Siyaset
Dokunulmazlık, Hendekler ve Süregiden Tutarsızlıklar.. Biz Ne Yapmalıyız?
Dokunulmazlık tutarsızlıkları
Devam ediyor. Siyasetsizlik, günübirlik tutumlar, ilkesizlikler, devam ediyor. Referansların kaybolmasının doğal sonucu bu. Bir gün CHP'ye küfür edeceksin, ertesi gün ondan "erdemli davranış" bekleyeceksin. Başka bir partiye seninle aynı tutumu göstermedi diye kızacaksın. Devrimden bahsedeceksin ve meclisten medet umacaksın. Ayrıcalıklara karşı olduğunu iddia edeceksin ve dokunulmazlık isteyeceksin.
Uzayıp gidebilir. Anlamı yok, mesele aslında biliniyor. Biliniyor da sıkıntı, birilerinin sol koltuğu işgal ediyor olmaları. Önce 12 Eylül ardından SSCB'nin dağılmasının yarattığı depresyon ve kendine güvensizlik, liberalimsi çevrelerin çöpleriyle oyalanmaya yol açtı ve bu durum ne yazık ki hâlâ etkisini sürdürüyor. Tarihsiz, geçmişsiz, sorumsuz, kendinden menkul solculuk liberalimsi süprüntülerden beslenerek ve güce taparak hayatını sürdürmeye çalışıyor. Dün söylediğini bugün unutuyor. Hiç bir şeyin özeleştirisini yapmadan, hep "en doğru" pozisyondan konuşmaya devam ediyor.
Çok değil, sadece üç yıl geri bakalım. Haziran 2013 isyanı artık AKP rejimine razı olunamayacağını göstermedi mi? 17-24 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları sonrası mevcut iktidarın bu kadar olaydan sonra meşru kabul edilemeyeceği ortada değil miydi? 2013 yılı sonrası artık AKP iktidarının ve AKP'nin hükümet olduğu ortamda gidilen seçimlerin meşru olduğu savunulabilir mi? İsyan sonrası dönemin artık AKP için yeni bir rota gerektirdiği ve bu rotanın faşizme yönelmek zorunda olduğu açık değil miydi?
Esasen, 2013 sonrası yapılan tüm seçimler hükümsüzdü ve sonuçlarıyla birlikte reddedilmeliydi. Bunu yapmadılar. Gayrimeşru seçimlerden çıkar umdular ve sonuçlarına görece bir meşruiyet sağladılar. Bugün yakınıyorlar. Vay efendim sivil darbeymiş, meclis rafa kaldırılmış filan. Bunlar olmasaydı her şey meşru mu olacaktı? Saray darbesiymiş. Davutoğlu devam etseydi her şey normal mi kabul edilecekti? Meclis anlamını yitirmiş! AKP'nin iktidara geldiği 2002 seçimlerinde çok mu anlamlıydı?
Çaresizliğin göstergeleri bunlar. Aslında bu solumsuların çaresizliği önemli olmazdı, ancak söylendi ya, yer işgal ediyorlar. Vatandaş sol denince bunları anlıyor. Vaktiyle Yalçın Küçük, Demokratik Sol Parti aleyhinde ticaret mahkemesinde dava açmıştı. "Ben solcu olarak kitap yazıyor para kazanıyorum, bunlar bu ismi kullanıyor ve vatandaş solu öyle algıladığı için benim satışlarım düşüyor" gibi bir iddiası vardı. Zekice bir eleştiri.
Türkiye, ne zamandır sadece devrimle bir şeylerin değişebileceği bir ülke konumunda. En küçük bir değişiklik bile devrimsiz gerçekleştirilemez. Hadi, 4+4+4'ü kaldıralım bakalım. Hadi zorunlu din derslerini kaldıralım. Geçtik sosyalizmi filan, bunları bile yapmak devrimsiz mümkün değil. Aksini iddia eden ya siyaset bilmiyordur ya da başka hesaplar peşindedir. Baksanıza bir İmam-Hatipler kapatılsın pankartı açıldı neler oldu.
Ee, her şey devrimden sonra nasılsa hiç bir şeyin mücadelesini yapmayalım mı? Hayır, tam tersi bugün basitmiş gibi görünen temel tüm çelişkilerdeki iddialar bizatihi devrimcidir. Aydınlanma istemi devrimcidir. Laiklik savunusu devrimcidir. Antiemperyalizm, NATO'dan çıkma istemi mesela, pek âlâ devrimcidir.
Birileri mecliste solun sesi tartışması yapadursun, birileri, aman vekilime dokunma tartışması yapsın, gelin biz yeni bir Türkiye'yi nasıl kuracağımızı, devrimi tartışalım.
