de. çünkü şişesi 5 yuro. beyaz türk angutlar şişesine 100 yuro bayılıp soba isi - kurum aromalı lagavulin felan takılıyolar (metaxa 28 yıldız felan da olabilir). kanıt arayan da aynaya bakabilir. ben baktım. hominid değilmişim. ayna öyle dedi. insan hakkaten bu. o aynadaki kim bilemedim. a.y.a. says narratology is a craft of the hususi kifayetsizsss ve cüccüklerin burcuvalarından kisss. a.y.a. öpsss, başa koysss
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Sitemiz gerçekten eğlencelidir, kabul! Her kafadan bir ses çıkmaktadır. Evet doğru! Ve bu gereklidir de aynı zamanda. Zira, barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğmaktadır. Hem de şanslıyız üstelik, baksanıza bi narrratoloğumuz yoktu o da tamam oldu. Artık bize narratır narratır durur. Ne güsel. mh
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210368
Arama

SAYFA 3
SAYFA 4
SAYFA 5
SAYFA 6
SAYFA 7
SAYFA 8
SAYFA 9
SAYFA 10
SAYFA 11
SAYFA 12
SAYFA 13
İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.