Hendekten dokunulmazlığa CHP ve solun tutumu
Hendekler kazıldığı andan itibaren Türkiye siyasetinin tek belirleyicisi PKK-AKP çatışması oldu. Bu çatışmanın, eğer Türkiye'de mevcut rejimi yıkarak ülkenin tamamında ya da bir kısmında iktidarı ele geçirme gibi bir amacı yoksa, sadece Batı'nın desteğiyle avantajlı bir pozisyondayken AKP'yi masaya zorlamaktan başka bir hedefinin olmadığı açıktı. Öyle ya, IŞİD sonrası Batı'da oluşan sempati içerde %13'lük seçim desteğinin yanısıra CHP seçmeninin bir kısmında oluşan olumlu yaklaşımlarla birleşince, AKP'yi masaya döndürecek bir basınç yaratılacağı düşünüldü. PR çalışmaları dışarıda iyi gidiyordu. İçeride ise insan hakları dernekleri, sanatçı ve aydın etiketli kişiler, akademisyenler vardı nasılsa.
Ancak süreç umdukları gibi gitmedi. Hendeğin yarattığı nesnellik okunamadı. Aslında göstermelik bir hendekti ve fakat hendeğe tepkiler son derece gerçek olunca durum değişmeye başladı. Hendeğin, kazanlara hiç bir meşruiyet üretmeyeceği görülemedi. Tam tersi AKP'yi meşrulaştırdı. Hendek, tuhaf bir biçimde AKP'yi aslında yıkıcısı olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin koruyucusu rolünü oynamaya itti. AKP'nin asla kendi başına elde edemeyeceği bir pozisyon hendekçiler tarafından hediye edildi. "AKP'nin karşısında olmak gerek"ten başka hiç bir öngörüsü bulunmayan solumsuların yerleri hendekçilerle aynı taraf oldu.
Oysa hendek kazıcılar sadece ortakları olarak gördükleri AKP'den daha fazla pay almayı düşünüyorlardı. Bunun için gençleri, çocukları ölüme yolladılar. Daha fazla ölüm daha fazla kamuoyu baskısı yaratır diye hesap ettiler. Ayrıca nefret artacak ve kendi safları daha sıklaşacaktı. Ölümleri nefrete, nefreti daha kanlı eylemlere basamak yaptılar. Kızılay’daki insanlar yetmedi köylüleri vahşi bir biçimde paramparça ettiler.
Hendek bir kez kazıldı mı kendi yasasına göre işlemeye başlar. Bu yasalar, her türlü keyfi karardan daha güçlüdür. Kim tarafından yönetilirse yönetilsin meşru bir devlete karşı hendek kazıldığı andan itibaren meşru pozisyon yönetenlere geçer. Hendeğin AKP'ye hediye ettiği meşruiyet AKP için can simidi olmuş ve var gücüyle sarılarak kendine yeni alanlar açmaya çalışıyor. Bu alan açma faaliyeti MHP'yi de CHP'yi de siyaseten bitme noktasına getirmiştir.
Son dokunulmazlık oylamaları bunun çok açık göstergesi oldu. Dokunulmazlıkların kalkmasına MHP'nin karşı durmasının olanağı yoktu. MHP'nin yoktu da CHP'nin var mıydı? Var olduğunu düşünenler sadece solumsulardır. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı durmak hendekçilerle aynı tarafta yer almak demekti ve CHP bunu yapamazdı. Bir referandumda -ne yazık ki RTE'nin verdiği yüzdeler gerçekçidir- %75 ila %80 lik bir evet oyu CHP'nin de siyaseten yok olması anlamına gelecekti. Bu yüzden referandumdan kaçacakları oranda oy verdiler. Öte yandan verdikleri hayır oylarının da HDP'ye selam çakmaktan başka bir anlamı yok. CHP'ye yakıştırılan light HDP deyimi bu haliyle yanlış değildir.
Aslında bütün mesele, AKP ve PKK kendi aralarında kavga ederken bunun dışındakilerin farklı bir siyaset üretememesiyle ilgili. Cumhuriyet yıkılmış, yıkıntılar içerisinde devam eden bir hayat var ve tüm siyasi özneler bu yıkıntı ile birlikte yıkılmış durumda. CHP, yıkıma teslim olmuş ve AKP'nin kuracağını varsaydığı sultanlıkta rol kapma peşinde saltanatın ancak rengini tartışabiliyor. HDP ortaklık hayalinde idi, hayalini dış desteklerle gerçekleştirebileceğini zannetti ve hâlâ en çok buna bel bağlamış durumda. HDP dışı solumsular liberal kirlenme ve güce biat sonucu hendek siyasetinin parçası olmuşlardır. Oysa bu oyunu bozmak ve siyasi kamplaşmayı kanlı hendek siyasetinin dışına gerçek karşıtlıklar alanına taşımak gerekmektedir. Solun bunu yapabilmesi hendek ekseninden kopma becerisine bağlı. Ancak son oylamaya gösterilen tepkiler hâlâ siyasetin hendek ekseninde yapıldığını gösteriyor. Sol bugün çok temel tartışmalar üzerinden kendi konumunu tarif edebilir. Bunun bir örneğini aydınlanma hareketi göstermiştir. Karanlığa karşı aydınlanma, saltanata karşı cumhuriyet, sermaye ve piyasa diktasına karşı kamuculuk ve tüm bunların gerçekleşebileceği zemin olarak emperyalizme karşı ulus-devlet. Sol, nasıl emperyalist saldırılara karşı Suriye ulus-devletinin bütünlüğünü savunuyorsa Türkiye'nin bütünlüğünü de savunmak zorundadır. Bunun Kürt düşmanlığı olduğu şeklindeki çarpıtmalara da izin vermemelidir.
Sol, kendindeki ve dolayısıyla siyasetteki tıkanıklığı aşmak için yukarıdaki eksende yeni bir cumhuriyet çağrısı yapmalıdır. Bugün gerçekten AKP karşıtı siyaset sadece buradan üretilebilir. AKP, bir parti olarak değil aydınlama karşısında karanlığın, cumhuriyet karşısında saltanatın, emek karşısında sermayenin, ulus-devlet karşısında emperyalizmin simgesidir. AKP yerine yukarıdakileri temsilen başka bir şeyin olmasının bir farkı da olmayacaktır. Bu yüzden tüm bunlara değinmeyen, mevcut çatışmalar ve karşıtlıklar üzerinden "Davutoğlu'na yapılan darbeye karşı olmak", "dokunulmazlıkların kaldırılması darbesi"ne karşı olmak gibi pozisyonlar hendek siyasetine ve aslında AKP'ye teslim olmak anlamına gelir. Bu hendekten de anti-faşist mücadele çıkacağını söyleyenler ya büyük bir yanılgı içindeler ya da düpedüz kötü niyetlidirler. Sol ise ya yeni aydınlık bir cumhuriyet için gerçek saflaşma üzerinden bir siyasallaşmaya çağrı yapacak bu yönüyle kanlı hendek oyununa karşı tutum alacak ya da hendekte kalakalacaktır.
Turabi Yerli
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Gül T. 26.05.2016
Sayın Turabi Yerli haklı olabilirsiniz.Yazınızda gözüme çarpan ve eleştirilmesi gerektiğini düşündüğüm kısma vurgu yapmıştım.Okudum yazınızı...Pkk-hdp ve kimi kendinin kürt hisseden vatandaşlar bunu istiyor. ? Bizlerin emeğinden başka bir şeyi yok sermayenin de bizim köleliğimizden başka bir isteği başka bir konu önemli olamazda bu yüzden.Ulus devletlerin daha rahat kontrol edildiğine değinildi zaten.Amerika güdümünde değilmi ulus-devletler?Türkiye bir ulus devlet değil mi?Bu sınırları çizenler belli.
Turabi Yerli 25.05.2016
Gül T. ye cevaben "Kürt siyaseti" ? PKK mı kast ediliyor? Bu lafın kendi bile sorunlu. "Milletin üstünlüğü", "yapay milli kimlik", " sınıf çıkarlarını savunmamak"... Bazen insanlar yazıda yazılanları değil, kafalarındakini okuyor. Yazıyı yazanı gördüğü birkaç kelime ile kategorize edip o kategoriye koyduğu kişiye karşı ezberinde hangi karşı çıkış varsa onu söylüyor. Rahatlatıcı. Yoksa, oku, anlamaya çalış öyle eleştir filan. Ne gerek var? Boş vermeli, böylesi daha konforlu. Zaten sermaye sisteminin baş devleti ABD'nin kanatları altında sınıf çıkarları savunulabilir de; öyle değil mi?
Gül T. 25.05.2016
Ulus-devleti savunmak ırkçılık değil çarpıtma haa yaa.Sen bir milletin üstünlüğünü kutsayacaksın ve yapay milli kimliğini ,sınırını korumak, sınıf çıkarlarını savunmaktan daha önemli olacak hımm ilginç.Oradan iyi birşey çıkamaz...Kürt siyaseti de bunu istiyor ne olacak şimdi?